Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
gay
kelimesini içeren
146
kelime bulundu...
ahsen-ül gayat / ahsen-ül gayât
Gayelerin en güzeli, en iyisi.
aksa-l-gayat
Gayelerin en ilerisi, en büyüğü.
alem-i gayb / âlem-i gayb
Gayb âlemi, görünmeyen âlem.
alemü'l-gayb / âlemü'l-gayb
Gayb dünyası; görünmeyen âlem.
allamü'l-guyub / allâmü'l-guyûb
Gayb âlemini ve bütün gizlilikleri çok iyi bilen Allah.
atyeş
Gayet tez uçar bir kuş.
avalim-i gayb / avâlim-i gayb
Gayb âlemleri; görünmeyen dünyalar, âlemler.
avalim-i gaybiye / avâlim-i gaybiye
Gayb alemleri, görünmeyen dünyalar.
avalimü'l-guyub / avâlimü'l-guyûb
Gaybî âlemler.
azim
Gayret, kararlılık.
azimkar / azimkâr
Gayretli, kararlı.
azimkarane / azimkârane
Gayretli, kararlı bir şekilde.
azm
Gayret, kararlılık.
azmeden
Gayret eden.
beşaret-i gaybiye
Gaybdan gelen müjde.
cehd
Gayret, çaba, azim.
Gayret, olanca gücü ve kuvveti sarf etmek.
cemaat
Gayeleri bir olan topluluk.
cizye / جزیه
Gayrimüslim vergisi.
(Arapça)
dar-ı küfür / dâr-ı küfür
Gayr-i müslimlerin ülkesi.
derece-i iman-ı bilgayb
Gayba iman derecesi; görünmeyen ve bilinmeyen âlemlere inanma derecesi.
devair-i gaybiye / devâir-i gaybiye
Gaybî, görünmeyen daireler.
dun / dûn
Gayrı, diğer, maadâ.
dun-himmet
Gayretsizlik, himmetsizlik.
dun-himmetlik / dûn-himmetlik
Gayretsizlik.
dunhimmet / dûnhimmet
Gayreti az.
dunhimmetlik / dûnhimmetlik
Gayretsizlik, düşük himmet.
ehl-i gayret
Gayret sahibi, gayretli.
ehl-i hakikat ve keşif
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve hakikat
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve şuhud
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah'ın lütuf ve ihsanıyla bilen ve gören kimseler.
ehl-i keşif ve tahkik
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i şuhud
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah'ın lütuf ve ihsanıyla gören kimseler.
enva-ı işarat-ı gaybiye / envâ-ı işârât-ı gaybiye
Gaybî işaretlerin çeşitleri.
es'abi / es'abî
Gayet güzel ve beyaz göz.
esrar-ı gaybiye / esrâr-ı gaybiye / اَسْرَارِ غَيْبِيَه
Gayba dâir sırlar.
fart-ı gayret
Gayrette aşırılık.
gaiyye
Gayeye ait.
garaz
Gaye, kötü niyet.
gàyat / gàyât
Gayeler, hedefler.
gayat / gâyât / غایات
Gayeler, amaçlar.
Gayeler.
Gayeler.
(Arapça)
gayatü'l-gayat / gâyâtü'l-gâyât
Gayelerin gayesi, asıl gaye ve hedef.
gayb-aşina / gayb-âşinâ
Gaybı bilen. Gaybdan haberi olan. Gelecekten veya âhiretten haberi olan.
(Farsça)
Gaybı bilen, görünmeyenden haberi olan.
gayb-aşinalık / gayb-âşinâlık
Gaybdan haber verme.
gayb-bin / gayb-bîn
Gaybı gören, görünmeyen âlemden haber veren.
Gaybı gören. Herkesin bilemediği geleceği feraseti ile hissedip bilen. İstikbalden haber veren.
(Farsça)
gayb-dan
Gaybı bilen.
(Farsça)
gaybaşina / gaybâşinâ
Gaybı bilen.
gaybbin / gaybbîn
Gaybı gören.
gaybi tevafuk / gaybî tevafuk
Gaybî ve mânevî bir yardım sonucu oluşan tevafuk, uygunluk.
gaybi-yi asümani / gaybî-yi âsümânî
Gaybî ve semâvî bilgileri veren.
gaybiyane / gaybiyâne
Gaybı görür, görünmeyeni bilir bir şekilde.
gaybü'l-gayb
Gayb âleminden de ötede bulunan gizli âlem.
gaybubet
Gayıplık, hazırda olmayıp başka yerde olma.
gaye-i himmet
Gayret ve çabanın gayesi.
gayet-ül-gaye
Gayenin esası, en son derece.
gayetü'l-gayat / gayetü'l-gâyât
Gayelerin gayesi, gayelerin son noktası, esas hedef.
gayetü'l-gaye
Gayelerin gayesi, son noktası, esas hedef.
gayetülgaye
Gayenin gayesi; asıl maksat.
gayret-mend
Gayretli, çalışkan.
(Farsça)
gayret-şiar
Gayretli. çalışkan.
(Farsça)
gayretmend / غيرتمند
Gayretli.
(Arapça - Farsça)
gayriyyet / غيریت
Gayrılık.
(Arapça)
gayur / gayûr
Gayreti çok olan. Kötülük ve çirkinlikleri şiddetle reddeden.
gayurane
Gayretli olan kimseye yakışır şekilde, çalışkan kimseler gibi.
(Farsça)
gayyur / gayyûr
Gayretli, çalışkan.
Gayretli, çalışkan.
Gayretli, çalışkan.
haber-i gaybi / haber-i gaybî
Gayba, geleceğe dair verilen haber.
hadisat-ı gaybiye / hâdisât-ı gaybiye
Gayb âlemine ait bilinmeyen olaylar.
hadise-i gaybiye
Gayb aleminde gerçekleşen olay.
hamiyet / حميت
Gayret.
hamiyetfüruş
Gayretkeş, hamiyetli görünmeye çalışan, hamiyet iddiasında olan; fedakârlık taslayan.
hamiyetsiz
Gayretsizlik.
haram-zade
Gayr-ı meşru münasebetten doğmuş çocuk. Piç.
hatırat-ı gaybiye / hâtırat-ı gaybiye
Gaybtan gelen hatıralar, mânevî bilgiler.
hedef
Gaye, nişan tahtası.
hedef-i amal / hedef-i âmâl
Gaye-i hayâl. Ulaşmak istenilen hedef.
hikmet
Gaye, felsefe, gizli sebep, faydalı söz, bilgi.
hikmetsiz
Gayesiz, faydasız.
himayet-i gaybi / himayet-i gaybî
Gaybî olarak koruma altında bulundurma.
himmet / همت
Gayret.
himmetsizlik
Gayretsizlik.
ianat-ı gaybiye / iânât-ı gaybiye
Gaybî yardımlar.
ideal / ideâl
Gaye, ülkü.
ihbar-ı gayb / ihbâr-ı gayb / اِخْبَارِ غَيْبْ
Gayb âleminden gelen haber.
Gaybdan haber verme.
ihbar-ı gaybi / ihbar-ı gaybî
Gayıbdan verilen haber. Geçmiş zamandan veya gelecekten verilen haber.
ihbarat-ı sadıka-i gaybiye / ihbârât-ı sadıka-i gaybiye
Gayb âlemiyle ilgili verilen dosdoğru haberler.
ihbarname-i gayb
Gayba ait haber içeren yazı.
ihtar-ı gaybi / ihtar-ı gaybî
Gayba dair haberler.
ikdam
Gayret ve sebat ile çalışmak. İlerlemeye gayret etmek. Devamlı çalışmak. İlerlemek.
ilhamat-ı gaybiye / ilhâmât-ı gaybiye
Gayb âleminden gelen ilhamlar; Cenâb-ı Hakkın ihtiyaçlarını temin etmeleri için varlıklara vermiş olduğu duygu.
ilm-i allamü'l-guyub / ilm-i allâmü'l-guyûb
Gayb âlemini ve herşeyi bilen ve kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan Allah'ın ilmi.
ilm-i gayb
Gayb ilmi.
ilm-i ledünn
Gayb ilmi, Allah'ın sırlarına ait ilim.
ilmü'l-guyub / ilmü'l-guyûb
Gayblara dair ilim, gizliliklerin ilmi.
ima-i gaybi / imâ-i gaybî
Gaybî yoldan dolaylı olarak bir hadiseye işaret etme.
imdad-ı gaybi / imdad-ı gaybî
Gaybî yönden yardımda bulunma.
insan-ı himmetperver
Gayretli, himmetli insan; kalbin bütün kuvvetiyle mukaddes şeylere yönelen insan.
irade-i gaybi / irade-i gaybî
Gaybî irade; Cenâb-ı Hakkın dilemesi.
irade-i gaybiye tahtında
Gaybî irade altında; Allah'ın dilemesi ile.
irşad-ı gaybi / irşad-ı gaybî
Gaybî irşad; gelecekteki hâdiselere işaret etmek suretiyle rehberlik yapma.
istiğlalen
Gayrimenkulü rehine koymak suretiyle.
istihrac-ı gaybi / istihrac-ı gaybî
Gaybî haberlerden mânâ çıkarma.
kahin / kâhin / كَاهِنْ
Gaybdan haber verme iddiâsında olan.
kemal-i vüsuk / kemâl-i vüsûk
Gayet mükemmel şekilde kendinden emin.
keramet-i acibe-i gaybiye
Gayba ait acayip keramet; Allah'ın bir ikramı olarak gelecekle ilgili verdiği acayip haber.
keşfi / keşfî
Gaybî hususları, bilinmeyen hakikatleri keşfetmekle bilmek.
la ya'lemu'l-ğaybe illallah / lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah
Gaybı Allah'tan başkası bilemez.
lafz-ı am / lafz-ı âm
Gayr-ı mahsur, yani sayısız müsemmaları ihata ve aynı cinsten bir çok fertlere birden delâlet eyliyen lâfızdır. Kavim, cemaat, nisa.. gibi.
lisan-ı gayb
Gaybın haberlerini bildiren dil. Ahiret ahvalini veya bizce bilinmeyen gayb hükmündeki haberleri söyleyen. "Kur'an-ı Kerim"
lisanü'l-gayb
Gayb âleminin dili.
maksadü'l-makasıt
Gayelerin gayesi.
maksat
Gaye.
maksatsız
Gayesiz, hedefsiz.
meal-i gaybi / meâl-i gaybî
Gaybla ilgili mânâ verme.
mecmu-u makasıt
Gayelerin, isteklerin toplamı.
medar-ı gayret
Gayrete getiren sebep, vesile.
mefkure / mefkûre
Gaye, ideal, inanç.
mensucat-ı gaybiye ve uhreviye
Gayba ve âhirete ait dokumalar.
muavenet-i gaybiye / muâvenet-i gaybiye / مُعَاوَنَتِ غَيْبِيَه
Gaybî yardım.
mücbir-i gaybi / mücbir-i gaybî
Gaybî, mânevî zorlama.
müdahale-i gaybiye
Gaybdan yapılan müdahale.
muhafaza-i gaybiye
Gaybî olarak koruma.
muhbir-i gaybi / muhbir-i gaybî
Gaydan haber verici Peygamber Efendimiz (a.s.m.).
mukdimane / mukdimâne
Gayret ve dikkatle.
(Farsça)
müsaade-i sefahet
Gayr-i meşrû zevk ve eğlence düşkünlüğüne izin verme.
muvazene-i gayat
Gayelerin ölçüsü, dengesi.
nazar-ı gayb-bini / nazar-ı gayb-bînî
Gaybı gören bakış.
nazar-ı hafiyy-i gaybi / nazar-ı hafiyy-i gaybî
Gaybı gören.
nekz
Gayret etme, uğraşma, çok çabalama.
nümune-i gayret
Gayret nümunesi, örneği.
remz-i gaybi / remz-i gaybî
Gaybî, gizli işaret.
ruhaniyun / rûhâniyun
Gayb âlemine nüfuz eden nurânî ve ruhânî kimseler.
sa'y ü gayret
Gayretle çalışma.
sefahat
Gayrı meşru zevk ve eğlenceye düşkünlük.
sefahet-perest
Gayrı meşru zevk ve eğlencelere düşkün olan, ahlâksızca davranan.
sefahetçi
Gayrı meşru zevk ve eğlenceye düşkün olan.
sefahetçiler
Gayrı meşru zevk ve eğlencelere düşkün olanlar.
sefahethane
Gayri meşru zevk ve eğlence yeri.
sikke-i gaybiye / سِكَّۀِ غَيْبِيَه
Gaybe âit mühür.
summaki
Gayet sert, değerli ve parlak olan bir taş.
tanzim-i gaybi / tanzim-i gaybî
Gaybî, bilinmeyen âlemden yapılan tertip ve düzenleme.
tasig
Gayretsiz kişi.
taz'
Gayretsiz olmak.
tereşşuhat-ı gaybiye
Gaybî sızıntılar, damlalar.
terk-i sefahet
Gayrı meşru zevk ve eğlenceleri bırakma.
tevafukat-ı gaybiye
Gaybî ve mânevî bir inâyet eseri olan tevafuklar, uygunluklar.
tezyid-i gayret
Gayreti artırma.
umur-u gaybiye / umûr-u gaybiye
Gayba ait, bilinmeyen işler ve gelişmeler.
Gaybi olan ve hissiyâtımızla bilinmeyen işler. Geçmiş zamana yahut geleceğe dâir olan ve hazırda mevcut olmayan işler.
Gayba ait, bilinmeyen işler ve gelişmeler.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mani
kurb
Ayhan
hakm
enbahun
MAK
tesemmüm
müzdad
tahlil
allah
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
gay
Senlik
Deprem
kır
düze
ilaf
sevgilim
Teşekkür etme
dedikodu
erişte