Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
hûb
ifadesini içeren
63
kelime bulundu...
ahbaz
(Tekili: Hubz) Ekmekler.
ahu
Saç ve sakalı ak olup şayan-ı hürmet ve tâzim olan. Ahubaba, yalnız bu tabirde kullanılır.
aşure / âşure
(Aşurâ) Arabi aylardan olan Muharrem ayının onuncu günü. Aynı günde çeşitli hububat ve kuruyemişler katılarak yapılan tatlı.
Bir çok meyve ve hububat karıştırılarak pişirilen tatlı; derleme, karışık.
beşir
Müjdeli haber veren. Müjde getiren.
Güler yüzlü. Hub. Cemil.
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir vasfı.
birinc
Bir hububat cinsi olan pirinç.
(Farsça)
Pilav.
(Farsça)
Pirinç madeni.
(Farsça)
bülsün
Mercimek mesabesinde hububattan bir habbe. (Bâzı yerde mercimek de derler.)
çaş
Tahıl yığını, hububat.
(Farsça)
çeç
Hububat elenen kalbur.
(Farsça)
Harman savurmakta kullanılan yaba.
(Farsça)
cülban
Burçak dedikleri hububat cinsi.
dü'bub
Zayıf nesne.
Çirkin huylu, kısa boylu kimse.
Kolay yol.
Uzun at.
Karınca nevinden bir nev.
Hububattan bir cins.
ekyal
(Tekili: Keyl) Keyller, kileler, hububat ölçüleri, ölçekler.
galle-füruş
Zahireci, zahire ve hububat satan.
(Farsça)
habala
(Tekili: Hublâ) Gebeler.
habaset
(Hubs) Murdarlık, pislik, kötülük.
habbaz
(Hubz. dan) Ekmekçi. Ekmek yapan veya satan kimse.
habib
(Hubb. dan) Sevilen. Sevgili. Seven. Dost.
habike / habîke
(Çoğulu: Habâik) Kehkeşan, samanyolu.
Çizgi.
(Çoğulu: Hubük) Dikkat ve itina ile, sağlam ve san'atlı dokunmuş, yol yol hâreli güzel kumaş.
habis / habîs
(Hubs. dan) Fesadcı. Hilekâr. Alçak tabiatlı. Kötü. Pis.
habıt
(Hübut. dan) Yukarıdan aşağıya inen. İnici. Düşen. Hübut eden.
habr
(Çoğulu: Hubur) Büyük tuluk.
havb
(Hub - Havbet) Günah, ma'siyet.
Fakirlik.
Meşakkat.
Maraz, ağrı, dert.
Ana, baba.
hebr
(Çoğulu: Hübur) Çukur yer.
Kesmek.
İki dağ arasında olan düz yer.
Etli, semiz olmak.
hebt
(Hübut) İniş. Aşağı inme.
Aşağı indirme. Bir yere inip konmak.
Nüzul, illet, maraz.
Zayıflama.
Bir memlekete birisini dâhil ettirmek.
Eksiltmek.
Kötü bir hale uğratmak.
helime / helîme
Buğday ve pirinç gibi bazı hububatın kaynamasıyla hâsıl olan koyu ve yapışkanlı su.
hibeb
Habbler. Taneler, tohumlar. (Hubub da denir)
hibek
(Çoğulu: Hubük) Rüzgârın lâtif estiği zaman denizde veya kumda meydana getirdiği yol yol kırıntılar ve dalgacıklar. Saçların kıvırcıklığından hâsıl olan dalgalanmalar. Kelimenin aslı olan "habk" sıkı bağlayıp muhkem kılmak; ve kumaşı sıkı, sağlam ve üzerinde san'at eseri zahir olacak vecihle güzel b
hibr
(Çoğulu: Ahbâr - Hubur) Yahudi âlimi.
Salih âlim.
Sürur.
Ni'met.
Mürekkeb.
Eser, nişâne.
hıbve
(Çoğulu: Hubâ) Gökyüzüne yayılmış büyük bulut.
Dizlerini büküp, mak'adı üzerine oturup, elleri dizleri altından bağlamak.
Bele takılan şey.
huba'sen
(Çoğulu: Huba'senât) Yoğun ve katı nesne.
hubak
(Çoğulu: Hubek) Suya ve kuma rüzgârın etkisiyle yol yol görünen yerler.
hubara
(Çoğulu: Hubârât) Toy kuşu.
hübaşe
(Çoğulu: Hübâşât) Kesbetmek, kazanmak, çalışmak.
hubb-ısiva / hubb-ısivâ
Allahü teâlâdan başka şeylerin sevgisi.Olup nâdim elim çektim hevâdan, Pâk ettim kalbimi hubb-ı sivâdan. Yüzüm dergâhına döndüm ilâhî, Kapundan etme red, bu pür günâhı.
hubeyb
(Hubeybe) (Çoğulu: Hubeybât) Küçük tane, ufak tane, tanecik.
hubeybat
(Tekili: Hubeybe) Küçük tanecikler.
hubruy
(Çoğulu: Hubruyân) Yüzü güzel olan. Güzel yüz.
hubter
(Hub-terin) En güzel, pek güzel.
(Farsça)
hubub
(Tekili: Hubüb) (Habâb) Su üzerinde kabarcıklar.
hulbe
Hububattan olan böy.
husare
Arpa, buğday ve pirinç gibi hububâtın kabuğundan düşen parçalar.
Her kabuklu nesnenin, kabuğundan ayrılıp temizlenmesi.
Şirâ sıkıntısı.
Her nesnenin fenâsı.
huvta
Arpa, buğday gibi hububat için yapılan avlu veya anbar.
irmik
Buğday gibi hububatdan elde edilen ve helva, çorba yapımında kullanılan iri taneli un.
kerbele
Ayaklarda olan gevşeklik. Yürüdüğünde balçık içinde yürür gibi yürümek.
Buğday ve arpa gibi hububatın kalburlanması.
keyl
Ölçme.
Kile. Hububat ölçüsü. Ölçek.
kile
40 litrelik hububat ölçüsü. Eski bir ağırlık ölçüsü.
mahbube
(Hubb. dan) Sevilmiş veya sevilen kadın. Muhabbet edilen kadın veya kız.
Vaktiyle çok kıymetli ve pahalı olan lâle cinsinden bir çiçek.
menhube
(Bak: MENHUB)
mevhubat
(Tekili: Mevhub) Bağışlar, ihsanlar, bahşişler.
mısr
(Çoğulu: Emsâr) İki şey arasındaki perde, hâil.
Memleket. Şehir.
Afrika'nın şimalinde bir memleket ismi.
Bir hububat adı.
mülük
Burçak. (Hububattandır)
münhebit
(Hübut. dan) Yukarıdan aşağı inen. İnmiş, düşmüş.
mütehabb
(Hubb. dan) Birbirine dost olan. Birbirini dost sayan.
sa' / sâ'
1040 dirhemlik hububat ölçeği. Kile.
1040 dirhemlik hububat ölçeği.
selik
Arpa, buğday ve bunlara benzer hububatın yarması.
sevs
Arpaya, buğdaya ve ona benzer hububata bit düşmesi.
şinik
On litre su alabilen teneke kutu kadar olan mahsul ölçüsü. Yarım gaz tenekesi. (Isparta havalisine mahsus hububat ölçüsü)
siyahat
(Seyyehân - Siyâh - Süyuh) İbret, terehhüb ve ibadet için yer yüzünde gezip yürümek. (Dervişlerin seyahatı bundandır.)
sült
Hububattan buğdaya benzer bir tanenin adı.
şünhube
(Bak: ŞÜNHUB)
sus
Huy, tabiat, tıynet.
Buğday ve arpa biti. Hububata düşen kurt. Güve.
Miyan kökü.
tesabuhat / tesabuhât
(Tekili: Tesâhub) Korumalar, sâhib olmalar.
Arkadaşlıklar.
zahair
(Tekili: Zahire) Zahireler. Yiyecek, hububat gibi şeyler.
zahire
Anbarda saklanan yiyecek, hububat. Azık.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
ram olmak
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
cefa
mesru
tâb
Süfera
har
şegaf
evham-alud
ruiyet
herc ü merc
müraat-ı nazir
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
hûb
reyim
carpma
nizam
gayrılık
Çeviri
Öncesinde
GEtir
Ümur
Yüksek