REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te hadisl ifadesini içeren 55 kelime bulundu...

avam / avâm

  • Amme'nin çoğulu, halk, topluluk.
  • Müctehid (âyet ve hadîslerden şer'î yâni dînî hükümler çıkaran İslâm âlimi) olmayan, mukallid (yâni mezhebinin usûl ve kâidelerini anlayıp taklîd eden).
  • Dînî ilimlerden haberi olmayan câhiller.
  • Olgunlaşmamış, irşâda (öğrenip, aydınlanmaya) muht

batıniyye

  • Kur'an-ı Kerim'deki âyetlerin ve hadis-i şeriflerin zâhir ve âşikâr mânalarından ayrılarak, usûlsüz ve yanlış te'viller ile âyet ve hadislerin gizli ve sırlı mânalarını bulmak iddiasında olan sapık bir tarikat ve buna bağlı olanlar.Esasen âyet ve hadislerin ince, derin ve küllî mânalarını tefsir ve

eazım-ı müçtehidin / eâzım-ı müçtehidîn

  • Âyet ve hadisler başta olmak üzere, diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olan büyük İslâm âlimleri.

ehadis / ehâdîs / احاديث / احادیث

  • Hadisler. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) sözleri, hareketleri ve emirlerini bildiren hakikatler.
  • Hadisler; Peygamber Efendimizin mübarek söz, fiil ve hareketleri veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranışlar.
  • Hadisler.
  • Hadisler. (Arapça)

ehadis-i meşhure / ehâdis-i meşhure

  • Meşhur hadis-i şerifler, ilk asırda âhâdî hadis iken (yani bir Sahabî tarafından rivayet edilmişken), ikinci asırda meşhur olan ve yalanda birleşmeleri mümkün olmayan topluluk tarafından rivâyet edilen hadisler.

ehadis-i müteşabihe / ehâdîs-i müteşabihe

  • Çok mânâlara gelebilen ve bu mânâların arasında benzerlik olduğu için mânâları birbirine karıştırılan hadisler.

ehadis-i sahiha / ehâdis-i sahiha

  • Sahih hadisler; uydurma veya zayıf olmayan hadisler.

ehadis-i şerife / ehâdis-i şerife

  • Hadisler; Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranışlar.

ehl-i zahir / ehl-i zâhir

  • Âyet ve hadislerin sadece lâfızlarına, şeklî mânâlarına göre tefsir yapıp hüküm veren âlimler.

el-hafız / el-hâfız

  • Hadîs ilminde uzman olan ve en az yüz bin hadîs-i şerifi, o hadîsleri aktaranların bilgileriyle beraber ezbere bilen hadîs âlimi.

elfaz-ı hadisiye / elfâz-ı hadîsiye

  • Hadislerdeki lâfız ve ifâdeler, metinler.

eş'ari / eş'arî

  • Eş'arî mezhebi veya o mezhepte olan. Asıl adı Eb-ul Hasan-ül-Eş'arî olan İmam-ı Eş'arî, Ehl-i Sünnet itikadını âyetlere, hadislere göre izah ve şerh ederek tesbit etmiştir. Ehl-i Sünnet Mezhebi itikadına tercümanlık ederek İslâmiyet'e büyük hizmet etmiştir. (Hi. 260-324) İtikada dâir meydana koyduğu

esanid-i sahiha / esânîd-i sahiha

  • Sahih ve güvenilir senedler; raviler, hadisleri aktaranlar.

fenafirresul

  • (Fenâ fir-resul) Tas: Bütün varlığını Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) manevî şahsiyetinde yok etmek mânasına gelir. Hassaten, sünnî olan tarikat mensubuna göre Hz. Peygamber'in (A.S.M.) rivayet yolu ile nakledilen hadisleri ile beraber hareketlerini benimsemek ve O'na en küçük mes'elede aykırı hareke

hadis-i hasen / hadîs-i hasen

  • Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîfler.

hadis-i mensuh / hadîs-i mensûh

  • Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.

hadis-i sahih / hadîs-i sahîh

  • Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar, rivâyet edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr (önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bu lan) hadîsler.

hasen hadis / hasen hadîs

  • Bildirenler sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olup, fakat hâfızası (anlayışı) sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan râvîlerin, kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîf.

ictihad / ictihâd

  • Âyet ve hadîslerden hüküm çıkarma, içtihat.

iktiza-i nass / iktizâ-i nass

  • Âyet ve hadîslerin gerektirdiği şey; nassın (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfin) hükmünün anlaşılabilmesi ve istenilen mânânın ortaya çıkması için sözün tamâmına bakılarak gerekli hükmün taktir edilmesi.

ilm-i adab / ilm-i âdâb

  • Yemek, içmek, yatıp kalkmak, giyinmek, sefer gibi hâllere dair hadisler için, ilm-i hadis istılâhında kullanılan tâbirdir.

işarat-ı hadisiye / işârât-ı hadîsiye

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hadîslerinde bulunan işaretler.

kütüb-ü sitte-i hadisiyye

  • Hadise dair altı Kitab. Bu eserler en çok tetkik edilmiş, en sahih, en doğru ve mu'teber hadis kitablarıdır.1- Sahih-i Buhâri. Müellifi: Hâfız Ebu Abdullah Muhammed İbn-i Câfii-i Buharî'dir. Sahih hadisleri tesbit için İslâm ilim merkezlerini dolaşmış, hadis âlimlerinden istifade etmiştir. Cumhurun

metn-i ehadis / metn-i ehâdis

  • Hadislerin metni, sözleri.

mevzu ehadis / mevzu ehâdis

  • Uydurma hadisler; yalan olduğu halde Peygamber Efendimize (a.s.m.) dayandırılan uydurma söz.

mevzuat

  • (Uydurma hadisler) Yalan olduğu halde Hz Peygambere dayandırılan uydurma sözler.

mu'cize

  • İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika. Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise.
  • Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir. Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir.

müceddid-i din

  • Yenileyici; sahih hadisle her yüz senede bir geleceği bildirilen, dinin hakikatlerini, asrın ihtiyacına göre ders veren peygamber vârisi olan âlim zât.

müceddit

  • Yenileyen, yenileyici; sahih hadisle her yüz senede bir geleceği bildirilen, dinî hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders veren büyük âlim.

müctehid

  • İctihad eden. İhtiyaç hâsıl olduğunda âyet ve hadislerden hüküm çıkarmış büyük İslâm allâmeleri ve önderleri. İmam-ı A'zam, İmam-ı Şâfiî... gibi
  • İçtihâd eden, âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkaran büyük İslâm âlimi.
  • Âyet ve hadîslerden hüküm çıkaran büyük âlim.

müçtehid

  • Âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kàbiliyetine sahip olan.

müçtehidin / müçtehidîn

  • Müçtehitler; âyet ve hadislerden hüküm çıkaran büyük İslâm âlimleri.

müteşabih

  • Birbirine benzeyenler.
  • Fık: Mânası açık olmayan âyet ve hadis. Kur'an-ı Kerim'in ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis.
  • Zâhirî mânası kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyanında kullanılan ifade.

müteşabihat / müteşâbihât

  • Edebî sanatlarla ifade edilmesi sebebiyle mânâsı kapalı olan sözler, âyet ve hadîsler.

nassi / nassî

  • Nass'a ait. Her türlü şübhe ve tereddüdün ve tenkidin üstünde tutulacak şekilde olan kesinlik, kat'ilik, açıklık. Bedahet.
  • Âyet ve hadisle doğruluğu sâbit olan.

nazariyat / nazariyât / نَظَرِيَاتْ / nazarîyat

  • Ayet ve hadislerle kesin olarak sınırları belirlenmemiş dinin ictihada açık olan kısımları.
  • Ayet ve hadislerle kesin olarak sınırları belirlenmemiş dinin ictihada açık olan kısımları.

nazariyat-ı diniye / nazariyât-ı dîniye / نَظَرِيَاتِ دِينِيَه

  • Ayet ve hadislerle kesin olarak sınırları belirlenmemiş dinin ictihada açık olan kısımları.

nusus / nusûs

  • Nasslar, kesin hükümler, âyet ve hadîsler.

rivayat-ı ehadisiye / rivâyât-ı ehâdisiye

  • Peygamberimizden rivâyet edilen hadisler.

rivayat-ı hadisiye / rivâyât-ı hadîsiye

  • Peygamberimizden rivâyet edilen hadisler.

rivayat-ı sahiha / rivâyât-ı sahiha

  • Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin olarak bilinen hadisler.

rivayat-ı sahiha-ı sabite / rivâyât-ı sahiha-ı sâbite

  • Doğruluğu kesin ve sabit olan güvenilir rivayetler, hadisler.

rivayet-i sahiha-yı meşhure / rivâyet-i sahiha-yı meşhûre

  • Doğru ve güvenilir meşhur rivayetler; bilinen hadisler.

sahih ehadis / sahih ehâdîs

  • Sahih hadisler; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin olarak bilinen ve doğru sened ve güçlü râvîlerle aktarılan hadisler.

sahih hadis / sahîh hadîs

  • Âdil yâni yalancılıktan uzak, büyük günah işlemeyen ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, Resûlullah efendimize kadar, rivâyet edenlerden hiçbiri noksan olmayan ve mütevâtir yâni birçok Sahâbînin Resûl-i ekremden ve başka birçok kimselerin onla rdan naklettikleri hadîsler ve meşhûr, yâni ilk z

selef-i müçtehidin / selef-i müçtehidîn

  • Âyet ve hadisler başta olmak üzere dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kâbiliyetine sahip olan İslâmın ilk dönemlerinde yaşamış İslâm âlimleri.

süfyan / süfyân

  • Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına vesile olacağı sahih hadislerle bildirilen dehşetli dinsiz ve münâfık bir şahıs.
  • Âhirzamanda geleceği ve İslâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs.

sünen

  • Sünnetler.
  • Ehl-i hadis ıstılahında: Ahkâm hadislerine Sünen tâbir edilir.

teselsül

  • Burhân-ı tatbîk delîli ve benzerlerinde, Allahü teâlânın varlığının lâzım olduğunu isbat etmekte kullanılan delillerden biri. Hâdislerin (sonradan var olan şeylerin) birbirinin varlığına sebeb olarak geriye doğru sonsuza kadar zincirleme birbiri ardı sıra gitmesi.

ulema-yı ehl-i zahir / ulemâ-yı ehl-i zâhir / عُلَمَايِ اَهْلِ ظَاهِرْ

  • Kur'an ve hadislerin sadece zahirî manalarıyla hükmeden âlimler.

va'z

  • Cemaati irşad amacıyla Kur'ân ve hadisleri yorumlayarak yapılan konuşma.

vahy-i sarihi / vahy-i sarihî

  • Kur'ân-ı Kerim ve bazı kudsî hadisler gibi ap açık şekilde Cenâb-ı Hak tarafından gelen vahiy.
  • Hem sözü, hem mânası tam vahiy olan. (Âyetler ve kudsi hadisler gibi) Resul-ü Ekrem burada sırf tebliğ edendir. Müdahalesi yoktur.

vahy-i zımni / vahy-i zımnî

  • Kur'ân-ı Kerim ve bazı kutsî hadisler dışındaki vahye ve ilhâma dayanan hadisler.

zahiri ulema / zâhirî ulema

  • Âyet ve hadislerin maksatlarına ulaşamayan ve sadece dış mânâlarına bağlı kalan âlimler.

zevahir-i ehadis / zevâhir-i ehâdis

  • Hadislerin görünen zahirî, açık mânâları.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın