Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
gen
kelimesini içeren
297
kelime bulundu...
aff-ı umumi / aff-ı umumî
Genel af.
aheng-i umumiye / âheng-i umumiye
Genel ahenk, uyum.
ahlak-ı umumiye / ahlâk-ı umumiye
Genel ahlâk.
ahval-i umumiye / ahvâl-i umumiye
Genel haller, durumlar.
akide-i avam / akîde-i avâm
Geniş halk tabakasının akidesi, inancı.
akide-i umumiye
Genele ait iman, inanç esasları.
alay
Genel olarak üç taburdan oluşan askerî birlik.
alelumum / alelumûm / على العموم
Genellikle, bütünüyle.
Genellikle.
Genellikle, genelde, genel olarak.
(Arapça)
amiriyet-i külliye / âmiriyet-i külliye
Genel âmirlik, emredicilik.
amm / âmm / عام
Genel.
Genel, yaygın.
(Arapça)
amme / âmme
Genel, umumi.
anife / ânife
Gençlik çağının başlangıcı.
arazet
Genişlik.
ariz / arîz / عریض
Geniş, genişlemesine.
(Arapça)
arzi / arzî
Genişliğine ait. Bir yerin enine ait.
arzu-yu umumi / arzu-yu umumî
Genel arzu; herkesin istediği.
asa
Genişlik. Zuhur, meydana çıkma. Büyük kadeh.
aşk-ı şebabi / aşk-ı şebabî
Gençliğe ait aşk.
ayet-i camia / âyet-i câmia
Geniş, kapsamlı âyet.
bak'
Geniş olmak, büyük olmak.
baki' / bâki'
Geniş, vâsi.
bast
Genişletme.
beca'
Geniş, bol.
bedel-i ba'z
Geniş anlamlı bir sözün bir kısmına yapılan açıklama.
bedel-i iştim'al / bedel-i iştim'âl
Geniş ve genel anlamlı bir sözün bir noktasını açıklayan cümle.
bekr
Genç erkek deve. (Müe: Bekre)
berna / bernâ / برنا
Genç.
(Farsça)
bidh
Geniş ova.
bilumum
Genel olarak, bütün, hep.
bulvar
Geniş ve ağaçlı cadde.
(Fransızca)
bürna / bürnâ / برنا
Genç.
(Farsça)
cadde
Geniş, işlek, büyük yol. Anayol. şah-rah.
Geniş yol.
camiiyet / câmiiyet
Genişlik, kapsamlılık.
cazibe-i umumi / câzibe-i umumi
Genel çekim gücü.
cazibe-i umumi kanunu / cazibe-i umumî kanunu
Genel çekim kanunu.
cazibe-i umumiye / câzibe-i umumîye
Genel çekim kanunu.
cebr-i umumi / cebr-i umumî
Genel zorlama, bütün herkesi zorlama.
cereyan-ı umumi / cereyan-ı umumî
Genel akış.
cereyan-ı umumiye / cereyan-ı umumîye
Genel cereyan, akım, hareket.
cevan / cevân / جوان
Genç.
(Farsça)
cezire-i vasia / cezire-i vâsia
Geniş ada; Arap yarımadası.
cilvah
Geniş ve dolu olan deve.
civan / جوان
Genç.
(Farsça)
civanan / civânân / جوانان
Gençler.
(Farsça)
civani / civanî / civânî / جوانى
Gençlik.
(Farsça)
Gençlik.
(Farsça)
dahuk
Geniş yol.
dem-i civani / dem-i civânî
Gençlik çağı.
derece-i vüs'at
Genişliğin derecesi.
desatir-i umumiye / desâtir-i umumiye
Genel prensipler.
devair-i külliye / devâir-i külliye
Geniş ve kapsamlı daireler.
deveran-ı umumi / deveran-ı umumî
Genel dönüş, akış; birinin diğerine sebep zannedilecek biçimde iki şeyin devamlı bir şekilde var ve yok sanılması.
divanhane / divanhâne / dîvanhâne / د۪يوَانْ خَانَه
Geniş sofa, salon.
Geniş sofa, salon.
düstur-u umumi / düstur-u umumî
Genel prensip.
düstur-u umumiye / düstur-u umumîye
Genel düstur, kural.
eamm / اعم
Genelde, yaygın haliyle.
(Arapça)
eb'ad-ı vasia / eb'âd-ı vâsia
Geniş mesafeler, boyutlar, uzaklıklar.
ebhar-ı vasia / ebhâr-ı vâsia
Geniş denizler.
efkar-ı amme / efkâr-ı âmme
Genel düşünce, kamuoyu.
ehann
Genzinden konuşan kimse, hımhım.
ekser-i mutlak
Genel çoğunluk.
emniyet-i umumiye / emniyet-i umûmiye
Genel güvenlik.
Genel emniyet, güvenlik.
erkan-ı harbiye-i umumiye reisi / erkân-ı harbiye-i umumiye reisi
Genelkurmay Başkanı.
erkan-ı harbiyye-i umumiyye / erkân-ı harbiyye-i umûmiyye / اركان حربيهء عموميه
Genel kurmay başkanlığı.
erkan-ı harp reisi / erkân-ı harp reisi
Genel Kurmay Başkanı.
ev'ac
Geniş, vâsi.
fahişehane / fâhişehâne / fâhişehane / فاحشه خانه
Genelev.
Genelev.
(Arapça - Farsça)
fazfaz
Geniş ve bol nesne.
fazilet-i külliye
Genel üstünlük, erdem.
felkam
Geniş, vâsi'.
ferah / ferâh / فراخ
Geniş, iç açıcı, tasasız.
Geniş.
(Farsça)
ferahi / ferahî
Genişlik, bolluk. Ucuzluk.
(Farsça)
ferec-i umumi / ferec-i umumî
Genel ferahlık, sıkıntıdan kurtulma.
ferik
General.
ferikiyet
Generallik.
Generallik.
fesh
Genişletmek.
feyha
Geniş ve büyük olan. Engin.
feyhak
Geniş nesne.
feylem
Geniş, büyük nesne.
feza-yı vasia / feza-yı vâsia
Geniş gökyüzü, uzay.
fihriste-i umumiye
Genel içerik.
filcümle
Genellikle, bütünüyle.
fityan / fityân / فتيان
Gençler.
(Arapça)
füshat / فسحت
Genişlik.
(Arapça)
füshat-kede
Geniş yer.
(Farsça)
füshat-seray / füshat-serây
Geniş yer, geniş saray.
(Farsça)
füshat-zar / füshat-zâr
Geniş yer.
(Farsça)
gaflet-i umumiye
Genel vurdumduymazlık.
garaz-ı külli / garaz-ı küllî
Genel hedef, bütün unsurları içine alan kapsamlı gaye.
gaysan
Gençlik şiddeti.
gazete
Genellikle günlük çıkan ve büyük boy olan neşriyat organı.
(Fransızca)
gulam / gulâm
Genç, esir, çocuk.
gulüvv-i amm / gulüvv-i âmm
Genel ayaklanma, umumi isyan.
gunne
Genizden söylemek, sesi burnundan çıkarır gibi okumak. Burundan gelen ses. (Tecvidde harfin vasıflarındandır)
hacet-i amme / hâcet-i âmme
Genel ihtiyaç.
hadaret / hadâret
Gençlik, tazelik.
hadaset
Gençlik. Yenilik. Tazelik. Yeniden oluş. Bir şeyin evveli, ibtidası.
hadise-i umumiye
Geneli ilgilendiren ve her tarafı kuşatan olay.
hakimiyet-i amme / hâkimiyet-i âmme
Genel hâkimiyet, egemenlik.
hakimiyet-i umumiye
Genel hâkimiyet, hükümranlık, egemenlik.
harb-i umumi / harb-i umumî
Genel harp, umumî savaş. 1914 senesinde başlayan Birinci Cihan Harbi.
hata-yı umumi / hatâ-yı umumî
Genelin yaptığı hatâlar; genele yönelik yapılan hatâlar.
hatib-i umumi / hatîb-i umumî
Genele hitap eden, seslenen hatip.
havak
Geniş yer, vâsi.
hayat-ı amme / hayat-ı âmme
Genel hayat, hayatın genel mânâsı.
hayşum
Geniz (burun) kovuğu. Nunlu sesler, gunne buradan çıkar. (Tecvidde bahsedilmiştir.)
hayşumi / hayşumî
Genizden gelen.
hengam-ı şebab / hengâm-ı şebab
Gençlik zamanı, delikanlılık çağı.
heyet-i mecmua / هيئت مجموعه
Genel, tüm.
heyet-i umumiye
Genel yapı, bütün.
hikmet-i vasia / hikmet-i vâsia
Geniş ve büyük hikmet, sebep ve gaye.
hiss-i amme / hiss-i âmme
Genelin hissi.
hissiyat-ı cumhur
Genel halk kitlelerinin hisleri, algılamaları.
hitab-ı amm / hitab-ı âmm
Genel sesleniş.
hukuk-u umumiye-i kainat / hukuk-u umumiye-i kâinat
Genel kâinat hukûku; kâinattaki bütün varlıkların hakları.
hurdsal
Genç. Yaşı küçük.
(Farsça)
hürriyet-i umumi / hürriyet-i umumî
Genel serbestlik ve özgürlük.
idare-i umumi / idare-i umumî
Genel idare.
inbisat / inbisât / انبساط
Genişleme, yayılma.
Genişleme.
Genişleme.
inşibab
Gençleşme, delikanlı olma.
irşad-ı cumhur / irşâd-ı cumhur
Geniş halk kitlelerine doğru yolun gösterilmesi.
işaret-i amme / işaret-i âmme
Genel işaret.
ism-i umumi / ism-i umumî
Genel isim.
istibdad-ı manevi-i umumi / istibdad-ı mânevî-i umumî
Genel mânevî baskı, zorbalık ve despotluk.
istirahat-i umumi / istirahat-i umumî
Genelin rahatı, umumun huzuru.
istirahat-ı umumiye
Genel huzur ortamı.
istizah / istîzâh / استيضاح
Gensoru.
(Arapça)
itikad-ı umumi / itikad-ı umumî
Genelin inancı.
ittihad-ı umumi / ittihâd-ı umumî
Genel birlik, herkesin bir noktada birleşmesi.
jön türk
Genç Türk. 1868'den sonra, Avrupa'daki gibi, güya yenilik ve terakki isteyen Genç Osmanlılara Avrupalılarca takılan isim.
(Fransızca)
kabiliyet-i tevessü
Genişleme, yayılma kabiliyeti.
kabul-i amme / kabul-i âmme
Genelin kabulü.
kaide-i külliye
Genel, kapsamlı kural; kendisine cüz'î, detay meselelerin tatbik edilebildiği genel kural.
kalb-i külli / kalb-i küllî
Genele ait kalp, toplumun duyguları.
kalb-i umumi / kalb-i umumî
Genele ait kalp, toplumun ortak yüreği.
kanun-u umumi / kanun-u umumî
Genel kanun.
katib-i umumi / kâtib-i umumî
Genel sekreter.
kavaid-i külliyye / kavâid-i külliyye
Genel kaideler, kurallar.
kavanin-i umumiye-i içtimaiye / kavânin-i umumiye-i içtimaiye
Genel sosyal kanunlar, prensipler.
kavra
Geniş yer.
kelam-ı pür-meal / kelâm-ı pür-meâl
Geniş mânâlı söz.
kemsal
Genç. Yaşı küçük.
(Farsça)
kıyamet-i umumiye
Genel, herşeyi içine alan kıyamet.
külli / küllî
Genel, bütün, çok, tümel.
küllileştirmek / küllîleştirmek
Genelleştirmek, kapsayıcı hale getirmek.
külliyat-ı umur
Genel, evrensel işler.
külliyet
Genellik, bütünlük, çokluk.
kurkus
Geniş, bol, vâsi.
lafz-ı umumi
Genel söz.
ma'mer
Geniş menzil.
magrefe
Geniş yer.
mahacce
Geniş yol.
makam-ı külliye / makam-ı küllîye
Genele bakan kapsamlı makam.
mana-yı külli / mânâ-yı küllî
Geniş ve kapsamlı mânâ.
maslahat-ı umumiye
Genel fayda ve yarar.
maslahat-ı vasia-i içtimaiye / maslahat-ı vâsia-i içtimaiye
Geniş toplumsal yarar, geniş sosyal fayda.
matemhane-i umumiye / matemhâne-i umumiye
Genel yas evi.
mebahis-i külliye / mebâhis-i külliye
Geniş, büyük ve çok şeyle ilgili konular.
mebsut / mebsût
Genişleyen.
mebsuten / mebsûten
Genişleterek.
mecbe
Geniş ve işlek yol.
medeniyet-i am / medeniyet-i âm
Genel medeniyet.
medrese-i umumi / medrese-i umumî
Genele ve herkese açık olan medrese.
mefsah
Geniş olacak yer.
memleket-i vasia / memleket-i vâsia
Geniş, büyük memleket.
menafi-i umumiye / menâfi-i umumiye
Genel yararlar, herkesin yararına olan şeyler.
menfaat-i umumi / menfaat-i umumî
Genelin menfaati, yararı.
menfur-u umumi / menfur-u umumî
Genelin nefretini kazanan.
mesalih-i umumiye / mesâlih-i umumiye
Genele ait menfaatlar, yararlar.
mesele-i umumi / mesele-i umumî
Genel mesele, problem.
mevcet-üş şebab / mevcet-üş şebâb
Gençlik çağı.
meyelan-ı amme / meyelân-ı âmme
Genel eğilim, umumun isteği, eğilimi.
meyelan-ı inbisat / meyelân-ı inbisat
Genişleme, yayılma meyli, eğilimi.
meyl-i inbisat
Genişleme arzusu, meyil.
meyl-i tevessü
Genişleme eğilimi.
meyl-üt tevessü'
Genişleme isteği. Genişleme meyli.
meylü't-tevessü
Genişleme eğilimi.
meylü't-tevsi
Genişletme eğilimi.
mıntıka-i kübra / mıntıka-i kübrâ
Geniş ve büyük alan.
mufarakat-i umumi
Geniş çaplı ayrılık.
mufassalan
Geniş, izahlı olarak. Tafsilâtlıca. Kısımlara ayrılıp anlatılmış olan.
müfaza
Geniş, vâsi, bol.
müfettiş-i umumi / müfettiş-i umumî
Genel müfettiş.
muhaceret-i umumi / muhaceret-i umumî
Genel göç.
mühevan
Geniş büyük sahrâ.
musalahat-ı umumiye / musalâhat-ı umumiye
Genel barışlar.
musibet-i amme / musibet-i âmme
Geneli içine alan felâket.
mütevessi / mütevessî
Genişleyen.
mutlak kemal / mutlak kemâl
Genel mânâda kemâl, olgunluk; yani kemâl kelimesinin teklik, çokluk veya nitelik gibi şeylerine bakmaksızın konulduğu genel mânâsına, "mutlak kemâl" denir.
muvazene-i cereyan-ı umumi / muvâzene-i cereyan-ı umumî
Genel gidişat ve hareketin dengesi.
muvazene-i umumiye
Genel denge, ölçü.
muvazene-i vasia / muvazene-i vâsia
Geniş alandaki denge.
müvessi / müvessî
Genişlettiren.
müvessi'
Genişlettiren.
nazar-ı umum
Genelin bakışı.
nazar-ı umumi / nazar-ı umumî
Genelin bakışı, görüşü.
nazır-ı umumi / nâzır-ı umumî
Genel gözetici.
nedh
Geniş yer.
nefret-i umumiye
Genel nefret, kamunun nefreti.
nesle
Geniş gömlek.
nevcivan
Genç, delikanlı.
(Farsça)
nevcivani / nevcivanî
Gençlik, delikanlılık.
nevnihal / نونهال
Genç fidan.
(Farsça)
nevreside / nevresîde
Genç, taze.
nevsale
Genç. Küçük. Tâze.
(Farsça)
nizamat-ı umumi
Genel düzen ve kanun.
nübüvvet-i mutlaka
Genel olarak peygamberlik.
nüdha
Genişlik, vüs'at.
paşa
General.
pehn / پهن
Geniş.
(Farsça)
pencere-i camia / pencere-i câmia
Geniş, kapsamlı pencere.
rağbet-i amme / rağbet-i âmme
Genel kabul görme.
rahabe
Genişlik, vüs'at.
rahmet-i vasia / rahmet-i vâsia
Geniş rahmet.
reha'
Geniş yer.
rehber
Gençlik Rehberi adlı eser.
revk-uş şebab
Gençlik başlangıcı.
reyean-ı şebab
Gençlik çağı.
rızk-ı amm / rızk-ı âmm
Genel rızık; herkesin faydalandığı rızık.
ruhb
Genişlik, vüs'at.
rüşvet-i umumi / rüşvet-i umumî
Genel rüşvet.
rüüd
Genç kadın. Kız.
sa' / sâ'
Genelde tahıl ve yiyeceklerde kullanılan yaklaşık olarak 3 kg. ağırlığında ölçü birimi.
şabb
Genç, delikanlı, yiğit.
şabbe
Genç kadın.
sahsah
Geniş, düz yer.
sanayi-i umumiye
Genel sanayi, endüstri.
şebab / şebâb / شباب
Genç.
Gençlik, tazelik.
Gençlik.
(Arapça)
şebabane
Genç ve yiğit olarak. Genç gibi, yiğitçesine.
(Farsça)
şebabet / şebâbet
Gençlik.
Gençlik.
şebabiyet / şebâbiyet
Gençlik, tazelik. Yiğitlik. Civanlık.
Gençlik, tazelik.
Gençlik, tazelik.
şebbe
Genç kadın.
şebibe
Gençlik. Yiğitlik.
seccade
Genellikle üzerinde secdeye varmakta yâni namaz kılmakta kullanılan küçük halı, kilim cinsinden sergi.
şecere-i külliye
Geniş soy ağacı.
şedkam
Geniş, vâsi.
şekl-i umumi / şekl-i umumî
Genel şekil.
selentah
Geniş, açık yer.
semehder
Geniş, bol, vâsi.
serdah
Geniş ve düz yer.
şerh
Geniş açıklama, izah etme.
sual-i umumiye / sual-i umumîye
Genel soru.
şübban
Gençler, delikanlılar.
sükunet-i umumiye / sükûnet-i umumiye
Genel sakinlik.
sulh ve müsalemet-i umumiye
Genel barış ve huzur.
sulh-u umumi / sulh-u umumî
Genel barış, dünya barışı.
sulh-ü umumi / sulh-ü umumî
Genel barış, dünya barışı.
suret-i umumiye
Genel görünüm, şekil.
taammüm / تعمم
Genelleşme, yayılma.
(Arapça)
Taammüm etmek:
Genelleşmek, yayılmak.
(Arapça)
tafsilat / tafsilât
Geniş açıklamalar.
tahrif
Genç bir adama bunaklık isnad etme.
tamim / tâmim
Genelleştirme, genelge.
tasarruf-u amm / tasarruf-u âmm
Genel tasarruf; bütün kâinatta görülen faaliyet ve icraat.
teavün-ü umumi / teavün-ü umumî
Genel yardımlaşma.
tecelli-i vasi / tecellî-i vâsi
Geniş tecellî, yansıma.
tecrübe-i umumi / tecrübe-i umumî
Genele ait tecrübe, umumî deneyler ve incelemeler.
tefyim
Genişletmek.
telakkiyat-ı amme / telâkkiyât-ı âmme
Genel kabul gören anlayışlar.
temai / temaî
Genişlemek.
tesamu-u umumiye / tesâmu-u umumîye
Genel duyuş, halkta oluşmuş yaygın kanaat.
teşmil
Genelleştirme, kaplama.
tesvi
Genişletme, yayma.
tevessü / توسع
Genişleme, yayılma.
Genişleme, yayılma.
Genişleme.
(Arapça)
Tevessü etmek:
Genişlemek.
(Arapça)
tevessü' / تَوَسُّعْ
Genişleme.
tevessüen
Genişleme suretiyle. Tevessü ederek.
tevsi / tevsî
Genişletme, kuşatma, ihata etme, kavrama.
Genişletme.
tevsi' / tevsî' / تَوْس۪يعْ
Genişletme. Bollaştırma.
Genişletme, yayma.
Genişletme.
umum
Genel olma, hep, herkes.
umumen / umûmen / عموما
Genellikle.
(Arapça)
umumhane / umûmhâne / عموم خانه
Genelev.
(Arapça - Farsça)
umumi / umumî / umûmî / عمومى
Genel.
Genel.
Genel, herkesle ilgili.
Genel.
(Arapça)
umumi af / umumî af
Genel af.
umumi alem / umumî âlem
Genel dünya, evren.
umumi hitap
Genel hitap.
umumileşmek / umumîleşmek / umûmîleşmek
Genelleşmek.
Genelleşmek.
umumiyet / umûmîyet
Genellik.
umumiyetle
Genellikle.
umumiyetli
Genel, kapsayıcı.
umumiyyet / umûmiyyet / عموميت
Genellik.
(Arapça)
Umûmiyyetle:
Genellikle.
(Arapça)
umumun
Genelin, bütünün.
unfuvan / unfuvân / عنفوان
Gençlik ödnemi.
(Arapça)
unfuvan-ı şebab
Gençlik çağı, tazelik.
uruc-u külli / urûc-u küllî
Genel mânâda kâinat çapında bir yükseliş.
vasi / vasî / vâsî
Geniş.
Geniş.
vasi' / vâsi' / وَاسِعْ
Geniş.
vasia / vasîa
Genişçe.
vazife-i umumiye
Genel görev.
vegne
Geniş küp.
vekil-i umumi / vekil-i umumî
Genel vekil.
verf
Genişlik.
vücuh-u külliye-i i'caziye / vücuh-u külliye-i i'câziye
Geniş kapsamlı mucizelik yönleri.
vüs'at / وُسْعَتْ
Genişlik.
Genişlik.
vüs'atli
Geniş.
vüsat / vüsât
Genişlik.
yad-ı şebabet / yâd-ı şebâbet
Gençlik hâtırası.
yüksek tahsil gençliği
Genç üniversite talebeleri, öğrencileri.
zali'
Geniş, bol, vâsi.
zemin-i icmali / zemin-i icmâlî
Genel alt yapı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tezehhud
ŞIK
unut
Sitâre
menduha
esbab-ı mucibe
tahassunğah
ib'ad
Hırcın
azade
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
gen
unut
ALFA
Lügat kitabi
mülk edinen
yaratılışı
Derme çatma
Sızlanmak
Kitapçık
NUTUK