REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te geçmişte ifadesini içeren 37 kelime bulundu...

ahbar / ahbâr

  • Haberler. Haberin çokluk şekli.
  • Bir kavim, kabîle, şahıs, ülke, bölge, şehir veya bir hâdise hakkında nakledilen bilgiler.
  • Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde, geçmişte olanlara, gelecekte ve âhirette olacaklara dâir bildirdiği şeyler.

ahbar-ı evvelin ve ahirin / ahbar-ı evvelîn ve âhirîn

  • Geçmiştekilerin ve gelecektekilerin haberleri.

ahval-i mazi / ahvâl-i mâzi

  • Geçmişteki haller.

ahval-i maziye / ahvâl-i maziye

  • Geçmişteki haller.

anif / ânif

  • Yakında geçen. Pek yakın geçmişte.

ayat-ı mensuha / âyât-ı mensuha

  • Sâbık olan, geçmişte olan hükümleri beyân eden âyetler.

bilinçaltı

  • Psk: Şuur altı. Geçmişte yaşadığımız ve etkisi altında kaldığımız hâdiselerden şimdi hatırlayamadıklarımız, şu anda da varlığımızda meydana gelen hadiselerden bilgisine sahip olmadıklarımızın hepsi. İnsan şuurlu hareket ettiği gibi şuuraltı etkilerle de hareket eder. İnsan şuuraltının etkisiyle hare (Türkçe)

devlet-i mütemeddine-i salife / devlet-i mütemeddine-i sâlife

  • Geçmişteki medenî devlet.

ebna-yı mazi / ebnâ-yı mazi

  • Geçmişin insanları, geçmişte yaşayan insanlar.

enbiya-yı sabıka

  • Geçmişteki peygamberler.

enbiya-yı salife / enbiya-yı sâlife

  • Geçmişteki peygamberler.

ezelden ebede

  • Sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe kadar.

felaket-i mazi / felâket-i mazi

  • Geçmişte yaşanan felâket.

gamus yemini / gamûs yemîni

  • Geçmişteki bir hâdise için, bile bile yalan söyleyerek, yemîn etmek.

hadisat-ı maziye / hâdisât-ı maziye

  • Geçmişte meydana gelen olaylar.

hadisat-ı ümem-i salife / hâdisât-ı ümem-i sâlife

  • Geçmişteki milletlerin başına gelen hâdiseler.

harekat-ı maziye / harekât-ı mâziye

  • Geçmişteki hareketler.

hissiyat-ı mütevarise / hissiyat-ı mütevârise

  • Nesilden nesile miras kalan, geçmişten gelerek yeni nesle geçen duygular.

ibda'

  • Cenab-ı Hakkın âletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması ve icâdı.
  • Misli gelmemiş bir eser meydana koymak, icâd, ("İbda', ihdâs, ihtirâ, icâd, sun', halk, tekvin" kelimeleri birbirine yakın mânâdadırlar.)
  • Edb: Geçmişte benzeri olmayan şiiri söylemek.

ihbar-ı evvelin / ihbar-ı evvelîn

  • Geçmişte yaşamış topluluklar hakkında haber verme.

kütüb-ü sabıka-i mukaddese

  • Geçmişteki (Kur'ân'dan önceki) mukaddes kitaplar.

kütüb-ü salife / kütüb-ü sâlife

  • Geçmişteki eski mukaddes kitaplar.

lezaiz-i maziye / lezaiz-i mâziye

  • Geçmişteki lezzetler.

ma-kabl

  • Öndeki. Üstteki. Geçmişteki.

makabl / mâkabl

  • Geçmişteki, önceki.

malumat-ı sabıka / malûmât-ı sâbıka

  • Geçmişteki bilgiler.

masebak

  • Geçen, geçmiş olan, geçmişteki.

mevcudat-ı maziye / mevcudat-ı mâziye

  • Geçmişteki varlıklar.

mütekaddimin / mütekaddimîn

  • Evvelkiler, geçmiştekiler.
  • Eskiden gelmiş İslâm allâmeleri.

netice-i nimet-i sabıka

  • Geçmişte verilmiş nimetin sonucu.

sabıka / sâbıka / سابقه

  • Geçmişte kalan suç. (Arapça)
  • Bir insanın geçmişteki hali. (Arapça)

sabıkta / sâbıkta

  • Eskiden, geçmişte.

salifü'l-arz / sâlifü'l-arz

  • Önceden arz edilen; geçmişte arz olunan.

sevabık

  • (Tekili: Sâbıka) Geçmiş şeyler. Geçmiş haller. Geçmişte işlenmiş suç ve kabahatlar.

ümem-i salife / ümem-i sâlife

  • Geçmişteki milletler.
  • Geçmişteki ümmetler. İslâmiyetten evvel diğer Peygamberlere tâbi olmuş ümmetler.

vukuat-ı mazi / vukuat-ı mâzi

  • Geçmişteki olaylar.

yemin-i gamus / yemîn-i gâmûs

  • Günâha ve Cehennem'e sokan yemin. Geçmişteki bir şey için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın