Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ettikler
ifadesini içeren
78
kelime bulundu...
işa-i rabbani / işâ-i rabbânî
Hıristiyanların, dinlerinin temel inançlarından biri gibi kabûl ettikleri akşam yemeğinde güyâ Îsâ aleyhisselâmın etini yiyip, kanını içerek onunla birleşeceklerine ve böylece günâhlarının döküleceğine inanmaları.
ad / âd
Hz. Hud Peygambere (A.S.) isyan ettiklerinden gazab-ı İlâhiyyeye uğrayan ve helâk olan, Yemen tarafında yaşamış bir kavmin adı.
ahkam-ı ictihadiyye / ahkâm-ı ictihâdiyye
Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfte açıkça bildirilmeyip, müctehid denilen âlimlerin açıkça bildirilenlere benzeterek elde ettikleri hükümler.
akabe biatı
Nübüvvetin 11. senesinde Mekke'nin haricindeki Akabe denilen yerde Medine ahalisinden bir cemaatın, Hz. Peygamber'le (A.S.M.) gürüşüp konuşarak İslâm'ı kabul ve tasdik ettikleri biat hâdisesi.
ba'del milad
(Ba'de-l milâd) Milâddan sonra. Tarih başlangıcı kabul ettikleri seneden sonra.
banka
İtl. Faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlerini gören ticari kuruluş.Faiz dinimizde günahtır. Bankalar dar gelirlilerin paralarını faiz karşılığı toplar, zenginlere daha yüksek faizle verir. Bunlar dar gelirlilerin tasarruf ettikleri paralarla bir iş yeri açar, bir mal üretir ve bu mal
beyt-i ma'mur / beyt-i ma'mûr
Meleklerin kıblesi. Göklerde meleklerin devâmlı tavâf ettikleri yer, makam.
beyt-ül makdis
Mukaddes ev. Beyt-ül Mukaddes de denir. Çok eskiden Peygamberlerin inşâ ettikleri kudsî mâbet. Bir ismi de Mescid-ül Aksâdır.
İnsanın, Cenab-ı Hak'tan başka kimse ile tatmin olmayan kalbine de aynı isim verilir.
biyonik
Canlıların, yaşadıkları muhit içinde değişen şartlara uygun nasıl hareket ettiklerini inceleyerek canlıları model almak suretiyle benzer hareketleri yapabilecek makinelerin yapılması işiyle uğraşan ilim ve fen.
cenah
Kanat, taraf, kısım. (Vicdanın ziyası ulum-u diniyyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacı ile hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassub, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder. Mün.)
cizye
Vergi. Haraç. Müslümanların fethettikleri yerlerde, müslüman olmayanlardan alınan ve devlet teminatı altında bulunmanın karşılığı olan vergi.
devle
"Devlet" kelimesinin Arapça tabirlerde geçen bir şekli.
İki asker muharebe ettiklerinde birinin diğerine galip olması. (Düvlet malda; devlet harpte ve mertebede kullanılır.)
dirhem-i urfi / dirhem-i urfî
Bir memlekette kullanılması âdet olan veya hükûmetlerin kabûl ettikleri belli ağırlıktaki dirhem.
dünya / dünyâ
Yer küresi.
Ölümden önce olan her şey.
Kalbi Allahü teâlâdan gâfil eden, O'nu unutturan her şey.
Allahü teâlânın haram (yasak) ettikleri ile Resûlullah efendimizin mekrûh dediği şeyler.
ecr-i misil
Âdil iki ehl-i vükûfun (bilir kişinin) takdîr ettikleri ücret.
eda-i feraiz / eda-i ferâiz
Allah'ın (C.C.) farz olarak emrettiklerini yerine getirmek. Farz vazifelerini ifa etmek.
haber-i mütevatir
Birçok kimselerin çokları vasıtası ile rivâyet ettikleri hadis.
hakim-üş şer' / hâkim-üş şer'
Kadılar (hâkimler) için kullanılan bir tâbirdir. Kadılar davaları şer'î hükümler dairesinde hall ü faslettikleri için bu tâbir meydana gelmiştir. Şeriat hâkimi demektir.
hal'
Debbâğların dibâgat ettikleri derinin kazıntısı.
Vurmak.
Men etmek, engel olmak.
Hediye vermek, atâ etmek.
Cima etmek.
hallac-ı mansur
Asıl adı Hüseyin olan bu zat, tasavvuf mesleğinde meşhurdur. Manevi istiğrak hallerinde hissettiklerini, şeriata zâhiren zıd düşen ifadelerle söylediği için, Hicri 306 senesinde idam edilmiştir.
haşir ve neşir / حَشِرْ وَ نَشْرِ
Ölüleri dirilterek toplama ve amel defterlerine göre hak ettikleri yerlere dağıtma.
hücre-i seadet / hücre-i seâdet
Medîne-i münevverede Mescid-i Nebevî içinde Peygamber efendimizin mübârek kabirlerinin bulunduğu oda. Peygamber efendimizin sağlığında burası, hanımlarından hazret-i Âişe vâlidemizin odasıydı. Peygamberimiz burada vefât etti. "Peygamberler vefât ettikleri yere defnolunurlar" hadîs-i şerîfi gereğince
hudus ve imkan / hudus ve imkân
Usul-üd din ve İlm-i kelâmın dâhi ulemâsının ve Hükemâ-i İslâmiyyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlar ile isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları.
huneyn vak'ası
Hicretin sekizinci senesinde şirkten kurtulmamış bazı Arap kabileleri Mekkeyi geri almak maksadıyla hücum ettikleri zaman burada müslüman askerlere karşı gelerek başlangıçta galip gibi görünmüşlerse de daha sonra galebe ve zafer, İslâm askerlerine nasib olmuştur. Bu muhârebede Sahabe-i kiramdan birç
ihtisaslarımı
Hissettiklerimi.
ihtisaslarını
Hissettiklerini.
kalenderi / kalenderî
Feylesofluk; kalenderlik; dervişlik; serserilik.
(Farsça)
Edb: Halk edebiyatı tâbirlerindendir. Halk şâirleri "mef'ulü, mefaîlü, mefaîlü, feûlün" vezninde tanzim ettikleri gazele bu adı verirler.
(Farsça)
kasisa
(Çoğulu: Kasis) Devecilerin, azıklarını ve elbiselerini yüklettikleri deve.
Bir ot.
katolik
Hıristiyanlardan bazılarınca Hz. İsa'nın (A.S.) vekili telâkki ettikleri papanın reisliği altında Hıristiyanlıkta bir mezheb ve bu mezhabe bağlı olanlar.
(Fransızca)
kazan kaldırmak
Yeniçerilerin isyanı münasebetiyle kullanılan bir tabirdi. Yeniçeriler isyan ettikleri zaman yemek pişirilen kazanlarını da, toplandıkları At Meydanı'na getirdikleri için bu tabir meydana gelmiştir. Sonradan da devlete karşı koymağa kalkanlar hakkında kullanılırdı.
(Türkçe)
kilise
Hıristiyanların ibadet ettikleri yer.
kuvvet
Sükunette bulunan cisimleri harekete, hareket ettikleri sükunete getirmeğe muktedir olan sebeb. (Kuvvet, te'sir ettiği cisimlerin hâricindedir.)
leyle-i akabe
Nübüvvetin 11. yılında Mekke dışında Akabe denilen yerde Medine halkından bir topluluğun Hz. Muhammed (s.a.v.) ile konuşup İslâm'ı kabul ettikleri gece.
ma'din
(Çoğulu: Meâdin) Hak Teâlâ'nın yerde halk ettiği.
İkamet ettikleri mevzi.
maarif-i muhammediye
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) gösterdikleri, öğrettikleri.
melufat / melûfat
Alıştıkları, ülfet ettikleri şeyler.
meş'ar
(Çoğulu: Meşâır) Bilecek yer.Hasse. Duygu.
Hacıların ziyaret ettikleri yerler.
meşarib-i evliya / meşârib-i evliya
Velîlerin meşrepleri, tasavvuf yolunda ortaya koydukları ve takip ettikleri yöntemler.
meslek-i ehl-i sünnet
Hz. Muhammed'in sünnetine uyan, onun yolundan giden Müslümanların mesleği, takip ettikleri yol.
meslek-i velayet / meslek-i velâyet
Tarikat ve tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, yöntem.
meşmeşiye
Tas: Âlem-i gaybdan veya âlem-i misalden bir âlem. Bazı evliyanın keşfen müşahede ettikleri bir yer.
mevzuat-ı beşer
İnsanların koyup kabul ettikleri hükümler ve kanunlar.
mezahib-i salikin / mezâhib-i sâlikîn
Hak yolda yürüyenlerin takip ettikleri mezhepler, yol ve yöntemler.
millet-i merhume
Müslümanlar, İslâm Milleti. (Allah'a ve onları ebedi saadete sevkeden emirlerine itaat ettiklerinden, kendileri rahmete mazhar olmuşlardır.)
mişna / mişnâ
Yahûdîlerin Tevrât'tan sonra mukaddes kabûl ettikleri Talmûd kitâbının iki kısmından biri.
muayenehane
Hekimlerin, hastaları muayene ettikleri yer.
(Farsça)
müekked sünnet
Kuvvetli sünnet. Peygamber efendimizin devamlı yaptıkları, pek az terkettikleri sünnet.
mütevatir
Çok kimselerin naklettikleri haber. Yaygın haber. Herkesin veya alâkadarların işitip doğruluğunu kabul ettikleri kat'i, şüphesiz, sağlam haber. Yalan üzerine birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir cemaatın bir hâdise hakkında verdikleri haber.
nasara
Hristiyanlar. Nasraniler. Hz. İsa'ya (A.S.) ilk önceleri Nâsıra Karyesindeki ahali yardım ettiklerinden, onlara "Nasara" ismi verilmiştir.
neşita
Bir şeyin, aramaksızın bulunması.
Ansızın bulunan nesne.
Gâzilerin kastettikleri yere varamadan yolda buldukları ganimet.
noel gecesi
Hıristiyanların 25 Aralık veya buna yakın bir târihte Îsâ aleyhisselâmın doğduğunu kabûl ettikleri gece.
rifa'
Ekini tarladan getirip harman yerine ilettikleri vakit.
sahih hadis / sahîh hadîs
Âdil yâni yalancılıktan uzak, büyük günah işlemeyen ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, Resûlullah efendimize kadar, rivâyet edenlerden hiçbiri noksan olmayan ve mütevâtir yâni birçok Sahâbînin Resûl-i ekremden ve başka birçok kimselerin onla rdan naklettikleri hadîsler ve meşhûr, yâni ilk z
sanem
Kâfirlerin, önünde ibadet ettikleri heykel, put.
Mc: Çok güzel olan.
Putperestlerin İlâhı.
Kâfirlerin önünde ibadet ettikleri heykel, put, put severlerin ilâhı, çok güzel kadın.
savmaa
(Savmea) (Çoğulu: Savâmi') İbadet yeri, hususan Yahudilerin ibadet ettikleri yer.
Hücre.
seb'iyye
Bozuk fırkalardan biri olan İsmâiliyye fırkasının diğer bir adı. Bu fırka, şerîat (din) sâhibi peygamberlerin sâdece yedi tâne ve yedincisinin Mehdî olduğunu, ayrıca her asırda yedi imâmın bulunduğunu iddiâ ettikleri için bu isimle anılmışlardır.
şecere-i rıdvan / şecere-i rıdvân
628 (H.6) senesinde yapılan Hudeybiye andlaşmasından önce Medîneli müslümanların, altında Peygamber efendimize ve İslâm dînine bağlı kalacakları husûsunda bağlılık yemîni ettikleri ağaç.
selefiyye
Selef-i sâlihînin (Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn, Tebe-i tâbiînin) yolunda olduklarını iddiâ ettikleri hâlde, onların yolundan ayrılan bozuk îtikâdlı kimseler.
semahane / semâhâne / سماع خانه
Mevlevî dervişlerinin semâ ettikleri özel mekan.
(Arapça - Farsça)
semen-i müsemma / semen-i müsemmâ
Bâyi' (satıcı) ile müşterinin karşılıklı rızâ ile mebî (mal) için hakîkî kıymetine uygun olsun veya olmasın, tâyin ettikleri yâni uyuştukları bedel.
sofiye meşrebi
Tarikat yoluyla mânevî derecelere yükselme gayretinde olan tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, tarz.
sünnet-i gayri müekkede
(Kuvvetli olmayan sünnet) Peygamber efendimizin, ibâdet maksadı ile arasıra yapıp, arasıra terk ettikleri işler ve ibâdetler. Buna, müstehâb da denir.
sünnet-i müekkede
Peygamber efendimizin devamlı yaptıkları, pek az terk ettikleri işler ve ibâdetler. Buna, Sünnet-i hüdâ da denir.
tahric / tahrîc
(Huruc. dan) Çıkartma. Meydana koyma.
Şehadetname vermek.
Fık: Müçtehidlerin istinad ettikleri naslara, kaidelere, asıllara tatbikan şer'î hükümleri istihrac etmek. Bu tarz ile hüküm çıkarabilmek salâhiyetinde olanlara: Muharric, sahib-i tahric, ashâb-ı tahric denir.
Çıkarma, meydana koyma; hadîs-i şerîflerin kaynağını, nasıl geldiklerini, kimlerin naklettiklerini, sahih ve zayıflık gibi derecelerini bulup gösterme, bildirme işi.
talmud / talmûd
Yahûdîlerin Tevrât'tan sonra mukaddes kabûl ettikleri, sözlü emirlerin toplandığı Mişnâ ve Gamâra olmak üzere iki kısımdan meydana gelen kitap.
tarikat / tarîkat
Tasavvuf yolu; insanları mânen olgunlaştırmak, terbiye etmek, yetiştirmek için, tasavvuf büyüklerinin tâkib ettikleri yol.
terk-i terk
Ucbe ve fahre girmemek için terkettiklerini de düşünmemek.
terviye günü
Zilhicce ayının sekizinci günü. Arefe'den önceki gün. Hacıların sabah namazını kıldıktan sonra, topluca Mekke'den Minâ'ya doğru hareket ettikleri gün.
teslis / teslîs
Üçleme; Hıristiyanların tanrı üçtür veya tanrı üç unsurdan (Baba-Oğul-Rûh-ul-kudüsten) meydana gelmiştir şeklinde kabûl ettikleri bozuk inanış. Trinite.
teşrii masuniyyet / teşriî masuniyyet
(Masuniyyet-i teşriiye) Milletvekillerinin Meclis'te izhar ettikleri fikir ve verdikleri reylerden, mes'uliyete tâbi olmamaları.
tuhare
Taharet ettikleri suyun bakiyyesi.
turuk-u mütekellimin / turuk-u mütekellimîn
Kelâm âlimlerinin takip ettikleri yollar.
ülü'l-azm
Şerîat sâhibi, yeni din getiren peygamberlerden altı tânesine ve en büyüklerine verilen ad. Bunlar; Âdem, Nûh, İbrâhim, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed aleyhimüsselâmdır. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara anlatırken çok sıkıntı çektikleri ve bu sık ıntılara sabr ettikleri için kendilerine bu isim
vak'a-i hayriye
Tar: Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması münasebetiyle kullanılan bir tabirdir. İlk önceleri büyük hizmetleri görülen Yeniçeriler, zamanla nizam ve intizamlarını kaybettikleri gibi, son zamanlarda uygunsuz hareket ve isyanlarla memleketin başına belâ kesildikleri için, ocağın lağvı hayırlı sayılmış ve b
vakı'at haberleri / vâkı'ât haberleri
Hanefî mezhebinde, üç imâmdan (İmâm-ı a'zam, İmâm-ı Yûsuf ve İmâm-ı Muhammed'den) bildirilmiş olmayıp, bunların talebelerinin ve talebesi talebelerinin ictihâd ettikleri, bildirdikleri hükümler.
vef'a
Kav ettikleri bez parçası.
Şişe ağzını tıpamada kullanılan bez parçası.
zabıtname / zabıtnâme
Olay yerinde ilgili kimselerin olayın oluş şeklini kaydettikleri kâğıt.
zabt-name / zabt-nâme
Hâdise veya vak'a yerinde alâkalı kimselerin hâdisenin oluş şeklini imzâ altında kaydettikleri kâğıt. Zabıt tutulan kâğıt.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kayyum-u Sermedi
hud'a
hacil
rûy
saadet
hucumat-i sitte
Ityân
mücbir
kürüt
Ukūs
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ettikler
DÖNGÜ
Ekonomist
buna benzer
bakâ
Çeviri
Adaletsiz
YAYIN
kalbini
Serâ