REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te erzâk ifadesini içeren 21 kelime bulundu...

azuf / azûf

  • Yiyecek, erzak. Azık.

bakıye-i erzak

  • Erzaktan, yiyecekten arta kalan.

ceraye

  • Vakıf tarafından verilen erzak ve yiyecek.

cerre çıkma

  • Eski zamanda medrese talebelerinin, mübarek üç aylar olan Receb, Şaban ve Ramazanda köylere dağılıp halka, ahaliye dini nasihatlarda bulunmak, namaz kıldırmak veya müezzinlik etmek suretiyle para ve erzak toplamaları.

erzak / erzâk / ارزاق

  • Yiyecek, erzak. (Arapça)

erzak-ı askeriyye

  • Askere verilen erzak.

erzak-ı umumiye

  • Umumî, herkese ait erzaklar, rızıklar.

havaic-i asliye

  • Fık: Mesken ile, eve lüzumlu eşyadan ve kışlık, yazlık elbise ile lüzumlu silâhtan, âletten, kitaptan ve binek (hayvan) ile hizmetçi ve bir aylık - sahih görülen diğer bir kavle göre; bir senelik - nafakaya mahsus erzaktan ibârettir.

işkampaviya

  • İtl. Harp gemilerinden asker naklinde kullanılan en büyük filika. İşkampaviya'lar sandal büyüklüğünde, yalnız ondan daha geniş ve yüksekti. Karaya asker sevkiyatında, gemiye erzak ve levâzım alınmasında kullanıldığı gibi eskiden donanmaya su alınacağı zaman su ile doldurulur, diğer bir filika yedeği

kazan-ı erzak

  • Erzak kazanı.

kiler

  • Erzak koymağa mahsus dolap. Yiyecek, içecek şeyler koyulan mahzen, anbar veya oda.

kumanya

  • ing. Bir gemi içinde bulunan kimselerin beslenmeleri için gemiye doldurulan erzak. Gemi zahiresi.
  • Eskiden piyade kayığının arka kısmındaki dolapçık.
  • Gemi kileri. Geminin erzak koymağa mahsus yeri.

küreyvat-ı hamra

  • Kırmızı kan kürecikleri. Kana kırmızı rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük hücrecikler olup kanın her mm.küpünde beş milyon kadar bulunurlar, beden hücrelerine erzak dağıtırlar ve bir kanun-u İlâhî ile hücrelere erzak yetiştirirler. (Tüccar ve erzak memurları gibi)

mahzen

  • Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer.
  • Erzak yeri.
  • Bodrum. Yeraltı.

meakil

  • (Tekili: Me'kele) Yenilecek şeyler. Yemekler. Erzâk.

mütezevvid

  • (Çoğulu: Mütezevvidîn) (Zâd. dan) Yanına azık veya erzak alan.

mütezevvidin / mütezevvidîn

  • (Tekili: Mütezevvid) Yanlarına azık, erzak alanlar.

ta'yin

  • Yerini belli etmek.
  • Vazifeye göndermek, vazifelendirmek.
  • Ayırmak.
  • Tayın, erzak.

tayınat

  • Erzak, yiyecekler; paylar, hisseler.

tayinat / tâyinat

  • Erzak, yiyecekler.

zahire / zahîre / ذخيره

  • Depolanmış erzak. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın