REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te etrafında ifadesini içeren 73 kelime bulundu...

akkal / akkâl

  • Çok yiyen, obur.
  • Tıb: Etrafındaki etleri çürütüp mahveden (yara).

alem / âlem

  • Bütün cihan. Kâinat.
  • Dünya.
  • Her şey.
  • Cemaat.
  • Halk.
  • Cemiyet. Dehr.
  • Hususi hal ve keyfiyet.
  • Bir güneş ile ona tâbi olan ve etrafında devreden seyyarelerin teşkil ettiği dâire.

arşiyan / arşiyân

  • Arş'ın etrafında tesbih ederek dolaşan melekler. (Farsça)

aruz

  • Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere etrafındaki nahiye ve köyler.
  • Edb: Şiirin ahenk ölçülerinden, nazmın vezinlerinden bahseden ilim. Arap, Fars, Türk şiirinde kullanılan vezin ki, hecelerin uzunluk (kapalılık) ve kısalık (açıklık) değerlerine dayanır.
  • Bir beytin birinci

atan

  • (Çoğulu: Atân) Kovası el ile çekilen kuyu.
  • Kuyunun ve havuzun etrafında deve çekip duracak yer.
  • Su kenarı.
  • Kokmak.
  • Dibâgat etmek.

avali / avalî / avâlî

  • Büyük ve sayılı kimseler. Büyükler. Yüceler.
  • Medine etrafındaki semtler.
  • Yüceler, büyükler. Medine etrafındaki semtler.

basur / bâsûr

  • (Çoğulu: Bevâsir) Tıb: Mayasıl. Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesi ve bazen iltihablanması sebebiyle, makadın içinde ve dışında meydana gelen memeler yüzünden makaddan kan ve cerahat gelmesi hastalığı.

cereyan / cereyân

  • Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürûr. Vuku, vâki olma.
  • Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket. Bu hareket; dinî, fikrî veya siyasî hareketler gibi birbirlerinden farklı sahalarda olabilir.

çerhiden

  • Kendi etrafında dönmek. (Farsça)

devr-i senevi / devr-i senevî

  • Dünyanın güneş etrafındaki yıllık hareketi.

dübb-ü asgar

  • Küçük ayı denen ve Kutup yıldızı etrafında devreden yedi tanelik yıldız kümesi.

dübb-ü ekber

  • Büyük ayı tâbir edilen, kutup yıldızı ile beraber etrafındaki yedi yıldız.

ekliptik

  • Güneşin dünya etrafında yapmış olduğu zahirî hareketinde çiziyor gibi göründüğü yol.

eyyam-ı kur'aniye

  • Kur'an-ı Kerim'e göre olan günler (...Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir. Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır. Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi'ra

eyyam-ı şer'iye / eyyâm-ı şer'iye

  • Kur'ân'daki ölçülere uyan günler; gökyüzünde her cismin kendi etrafında dönmesiyle gün, bağlı olduğu sistem etrafında dönmesiyle de yine ona ait sene oluşur. Meselâ Sirius yıldızının bir günü ise bin senedir.

fatımiler / fâtımîler

  • Aslen mecûsî olan Meymûn el-Kaddah'ın neslinden gelen Ubeydullah bin Sa'îd'in etrâfında toplanan, kendilerinin hazret-i Fâtıma'nın neslinden geldiklerini iddiâ eden; Mısır, Kuzey Afrika, Filistin ve Sûriye'de 910-1171 seneleri arasında hüküm süren, Eshâb-ı kirâm düşmanlığını yaymaya çalışan hânedân

fecr-i ati / fecr-i âtî

  • Gelecekteki fecr. 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır.

gaybet

  • Tasavvufta, kalbin kendisine gelen mânâlarla meşgul ve onlara dalmış olarak, kendisinden ve halkın işlerinden, etrâfında olan şeylerden habersiz olması.

hacc-ı asgar

  • Ömre. Hac zamânı olan beş günden (Arefe günü ile dört bayram günlerinden) başka senenin her günü ihrâm (dikişsiz elbise) ile Mekke'ye gelip, Kâbe'yi tavâf (etrâfında yedi kere dolaşmak), sa'y yapmak (Safâ ve Merve tepeleri arasında gidip gelmek) ve traş olmak.

hale / hâle

  • Ay ve güneşin etrafında bazen görünen parlak dâire.
  • Parlak daire, halka; ayın etrafındaki parlak halka.

hareket-i mihveriye

  • Mihver, eksen etrafındaki muntazam hareket.

havye

  • Tıb: Yaranın etrafındaki kabarık etler.

hayber

  • Arap Yarımadasında Hicaz bölgesinin doğu sınırında ve Medine-i Münevvere'nin 170 km. kuzeyinde bir kasabadır. Evleri, yüksek bir kayanın üzerinde kurulmuş olan bir kalenin etrafında bulunur. Hicretin yedinci senesinde vuku bulan Hayber Gazası ile meşhur olmuştur. Aynı sene içinde Hz. Resulullah Efen

hazire / hazîre

  • Etrafında duvar veya çit bulunan ağıl, bahçe.
  • Mezarlık.

hicri kameri sene / hicrî kamerî sene

  • Resûlullah efendimizin hicret ettiği senenin 1 Muharrem gününü (Mîlâdî 16 Temmuz 622 Cumâ gününü) başlangıç olarak alan ve ayın dünyâ etrâfında on iki defâ dönmesini (354-367 güneş günü) bir yıl kabûl eden takvim senesi. Muharremin birinci günü, hicrî kamerî yılbaşıdır.

hicri kameri takvim / hicrî kamerî takvim

  • Peygamber efendimizin Medîne'ye hicret ettiği senenin Muharrem ayının birinci gününü başlangıç olarak alan ve gökteki ayın, dünyâ etrâfında on iki defâ dönmesiyle bir yılı tamamlayan takvim.

hicri şemsi sene / hicrî şemsî sene

  • Resûlullah efendimizin hicret ederek Medîne'ye girdiği Eylül ayının 20'nci Pazartesi günü başlayan ve dünyânın güneş etrâfında bir defâ dönmesini (365,242 güneş gününü) esas alan takvim senesi.

horos

  • Tar: Eskiden İstanbul'da ekmekçi, francalacı ve uncu değirmenlerinde mevcut üst ve alt taşlarının bulunduğu ve etrafından hayvanın döndüğü yere, esnaf arasında verilen addır.

ihata

  • Etrafından çevirmek, kuşatmak, içine almak. Kuşatılmak, sarılmak.
  • Geniş bilgi ile anlamak, tam kavramak.

iman-ı taklidi / îmân-ı taklîdî

  • Bir hocadan veya kitaptan okuyup öğrenmeden ana, babasından ve etrâfından görüp işittiği gibi inanmak.

istıktab

  • (Kutb. dan) Kutuplaşma, bir kutubun etrafında toplanma, bir kutuba bağlanma.

istilam / istîlâm

  • Selâmlamak. Hac ve umre ibâdetinde Kâbe'yi tavafa (etrâfında dönmeye) başlarken veya tavaf sırasında Hacer-ül-esved (Cennet'ten indirilen taşın) önüne gelindiğinde, elleri namaza durur gibi kaldırıp tekbir, tehlîl getirerek (Allahü ekber, lâilâhe ill allahü vallahü ekber diyerek) onu selâmlamak ve e

kameri sene / kamerî sene

  • Ayın yerküresi etrâfında on iki defâ dönmesi esnâsında ortaya çıkan yıl, sene. 354 gün.

kuvve-i an-il-merkeziye

  • Merkezkaç kuvvet. Cisimlerin kendi mihveri üzerine hareketi zamanında merkezinde hâsıl olan kuvvete denilir. Merkezde dönen bir tekerleğin etrafında yapışık veyahut üstünde taşıdığı cisimlerin etrafa yayılıp dağılmasıyla bu kuvvetin mevcudiyyeti anlaşılır.

mahcir

  • (Çoğulu: Mehâcir) Göz çukuru.
  • Gözün çevre yanı. Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler.
  • Bahçe.

mahrek-i senevi / mahrek-i senevî

  • Bir seyyarenin, bağlı olduğu kürenin etrafında dönmesiyle hâsıl olan farazî daire.

mail-i kamer / mâil-i kamer

  • Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire. Ayın mahreki, yörüngesi.

manzume-i şemsiye

  • Güneş sistemi, güneş ve etrafında dönen seyyâreler topluluğu.

medar

  • Sebeb, vesile.
  • Bir şeyin etrafında döneceği nokta. Bir şeyin devredeceği, üzerinde hareket edeceği yer.
  • Gezegenlerin gezerken hareket noktalarının çizdiği dâire. (Dünya, güneş etrafında seyrederken medar-ı senevîsi bir dâireyi andırır.)
  • Bir şeyin döneceği yer, etrafında hareket edilen nokta.
  • Yörünge, gezegenin güneş etrafında dönerken çizdiği daire.

medar-ı arz / medâr-ı arz

  • Dünyanın yörüngesi, dünyanın güneş etrafında dolaşırken çizdiği daire.

medar-ı senevi / medar-ı senevî / medâr-ı senevî

  • Dünya, güneş etrafında seyrederken çizdiği farazi dâire.
  • Dünyanın güneş etrafında dönerken bir sene içinde çizdiği yörünge.

menzil-i kamer

  • Koz: Ayın dünya etrafındaki mahreki. Bu mahrekte aynı noktaya tekrar gelmek için geçen zaman.

merih

  • Koz: Güneş etrafında seyreden seyyarelerden dünyadan sonra güneşe en yakın olanı. (Aslı: Merrih veya Mirrih okunur.)
  • Mars.

merkez-i devr

  • Hareket eden bir cismin, etrafında devrettiği nokta.

mescid-i haram / mescid-i harâm

  • Ka'be-i muazzamanın etrâfında üstü açık olan câmi.

metali'

  • Matla'lar. Tulu' edecek yerler veya zamanlar. Güneş veya benzerinin doğduğu yerler.
  • Ast: Herhangi bir yıldızın i'tidal-i rebii (Arz'ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart'ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzeri

muavvez

  • Gerdanlık. Nazarlık. Nüsha geçirilecek yer.
  • Evin etrafındaki mer'a.

mukarrebin-i sahabe / mukarrebîn-i sahabe

  • Devamlı Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yakınında ve etrafında bulunan Sahabeler.

müstetbeü't-terakip / müstetbeü't-terâkip

  • İşaret, telmih, remiz gibi asıl sözün etrafında bulunan birbirine bağlı ikinci derecedeki mânâlar; çağrışımlar.

mutaf

  • (Tavâf. dan) Etrafında tavaf olunan, dönülen.

mütecavil

  • Birbiri etrafında dolaşan, cevelan eden.

mütesallik

  • Etrâfındaki şeylere dolanarak yukarı doğru çıkan, tırmanan.

osmanlılık

  • Din, dil ve ırk gözetmeksizin bütün Osmanlı vatandaşlarını vatan birliği ortak paydası etrafında toplamayı gaye edinen fikir akımı.

pervane / pervâne

  • Fırıldak çark. (Farsça)
  • Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek. (Farsça)
  • Haberci, kılavuz. (Farsça)
  • Işık etrafında dönen küçük kelebek.

peyk

  • Bir şeyin etrafında, ona tabi olarak dönen. Seyyare. (Farsça)
  • Haber ve mektup getirip götüren. (Farsça)

peyk-i felek

  • Ay. Dünyanın etrafında dönen ay. Dünyanın peyki.

reml

  • Hac ibâdeti yerine getirilirken, tavâfın (Kâbe'nin etrâfında dönmenin) ilk üçünde, erkeklerin kısa adımlarla, omuzları silkerek, çalımlı yürümeleri.

sa'ran

  • Koyunun memesinin etrafında olan ve memeye benzeyen sivilceler.

şadırvan

  • Etrafında bulunan bir çok musluklardan ve bir fıskiyeden su akan havuz tarzında kubbeli çeşme. Şadırvanlar daha ziyade cami avlularında halkın abdest almaları için yapılırdı.

şahs-ı manevi / şahs-ı mânevî

  • Mânevî şahıs, tüzel kişilik; belli bir ideal ve gaye etrafında bir araya gelen topluluğun oluşturduğu mânevî şahsiyet ve ortak kimlik.

sahur

  • Gece uyanıklığı, uykusuzluk.
  • Ayın etrafındaki hâle.
  • Yer yüzünün gölgesi.

sathiyet-i arz ve deveran-ı şems

  • Yeryüzünün düz oluşu ve güneşin dünya etrafında dönmesi.

şebeke-i seadet / şebeke-i seâdet

  • Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek kabrinin bulunduğu Hücre-i seâdet denilen yerin dış duvarı etrâfında yerden Mescid-i Nebî'nin tavanına kadar yükselen demir parmaklık.

seki

  • Direğin altında konulan taş ayak, kürsü taşı, kapıların yanlarında ve bahçelerde havuzların etrafında yapılan sed ve peyke, odaların zeminden yüksekçe olarak bir kısmına yapılan döşeme yerlerinde kullanılır bir tabirdir.
  • Atın ayağındaki beyaz nişana da bu ad verilir.

şems-üş şümus

  • Güneşlerin güneşi. En büyük güneş. Çok seyyarelerin, etrafında döndüğü en büyük bir yıldız.

şemsi sene / şemsî sene

  • Güneş senesi. Yer küresinin güneş etrâfında bir devir yaptığı (bir kere döndüğü) sene. 365.242 vasatî güneş günü.

servet-i fünun

  • Fenlerin (ilimlerin) zenginliği mânasına gelen bu tabirde, 1891-1900 tarihleri arasında çıkmış olan bir mecmua ve bu mecmua etrafında toplanmış olan kimselerin 1895'den 1901'e kadar meydana getirmiş oldukları Edebiyat-ı Cedide denilen edebî çığıra verilen addır.

seyyar

  • Bir yerde durmayıp yer değiştiren.
  • Gökte veyâ güneş etrâfında dolaşan yıldız. Gezegen.
  • Kervan, kafile.
  • Otomobil.

seyyare

  • Güneş etrafında dolaşan gezegen.

tavaf / tavâf / طواف

  • Ziyaret etmek. Ziyaret maksadiyle etrafında dolaşmak.
  • Hacıların Kâbe etrafında yedi defa dolaşmaları.
  • Ziyaret etmek, ziyaret maksadıyla etrafını dolaşmak, hacıların Kâbe etrafında yedi kez dolaşmaları.
  • Kâbe-i muazzamanın etrâfında Hacer-i esvedin bulunduğu köşeden başlamak sûretiyle Kâbe sola alınarak yedi defâ dolaşmak. Tavâf edene tâif; Kâbe etrâfında tavâfa mahsûs mahalle (yere) metâf denir.
  • Etrafında dönme. (Arapça)
  • Tavâf etmek: Etrafında dönmek. (Arapça)

tavahi

  • Lâşe etrafında dolaşıp uçuşan akbaba kuşları.

tinnin / tinnîn

  • Büyük yılan, ejder, ejderha.
  • Koz: Gökte yedi burc boyunca uzanan hafif beyazlık.
  • Ejderha burcu. Semânın şimal yarım küresinde Küçük Ayı burcunu etrafından saran, kıvrılıp bir yıldız dörtgeni ile nihayet bulan bir burç.

turra

  • (Tuğra) Mühür. Pâdişah damgası. Pâdişahın imzası.
  • Kumaşın etrafındaki nişan ve işaret. Kumaşta ipekten çevrilen kenar.
  • Herşeyin ucu ve kenarı.
  • Alındaki saç. Tura.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın