LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te fikri ifadesini içeren 104 kelime bulundu...

afazi / afazî

  • Tıb: Organlarda bir işleme bozukluğu olmadığı halde, fikri kelime ile anlatamamak hâli. (Fransızca)

çağrışım

  • Psk: Bir idrakla kazanılan bir fikrin başka bir idrak (algı) ile kazanılan fikir arasında bağıntı kurulması, birinin diğerini hatıra getirmesidir. Bu bağıntı zaman ve mekânda yakınlık, benzerlik ve zıdlık sebebiyle kurulur. Sevap deyince günahın; abdest deyince namazın; Cennet deyince Cehennem'in de

cem'iyyet-i hatır

  • Zihin ve fikrin dağınık olmayıp toplu bulunması. Hasr-ı fikir etmek.

cereyan / cereyân

  • Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürûr. Vuku, vâki olma.
  • Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket. Bu hareket; dinî, fikrî veya siyasî hareketler gibi birbirlerinden farklı sahalarda olabilir.

cerh / جَرْحْ

  • Yara.
  • Baş ve yüzden başka uzuvlardan birisini yaralamak.
  • Bir kimseye söğmek. Taan etmek. Sözle gönül incitmek.
  • Birisinin fikrini çürütüp kabul etmemek.
  • Şahid, yalancı ve fâsık olduğundan dolayı mahkemede hâkimin şâhidin şehâdetini reddetmesi.
  • Kesb u kâ
  • Yaralama, bir fikri çürütme.

cerhetmek

  • Yaralamak. Herhangi bir meseleyi hak ve hakikatle çürütmek. Yanlış veya yalanını bulup hurafe ve bâtıl olduğunu isbât edip herhangi bir kimsenin veya cereyanın fikrini kabul etmemek.

da'da

  • Aklı ve fikri olmayan kişi.
  • Her nesnenin zayıfı.

da'vet

  • Çağırma. Ziyafet. Duâ.
  • Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.

edebiyat

  • Düşünce, duygu veya herhangi bir hakikatı veya herhangi bir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir halinde güzel şekilde ifâde san'atı. Bu san'atla uğraşan ilim kolu.
  • Edebiyata âit yazıları toplayan kitap.Edebiyatın sözlük anlamından biri de edebe, yani terbiyeye uygun söz söylemek

emperyalizm

  • Bir devletin, sınırlarını genişletme politikası. Sınırları genişletmekteki gaye, başka memleketlerin zenginlik kaynaklarını ele geçirme ve insanlarını kendi hesaplarına çalıştırmaktır. Bu maksat için çok defa silâhlı harp, hem masraflı, hem de hürriyet fikriyle bağdaşmadığından zamanımızda daha sins (Fransızca)

felsefe

  • Yunanca (Philosophos)dan Arapçalaşmış. Feylesofların mesleği.
  • İlm-i hikmet.
  • Maddeyi, hayatı ve bunların çeşitli tezâhürlerini, sebeblerini, ilk unsurları ve gaye cihetinden inceleyen fikri çalışma ve bu çalışmaların neticelerini toplayan ilim.
  • Herkesin hususi fikri. M

fevza-yı ara / fevzâ-yı ârâ

  • Fikirlerin karmakarışık olması. Fikre ait anarşi. Fikrî anarşi.

fikr-i beşer

  • İnsan fikri.

fikr-i hakikat

  • Hakikat fikri.

fikr-i hürriyet

  • Hürriyet, özgürlük fikri.

fikr-i infiradi / fikr-i infiradî

  • Tek başına olma fikri, bireysel düşünce, sadece kendini düşünme.
  • Tek başına olmak fikri, istişâresiz iş yapmak. Bir şeyi sâde kendine mal etmek fikri, hodgâmlık.

fikr-i insani / fikr-i insanî / فِكْرِ اِنْسَانِي

  • İnsan fikri.
  • İnsanın fikri.

fikr-i marifet / fikr-i mârifet

  • İlim fikri, bilgiye dayalı düşünce.

fikr-i mefsedet

  • Bozgunculuk fikri.

fikr-i siyaset

  • Siyaset fikri, düşüncesi.

fikr-i tabiat

  • Tabiat fikri.

fikr-i ümmet

  • Ümmet fikri, ümmetin ortak fikri.

fikr-i unsuriyet

  • Irkçılık fikri.

fikr-i vatan

  • Vatan düşüncesi, vatan fikri.

fikri / fikrî

  • (Fikriye) Fikir cinsinden, fikirle alâkalı. Fikre âit ve müteallik.

gayk

  • (Gayuk) Fikri karışık olmak.

girifte-ser

  • Aklı fikri dağılmış kimse. Dalgın kişi. (Farsça)

haber

  • Hâriçten insanın fikrine intikal eden ilim.
  • Yeni havadis. Ağızdan ağıza nakledilen söz.
  • Peyam. Peygam. Nebe'. İlim ve malumat. Bilgi.
  • Hadis, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın sözü.
  • Edb: Hâdiseyi bildiren fiil veya cümle.
  • Gr: Müsned. Mübtedanın mu

hades

  • (Hads) Sür'atle idrak etmek. Zan ve tahmin eylemek. Fikrini, re'yini bildirmek. Bir sözün mâna ve mefhumunda, bir hususun vaz' ve üslubunda başka tarz tasavvur eylemek.

halk-ı kur'an / halk-ı kur'ân / خَلْقِ قُرْاٰنْ

  • Batıl Mu'tezile mezhebinin ortaya attığı Kurânın yaratılmış olduğu fikri.

hasr-ı fikir

  • Bir şeye bütün fikrini vermek ve başka şeyle meşgul olmamak tarzı ve düsturu ile o şeyde veya meslekte mütehassıs ve muvaffak olmaya çalışmak. Bütün fikri çalışmayı bir şey üzerinde toplamak.

hatme-i hacegan / hatme-i hâcegân

  • Nakşi tarikatı mensublarının fikri ve nazarı mâsivadan tecerrüd ederek, topluca muayyen dua ve zikirlerini sonuna kadar okumaları. (Farsça)

hemfikr / همفكر

  • Aynı düşüncede, hemfikir. (Farsça - Arapça)
  • Hemfikr olmak: Aynı fikri paylaşmak. (Farsça - Arapça)

hezeyan-ı fikri / hezeyan-ı fikrî

  • Fikrî saçmalık.

hodfikir

  • Kendi fikrini beğenen.

hodrey

  • Kendi bildiğine giden. Kendi rey ve fikriyle iş gören. (Farsça)

huceste-re'y

  • Reyi, fikri ve düşüncesi isabetli ve uğurlu.

ibare

  • Bir fikri anlatan bir veya birkaç cümlelik yazı. Parağraf.
  • İbretli ders veren söz.

iltizam-ı muhalif

  • Karşı tarafın fikrine taraftar olma.

inkar-ı haşir mefkuresi / inkâr-ı haşir mefkûresi

  • Öldükten sonra âhirette tekrar dirilmenin inkâr edilmesi fikri.

inkar-ı uluhiyet / inkâr-ı ulûhiyet

  • Cenâb-ı Allah'ı inkâr fikri.

inkar-ı uluhiyet mefkuresi / inkâr-ı ulûhiyet mefkûresi

  • Cenâb-ı Allah'ı inkâr fikri.

inkılab-ı fikri / inkılâb-ı fikrî

  • Fikrî değişim.

inkişaf-ı fikr

  • Fikrin, düşüncenin gelişmesi, ilerlemesi.

irad-ı mesel

  • Edb: Bir fikri isbat için misal getirme. Buna İrsal-i mesel de denir.

isabet-i fikr

  • Fikrin isâbeti, doğruluğu.

isbat / isbât

  • Doğruyu delil göstererek meydana koymak. Delil ve şâhitle bir fikrin sıhhatını göstermek. İtiraf, ikrar ve tasdik etmek.
  • Sabit ve muhkem kılmak.
  • Bâki ve pâyidar eylemek.
  • Delil. Bürhan. Şâhit.
  • Sağlamlaştırma, dayanıklı hâle getirme. Delil ve şâhit göstererek bir sözün ve fikrin doğruluğunu ortaya koyma.
  • Tasavvuf yolunda ilerlerken Lâ ilâhe dedikten sonra illallah demek.

ispirtizma

  • Cinlerle konuşup da ruhlarla konuştuklarını sananların fikri.

istiklal / istiklâl

  • (Kıllet. den) Kendi başına olmak, kimseye bağlı olmayış, müstakil oluş.
  • Az bulma, kâfi görmeme.
  • Rey sahibi olup keyfi iş görme ve başkasının emrine ve fikrine tâbi olmaktan uzak kalma.

istimzac

  • Uyuşmak. Beraber karışmak.
  • Birisinin mizacını, huyunu öğrenmeğe çalışmak.
  • Yoklamak. Fikrini, re'yini sormak.

istişare

  • Danışma, fikir sorma; meşveret etme, bir heyetin fikrine müracaat etme.

istizmar

  • (Zamir. den) Düşüncelerini öğrenme, fikrini yoklama. Maksad ve niyetini anlamağa çalışma.

ittihad-ı islam / ittihad-ı islâm

  • İslâm birliği. İttihad-ı İslâmın varlığı ve devamı için: 1-İslâm milliyetini esas alıp, menfi unsuriyet fikrini bırakmak. 2-İslâm dünyasındaki dini cemaatler, gayede ve dinî esaslarda ittifak edip teferruat meseleleri medar-ı niza etmemek. 3-İslâm devletleri arasında meşveret-i şer'iyeyi yapmak.Bunl

kabul-ü umumi / kabul-ü umumî

  • Bir fikrin genel kabul görmesi.

kanaat-ı acizane / kanaat-ı âcizane

  • Âcizin kanaati; benim fikrim anlamında tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.

kasd

  • Teşebbüs, niyet; bilerek, isteyerek, kalbe gelen bir fikri, düşünceyi yapmak için karar verme.

legub

  • Fikri, re'yi zayıf olan. Ahmak.

liberal

  • Ferdî hürriyet lehinde, hürriyete elverişli. Ferdî teşebbüs ve hürriyet haklarını korumak için en iyi vasıta, devletin salâhiyyetlerini mümkün olduğu kadar tahdid etmek fikri. Rusya'daki dinsiz sosyalistliğin zıddı. (Fransızca)

ma-ba'dettabia

  • (Mâba'de-t tabia) Metafizik. Beş duygu ile bilinmeyen varlıklar hakkında fikrî araştırma yapan felsefe kolu. Bu felsefe ile alâkalı olan.

mahluce

  • Rey ve fikri doğru olmak.

mefafun

  • Aklı ve fikri zayıf olan.

menfi fikr-i milliyet

  • Irkçılık fikri.

mesleksizlik

  • Belli bir fikri, tarzı olmama.

meşveret

  • Aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören kimse ile bir konu üzerinde fikir alış-verişinde bulunma; danışma.

metanet

  • Sağlamlık. Kavilik. Sözünden ve kararından dönmemeklik. İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması. (Mukabili zaaf'dır) (Hak, iman ve İslâmiyet uğrunda metanet göstermek, çok kıymetli bir seciyyedir.)

meyl-i tahaddi / meyl-i tahaddî

  • Meydan okuma meyli. Üstünlüğünü göstermek fikri.

mücahedat-ı fikriye / mücâhedât-ı fikriye

  • Fikir yoluyla yapılan mücadeleler, fikrî savaşlar.

mümaşaat / mümâşaat

  • Hoş geçinme, başkalarının fikrine katılıyormuş gibi görünme, uyuşma.

mümaşat etme / mümâşât etme

  • Bir kimsenin fikrine katılıyormuş gibi görünme.

mürevva'

  • Aklı, fikri, görünüşü ve düşünüşü sağlam olan kimse.

müşavere / müşâvere

  • Aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören kimseler ile bir konu üzerinde konuşma, görüşme, danışma, meşveret etme, görüşüne baş vurma.

mütefelsif

  • Filozoflaşmış, felsefe ile fikri bulanmış.

nazar-ı fikir

  • Fikrin gözü, düşünce bakışı.

nazar-ı fikri / nazar-ı fikrî

  • Fikrî nazar, düşünceye ait bakış, görüş.

nazarında

  • Göre, fikrince, gözünde. (Arapça - Türkçe)

nezd

  • Yan. Yakın. Karib. (Farsça)
  • Göre, nazarında, fikrince. (Arapçadaki "ind" mânâsındadır) (Farsça)
  • Kat, huzur, göre, fikrince.
  • Yan.
  • Göre, fikrince.

nükr

  • Anlayışı, fikri, ferâseti iyi olmak.
  • Zorluk.
  • İnkâr.

nur-u fikr / nûr-u fikr

  • Fikrin nuru, düşünce aydınlığı.

propaganda

  • Bir fikri, ya da malı beğendirmek için yapılan ilân, reklâm.
  • Bir fikri veya malı herkese bildirmek veya kabulü için yapılan ilân. Çok kıymetli olduğu veya olmadığı hâlde bir şeyin kıymetini arttırmak maksadiyle yapılan konuşma veya ilânat. (Fransızca)
  • Bir fikrin tanıtılması faaliyeti.

rabia-i adeviye

  • (Hi: 95 - 185) Basra'lı bir hatun. Bütün hayatını dine hizmet için vakfetmiş, zengin kimseler evlenmek teklifinde bulundukları halde; "Allah'ı anmaktan, dine hizmetten beni alıkor" fikri ile reddetmiş, fakirliği ve istiğnayı kabul edip dine hizmetten vaz geçmemiştir. Talebe okutmuş meşhur bir veliye

re'y-i am / re'y-i âm

  • Umumun re'yi, ekseriyetin fikri. Umumun görüşü.

realizm

  • Umumi fikirleri birer hakikat sayan felsefi görüş. Hadiseleri olduğu gibi anlatma ve gösterme gayesi güden san'at çığırı, fikri.

rücu'

  • Geri dönme, vazgeçme, cayma. Sözünden dönme.
  • Edb: Bir fikri daha kuvvetli anlatmak için söylenilen sözden caymış gibi görünmek.
  • Geri dönme, cayma, fikrini değiştirme.

sa'y-i dimaği / sa'y-i dimağî

  • Kafa çalışması, fikrî çalışma.

sahib-i zuhur

  • Zuhur sahibi; inkârcılık fikrine karşı ortaya çıkıp insanları hidayete ulaştırmaya vesile olan ve âhirzamanda ortaya çıkması beklenilen.

sıhhat-i fikir

  • Fikrin sağlamlığı.

şıkk-ı muhalif

  • Aksi taraf. Bir fikrin başka zıt ciheti, karşı tarafı.

siyonist

  • (Kudüs'ün eski adı olan Sion. dan) Filistin'de bağımsız bir Yahudi devleti kurmak isteyen. Yahudi fikrinin taraftarı. Bir şeyi Yahudilerin gaye ve menfaatına göre değerlendiren. Yahudilik.
  • Yahudi dinine giren.

sokrat

  • Eski bir Yunan Feylesofu. (M.Ö. 470-400) Vahdaniyete ve ruhun bakiliğine inanmış ve bu fikrini yaymağa çalışmış. "Dünyada yalnız bir şey öğrenebildim, o da hiç bir şey bilmediğimdir." sözü meşhurdur. Devrinin inanışına zıd fikirlerinden dolayı mahkemece kendisine idam kararı verilmiş, baldıran otunu

suhf

  • Akıl ve fikrin zayıf olması.

şura-yı devlet

  • İdare dâvâlarını veya nizamname (tüzük) hazırlıklarını inceleyip fikrini bildiren resmi daire. Danıştay.

tahnik

  • (Oğlan) damağını ovmak.
  • Fikrini düzeltmek.

teassub

  • Haksız yere düşmanlık etmek, inadcılık etmek; kendi yanlış fikrine körü körüne bağlanıp başkalarının doğru fikrini kabûl etmeme.

tedai-i efkar / tedaî-i efkâr

  • Bir fikrin veya şeyin başka bir fikri veya şeyi hatıra getirmesi.

tedai-yi efkar / tedâî-yi efkâr

  • Sürekli olarak bir fikrin başka fikirleri çağrıştırması.

teennuk

  • Nazarında ve fikrinde dikkatli olmak. İttikan. Eşyanın hikmetli, kusursuz ve pürüzsüz yapılışı.

tefekkür

  • Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek.

tefyil

  • Bir kimsenin bir kimseye "fikrin zayıf" demesi.

telkin eden

  • Fikrini kabul ettirmeye çalışan, aşılayan.

telmih

  • Ana fikri ispata veya güçlendirmeye yönelik herkes tarafından bilinen bir şeyle, bir hakikatle işarette bulunma.

teşevvüş-ü fikri / teşevvüş-ü fikrî / تَشَوُّشُ فِكْر۪ي

  • Fikrin karmakarışık olması.

tetbin

  • Fikrinde ve görüşünde dikkat etmek.

Troçkizm / Troçkist

  • Troçkizm, Marksizm'in Troçki'nin bakış açısıyla yorumlanmasıdır. Aynı zamanda 1917 Ekim Devrimi'nden sonra ortaya çıkmış bir ayrımı ifade eder. Sovyetler Birliği'nde "sol muhalefet" olarak örgütlenmiş, Troçki'nin kurduğu 4. Enternasyonal'le başlayarak günümüze kadar gelmiştir. Troçkizm'in en önemli unsurları; özgürlüğü ortadan kaldıracak bir sistem olarak görülen "tek ülkede sosyalizmi" fikrinin reddi, dünya devrimi fikri, enternasyonalin gerekliliği, sürekli devrim ve Doğu Bloku ülkelerinin gerçek sosyalizm olmadığı fikirleridir.

    Kaynak: Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/Troçkizm


vahiy

  • Bir fikrin, bir hakikatın veya emrin Allah (C.C.) tarafından Peygambere bildirilmesi.
  • Lügatte vahiy: Kelâm, kitap, işaret, irsal, ilham, ifham, emir, teshir, bir şeyi harfiyyen i'lâm, bazı hususi maksadları tebliğ gibi mânalara gelir.
  • Şeriatta vahiy: Dilediği ahkâmı, esrar ve

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın