Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
hakir
ifadesini içeren
97
kelime bulundu...
ahkar
En hakir, pek âciz ve değersiz. (Daha çok tevazu makamında söylenir.)
ahkar-ı mahlukat / ahkar-ı mahlûkat
Varlıkların en hakir ve en küçüğü.
ahkar-ul ibad / ahkar-ul ibâd
Kulların en hakiri.
bezze
Hor ve hakir olmak.
dahr
Alçalma. Küçülme. Hor ve hakir olma.
dara'
Zayıf. Zelil, hakir.
Muti, itâat eden, boyun eğen.
devh
Hor, hakir olmak. Hor, hakir etmek.
Kahretmek.
diza
Noksanlaştırmak.
Eziyet vermek.
Ezâ etmek.
Hor ve hakir etmek.
duhur
Zillet, zelillik, hakirlik, aşağılık. Adilik.
dünu'
Horluk, hakirlik.
dure
Hakir ve şânı küçük olan adam.
gams
Suyu şiddetli içmek.
Bir şeyi hakir görmek, birisine iftira etmek.
Nimete şükretmemek.
Göz yummak.
gamt
Minnetsiz ve şükürsüz olmak.
Horlamak, hakir görmek.
hakaret
Küçüklük. İtibarsızlık. Hor ve hakir görmek. Küçümseme. Küçük görme. Tâzimsizlik.
hakirane / hakirâne
Hakircesine. Hakir bir kimseye yakışacak tarz ve şekilde.
(Farsça)
har
Hor, hakir, âdi. Aşağı. (Dinsiz, imansız ve din düşmanı ahlaksızların ve sefihlerin vasıfları.)
(Farsça)
hari / harî
Hakirlik, horluk.
(Farsça)
hizy
Horluk, hakirlik. Züll. Sırrı fâş olmuş, rüsvay olmuş kimse.
idhar
Hakir görme, tahkir etme, aşağılatma, hor görme.
igtimas
Hor ve hâkir görme.
Nankörlük.
ihanet
(Hevn. den) Alçak ve hakir addedip itibar etmemek, kıymet vermemek.
Hainlik. Haksızlık. Kötülük.
ihtikar
Hor ve hakir görmek. Hakarete katlanmak.
iktiham
Hücum ve istilâ eylemek.
Dayanmak. Tahammül etmek. Katlanmak. Güçlükleri yenmek.
Mülâhazasız bir işe başlamak.
Bir şeyi hakir addetmek.
ılkid
Şişman, kısa boylu, hakir ve hayrı az olan kadın.
Katı yoğurt.
illet-i zillet / عِلَّتِ ذِلَّتْ
Alçalmışlığın, hor-hakir olmanın hakiki sebebi.
irgam
Aşağılatma. Hor, hakir kılma.
Burunu kırma.
Yere sürtme.
Galip olma.
Kahretme.
ısgar
(Sagir. den) Hakir ve hor görme.
Küçültme.
istihane
Hor ve hakir görme.
istihkar
Hakaret etmek. Küçük görmek.
Hakir görülmek. Hor bakılmak.
izdira'
Tahkir etme, hakir ve âdi görme.
izlal
(Züll. den) Alçaltmak. Haysiyetsiz ve hakir etmek.
ızra'
Zelil etmek, hor hakir etmek, alçaltmak.
kahhar / kahhâr
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Düşmanlarından, cebbâr (kibirli, zorba, zâlim), inâdcı, nîmetlere nânkörlük edenleri öldürüp, onları zelîl (aşağı, hakîr) etmekle dünyâda kahreden, âhirette düşmanları olan kâfirlere ebedî; îmâ nlı ölen mü'minlere, af ve mağfiret etmezse (bağı
kamez
Menfaatsiz, hor hakir nesne.
kavmiyetçilik
İslâmiyetin âyet-i kerime ve hadis-i şerifle men'ettiği, soy sop üstünlüğü ileri sürerek, kendi kavminden olmayanlardan ayrılmak ve onları hakir görmek.
kebt
Zelil etmek, hor hakir etmek.
Sarfetmek, harcamak.
kem
Az, noksan, eksik.
(Farsça)
Kötü. Fenâ. Ayarı bozuk.
(Farsça)
Fakir, hakir.
(Farsça)
kemine
Hakir. Aşağı. Dûn. Âciz. Noksan. Eksik.
kemter
Âciz, fakir, hakir.
kemterin / kemterîn
Pek âciz ve güçsüz. Çok hakir.
(Farsça)
En küçük, en âşağı. Pek çok noksan veya eksik.
(Farsça)
kıtmir
Ashab-ı Kehf'in köpeğinin adı.
Hurma ile çekirdeğinin arasındaki ince zar. Çekirdeğin arasındaki ince pürüz.
Hakir ve küçük olan şeylerde mesel olmuştur.
lak
Hakir, zelil, aşağı.
(Farsça)
Tahta kadeh.
(Farsça)
laka'
(Çoğulu: Elkâ) Kıymetsiz hakir nesne.
laş
Hakir ve aşağılık kimse. Adi, zelil, itibarsız ve alçak kişi.
(Farsça)
Çapul, yağma.
(Farsça)
leka'
(Lek'â) : Yaramaz, hakire kadın.
leki'
Hor ve hakir kimse.
lüka'
Hor ve hakir kimse.
Ufak çocuk.
At.
mahzul
Hakir. Kıymetsiz. Perişan. Hor. Rüsvay.
mahzulen
Hakir, kepaze, rezil ve rüsvay olarak.
main mehin
Zayıf, hakir su.
Meni.
mehin / mehîn
Hor ve hakir. Zayıf. Zebun.
Az şey.
Rey', fikir ve tedbirde temyizi zayıf, ahmak.
melam
Kınanmış.
Rezillik. Hakirlik. Kıymetsizlik.
muahhir
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Peygamberlerini, evliyâsını, sevdiklerini kendine yaklaştırıp, kâfirleri (inanmayanları), fâcirleri, düşmanlarını, sevmediklerini kendisinden uzaklaştıran, hor ve hakîr edip alçaltan.
müdhar
Hor ve hakir görülmüş. İdhâr olunmuş.
müdhir
Hor ve hakir gören. İdhar eden.
muhakkar
Hakir görülen. Hakarete uğramış.
muhakkir
Hakir gören, zelil ve hor gören.
muhazele
Hakirlik, aşağılık, rezillik.
muhin / mûhin
Zayıflatan, hor ve hakir eden. İhanet eden.
Hor ve hakir eden.
mühin / mühîn
(Hevn. den) İhanet eden. Tahkir ve tezlil eden.
Hor, hakir, alçak. Hâin.
muhtekir
Hakir ve hor gören. Aşağı ve adi kabul eden. İhtikar eden.
müstahkar
(Hakaret. den) Hakir, hor görülen, küçümsenen.
müstahkır
(Hakaret. den) Hakir gören, istihkar eden, küçük gören, küçümsiyen.
müstehan
Değersiz, alçak, âdi, hakir sayılan.
müstehiff
Hor ve hakir görüp aşağı ve bayağı sayarak alay edip eğlenen.
müstezill
(Zelil. den) Birini hor ve hakir gören. Bir kimseyi zelil gören.
müteva'ir
Hakir, zelil. Nefret edip kimse yanına gelmeyen.
müzal
Ek, ilâve, zeyl.
Etek, kuyruk.
Hor ve hakir.
müzellil
Zelil eden, zelil kılan, alçaltıcı, hakirleştiren.
müzill
Zelil kılan, hakir eyleyen.
rüyuh
Zelillik, horluk, hakirlik.
Zayıflık.
safsaf
(Çoğulu: Safsâfe) Her nesnenin kemi, kötüsü, hor ve hakiri.
Döğülmüş yumuşak toprak.
Mâkul olmayan kelimeler.
Mânâsız şiir.
Yaramaz ve kötü işler.
safsafa
Elemek.
Asılsız yapmak.
İşe yaramaz hâle getirmek, yaramaz etmek. Hor ve hakir etmek.
sefsaf
(Çoğulu: Sefâsif) Alçak, kemter şey, hakir iş.
Un elerken elekten kalkan toz.
sıgar-ı nefs
Zelil ve hakir olma hali. Küçüklük, kıymetsizlik.
tasgir
Küçültmek. Cirm ve kadrini eksiltmek. Hakir eylemek.
tefahe
Horluk, hakirlik.
Tatsızlık.
tefih
Hakir, zelil.
Lezzeti olmayan.
tehavün
Mühimsememek, ehemmiyet vermemek, ağır davranmak. Aldırış etmemek.
İstihkar, horlama, hakir görme.
tehevvün
Hakir kılınma. Horlanma. Hakaret görme. Aşağılanma.
tehvin
(Hevn. den) Kolaylaştırma.
Ucuzlatma. Ucuzlatılma.
Alçaltma. Alçaltılma.
Cevr ve hakaret eylemek. Saymamak. Hakir görmek.
tergim
Yere sürtme.
Zelil etmek, hor ve hakir etmek. Rezil, kepaze etmek.
teshir
Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme.
İtaat ettirme.
Hakir ve zelil etmek.
Büyüleme, sihir yapma, aldatma.
Zaptetme, hakim olma. Zorla ele geçirme. İtaat ettirme. Hakîr ve zelil etmek.
tezellül
Zillete katlanmak. Aşağılanmak. Alçalmak. Hor ve hakir olmak. Kendini alçak tutmak.
tezlil
Birisini tahkir etme, aşağılatma. Zelil ve hakir bulma.
Aşağılama, hor ve hakir görme.
tuhut
Hor ve hakir kimse.
unsuriyet
Irkçılık. Bir kavmi veya kendi soyunu daha şerefli sayarak diğer insanları hakir görmek. Menfî milliyetçilik.
ve'd-ül benat
İslâmiyetten evvelki câhiliyet devrindeki Arablarda kızlarını hakir gördüklerinden diri iken defnetmek âdeti.
vuzu'
Hakir etme. Kendini, nefsini tezlil ve tahkir etme, küçümseme.
zalif
Çok hor, çok hakir kimse.
zari
Ağlayıp sızlama.
(Farsça)
Hakirlik ve itibarsızlık.
(Farsça)
ze'b
Ayıp.
Reddetmek. Hor ve hakir etmek, kepaze yapmak.
zelalet
Alçaklık, hakirlik, horluk. Zillet.
zelil / zelîl
Hor, hakir, alçak. Aşağı tutulan.
Hor, hakir, alçak.
Aşağı, alçak, hor, hakîr.
zelil gösterme
Aşağılama, hor, hakir görme.
zelilane / zelilâne
Alçakça. Hakir ve aşağılık kimselere yakışır şekilde.
(Farsça)
zelili / zelilî
Hakirlik, horluk, zelillik, alçaklık.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
ram olmak
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
memur
habib-i yezdan
Sedai
hazra
memalik-i baride
feryad u fîzar
itka
Çemen
materyal
meşreb
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
hakir
Kemin
hizmet edilen
Üze
deyim
terennümat-ı hava
Tefe'ül
menfi
Reyi
YASTIK