REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te gel kelimesini içeren 163 kelime bulundu...

ahval-i ahirin / ahvâl-i âhirîn

  • Gelecekte yaşayacak olanların halleri.

ahval-i istikbal / ahvâl-i istikbal

  • Gelecekteki haller.

aidat / âidât / عائدات

  • Gelirler, aidat. (Arapça)

akar

  • Gelir, gelir getiren gayr-ı menkuller.
  • Gelir getiren mal.

akibet-endiş / âkibet-endiş

  • Geleceği için endişe eden. İstikbâlini düşünen. Akibetini düşünen. (Farsça)

akıbet-endişlik / âkıbet-endişlik

  • Gelecek konusunda endişeye kapılma.

alem-i fani / âlem-i fâni

  • Gelip geçici dünya.
  • Gelip geçici âlem, dünya.

alem-i fena / âlem-i fenâ

  • Gelip geçici olan dünya âlemi.

alet-i hevesat / âlet-i hevesat

  • Gelip geçici istekler, arzular âleti.

amed / âmed / آمد

  • Gelme, geliş. (Farsça)

amed ü reft / âmed ü reft

  • Geliş-gidiş.

amede / âmede

  • Gelmiş. Vürud eylemiş.

amedi / amedî / âmedî

  • Gelme, geliş.
  • Geliş. (Farsça)

amedşüd / âmedşüd / آمدشد

  • Geliş gidiş. (Farsça)

amedüreft / âmedüreft / آمدورفت

  • Geliş gidiş. (Farsça)

amedüşüd / âmedüşüd / آمدوشد

  • Geliş gidiş. (Farsça)

an'anat / an'anât / عنعنات

  • Gelenekler.
  • Gelenekler. (Arapça)

an'ane / عنعنه

  • Gelenek.
  • Gelenek. (Arapça)

an'anevi / an'anevî / عنعنوی

  • Geleneğe ait.
  • Geleneksel. (Arapça)

an-ı seyyale

  • Gelip geçici az bir an.

ananat / ananât

  • Gelenekler.

anane / anâne

  • Gelenek.

ananevi / anânevî

  • Gelenekle ilgili.

ara'is / arâ'is / عرائس

  • Gelinler. (Arapça)

arız / ârız

  • Gelip çatan, bulaşan, yapışan.

arus / arûs

  • Gelin. (Arapça)

arusane

  • Geline yakışır şekilde. (Farsça)

asr-ı terakki

  • Gelişme ve kalkınma asrı.

ati / âtî / آتى

  • Gelecek.
  • Gelecek zaman, ilerisi.
  • Gelecek. (Arapça)
  • Âtîdeki: İlerideki, aşağıdaki, gelecek olan. (Arapça)

atiye / âtiye / آتيه

  • Gelecek. (Arapça)

avaid / avâid / عوائد

  • Gelirler. (Arapça)

balide

  • Gelişmiş, uzamış, büyümüş. (Farsça)

ber-vech-i ati

  • Gelecek tarz üzere. Aşağıdaki gibi. (Farsça)

bervech-i ati / bervech-i âtî

  • Gelecek tarz üzere, aşağıda olduğu gibi.

beyt-ül arus

  • Gelin odası.

beyu / beyû

  • Gelin. (Farsça)

beyug / beyûg

  • Gelin. (Farsça)

çeşm-i istikbal-bini / çeşm-i istikbâl-binî

  • Gelecek zamanı, istikbâli gören göz. Kuvve-i kudsiye ve ferâset ve basiretle ileriyi bilen nazar.

cey'e

  • Gelmek.

dar-ı fani / dâr-ı fâni

  • Gelip geçici yer, dünya.

der-amed

  • Gelir. (Farsça)

dugd

  • Gelin, yeni evlenmiş kız. (Farsça)

dünya-yı zaile

  • Gelip geçici ve yokluğa mahkûm olan dünya.

dur-endişane / dûr-endişâne

  • Gelecek endişesiyle.

ebna-yı müstakbel / ebnâ-yı müstakbel

  • Geleceğin insanları.

ehl-i istikbal

  • Gelecek nesil.

endişe-i istikbal

  • Gelecek endişesi.
  • Gelecek zamanı düşünmekten gelen merak, üzüntü, keder. Geleceği düşünmek.

ensal-i ati / ensâl-i âti

  • Gelecek nesiller.

ensal-i atiye / ensâl-i âtiye

  • Gelecek nesiller.

etave

  • Gelmiş, geçmiş, gelen, misafir, garib, gariban, kimsesiz, biçare.

ezmine-i müstakbele

  • Gelecek zamanlar, müstakbel zamanlar.

faniye / fâniye

  • Gelip geçici.

fecr-i ati / fecr-i âtî

  • Gelecekteki fecr. 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır.

gad

  • Gelen, gelici.

hadisat-ı istikbaliye / hâdisât-ı istikbaliye

  • Gelecekteki olaylar.

hadisat-ı istikbaliye-i dünyeviye / hâdisât-ı istikbaliye-i dünyeviye

  • Gelecekte dünya üzerinde meydana gelecek olaylar.

hadise-i istikbaliye / hâdise-i istikbaliye

  • Gelecekteki olaylar.

hasenat-ı istikbaliye / hasenât-ı istikbaliye

  • Geleceğe ait güzellikler.

hasılat / hâsılat / hâsılât / حَاصِلَاتْ

  • Gelirler. Kazançlar. Elde edilenler. Kâr. Mahsul. Îrad.
  • Gelirler.

hayvan-ı fani-i zail / hayvan-ı fâni-i zâil

  • Gelip geçici, yok olmaya mahkum hayvan.

hayye

  • Gel... Haydi...
  • Gel, haydi!

heves

  • Gelip geçici istek. Nefsin hoşuna gitmek. Devran edip gezmek. Akıl ile olmayıp nefis ile olan istek.
  • Gelip geçici arzu ve istek.
  • Gelip geçici istek, arzu.

hıfaz

  • Gelin düğünü.

hırs-ı mecazi / hırs-ı mecazî

  • Gelip geçici olan şeylere gösterilen hırs.

hulul / hulûl / حلول

  • Gelme, gelip çatma. (Arapça)
  • Hulûl etmek: Gelmek, gelip çatmak. (Arapça)

hürriyet-i müstakbele

  • Gelecekteki hürriyet, özgürlük.

hutur etmemiş

  • Gelmemiş, hatıra gelmemiş.

ihbar-ı guyub

  • Gelecekten, bilinmeyen gizli şeylerden haber verme.

ihdaf

  • Gelip çatmak. Karşısına dikilip durmak. Hedef olmak.

imkanat-ı istikbaliye / imkânat-ı istikbaliye

  • Geleceğe ait imkânlar, olması mümkün olan ihtimaller.

inkişaf / inkişâf

  • Gelişme, ilerleme.

inkişaf ettirme

  • Geliştirme, açığa çıkarma.

inkişaf ettirmek

  • Geliştirmek, ortaya çıkarmak.

irad / irâd

  • Gelir, kazanç.

irad ü masraf

  • Gelir ve gider.

ırsi / ırsî

  • Gelincik dedikleri hayvanın rengine benzer bir renk.

işarat-ı gaybiye / işârât-ı gaybiye

  • Geleceğe veya bilinmeyen bir olaya işaretler.

işaret-i gaybiye / işâret-i gaybiye

  • Geleceğe veya bilinmeyen bir şeye işaret.

istikbal / istikbâl / استقبال / اِسْتِقْبَالْ

  • Gelecek.
  • Gelecek zaman, yönelme.
  • Gelecek, karşılama.
  • Gelecek.

istikbal-bin / istikbal-bîn

  • Geleceği gören.
  • Geleceği bilen ve gören. (Farsça)

istikbalbin / istikbâlbîn

  • Geleceği gören.

istikbali / istikbalî / istikbâlî

  • Gelecek zamanla alâkalı. İstikbale mensub.
  • Geleceğe ait.
  • Gelecekle ilgili.

istikbaliyat / istikbâliyât

  • Geleceğe ait şeyler, hâdiseler.
  • Gelecek zamanda olacaklar.

itikad-ı örfi / itikad-ı örfî

  • Geleneksel inanç.

izfaf

  • Gelin gönderme.

kabl-el vücud

  • Gelmeden önce.

kademnihade

  • Gelmiş, ayak basmış olan. (Farsça)

kahin / kâhin

  • Gelecekten haber veren kimse.

kahinlik / kâhinlik

  • Gelecekten haber verme.

kamet-i namiye / kamet-i nâmiye

  • Gelişme ve büyüme kabiliyetinde olan endam, boy.

kehanet / kehânet

  • Gelecekten haber verme.

kehanetfuruş / kehânetfurûş

  • Geleceği bilirim diyen sahtekâr.

kudüm

  • Geliş, gelme.

küllü atin karib / küllü âtin karîb

  • Gelecekte olacak her şey yakındır.

laalettayin / lâalettâyin

  • Gelişigüzel. Ayırd etmeksizin. Rastgele.
  • Gelişigüzel.

lalettayin / lâlettayin / لا على التعيين

  • Gelişigüzel. (Arapça)

levs-i fani / levs-i fâni

  • Gelip geçici murdarlık, pislik. Dünyanın fâni, faydasız eğlenceleri.

lezaiz-i faniye / lezâiz-i fâniye

  • Gelip geçici zevkler, lezzetler.

mahall-i vürud

  • Geldiği, göründüğü yer.

makdem / مقدم

  • Gelme, geliş. (Arapça)

marrin ü abirin / mârrin ü âbirîn

  • Gelip geçenler. Gelen giden.

masnuat-ı faniye / masnuat-ı fâniye

  • Gelip geçici olan sanat eseri varlıklar.

maşrık-ı istikbal

  • Geleceğin doğusu; istikbâlin doğuş yeri.

me'ti / me'tî

  • Gelecek yer.

mebde' ve mead / mebde' ve meâd

  • Gelinen ve gidilecek olan yer; insanın dünyaya gelişi ve dönüşü, dünya ve âhiret.

medar-ı inkişafat / medâr-ı inkişafât

  • Gelişme, yükselmeye sebep olan.

mesail-i istikbaliye / mesâil-i istikbaliye

  • Gelecekle ilgili meseleler.

meşşate / meşşâte / مشاطه

  • Gelin süsleyen. (Arapça)

mevarid

  • Gelecek yerler. Varacak yerler. Caddeler, yollar. Bir yere vasıl olacak yollar.

meyl-i nümüv

  • Gelişme ve büyüme eğilimi, isteği.

meyl-i tekemmül

  • Gelişme, mükemmelleşme eğilimi.

mizeffe

  • Gelin mahfesi.

mukadder sualler

  • Gelmesi beklenen, muhtemel sorular.

mukadderat-ı istikbaliye / mukadderât-ı istikbaliye

  • Gelecekle ilgili takdir olunan şeyler.

mukannibe

  • Gelin süsleyen kadın.

mürur u ubur / mürûr u ubûr

  • Gelip geçme, geçip gitme.

müstakbel / مُسْتَقْبَلْ

  • Gelecek.
  • Gelmesi beklenen zaman.
  • Gelecek.

müstakbele ve ebede namzet

  • Geleceğe ve sonsuzluğa aday.

nema / nemâ

  • Gelişme, büyüme, çoğaltma.

nesl-i ati / nesl-i âtî / نَسْلِ اٰت۪ي

  • Gelecek nesil.
  • Gelecek nesil.

neşv ü nema / neşv ü nemâ / نَشْوُ و نَمَا

  • Gelişme ve çoğalma.

örf / عرف

  • Gelenek, âdet. (Arapça)

örfen / عرفا

  • Geleneğe göre. (Arapça)

örfi / örfî / عرفى

  • Gelenekle ilgili, âdet olan.
  • Geleneksel. (Arapça)

örfiyyat / örfiyyât / عرفيات

  • Gelenekle ilgili şeyler. (Arapça)

raht-ı arus

  • Gelin eşyası.

riyazet / riyâzet

  • Gelip geçici şeylerden nefsi çekerek, kanaat içinde yaşama; ilim, ibadet ve fikirle meşgul olma.

saadet-i müstakbel

  • Gelecekteki mutluluk.

saadet-i müstakbele

  • Gelecekte gerçekleşecek olan mutluluk ve huzur.

sahife-i müstakbel

  • Gelecek zaman sayfası.

şakaikünnuman / şakâikünnumân / شقاءق النعمان

  • Gelincik. (Arapça)

şehristan-ı istikbal / şehristân-ı istikbâl

  • Geleceğin büyük şehri, istikbal memleketi.

sellemehüsselam / sellemehüsselâm

  • Gelişi-güzel. Rastgele.
  • Gelişi güzel, rastgele.

sellemetüsselam / sellemetüsselâm

  • Gelişigüzel.

şeref-i vürud

  • Gelmesiyle şereflendirme.

setr-i gayb

  • Gelecekten haber verilmemesi.

sual-i mukadder

  • Gelecek, gelmesi beklenen soru.

sür'ub

  • Gelincik adı verilen hayvan.

tecehhüz-i arus

  • Gelinin hazırlanması.

telepati

  • Gelecekte veya uzaktaki bir hâdiseyi hissetme hâli.

tenmiye / تنميه

  • Geliştirme, artırma, nemalandırma. (Arapça)
  • Tenmiye etmek: Geliştirmek, artırmak. (Arapça)

terakki ettirmek

  • Geliştirmek, ilerletmek.

terakkivari / terakkivâri

  • Gelişme ve ilerleme şeklinde.

ukba-i ferda

  • Gelecek olan âhiret. Yarınki devir. (Farsça)

ulum-u an'ane / ulûm-u an'ane

  • Geleneksel ilimler.

umur-u gaybiye-i istikbaliye

  • Gelecekte meydana gelecek bilinmeyen işler.

umur-u istikbaliye / umûr-u istikbaliye

  • Gelecekteki bilinmeyen işler.

umur-u zaile / umur-u zâile

  • Gelip geçici işler.

vakıat-ı istikbaliye / vâkıat-ı istikbaliye

  • Gelecekteki hadiseler, olaylar.

varid / vârid / وَارِدْ

  • Gelen.

varidat / vâridât / وَارِدَاتْ

  • Gelirler.
  • Gelirler.

varidat ve masarif / vâridat ve masârif

  • Gelirler ve giderler.

varidatsız

  • Gelirsiz.

varit / vârit

  • Gelen.

vufud

  • Gelme, geliş.

vukuat-ı istikbaliye / vukuat-ı istikbâliye

  • Gelecekte meydana gelecek olaylar.

vürud / vürûd

  • Gelme, varma.
  • Gelme, söylenme.
  • Geliş, gelme.

yemin-i mün'akıde / yemîn-i mün'akıde

  • Geleceğe âit bir iş hakkında meselâ ilerde yapacağım veya yapmayacağım diyerek yapılan yemîn.

zailat-ı faniye / zâilât-ı fâniye

  • Gelip geçici olanlar, bir hâlde durmayıp gidenler.

zaman-ı istikbal / zaman-ı istikbâl

  • Gelecek zaman.

zaman-ı müstakbel

  • Gelecek zaman.

zelzele-i zeval ve firak / zelzele-i zevâl ve firak

  • Gelip geçicilik ve ayrılık sarsıntısı.

zeval bulan

  • Gelip geçen, yok olan.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın