Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
erdan
ifadesini içeren
49
kelime bulundu...
a'nak / a'nâk
(Tekili: Unk) Boyunlar, gerdanlar.
an / ân
Uzağı gösteren işâret ismi. Şu. Bu. O.
(Farsça)
Güzellik câzibesi. Melâhat. Güzellik.
(Farsça)
Cemi edâtı. Kelimenin sonuna getirilerek cemi' yapılır. Meselâ: Âlimân: Âlimler. Anân: Onlar. Merdân: Adamlar. İnsanlar. Zenân: Kadınlar.Kelimenin sonuna getirilerek sıfat edatı yapılır: Ters: Korku.
(Farsça)
atal
(C. A'tâl) Vücudun örtüsüz yeri, bilhassa ense.
Bir kişinin güzelliği.
Vücudun tamamı.
Boyuna asılan gerdanlığı kaybetmek.
ater
Arap kadınlarının misk ve başka güzel şeylerle yoğurup, boyunlarına taktıkları gerdanlık.
atvak
(Tekili: Tavk) Tasmalar. Gerdanlıklar, boyuna takılan mücevherler.
Tâkatler, kuvvetler.
Boyundaki halka çizgiler.
bevarid
(Tekili: Bârid) Soğutulmuş yemekler.
Omuzlarda boyun arasında, gerdanın yanında veya kulaklar arasında ve ensede olan etler.
Sakat şeyler.
cid
Gerdan. Süslemeye lâyık boyun. Güzel boyun.
cüyud
(Tekili: Cid) Gerdanlar, boyunlar.
devvar
Durmayıp dönen, devreden. Devredip gezen.
Gerdân.
Kâbe-i Muazzama'nın bir adı.
Haremden alıp beraber tavaf edilen taş.
etvak
(Tekili: Tavk) Kadın gerdanlıkları.
Hindistan cevizinin sütü.
gabgab
(Çoğulu: Gebâgıb) Çifte gerdan çene altı. Şakak.
gerden-bend
Boyuna bağlanan nesne, boyun bağı.
(Farsça)
Gerdanlık.
(Farsça)
gerdenbend / گردن بند
Kolye, gerdanlık.
(Farsça)
heyamola
Eskiden ramazanlarda para toplamak gayesiyle mahalle çocukları tarafından teşkil edilen bir nevi dilenci alaylarında söylenen bir tâbirdir.
Eskiden gemiciler gemi demirini çekerken veyahut bir amele inşaatta ağır bir şey kaldırırken yahut da şahmerdanı yukarı çekerken kuvvetbirliğini
ıkd / عقد
İnci. Gerdanlık. Mücevher, boyuna takılan dizilmiş kıymetli şey.
İnci dizecek iplik.
Hurma salkımı.
Dizi.
(Arapça)
Kolye, gerdanlık.
(Arapça)
ıtret
Zürriyet. Nesil. Ehl-i beyt.
Gerdanlık.
Güzel kokulu şey.
kalade
Gerdanlık.
kalaid
(Tekili: Kılâde) Gerdanlıklar.
Akarsular.
kılade
Gerdanlık. Boyna takılan kıymetli şey.
Akarsu.
Gerdanlık.
latt
(Çoğulu: Litât) Gerdanlık.
Lâzım olmak.
İnkâr etmek.
Sarkıtmak.
Örtmek.
lebbe
Göğsün gerdanlık takılan yeri.
Devenin ve sığırın, göğsünden boğazladıkları yeri.
Evlâdını ve erkeğini seven kadın.
lebeb
(Çoğulu: Elbâb) Göğüste gerdanlık takılan yer.
Atın göğsüne yapılan sinebend.
Devenin ve sâir davarın göğsüne bağladıkları nesne.
Dağ eteğinde olan azıcık yumuşak kum.
menced
(Çoğulu: Menâcid) İnci ve altından olan gerdanlık.
mihneka
(Çoğulu: Mehânık) Maktul.
Gerdanlık.
Boğacak âlet.
miyane
Ara.
(Farsça)
Orta, vasat.
(Farsça)
Helva gibi bazı yemeklerin pişme kıvamı.
(Farsça)
Ortaya serilen halı.
(Farsça)
Gerdanlığın ortasındaki büyük inci.
(Farsça)
muavvez
Gerdanlık. Nazarlık. Nüsha geçirilecek yer.
Evin etrafındaki mer'a.
mukalled
(Kald. dan) Boynuna gerdanlık takılmış.
Padişah tarafından nişan takılan kimse.
(Taklid. den) Taklid edilen. Örnek tutulan. Misal alınan.
müredded
Bir hususta hayran ve sergerdan olmuş, şaşırmış olan.
mutatavvık
Gerdanlık gibi süs eşyası takınan.
mutavvak
(Tavk. dan) Boynu halkalı, zincirli.
Boynuna gerdanlık vs. takılmış. Boynuna halka olan.
müttaki
Ehl-i takva. İttika eden. Haramdan ve günahtan çekinen, kendisini Allah'ın (C.C.) sevmediği fena şeylerdan koruyan.
rayet
Bayrak, alem, livâ, sancak.
Gerdanlık.
rüdn
(Çoğulu: Erdân) Kaftan ve gömlek yeninin koltuktan tarafı.
şahmerdan
(Şâh-ı merdan) Mertlerin şahı, Hazret-i Ali (R.A.).
(Farsça)
Aşağı yukarı çıkan büyük demir tokmak.
(Farsça)
salabet / salâbet
Katılık, sağlamlık, merdane tavır.
sihab
Miskten ve karanfilden yapılan gerdanlık.
şüms
(Çoğulu: Şümus) Vahşi erkek davar.
Bir nevi gerdanlık.
süreyya
Ülker (Pervin) yıldızı. Yedi (veya altı) yıldızlardır ki; ikişer ikişer karşılıklı dururlar ve Ayın geçtiği yerlere yakın görünürler. Gerdanlığa benzemesinden Felekiyâtta "Ikd-ı Süreyya" tabir edilir.
takallüd
(Çoğulu: Takallüdât) (Kald. dan) Bir işi üstüne almak.
Takınma, kuşanma. Gerdanlık veya muska gibi boyuna geçirme.
(Kılıç) kuşanma.
tatvik
Boynuna gerdanlık takınmak.
tavk / طوق
Tâkat. Güç.
Boyuna takılan zinet. Gerdanlık.
Tasma.
Kolye, gerdanlık.
(Arapça)
Tasma.
(Arapça)
teraib
(Tekili: Teribe) Tıb: Göğüs kemikleri. Kaburga kemikleri. Gerdanlık yeri.
tetavvuk
Boyuna gerdanlık gibi şeyler takma.
teveşşuh
(Çoğulu: Teveşşuhât) Süslenme, takıp takıştırma.
Kadın gerdanlığını takma.
tevşih
(Vişah. dan) (Çoğulu: Tevşihât) Süslü elbise giydirme. Süsleme veya süslendirme.
Kur'ân-ı Kerimi usul ve kaidelerine göre okuma.
Bir kimseye mücevher gerdanlık takmak.
Ist: Bir eseri, büyük bir adamın adıyla süsleme. Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitap yaz
ulta
Gerdanlık.
Kadınların süs olarak yüzlerine çektikleri siyah çizgi.
unk
Boyun, gerdanlık, gerdan.
verdene
Oklava, börekçi merdânesi.
(Farsça)
Dolap oku.
(Farsça)
yal / yâl
Kuvvet, güç. Boyun, gerdan.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
BEÇÇE
derre
mezargah
tama'
ruh-u revan
zakkum
teveh
nakliyat
tekassi
Sistem
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
erdan
Çatı
Tenin
Yatmak
onem vermek
Rûy
çilde
Kahhar
eksiklik
avnî