Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
fik
kelimesini içeren
157
kelime bulundu...
ahdes
Fikirli kişi.
ahkam-ı fıkhiyye / ahkâm-ı fıkhiyye
Fıkıh ile ilgili hükümler. Bedenle yapılması ve sakınılması lazım gelen şeyler, emirler ve yasaklar.
ara / ârâ
Fikirler. Reyler.
Fikirler, reyler.
bedraka-i efkar / bedraka-i efkâr
Fikirlerin mürşid ve kılavuzu.
besatet-i efkar / besâtet-i efkâr
Fikir ve düşüncelerin basitliği.
beyan-ı efkar / beyan-ı efkâr
Fikirleri beyan etme, fikirleri söyleme.
bil'icma' / bil'icmâ' / بِالْاِجْمَاعْ
Fikir birliğiyle.
celde
Fık: Suç işleyen birisine kamçı veya değnekle bir vuruş.
cereyan-ı efkar / cereyan-ı efkâr
Fikirler, düşünceler akımı.
cins
Fıkıhta; çeşit, tür, kullanıldıkları yerler arasında çok fark bulunmayan şeylere ortak olarak verilen isim.
dalalet-i fikr / dalâlet-i fikr
Fikir sapkınlığı.
efkar / efkâr / افكار / اَفْكَارْ
Fikirler, düşünceler.
Fikirler.
Fikirler.
Fikirler, düşünceler.
(Arapça)
Fikirler.
efkarca / efkârca
Fikirler bakımından.
ehl-i fikir
Fikir ehli, düşünürler.
ehl-i fikir ve nazar
Fikir ve dikkat sahipleri.
ehl-i usulü'l-fıkh
Fıkıh âlimleri.
ezahir-i efkar / ezahir-i efkâr
Fikir çiçekleri.
fakahet / fakâhet / فقاهت
Fıkıhçılık.
(Arapça)
fekahet
Fıkıh ilminde âlimlik, anlayışlılık.
fevza-yı ara / fevzâ-yı ârâ
Fikirlerin karmakarışık olması. Fikre ait anarşi. Fikrî anarşi.
fıkıh usulü / fıkıh usûlü
Fıkıh bilgilerinin âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden nâsıl çıkarıldığını öğreten ilim.
fikir / فكر
Fikir, düşünce.
(Arapça)
fikr
Fikir, düşünce.
fikren
Fikirce.
fikret
Fikir, düşünce.
fikri / fikrî
Fikirle ilgili.
fikriyyat
Fikir ve düşünce ile olan işler.
firaş-ı kavi / firaş-ı kavî
Fık: Evli kadının firaşı mânâsına gelir bir tabirdir. (Bununla bilâdavet neseb sabit olup, nefy ile neseb nefy olunmayıp, lâkin laan ile nefy olunur.)
firaş-ı mütevassıt
Fık: Ümmü veledin firaşı mânâsına gelen bir tabirdir. Firaş-ı mütevassıtta bilâ davet neseb sahih olmaz.
firaş-ı sahih
Fık: Nikâh ve mülk-i yemine müstenid bulunan istifraş. Mülk-i yemin, bir kimsenin temellükünde bulunan cariye demektir. Binaenaleyh bu iki şarta dayanan istifraştan, meydana gelecek çocuk, varis addolunur. Ancak, cariyeyi istifraşta husule gelen çocuğun kendisinden olduğunu müstefrişin söylemesi lâz
firaş-ı zaif
Fık: Cariyenin firaşı. (Bununla neseb sâbit olur)
fukaha / fukahâ / فقها
Fıkıh âlimleri.
Fıkıh âlimleri. Fakîhin çokluk şekli.
Fıkıhçılar, islam hukukçuları.
(Arapça)
galeyan-ı efkar / galeyan-ı efkâr
Fikirlerin galeyanı. Fikirlerin coşması.
hadd-i sekr
Fık: Şarap haricindeki diğer içkilerin bil'ihtiyar içilmesinden hâsıl olan sarhoşluğun icab ettirdiği ceza.
hadd-i şürb
Fık: Az veya çok miktarda şarap (alkollü içki) içilmesinden dolayı uygulanacak ceza.
hades-i asgar
Fık: Taharet-i suğra ile, yani yalnız abdest ile giden taharetsizlik hali. Bevletmek, kan gelmek sebebi ile hasıl olan hades gibi.
hades-i ekber
Fık: Taharet-i kübra ile, yani gusül abdesti ile giderilen taharetsizlik halidir.
harekat-ı fikriye / harekât-ı fikriye
Fikir hareketleri, düşünce alanındaki hareketler.
hareket-i fikriye
Fikir hareketi, fikir akımı.
hasr-ı fikir
Fikir ve düşünceyi sadece birşeye yöneltme.
havaic-i asliye
Fık: Mesken ile, eve lüzumlu eşyadan ve kışlık, yazlık elbise ile lüzumlu silâhtan, âletten, kitaptan ve binek (hayvan) ile hizmetçi ve bir aylık - sahih görülen diğer bir kavle göre; bir senelik - nafakaya mahsus erzaktan ibârettir.
havz-ı kebir
Fık: Büyüklüğü 45 - 50 metre kare genişliğinde olan akmayan, durgun su bulunan havuzdur. Genişliği bu ölçüden küçük olursa ona havz-ı sagir denilir.
hayyale
Fikir sahipleri.
hem-dil
Fikirleri, düşünceleri aynı olanların her biri. Bir maksad ve istekte bulunanları beheri.
(Farsça)
hezeyan-ı fikri / hezeyan-ı fikrî / hezeyân-ı fikrî / هَذَيَانِ فِكْر۪ي
Fikrî saçmalık.
Fikre âit saçmalama.
hisse-i müfreze
Fık: Bir toprağın taksiminde vârislerden her birisinin hissesine isabet eden yer.
hükm-i zımni / hükm-i zımnî
Fık: Zımnen vaki olan hüküm. (Bir kimse diğer bir kimse aleyhine; "Benim filân şahıs zimmetinde sâbit olacak şu kadar lira alacağıma onun emriyle kefil olmuş idin" diye dâva ve o kimse kefâleti ikrar ve borcu inkâr etmekle müddei, borcu isbat ederek hâkim dahi hükmetse bu hüküm kefil aleyhine sarâhe
hukuk-u ibad
Fık: Akidler ve muamelelerle alâkalı hukuk. İnsanlarla olan muamelelerimizdeki haklar. Ferde ait olan hususi haklar.
hürre-i mükellefe
Fık: Akıl ve bâliğ olan hürre kadın. Sevap ve günahtan mes'ul olan kadın.
hürriyet-i efkar / hürriyet-i efkâr
Fikirlerin hürriyeti, özgür düşünce.
hürriyet-i fikir
Fikir serbestliği, düşünce özgürlüğü.
hürriyet-i fikr
Fikir hürriyeti, özgürlüğü.
ibadet-i fikriye / عِبَادَتِ فِكْرِيَه
Fikre ait ibadet, tefekkür.
icma / icmâ / اجماع
Fikir birliği.
Fikir birliği.
icmakarane / icmâkârâne
Fikir birliği ederek, topluca.
iddet-i haml
Fık: Çocuk doğurmakla biten iddet. Kocası ölen veya boşanan gebe kadının, çocuğun doğmasını beklemesi demektir.
iddet-i vefat
Fık: Ölüm neticesinde icab eden iddet. Kocası ölen kadın hür ise 130 gün, cariye ise 65 gün iddet bekler.
ideoloji
Fikir sistemi.
ihata-i fikriye
Fikir ve düşüncenin genişliği, kapsayıcılığı, kuşatıcılığı.
ihtilaf / ihtilâf / اِخْتِلَافْ
Fikir ayrılığı.
ihtilaf-ı efkar / ihtilâf-ı efkâr
Fikirlerin ayrı oluşu.
ihtilaf-ı re'y
Fikir ihtilafı, fikirlerin başka başka olması.
ilm-i usul-i fıkıh / ilm-i usûl-i fıkıh
Fıkıh bilgilerinin âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden nasıl çıkarıldığını öğreten ilim.
ilmiye
Fıkıh ve şeriat ilimleri, iman ve Kur'an hakikatları ve tahkiki iman dersleri ile iştigal eden zatların mensub oldukları yol. Alimlerin mesleği.
imtizac-ı efkar / imtizâc-ı efkâr
Fikirlerin, düşüncelerin uyuşması, birleşmesi.
inbisat-ı efkar / inbisat-ı efkâr
Fikirlerin yayılması, intişar etmesi.
inkılab-ı fikri / inkılâb-ı fikrî
Fikrî değişim.
inkişaf-ı fikr
Fikrin, düşüncenin gelişmesi, ilerlemesi.
inzimam-ı re'y / inzimâm-ı re'y / اِنْضِمَامِ رَأْيْ
Fikren katılma.
isabet-i fikr
Fikrin isâbeti, doğruluğu.
isabet-i re'y
Fikir doğruluğu. İsabetli ve yerinde bir düşünce.
istişare etme
Fikir sorma, danışma.
istishab
Fık: Mazide sabit olup bilâhare zâil olduğu bilinmeyen bir şeyin hâlâ devam ettiği sayılmasıdır. (Birisinin ölümüne dair kat'i haber olmasa sağ sayılması gibi.)
ıyal
Fık : Bir adamın üzerine nafakasını vermek vacip olan, kendilerini geçindirdiği kimseler.
kariha / karîha
Fikir kuvveti, düşünce kabiliyeti, zekâ.
kefalet-i bil-mal
Fık: Bir mal için kefil olma.
kıssa
Fıkra. Hikâye. İbret verici hikâye. Vak'a. Mâcerâ. Rivâyet.
kitab-ı fikir
Fikir kitabı.
küşayiş-i fikr / küşâyiş-i fikr
Fikir ve düşüncenin berraklaşması.
legub
Fikri, re'yi zayıf olan. Ahmak.
lemeat-ı meşveret / lemeât-ı meşveret
Fikir alışverişi yapmanın parıltıları.
li-aynihi haram / li-aynihî haram
Fık: Aslında herkes için haram olan şey.
lükata
Fık: Sâhibi belli olmayan sokakta bulunan şey. Bu malı yerden kaldırmağa İltikat, yerden kaldırana da Mültekit denir.
ma-fi-l yed
Fık: Bir terekenin taksimi yapılmadan varislerden biri veya birkaçı ölürse, bunların terekelerinden varislerine düşen kendi mikdarları.
magdubun minh
Fık: Malı gasbolan kimse.
mahkun-ud-dem
Fık: Katli lâzım olmayan kimse.
mahlul-u sırf
Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi.
mahsulat-ı fikriye / mahsulât-ı fikriye
Fikir ve düşüncelerle ortaya konulanlar; düşünce ürünleri.
makes-i efkar / mâkes-i efkâr
Fikir ve düşüncelerin yansıdığı yer.
mal
Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey. (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.)
marre / mârre
Fık: Herkesin gittiği umumi yoldan yürüyen.
mebtute
Fık: Üç talak ile boşanmış olan kadın.
men lehül hakk
Fık: Hak sahibi olan kimse.
mertebe-i fikriye
Fikir ve düşünce derecesi.
mesalik-i fukaha / mesalik-i fukahâ
Fıkıh âlimlerinin meslekleri, tuttukları yollar.
mesalik-i fukeha / mesâlik-i fukehâ
Fıkıhçıların, İslâm hukuku âlimlerinin meslekleri, metot ve yolları.
meşveret / مَشْوَرَتْ
Fikir danışma, istişâre.
mücahedat-ı fikriye / mücâhedât-ı fikriye
Fikir yoluyla yapılan mücadeleler, fikrî savaşlar.
mücahede-i fikriye
Fikir mücadelesi.
müdavele-i efkar / müdavele-i efkâr
Fikir alışverişi.
mudi'
Fık: Malının muhâfazasını başkasına emânet ve havâle eden.
müfekkir
Fikir yürüten. Düşünen. Düşündüren. Düşünme kuvveti.
müftabih
Fık: Hakkında fetva verilmiş olan. Kendisiyle amel olunması icab eden hüküm.
muhalün aleyh
Fık: Havaleyi ödeyecek kimse. Üzerine havale yapılan şahıs.
muhalün bih
Fık: Birine havale olunan mal.
muhazat-ı nisa
Fık: Kadınlarla erkeklerin namazda aynı hizada aynı safta beraber durmaları (ki, bazı şartlar müvacehesinde namazı ifsad eden bir haldir.)
muhsan
Fık: Akıl. Büluğ. İslâmiyet. Hürriyet. Nikâh-ı sahih ile teehhül vasıflarını câmi olan kimse.
münakehat / münâkehât
Fıkıh ilminin dört büyük kısmından biri. Evlenme, boşanma, nafaka gibi hususlar.
münazara / münâzara / مُنَاظَرَه
Fikir tartışması.
münevveriyet-i efkar / münevveriyet-i efkâr
Fikir aydınlığı.
münevverü'l-efkar / münevverü'l-efkâr
Fikir ve düşünceleri aydın.
münevverü'l-fikir
Fikir ve düşüncesi aydın.
mürselün ileyh
Fık: Kendisine bir şey gönderilmiş olan. Söz kendisine tebliğ olunan kimse.
müsademe-i efkar / müsademe-i efkâr
Fikirlerin çarpışması, muhtelif fikirlerin birbirine karşı söylenişi.
nafaka-i iddet
Fık: Kadının iddeti içinde muhtaç olduğu nafaka. Koca, boşadığı karısını iddeti bitinceye kadar infakla mükellef olduğu için bu müddet zarfındaki nafaka hakkında bu tâbir meydana gelmiştir.
nafaka-i makziyye
Fık: Hâkim tarafından takdir olunan nafaka.
naşir-i efkar / nâşir-i efkâr
Fikirleri neşreden, yayan temsilci.
nazar-ı fikir
Fikrin gözü, düşünce bakışı.
nazar-ı fikri / nazar-ı fikrî
Fikrî nazar, düşünceye ait bakış, görüş.
nesme
Fık: Satın alınan köle.
netaic-i efkar / netâic-i efkâr
Fikir ve düşüncelerin neticeleri.
netice-i efkar / netice-i efkâr
Fikirlerin sonucu.
nur-u fikr / nûr-u fikr
Fikrin nuru, düşünce aydınlığı.
safvet-i kalb
Fikir ve niyetinde hiçbir garazı ve kötü gâyesi olmamak, temiz kalbli olmak.
sahih kavl / sahîh kavl
Fıkıh âlimlerinin bir iş hakkında müctehid âlimlerin kavillerinden (re'y ve ictihâdlarından) hakkında doğrudur veya doğru olan budur dedikleri kavl, hüküm, söz.
seyr-i fikri / seyr-i fikrî
Fikren dolaşma.
sıhhat-i fikir
Fikrin sağlamlığı.
sıla
Fıkıh ve tasavvufu (kalb bilgilerini) meczeden, birleştiren mânâsına İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin lakabı.
silsile-i efkar / silsile-i efkâr / سِلْسِلَۀِ اَفْكَارْ
Fikirler zinciri.
Fikirler zinciri.
ta'dil-i erkan / ta'dil-i erkân
Fık: Namazın bütün rükünleri, esaslarını usulüne uygunca yerine getirerek ve namazın tertib ve düzeninin hakkını vererek kılmak. Meselâ : "Secdeyi sükunetle yerine getirmek ve iki secde arasında "Sübhânallah" diyecek kadar doğrularak oturmak. Kıyamda ve rüku'dan sonraki kıyamda sükunet üzere olmak v
tebadül-ü efkar / tebadül-ü efkâr
Fikir ve düşünce alışverişinde bulunma.
tebayün-i efkar / tebayün-i efkâr
Fikirlerin aykırılığı. Düşüncelerin farklı olması.
tebayün-ü efkar / tebâyün-ü efkâr
Fikirlerin birbirinden farklı oluşu.
tedai-i efkar / tedai-i efkâr
Fikirlerin çağrışımı.
tefekkuh
Fıkıh ilmini tahsil etmek.
tefekkür
Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek.
Fikretme, düşünme.
Fikretmek. Düşünmek. Düşünceyi harekete geçirmek. Akıl yormak.
telahuk-u efkar / telahuk-u efkâr / telâhuk-u efkâr
Fikirlerin birbirine eklenmesi ve ilâve edilmesi.
Fikirlerin birikimi.
telkin / telkîn / تَلْق۪ينْ
Fikir aşılama.
telkin eden
Fikrini kabul ettirmeye çalışan, aşılayan.
telkin etmek
Fikir aşılamak, fikren yönlendirmek.
terakki-i fikri / terakkî-i fikrî
Fikren ilerleme, yükselme.
tesadüm-ü efkar / tesadüm-ü efkâr
Fikirlerin çarpışması.
Fikirlerin çarpışması. Münazara.
teşettüt-ü ara / teşettüt-ü ârâ
Fikir dağınıklığı, kargaşası.
teşettüt-ü efkar / teşettüt-ü efkâr / تَشَتُّتُ اَفْكَارْ
Fikirlerin ayrılması, dağılması.
Fikirlerin ayrılması.
teşevvüş-ü fikri / teşevvüş-ü fikrî / تَشَوُّشُ فِكْر۪ي
Fikir açısından karışıklığa düşme.
Fikrin karmakarışık olması.
tetbin
Fikrinde ve görüşünde dikkat etmek.
ubudiyet-i fikriye
Fikren yapılan ibadetler.
uhuvvet-i efkar / uhuvvet-i efkâr
Fikir kardeşliği.
usul-i fıkıh / usûl-i fıkıh
Fıkıh (ibâdet ve amel) bilgilerinin âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden nasıl çıkarıldığını öğreten ilim.
usul-i şeriat / usûl-i şeriat
Fıkıh usûlü, İslâm hukuku metodolojisi.
usul-ü fıkıh / usûl-ü fıkıh / اُصُولُ فِقْه
Fıkıh ilmi, esasları.
usul-ü fıkıh ilmi
Fıkıh ilmine âit bilgilerin esası ve istinadgâhı olan bir ilimdir. Şer'i hükümlerin mufassal ve muayyen delilleri ve hikmetleri bu sayede bilinir ve bu dini hükümler, bu muayyen ve müşahhas deliller vâsıtası ile istinbat ve isbat olunur. Bu ilme "Hikmet-i teşriiye" de denilmiştir.
usuliyyun
Fıkıh usulüyle uğraşan İslâm âlimleri. Usul-ü Fıkıh müellifleri.
usulü'l-fıkh
Fıkıh metodolojisi.
veleh-resan-ı efkar / veleh-resan-ı efkâr
Fikirleri, düşünceleri hayrette bırakan.
zarar-ı mahz
Fık: Kendisinin faydası yerine zararı olan.
zevi'l-efkar ve elbab / zevi'l-efkâr ve elbâb
Fikir ve akıl sahipleri.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Huzur
ilyasin
murad olmak
nahir
Ihtıyar
ermele
mukabilsiz
istifai
atardamar
ğali
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
fik
Sevinç
Eane
zulm
nazarda
misaf
Sük
Tahrik
samine
İştıhar