Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
gelecek
ifadesini içeren
131
kelime bulundu...
misak / mîsâk
Söz verme, sözleşme, andlaşma.
Allahü teâlânın, Âdem aleyhisselâma ve bütün zürriyetine (ondan gelecek insanlara); "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye hitâb buyurması, onların da; "Evet, sen Rabbimizsin" diye cevab vermeleri.
Yemîn ile kuvvetlendirilen söz verme.
a'ver
Tek gözlü. Bir gözü kör. Yek-çeşm. (Âhirzamanda gelecek Süfyan adındaki bir zâlimden "Aver" diye rivayetlerde bahsedilmesi, sadece dünyayı görecek bir gözü olduğu ve âhireti görecek imân gözünün olmadığından kinayedir.)
abad / âbâd
Ebedler. Sonsuz gelecek zamanlar.
Ebedler, sonsuz gelecek zamanlar.
acilen / âcilen
(اٰجلاً) Vakti gelince, ileride, gelecekte.
(عاجلاً) Acele olarak, derhal, peşin olarak.
ahbar / ahbâr
Haberler. Haberin çokluk şekli.
Bir kavim, kabîle, şahıs, ülke, bölge, şehir veya bir hâdise hakkında nakledilen bilgiler.
Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde, geçmişte olanlara, gelecekte ve âhirette olacaklara dâir bildirdiği şeyler.
ahbar-ı evvelin ve ahirin / ahbar-ı evvelîn ve âhirîn
Geçmiştekilerin ve gelecektekilerin haberleri.
ahval-i ahirin / ahvâl-i âhirîn
Gelecekte yaşayacak olanların halleri.
ahval-i istikbal / ahvâl-i istikbal
Gelecekteki haller.
akıbet-endişlik / âkıbet-endişlik
Gelecek konusunda endişeye kapılma.
ati / âtî / آتى
Önde. Aşağıda. Sonra. Vâki olan. Gelecek zaman.
Gelecek.
Gelecek zaman, ilerisi.
Gelecek.
(Arapça)
Âtîdeki:
İlerideki, aşağıdaki, gelecek olan.
(Arapça)
atiye / âtiye / آتيه
Gelecek.
(Arapça)
atiyen / âtiyen / آتيا
Aşağıda.
İlerde, gelecekte.
Daha sonra, gelecekte.
Gelecekte.
(Arapça)
Aşağıda görüleceği gibi.
(Arapça)
ber-vech-i ati
Gelecek tarz üzere. Aşağıdaki gibi.
(Farsça)
ber-vech-i zir
Aşağıdaki gibi. Gelecekte görüleceği üzere.
(Farsça)
bervech-i ati / bervech-i âtî
Gelecek tarz üzere, aşağıda olduğu gibi.
bülgat
Geçinmeye kâfi gelecek kadar olan şey.
çağdışı
Askerliğe alınma çağı dışında.
Çağın fikirlerine felsefesine uymayan. Bu mânada bazı kimselerin kelimeyi hakaret olarak kullanmaları dar görüşlülüğün ve cehaletin neticesidir. Çünkü çağın insanlık için zararlı öyle fikirleri ve felsefeleri vardır ki, gelecek devirler bunu anladıkları
çeşm-i istikbal-bini / çeşm-i istikbâl-binî
Gelecek zamanı, istikbâli gören göz. Kuvve-i kudsiye ve ferâset ve basiretle ileriyi bilen nazar.
cu
Custen fiilinin emir kökü. Gelecek misâlde olduğu gibi birleşik kelimeler yapılır.
(Farsça)
dur-endişane / dûr-endişâne
Gelecek endişesiyle.
ebed / ابد
Sonsuz gelecek zaman.
Sonsuz gelecek zaman.
(Arapça)
ecel-i mev'ud
Mukadder olan ölüm. şüphesiz gelecek olan ölüm.
ehl-i beyt
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın bütün âile fertleri. Mübârek zevceleri, çocukları, kızı hazret-i Fâtıma ile hazret-i Ali ve bunların mübârek evlâdları olan hazret-i Hasen ve hazret-i Hüseyn'den kıyâmete kadar gelecek nesilleri.
ehl-i istikbal
Gelecek nesil.
elest günü
Allahü teâlânın, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, kıyâmete kadar gelecek olan zürriyetini (çocuklarını) zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp onlara; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" diye hitâb buyurup, onların da; "Evet, sen Rabbimizsin" diye cevâb ve rdikleri gün, zaman.
emma ba'dü / emmâ ba'dü
Bundan sonra, asıl meseleye gelince mânâsında olup, söze başlarken kullanılan ve gelecek ifadenin büyük önemini bildiren söz.
endişe-i istikbal
Gelecek endişesi.
Gelecek zamanı düşünmekten gelen merak, üzüntü, keder. Geleceği düşünmek.
ensal-i ati / ensâl-i âti
Gelecek nesiller.
ensal-i atiye / ensâl-i âtiye
Gelecek nesiller.
ezmine-i müstakbele
Gelecek zamanlar, müstakbel zamanlar.
ezmine-i selase / ezmine-i selâse
Üç dönem; geçmiş, bugün ve gelecek zaman.
fal
Atılan boncuk ve baklaya, koyunun kürek kemiğine ve benzerlerine bakmak sûretiyle gaybdan, gelecekten haber verme işi.
fasl-ı zamanın sahife-i selasesi / fasl-ı zamanın sahife-i selâsesi
Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman.
Asr-ı saadetten evvelki devir, Asr-ı saadet ve ondan sonraki zamanlar.
fecr-i ati / fecr-i âtî
Gelecekteki fecr. 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır.
fi / fî
Arabçada harf-i cerrdir. Mekâna ve zamana âidiyyeti bildirir. Ta'lil için, isti'lâ için ve yine harf-i cerr olan "bâ, ilâ, min, maa" harflerinin yerine kullanılır. Geçen mef'ul ile gelecek fasıl arasında geçer. Te'kid mânası da vardı. Başka bir ifade ile kısaca (fî) : "İçinde, içine, hakkında, husus
fi'l-i muzari / fi'l-i muzâri
Gr. şimdiki, geniş ve yakın gelecek zamanı gösteren fiil kipi.
fiil-i muzari / fiil-i muzâri
Arapçada şimdiki, geniş ve gelecek zamanı ifade eden fiil kipi.
firaş-ı sahih
Fık: Nikâh ve mülk-i yemine müstenid bulunan istifraş. Mülk-i yemin, bir kimsenin temellükünde bulunan cariye demektir. Binaenaleyh bu iki şarta dayanan istifraştan, meydana gelecek çocuk, varis addolunur. Ancak, cariyeyi istifraşta husule gelen çocuğun kendisinden olduğunu müstefrişin söylemesi lâz
gabir
İstikbal.
Gr: Gelecek zaman.
Kalan.
gasl
Yıkamak, yıkanmak. Ölünün cenâze namazı kılınmadan ve kefenlenmeden önce teneşir tahtası üzerinde, ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırıp, göbeğinden dizlerine kadar bir örtü ile kapatılarak yıkanması.
gayb-aşina
Gaybı bilen. Gaybdan haberi olan. Gelecekten veya âhiretten haberi olan.
(Farsça)
gaybi i'caz / gaybî i'câz
Geçmiş zamanda gelecekte gerçekleşecek hâdiselerin bir mu'cize olarak haber verilmesi.
hadisat-ı istikbaliye / hâdisât-ı istikbaliye
Gelecekteki olaylar.
hadisat-ı istikbaliye-i dünyeviye / hâdisât-ı istikbaliye-i dünyeviye
Gelecekte dünya üzerinde meydana gelecek olaylar.
hadisat-ı kevniye-i gaybiye / hâdisât-ı kevniye-i gaybiye
Maddî âlemde gelecekte meydana gelecek olan olaylar.
hadise-i istikbaliye / hâdise-i istikbaliye
Gelecekteki olaylar.
hafiziyyet / hafîziyyet
Muhafaza edicilik, koruyup esirgeyicilik.
Cenâb-ı Hakk'ın, bütün tohum ve çekideklerde olduğu gibi, bir mahlûkun başına gelecek vaziyetleri ve başından geçenleri muhafaza edici sıfatı. Cenab-ı Hakk'ın muhafaza ediciliği.
halkabend
Toplanıp yuvarlak meydana gelecek şekilde oturma.
(Farsça)
hallak-ı alim / hallâk-ı alîm
Küçük büyük, gizli açık, geçmiş ve gelecek her şeyi hakkıyla bilen ve kâinatta her şeyi yaratan Allah.
hile-i batıla / hîle-i bâtıla
Haramı helâl ve helâli haram yapmak veya farzı kendisine uygun gelecek şekilde yapmak yâhut birinin hakkına mâni olmak veya haksız mal ele geçirmek için yapılan hîle.
hudud-u maziye ve müstakbele / hudud-u mâziye ve müstakbele
Geçmiş ve gelecek zamanın sınırları.
hürriyet-i müstakbele
Gelecekteki hürriyet, özgürlük.
icare-i müzafe
Bir şeyi gelecek muayyen bir vakitten itibaren kiraya vermektir. Meselâ: Bir hâneyi gelecek falan ayın birinden itibaren bir sene müddetle şu kadar bin liraya kiraya vermek, bir icare-i müzafedir.
ihbar-ı gaybi / ihbar-ı gaybî / ihbâr-ı gaybî
Gayıbdan verilen haber. Geçmiş zamandan veya gelecekten verilen haber.
Bilinmeyen gayb âleminden, gelecekten haber verme.
ihbar-ı gaybiye
Bilinmeyen bir şeyle, gelecekle ilgili haber verme.
ihbar-ı guyub
Gelecekten, bilinmeyen gizli şeylerden haber verme.
ihbarat-ı gaybiye-i kur'an / ihbârât-ı gaybiye-i kur'ân
Geçmiş ve gelecek zamana ait olan haberleri bildiren Kur'an.
ihtiyati / ihtiyatî
İhtiyatla alâkalı. Gelecek zamana ait olan.
ilm-i muhit-i ezeli / ilm-i muhit-i ezelî
Allah'ın, geçmiş ve gelecek bütün zamanları ve herşeyi kuşatan sonsuz ilmi.
irsad
Gözetlemek.
Hâzır ve âmâde eylemek.
Mükâfat vermek.
Edb: Secili ve kâfiyeli bir cümlede ses uyumundaki ana sesi önce tanıtıp, ondan sonra gelecek kelimeyi tanıtma sanatıdır. Meselâ:Elemin Kays'a kıyas etme din-i mahzunun, Yok idi aklı ne derdi var idi Mecnunun. (Baki)
irşad-ı gaybi / irşad-ı gaybî
Gaybî irşad; gelecekteki hâdiselere işaret etmek suretiyle rehberlik yapma.
istikbal / istikbâl / استقبال / اِسْتِقْبَالْ
Ati, gelecek zaman.
Karşılayış, gelen bir kimseyi karşılamak.
Gelecek zaman.
Gelen bir kimseyi karşılamak.
Gelecek.
Gelecek zaman, yönelme.
Gelecek, karşılama.
Karşılama.
(Arapça)
Gelecek.
(Arapça)
Kıbleye dönme.
(Arapça)
İstikbal etmek:
Karşılamak.
(Arapça)
Gelecek.
istikbal-i dünyevi / istikbâl-i dünyevî / اِسْتِقْبَالِ دُنْيَوِي
Dünyaya âit gelecek.
istikbalen
Karşılayarak, karşılamak üzere.
Gelecek zamanda, ilerde.
istikbali / istikbalî / istikbâlî
Gelecek zamanla alâkalı. İstikbale mensub.
Gelecekle ilgili.
istikbaliyat / istikbâliyât
Gelecek zamanda olacaklar.
ıtk-ı muzaf
Bir zamana, bir vaktin girmesine veya çıkmasına izafe edilen ıtkdır. "Sen gelecek ayın başında hürsün." denilmesi gibi ki, o ayın başında ıtk hadisesi vücuda gelir.
kader
Allah'ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması.
kader-i ilahi / kader-i ilâhî
Allah'ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması.
kader-i ilahiye / kader-i ilâhîye
Allah'ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması.
kahin / kâhin
Gelecekten haber veren kimse.
kahinlik / kâhinlik
Gelecekten haber verme.
kanun-u kader-i ilahi / kanun-u kader-i ilâhî
Allah'ın meydana gelecek hadiseleri gerçekleşmeden önce sonsuz ilmiyle belirlediği ve bütün kâinatta geçerli olan kanunlar.
kaside-i gaybiye
Hz. Ali'nin (r.a.) Hz. Peygamberden (a.s.m.) ders alarak yazdığı gelecekteki hadiselere ışık tutan, Ercûze ve Celcelutiye isimli kasideler.
kaza ve kader / kazâ ve kader
Olacağı Allah tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması ve Allah'ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, planlaması.
Allahü teâlânın meydana gelecek hâdiseleri ilm-i ezelîsi (başlangıcı olmayan ilim sıfatı) ile ezelde (başlangıcı olmayan öncelerde) bilip takdîr etmesi ve bu hâdiselerin zamânı gelince, Allahü teâlâ tarafından yaratılması ve meydana çıkması. Allahü teâlânın birşeyin varlığını ezelde bilip, takdîr et
kehanet / kehânet
Gelecekten haber verme.
keramet-i acibe-i gaybiye
Gayba ait acayip keramet; Allah'ın bir ikramı olarak gelecekle ilgili verdiği acayip haber.
kevser
Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları.
Bereket.
Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey.
Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'an, İslâm, tevhid. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah.
Cennet ırmaklarının kaynakları.
kitab-ı mübin / kitâb-ı mübîn / كِتَابِ مُب۪ينْ
Kaderde olan her şeyin gerçekleşmesinde esas tutulan kānunların bütünü; Allahın geçmiş ve gelecekten ziyâde, şimdiki hâle bakan ilmi.
küllü atin karib / küllü âtin karîb
Gelecekte olacak her şey yakındır.
ma-ba'd
Sonra. Gelecekteki.
ma-i mevsule / mâ-i mevsule
Buna ism-i mevsul de denir. Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar. (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi.
mazi ve müstakbel
Geçmiş ve gelecek.
me'cuc / me'cûc
Çok eski zamanlarda, bir duvar arkasında bırakılmış, kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes'in soyundan gelecek olan kötü bir millet. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır.
me'ti / me'tî
Gelecek yer.
mehdi / mehdî / مَهْد۪ي
Âhirzamanda gelecek vazîfeli zât.
melahime / melâhime
Geçmiş ve gelecek devirlere âit haberler, târihî bilgiler ve bunları anlatan kitablar. Harb târihi.
mesail-i istikbaliye / mesâil-i istikbaliye
Gelecekle ilgili meseleler.
metalib-i istikbal
İstikbale aid istekler. Gelecek için olan arzu ve talebler.
mevarid
Gelecek yerler. Varacak yerler. Caddeler, yollar. Bir yere vasıl olacak yollar.
miad
Vaad edilen gelecek zaman veya yer.
Müsaade edilen zaman.
Kıyâmet. Mahşer.
Vaad. Müddet.
mukadderat / mukadderât
Allah tarafından takdir olunmuş ileride meydana gelecek haller ve olaylar.
mukadderat-ı beşer
İnsanın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar.
mukadderat-ı beşeriye
İnsanlığın kaderi; Allah tarafından insanlık için takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar.
mukadderat-ı istikbaliye / mukadderât-ı istikbaliye
Gelecekle ilgili takdir olunan şeyler.
mukadderat-ı nev-i beşer
İnsanlığın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar.
mürabata
Bağlamak.
Düşman gelecek yerleri gözleyip sakınmak.
müstakbel / مُسْتَقْبَلْ
Karşılanan, istikbâl edilen, önde bulunan. İlerdeki, gelecek.
Gelecek zaman.
Gelecek.
Gelecek.
müstekbelat / müstekbelât
(Tekili: Müstakbel) Gelecek zamanlar, istikbâller.
Önde bulunanlar.
muttala'
Gelecek yer.
Ittıla' mevzii.
muzari sigası / muzâri sigası
Gr. Arapçada şimdiki, geniş ve yakın gelecek zamanı birden ifade eden fiil kipi, kalıbı.
nesl-i ati / nesl-i âtî / نَسْلِ اٰت۪ي
Gelecek nesil.
Gelecek nesil.
nitak-ı ka'be-i ulya / nitâk-ı ka'be-i ulyâ
Yüce Kâbe'nin örtüsü (Burada Kâbe örtüsü nutaka benzetilmiştir. Nutak ise, hanımların vücudun ortasına gelecek şekilde taktıkları ikiye bölünmüş bir elbise veya elbisenin bir parçasıdır ve yere kadar serbestçe sarkıtılır.).
rüşd
Doğru yol bulup bağlanmak. Hak yolunda salabet, metanet ve kemal-i isabetle dosdoğru gitmek.
Hayra isabet etmek.
Büluğa ermek.
İstikamette olmak. Dinine ve malına zarar gelecek şeyi bilmek, doğru düşünmek.
Kişinin akıl ve idraki kavi ve tedbiri metin olmak.
ruunet
İnsana ağır gelecek hâllerde bulunma.
Sünepelik, bönlük.
saadet-i müstakbel
Gelecekteki mutluluk.
saadet-i müstakbele
Gelecekte gerçekleşecek olan mutluluk ve huzur.
saha-i ukba-yı ferda / saha-i ukbâ-yı ferdâ
Yakın gelecekteki âhiret sahası.
sahife-i müstakbel
Gelecek zaman sayfası.
secde
Allah'ın (C.C.) huzurunda yere kapanış. İbadet ve Allah'a (C.C.) memnuniyetini ve itaatini bildirmek veya şükretmek için yere kapanarak alın, burun ucu, eller, dizler ve ayak uçları yere gelecek şekilde yapılan en büyük tazim ifade eden hareket. Namazın bir rüknü.
setr-i gayb
Gelecekten haber verilmemesi.
settare
Dışarıdan gelecek soğuk veya olumsuz şeylerden koruyacak şekilde yapılan küçük kulübe.
siga-i muzari / siga-i muzâri
Gr. Arapçada şimdiki, geniş ve gelecek zamanı birden ifade eden fiil kipi.
sual-i mukadder
Gelecek, gelmesi beklenen soru.
ta'vizen
Karşılık olarak, karşılık alınmak suretiyle. Gelecekte gelirinden kesilmek şartıyla.
taht
Alt. Aşağı.
Gr: Gelecek olan zamir.
takyid
Sınırsız, genel bir mânâ ifade eden bir sözü, nitelik, durum, gaye bakımından belirli şartlara bağlı olarak bir mânâya gelecek şekilde sınırlama.
telepati
Gelecekte veya uzaktaki bir hâdiseyi hissetme hâli.
yun. Gelecekte veya uzakta olan bir hâdiseyi o anda duyma hâli.
uddet
Gelecek zamanın hâdiseleri için, darlığa düşmemek için mal ve silâh gibi şeylerde hazırlık. Mühim levâzımat.
İstidad.
Gençlerin yüzlerinde çıkan sivilce.
ukba-i ferda
Gelecek olan âhiret. Yarınki devir.
(Farsça)
ulum-u evvelin ve ahirin / ûlum-u evvelîn ve âhirîn
Geçmiş ve gelecek insanların sahip olduğu ilimler.
umur-u gaybiye-i istikbaliye
Gelecekte meydana gelecek bilinmeyen işler.
umur-u istikbaliye / umûr-u istikbaliye
Gelecekteki bilinmeyen işler.
üstad-ı kader
Kader Üstadı; Allah'ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir edip, plânlaması demek olan kader ilmi, kader kalemi.
vakıat-ı istikbaliye / vâkıat-ı istikbaliye
Gelecekteki hadiseler, olaylar.
vakıat-ı istikbaliye ve berzahiye ve uhreviye / vâkıât-ı istikbaliye ve berzahiye ve uhreviye
Ahiretle, kabir hayatıyla ve gelecekle ilgili olaylar.
vukuat-ı istikbaliye / vukuat-ı istikbâliye
Gelecekte meydana gelecek olaylar.
yekçeşm
Tek gözlü.
Âhir zamanda gelecek olan Deccal'ın bir ismi. "Sadece dünya hayatını şiddetle isteyip âhireti unutan ve inkâr eden" meâlinde mecazen söylenilmiştir.
Güneş.
zaman-ı istikbal / zaman-ı istikbâl
Gelecek zaman.
zaman-ı müstakbel
Gelecek zaman.
zelzelet-üs saa / zelzelet-üs sâa
Kıyamet sarsıntısı. Kıyamet kopması ânında meydana gelecek olan çok müthiş zelzele.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
AHADİYYET
araf
rayiha-i tayyibe
tefett
inantab
iştiyak
kemal-i izzet ve şecaat
iştiha
şegaf
Kâinât-ı nâime
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
gelecek
Âyâ
kızıl
Ubuk
jupiter
Çaba.
YETİŞTİRMEK
altı
Güşa
Büyük adamlar