Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
gayb
ifadesini içeren
107
kelime bulundu...
ahbar-ı gayb / ahbâr-ı gayb
Bizce bilinmeyen gayb âlemlerine ve geleceğe dâir haberler.
alem-i gayb / âlem-i gayb
Gayb âlemi, görünmeyen âlem.
alemü'l-gayb / âlemü'l-gayb
Gayb dünyası; görünmeyen âlem.
allam-ül guyub / allâm-ül guyub
Esma-i Hüsnadandır. Bütün gaybları, geçmişi, geleceği, hazırda olmayanı, dünyadakileri, âhirettekileri ve her şeyi bilen Cenab-ı Hak.
allamü'l-guyub / allâmü'l-guyûb
Gayb âlemini ve bütün gizlilikleri çok iyi bilen Allah.
avalim-i gayb / avâlim-i gayb
Gayb âlemleri; görünmeyen dünyalar, âlemler.
avalim-i gaybiye / avâlim-i gaybiye
Gayb alemleri, görünmeyen dünyalar.
avalimü'l-guyub / avâlimü'l-guyûb
Gaybî âlemler.
beşaret-i gaybiye / beşâret-i gaybiye / بَشَارَتِ غَيْبِيَه
Gaybdan gelen müjde.
Gizli, gaybî olan müjde.
bevadih / bevâdih
Tasavvufta, insan kalbine gayb âleminden âniden gelen şeyler.
büdela / büdelâ
Bedeller. Ricâlü'l-Gayb denilen Allahü teâlânın insanlardan gizlediği evliyâ zâtlar. Bedîl'in çokluk şeklidir. Ebdâl de denir.
derece-i iman-ı bilgayb
Gayba iman derecesi; görünmeyen ve bilinmeyen âlemlere inanma derecesi.
devair-i gaybiye / devâir-i gaybiye
Gaybî, görünmeyen daireler.
ebdal / ebdâl
Bedeller. Dünyânın nizâmı, düzeni ile vazîfeli olup, Allahü teâlânın insanlardan gizlediği büyük zâtlar. Biri vefât edince, yerine başkası getirildiğinden bu isimle anılmışlardır. Bunlara Ricâlü'l-Gayb da denir.
ehl-i hakikat ve keşif
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve hakikat
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve şuhud
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah'ın lütuf ve ihsanıyla bilen ve gören kimseler.
ehl-i keşif ve tahkik
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i şuhud
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah'ın lütuf ve ihsanıyla gören kimseler.
enva-ı işarat-ı gaybiye / envâ-ı işârât-ı gaybiye
Gaybî işaretlerin çeşitleri.
esrar-ı gaybiye / esrâr-ı gaybiye / اَسْرَارِ غَيْبِيَه
Gayba dâir sırlar.
evtad / evtâd
Allahü teâlâ tarafından dünyânın nizâmiyle vazîfelendirilen dört büyük zât. Herkes tarafından bilinmedikleri için bunlara Ricâlü'l-Gayb da denir.
fal
Atılan boncuk ve baklaya, koyunun kürek kemiğine ve benzerlerine bakmak sûretiyle gaybdan, gelecekten haber verme işi.
falcı
Fala bakan, gaybı bildiğini iddiâ eden. Gaybı anlamak için güyâ bir takım vâsıtalara mürâcaat eden kimse. Atılan boncuk ve baklaya, koyunun kürek kemiğine ve sâir şeylere bakıp bunlardan manâ çıkarır görünen; gaybden haber verdiğini iddiâ eden kimse.
ferid
Kutup gibi mürşidlerin gözetimi dışında doğrudan Kur'ân ve sünnetle gayba eren ve hakikati bulan kimse.
gaibane / gâibane
Görmeyerek, gaybî olarak.
ganiyy-i mutlak
Hiçbir şeye hiçbir şekilde muhtaç olmayan ve bütün varlıkların her türlü ihtiyaçları gayb hazinelerinde bulunan sınırsız zenginliğe sahip olan Allah.
gayb-aşina / gayb-âşinâ
Gaybı bilen. Gaybdan haberi olan. Gelecekten veya âhiretten haberi olan.
(Farsça)
Gaybı bilen, görünmeyenden haberi olan.
gayb-aşinalık / gayb-âşinâlık
Gaybdan haber verme.
gayb-bin / gayb-bîn
Gaybı gören, görünmeyen âlemden haber veren.
Gaybı gören. Herkesin bilemediği geleceği feraseti ile hissedip bilen. İstikbalden haber veren.
(Farsça)
gayb-dan
Gaybı bilen.
(Farsça)
gayb-ül gayb
Kalbde olmayan şey. Hiç ortada eseri, varlığının, geleceğinin izi ve nişanı olmayan. Gaybın gaybı olan.
gaybaşina / gaybâşinâ
Gaybı bilen.
gaybbin / gaybbîn
Gaybı gören.
gaybi / gaybî
Bilinmeyen, gayb âlemine ait.
Hazırda olmayan. Görünmeyenlere âit. Hazır olmayanlara âit. Başka âlemdekilere âit. Âhirete âit. Gayba âit ve müteallik.
gaybi imdat / gaybî imdat
Bilinmeyen, gayb âleminden gelen yardım.
gaybi tevafuk / gaybî tevafuk
Gaybî ve mânevî bir yardım sonucu oluşan tevafuk, uygunluk.
gaybi-yi asümani / gaybî-yi âsümânî
Gaybî ve semâvî bilgileri veren.
gaybiyane / gaybiyâne
Gaybı görür, görünmeyeni bilir bir şekilde.
gaybü'l-gayb
Gayb âleminden de ötede bulunan gizli âlem.
gayub
(Gayâb-Gaybe) Kaybolmak.
gıyabi / gıyabî
Arkasından olarak. Kendi hazır olmadığı halde arkasından. Gayba âit. Gayba mensup ve müteallik.
guyub
(Tekili: Gayb) Hazırda olmayanlar. Kayıplar.
haber-i gaybi / haber-i gaybî
Gayba, geleceğe dair verilen haber.
hadisat-ı gaybiye / hâdisât-ı gaybiye
Gayb âlemine ait bilinmeyen olaylar.
hadise-i gaybiye
Gayb aleminde gerçekleşen olay.
hatırat-ı gaybiye / hâtırat-ı gaybiye
Gaybtan gelen hatıralar, mânevî bilgiler.
himayet-i gaybi / himayet-i gaybî
Gaybî olarak koruma altında bulundurma.
huruf-u aliyat / huruf-u âliyat
Tas: Gayb ve gaybîlikte olan Cenab-ı Hakka mahsus şuunat.
ianat-ı gaybiye / iânât-ı gaybiye
Gaybî yardımlar.
ihbar-ı gayb / ihbâr-ı gayb / اِخْبَارِ غَيْبْ
Gayb âleminden gelen haber.
Gaybdan haber verme.
ihbar-ı gaybi / ihbâr-ı gaybî
Bilinmeyen gayb âleminden, gelecekten haber verme.
ihbarat-ı gaybiye-i ahmediye
Hz. Muhammedin gayb âlemine ait bildirdiği haberler.
ihbarat-ı sadıka-i gaybiye / ihbârât-ı sadıka-i gaybiye
Gayb âlemiyle ilgili verilen dosdoğru haberler.
ihbarname-i gayb
Gayba ait haber içeren yazı.
ihtar-ı gaybi / ihtar-ı gaybî
Gayba dair haberler.
ilhamat-ı gaybiye / ilhâmât-ı gaybiye
Gayb âleminden gelen ilhamlar; Cenâb-ı Hakkın ihtiyaçlarını temin etmeleri için varlıklara vermiş olduğu duygu.
ilm-i allamü'l-guyub / ilm-i allâmü'l-guyûb
Gayb âlemini ve herşeyi bilen ve kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan Allah'ın ilmi.
ilm-i gayb
Gayb ilmi.
ilm-i ledünn
Gayb ilmi, Allah'ın sırlarına ait ilim.
ilmü'l-guyub / ilmü'l-guyûb
Gayblara dair ilim, gizliliklerin ilmi.
ima-i gaybi / imâ-i gaybî
Gaybî yoldan dolaylı olarak bir hadiseye işaret etme.
imam-ı mübin / imâm-ı mübîn
İlim ve emr-i İlâhînin bir nev'ine bir ünvandır ki, âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gayba bakıyor. Yani, zaman-ı halden ziyade mazi ve müstakbele nazar eder. Yani, her şeyin vücud-u zahirîsinden ziyade aslına, nesline ve köklerine ve tohumlarına bakar.
İlâhî ilim ve emrin bir ünvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğe ait kaidelerinin yazıldığı kader defteri.
imdad-ı gaybi / imdad-ı gaybî
Gaybî yönden yardımda bulunma.
irade-i gaybi / irade-i gaybî
Gaybî irade; Cenâb-ı Hakkın dilemesi.
irade-i gaybiye tahtında
Gaybî irade altında; Allah'ın dilemesi ile.
irşad-ı gaybi / irşad-ı gaybî
Gaybî irşad; gelecekteki hâdiselere işaret etmek suretiyle rehberlik yapma.
işaret-i gaybiye-i örfiye
Herkes tarafından bilinen gayba dair bir işaret.
istihrac-ı gaybi / istihrac-ı gaybî
Gaybî haberlerden mânâ çıkarma.
kahin / kâhin / كَاهِنْ
Gaybdan haber verme iddiâsında olan.
kehanet / kehânet
Gaibden haber vermek. Falcılık. Kâhinlik etmek. (İlâhi ihbârât-ı gaybiyyeye istinad etmeden, gaybdan haber vermek ve falcılık ve kâhinlik etmek dinen kat'iyyetle haramdır.)
Kâhinlik. Gaybı, gizli şeyleri bilirim iddiâsında bulunmak. Bu işi yapana kâhin, falcı denir.
keramat-ı gaybiye / kerâmât-ı gaybiye
Allah'ın bir ikramı olarak gaybla ilgili verilen haberlerin doğru çıkması şeklinde gerçekleşen kerametler.
keramet mecmuası
Sikke-i Tasdik-i Gaybî.
keramet-i acibe-i gaybiye
Gayba ait acayip keramet; Allah'ın bir ikramı olarak gelecekle ilgili verdiği acayip haber.
keşfi / keşfî
Gaybî hususları, bilinmeyen hakikatleri keşfetmekle bilmek.
kutb-ül-aktab / kutb-ül-aktâb
Âlemin nizâmı ile alâkalanan, bolluk, kıtlık, sağlık-hastalık, barış-savaş, rızık, yağmur ve benzeri olaylarla vazîfeli kılınan ricâl-i gayb yâni herkesin tanımadığı zâtların reisi. Emrinde üçler, yediler, kırklar... denilen yine bu işlerle vazîfeli seçilmiş kimseler bulunur.
la ya'lemu'l-ğaybe illallah / lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah
Gaybı Allah'tan başkası bilemez.
lahuti / lahutî
Uluhiyet âlemine mensub ve müteallik olan. Sır âlemi. Gaybî âleme ait. Ruhanî âlemle alâkalı.
ledün ilmi
Allah'ın sırlarına ait gaybî bilgi.
lisan-ı gayb
Gaybın haberlerini bildiren dil. Ahiret ahvalini veya bizce bilinmeyen gayb hükmündeki haberleri söyleyen. "Kur'an-ı Kerim"
lisanü'l-gayb
Gayb âleminin dili.
meal-i gaybi / meâl-i gaybî
Gaybla ilgili mânâ verme.
mensucat-ı gaybiye ve uhreviye
Gayba ve âhirete ait dokumalar.
meşmeşiye
Tas: Âlem-i gaybdan veya âlem-i misalden bir âlem. Bazı evliyanın keşfen müşahede ettikleri bir yer.
Bazı evliyanın keşfen gözlemledikleri gaybî veya misâlî bir âlem.
mu'cize-i gaybiye-i nebeviye
Peygamberimizin (a.s.m.) gayba ve geleceğe ait mu'cizesi.
muavenet-i gaybiye / muâvenet-i gaybiye / مُعَاوَنَتِ غَيْبِيَه
Gaybî yardım.
mücbir-i gaybi / mücbir-i gaybî
Gaybî, mânevî zorlama.
müdahale-i gaybiye
Gaybdan yapılan müdahale.
mugayyeb
(Çoğulu: Mugayyebât) (Gayb. dan) Kayıp. Kaybedilmiş.
muhafaza-i gaybiye
Gaybî olarak koruma.
mütegayyib
(Gayb. dan) Gözden kaybolan, görünmez olan, uzaklaşan.
nazar-ı gayb-bini / nazar-ı gayb-bînî
Gaybı gören bakış.
nazar-ı hafiyy-i gaybi / nazar-ı hafiyy-i gaybî
Gaybı gören.
remz-i gaybi / remz-i gaybî
Gaybî, gizli işaret.
ruhaniyun / rûhâniyun
Gayb âlemine nüfuz eden nurânî ve ruhânî kimseler.
ruhaniyyun
(Tekili: Ruhanî) Ruh âlemine mensub olanlar. Âlem-i gayba nüfuz eden çok nuraniyet kazanmış zâtlar.
saat-i icabe
Duaların kabul olduğu ve insanlarca gizli ve gaybî olan, Cuma gününde bir vakit.
sikke-i gaybiye / سِكَّۀِ غَيْبِيَه
Gaybe âit mühür.
tagayyüb
(Gayb. dan) Gözden kaybolma, görünmeme.
tanzim-i gaybi / tanzim-i gaybî
Gaybî, bilinmeyen âlemden yapılan tertip ve düzenleme.
tasdik-i gaybinin hatemi / tasdik-i gaybînin hâtemi
Sikke-i Tasdik-i Gaybî kitabının diğer bir adı.
tegayyüm
(Çoğulu: Tegayyümât) (Gayb. dan) Bulutlanma.
tereşşuhat-ı gaybiye
Gaybî sızıntılar, damlalar.
tevafukat-ı gaybiye
Gaybî ve mânevî bir inâyet eseri olan tevafuklar, uygunluklar.
Göze görünmeyen ve bizim için gaybi olan tevafuklar. Kur'an veya kıymetli dinî eserlerde, bir kısım kudsi kelimelerin, yazılışlarında İlâhî bir takdir ile, altalta ve yanyana dizilişleri.
tevafukat-ı gaybiye-i acibe
Şaşkınlık veren gaybî tevafuklar.
umur-u gaybiye / umûr-u gaybiye
Gayba ait, bilinmeyen işler ve gelişmeler.
Gaybi olan ve hissiyâtımızla bilinmeyen işler. Geçmiş zamana yahut geleceğe dâir olan ve hazırda mevcut olmayan işler.
Gayba ait, bilinmeyen işler ve gelişmeler.
üveysi / üveysî
(Üveysî tarzı) Veysel Karanî Hazretleri gibi sevdiği ve kendisine bağlı olduğu zatı görmeden ve gaybî olarak olan muhabbet ve bağlılık; ve bu muhabbetle bağlı olduğu zattan manevî feyz almak tarzı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Zât-ı pâk-i
mustagfi
Asar-ı Sabıka
ŞEHRİSTAN
müdavimin
İftihar etmek
melsa'
muhdes
İftikar
i'rab
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
gayb
Eman verme
Bir kısım
Kasik
en kolay
hazır olmak
şekk
saka yapmak
açık söylemek
Yüzyüze