Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
gözler
ifadesini içeren
63
kelime bulundu...
a'şa
Gözleri dumanlı olan adam.
Çeşitli yüzyıllarda yaşamış olan birkaç Arap şairinin adı.
Gece vakti gözleri görmeyen kimse.
a'yan / a'yân / اعيان
(Tekili: Ayn) Gözler.
Bir yerin ileri gelenleri.
Meclis âzaları. Senato âzaları.
Muayyen ve müşahhas olan şeyler.
Altınlar.
Kaymakam.
İleri gelenler, eşraf, sosyete.
(Arapça)
Gözler.
(Arapça)
a'yün / اعين
(Tekili: Ayn) Gözler, aynlar.
Çeşmeler, pınarlar. Menba'lar.
Gözler.
(Arapça)
Pınarlar.
(Arapça)
ahrez
Gözleri dar ve küçük olan.
ahu
Ceylân.
(Farsça)
Gözleri çok güzel olan. Çok güzel göz.
(Farsça)
Gazâl.
(Farsça)
Mc: Dilber. Mahbub.
(Farsça)
aksu
Gözlerde görülen bir hastalık.
(Türkçe)
aşa
(Çoğulu: Aşâ-Aşvâ) Gece gözlerin görmeyip gündüz görmesi.
ashab / ashâb
Peygamber efendimizi sağlığında peygamber iken bir ân gören, eğer âmâ ise (gözleri görmüyorsa) bir ân konuşan büyük ve küçük müslümanlar. Tekili sâhib'dir.
atraf
(Tekili: Tarf ve Taraf) Gözler.
Taraflar. Kenarlar.
azırra
(Tekili: Zarir) Körler, âmâlar, gözleri görmiyenler.
basair
(Tekili: Basiret) Basiretler. İbretli görüşler. Deliller. İbretler. Hüccet ve bürhanlar. Gözler.
Kalb duyguları.
bevah
Aşikâr, meydanda, belli. Herkesin gözleri önünde.
bevarik
(Tekili: Bârika) Şimşek ve yıldırım parıltıları.
Parıltılar, gözleri kamaştırıcı olan şeyler.
cahi / cahî
(Cahiye) Aşikar, aleni, açık, meydanda ve herkesin gözleri önünde olan.
cahma'
Gözleri büyük ve çok kırmızı olan kadın.
cahzem
Gözleri büyük olan kimse.
cefnak
Gözleri büyük, rengi sarıya yakın bir kuşun adı.
çeşman / çeşmân / چشمان
(Tekili: Çeşm) Çeşmler, gözler.
Gözler.
(Farsça)
cilbend
Büyük cüzdan. Evrak koymaya mahsus birçok gözlere ayrılmış cüzdan şeklinde çanta ki, koltuk altına alınır.
çipil
Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse.
Çepel.
cuham
İnsanı zayıflatan ve gözleri irinleten bir hastalık.
dest-keş
Gözleri görmeyen bir kimseyi ellerinden tutup dolaştıran.
(Farsça)
Kazanç. Kâr.
(Farsça)
Yay gibi elde kolaylıkla idare olunabilen şey.
(Farsça)
Dilenci.
(Farsça)
Bir işten vazgeçen.
(Farsça)
didegan / dîdegân / دیدگان
Gözler.
(Farsça)
duhan-ı mübin
Aşikâre duman. (Bu duhan hakkında iki tefsir rivayet olunmaktadır. Birisi: İbn-i Mesud Hazretlerinden mervi olduğuna göre; şiddetli açlık ve kaht seneleridir. Çünkü çok aç olan kimseye, gerek gözlerinin za'fından ve gerek çok kuraklık ve kahtlık senelerinde havanın fenalığından, semâ dumanlı görünür
ebhas
Gözlerinin üstünde veya altında bir miktar yumruca et parçası olan kişi.
ebsar / ebsâr / ابصار
(Tekili: Basar) Gözler. Dikkat sahipleri. Görücüler.
"Basar"ın çoğulu. Gözler, görme hassaları.
Gözler.
Gözler.
(Arapça)
ed'ac
Gözleri kara renkte ve büyükçe olan.
Pek siyah şey.
enzar / enzâr / انظار
Bakışlar, gözler.
(Arapça)
enzar-ı mahlukat önünde / enzâr-ı mahlûkat önünde
Bütün varlıkların gözleri önünde.
eşkel
Gözlerinin akı kırmızılı olan adam.
Beyaz koyun.
hadil / hâdil
(Hadl. den) Aşağıya sarkıtılmış.
Gözlerinde ve ağzında çıban olan deve yavrusu.
hücerat
(Hücürat-Hücrât) Hücreler. Hüceyreler. Gözler, odacıklar.
hücrat
(Tekili: Hücre) Hücreler, gözler, odacıklar.
hücürat
(Tekili: Hücre) Hücreler, odacıklar, gözler.
hur
(Tekili: Ahver) Ahu gözlüler. Gözleri iri ve siyah kısmı pek siyah; beyaz kısmı pek beyaz olan kızlar.
Cennet kızları, huriler.
huri
(Ahver ve Havrâ kelimelerinin çoğulu) Ahu gözlüler. Gözlerinin akı karasından çok olan, pek güzel ve güzellikleri tarif ve tavsif edilemiyecek derecede güzel olan Cennet kızları.
huşşa'
(Haşi') Huşu içinde olanlar. Gözleri korku ve saygı ile düşkün bir hâlde olanlar.
kehail
(Tekili: Kehil) Sürmeli gözler. Sürme çekilmiş gözler.
kehhal
Gözlere sürme süren.
Göz doktoru.
kehila
Gözleri yaradılıştan sürmeli olan kadın.
kemal-i zuhur / kemâl-i zuhur
Son derece açık olma; gözlerin görme sınırını aşacak şiddette açık ve meydanda olma.
kırla
Bir kuş cinsidir ve sulardan balık avlar; derler ki su içine girdiğinde bir gözüyle üstünü gözler, bir gözüyle su içinde avını gözler. Gayet korkak bir kuştur.
klasör
Tasnif işlerinde kullanılan, gözlere ayrılmış dolap veya çekmece.
(Fransızca)
Geniş mukavva dosya.
(Fransızca)
kurret-ül a'yun
Gözlerin nuru.
Çok sevilen ve göz aydınlığına sebeb olanlar.
me'cuc / me'cûc
Çok eski zamanlarda, bir duvar arkasında bırakılmış, kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes'in soyundan gelecek olan kötü bir millet. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır.
medami'
Göz yaşları.
Gözler.
medd-i nazar etmemek
Bakışlarını yöneltmemek, gözlerini dikmemek.
meşhudat / meşhudât
Görünenler. Seyredilenler. Hislerimizle ve gözlerimizle görüp bildiğimiz ve bazı evliyanın keşfen gördükleri.
mukmehun
Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler.
Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler.
müktehil
(Kuhl. dan) Kendi gözlerine sürme çeken.
Otluk veya çimenle yemyeşil olan.
na-bina
(Çoğulu: Na-binayan) Kör, a'mâ, gözleri görmez. Anadan doğma kör.
nazar değmesi
Göz değmesi, bâzı kimselerin gözlerinden çıkan zararlı şuâların, canlı ve cansız bir şeye bakıp beğendikleri zaman bozulmalarına sebeb olması.
seaf
Devenin ağzında olan bir hastalıktır ve burnunun ve gözlerinin kılları dökülür. O devenin erkeğine esaf, dişisine nâfâ denir.
Tırnağın çevresinin kopup ayrılması.
tarsis
(Rasas. dan) Kurşunla perçinleme, kurşunlaştırma, sağlamlaştırma.
Kadının sadece gözleri görünecek şekilde örtünmesi.
tebrik
Gözlerini dike dike bir yere bakmak.
Günaha girmek.
Uzak bir yere sefer etmek.
Çetinlik, zorluk sebebi ile yorulmak.
Kadının süslenip püslenmesi.
Evi ziynetleyip süslemek.
tevbis
Köpek yavrusunun gözlerini açması.
usmur
(Çoğulu: Asâmir) Döndükçe suyu çıkarıp döken dolap gözleri.
uyun / uyûn / عيون
(Tekili: Ayn) Gözler.
Kaynaklar, pınarlar.
Gözler.
(Arapça)
uyun-u ehl-i hak / uyûn-u ehl-i hak
Hakka taraftar olanların gözleri.
uyun-u mü'minin / uyûn-u mü'minîn
Mü'minlerin gözleri.
vasvas
Kadınların örtündükleri ve ancak gözleri görünecek derecede dar olan yüz örtüsü.
vasvasa
Yüz örtüsü.
Köpek eniğinin gözlerinin açılması.
yed-i beyda / yed-i beydâ
Parlak el. Mûsâ aleyhisselâmın mûcize olarak gösterdiği ve koynundan çıkardığında gözleri kamaştıran ve güneş ziyâsı saçan eli.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Ne gune
itiyad
bilatefrik
Türk
saidan
Zemahşer
seretan
abed
MAHUT
semenber
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
gözler
İmra
Çeviri
Terk edilmiş
Tahtir
Genç
misafir
Direniş
Eş anlamlı
gerçek olmayan