REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te göbe ifadesini içeren 27 kelime bulundu...

avret

  • Eksik. Gedik. Gizlenmesi lâzım gelen şey. Dinen örtülmesi vâcib olan âzâ, ud yeri. Utanılacak ve hayâ edilecek şey. Erkeklerde göbek ile diz kapağı arasındaki kısım.
  • Kadın. Zevce. Nikâhlı.
  • Gece uykuya yatacağı vakit ve seherden evvel uykudan kalkılacak saate de şeriat örfünde

babur

  • (Zahirüddin Muhammed) Hindistan'da büyük Müslüman Türk devletinin kurucusu ve Timur'un beşinci göbekten torunudur. Fergana Emiri olan babası Ömer Şeyh'in ölümünden sonra tahta geçmiştir. (1494)

becer

  • Göbeğin çıkıp şişmesi.
  • Suyu içip kanmayan koyun.

becra'

  • Yüksek yer, yüksek tepe.
  • Göbeği çıkmış kadın.

ce'b

  • Kesbetmek, elde etmek, kazanmak.
  • Yaban eşeğinin büyüğü.
  • Kırmızı toprak boya.
  • Göbek.

eser

  • Serçe kuşu. Usfur.
  • Göbeğinde illeti olan.

esr

  • Esir etmek.
  • Muhkem bağlamak.
  • Takviye etmek.
  • Göbeğinde illeti olan.

garet

  • (A, uzun okunur) Yağmacılık. Düşmanın malını yağma etmek.
  • Göbek.

gasl

  • Yıkamak, yıkanmak. Ölünün cenâze namazı kılınmadan ve kefenlenmeden önce teneşir tahtası üzerinde, ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırıp, göbeğinden dizlerine kadar bir örtü ile kapatılarak yıkanması.

hasele

  • Tıb: Karnın göbek ile kasık arasındaki kısmı.

hasle

  • Göbekle kasık arası.

  • t. Herşeyin içerisi, dâhil, derun.
  • Bir şeyin ortasındaki kısım, göbek.
  • Karın, mide.
  • Kalb, vicdan, gönül.
  • Harem dairesi.
  • Bir şeyin görünmez ciheti, bâtın.

ılka

  • Kişinin göbeğine dek olan gömlek.

muk'abe

  • Kadeh gibi çukur göbek.

naf / nâf / ناف

  • Göbek. (Farsça)
  • Mc: Orta. (Farsça)
  • Göbek. (Farsça)

nafe / nâfe / نافه

  • Ceylanın göbeğinden çıkan misk. (Farsça)
  • Sevgilinin saçı. (Farsça)

nafe-riz

  • Koku saçan. (Farsça)
  • Göbek düşüren. (Farsça)

nafice

  • (Çoğulu: Enfice) Misk göbeği.

nah

  • Göbek. (Farsça)

reht

  • (Çoğulu: Erhüt-Erhât-Erâhit) Cemaat, kalabalık.
  • Kavim, kabile.
  • Ondan az olan adamlar.
  • Göbekle diz arası miktarı deri. (Hayızlı avretler giyerler)

serer

  • (Çoğulu: Esirre) Ayın son gecesi.
  • Ebenin doğan çocuğun göbeğinden kestiği parça.
  • Mantar üstünde olan kabuk, balçık, toprak (Bu mânâya Çoğulu: Esrâr ve C: Esârir).

serr

  • Çocuğun göbeğini kesmek.
  • Göbekte ağrı olmak.
  • Şâdlık, neşeli ve sevinçli olma.

sevl

  • Karnı göbeğinden aşağıya sarkmak.

sünnet

  • Göbekle kasık arası.
  • Atın bileğinin ardındaki uzunca kıllar.

sürr

  • Yeni doğmuş çocuğun kesilmiş göbeği.

sürre

  • (Çoğulu: Sürer - Sürrât) Göbek.

sürri / sürrî

  • Göbekle alâkalı. Göbeğe ait.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın