Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
eline
ifadesini içeren
45
kelime bulundu...
akis
(Aks) Bir şeyin zıddı, simetriği, tersi.
Hareketli bir cismin hareketinin tersine dönmesi.
Bir şeyin evvelinin âhirine, âhirinin evveline dönmesi.
Çarpışma, çarpıp geri dönme.
Mantıkta: Bir düşünme ve akıl yürütme şekli; bir iddianın konusunu yüklem, yüklemini
arusane
Geline yakışır şekilde.
(Farsça)
bermurad
Emeline kavuşan, arzusu yerine gelen, dileğine eren.
(Farsça)
cahşe
Eşek sıpasının dişisi.
Çobanın eline dolayıp eğerdiği ip.
ciar
Ucunu bir kazığa bağlayıp bir ucunu da beline bağlayıp kuyuya inilen ip.
dalkavuk
Eline maddî menfaatler, para vesaire geçirmek için yaltakçılık ve soytarılık edip kendi vakar ve haysiyetini muhafaza etmeyen adam.
(Türkçe)
dımar
Cehalet devrinde Arabistanda bir sanem (put) ismi.
Bir daha sâhibinin eline geçmesi ümid edilmeyen zâil olmuş mal.
Sonraya bırakılan vâde. Müddeti hudutsuz borç.
Gizli.
esir / esîr
Köle. Savaşan iki taraftan birinin eline geçen karşı tarafa âit kimse.
fatik
(Çoğulu: Futtâk-Fevatik) Eline fırsat geçtikçe adam öldüren kimse.
fena fiş-şeyh / fenâ fiş-şeyh
Tasavvuf ilminde talebenin velî olan hocasının arzû ve isteklerine tâbi olması, irâdesini isteğini onun eline bırakması. Ölü yıkayıcının elindeki meyyit (ölü) gibi olması. Ona hiç bir işinde muhâlefet etmemesi.
fursat-yab / fursat-yâb
Eline fırsat geçen, fırsat bulan.
(Farsça)
harca'
Ayakları beline varana kadar beyaz olan koyun.
ibka
Bırakma, yaşamını eline verme.
ilmühaber
(İlm-i haber) Resmi bir daireye verilmek üzere hazırlanan ve bir adamın ahvâli hakkında bilgileri ihtiva eden kâğıt. Resmi vesika.
Para, evrak vs. teslim olunduğunu gösteren ve bunları getiren adamın eline verilen pusula.
inhisar-ı hizmet
Hizmeti tekeline alma.
kabin
Güveğinin geline verdiği ağırlık, eşya, para.
(Farsça)
kanaat / kanâat
Yeme, içme ve barınacak yer husûsunda bileğin emeği, alın teri ile kazanılana râzı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek. Kanâat, çalışmayıp, sâdece eline geçeni kullanmak, tembel oturup, başka bir şey aramamak değildir. Aksine hırslı hareketlerden kaçınıp, gönül huzûru ile yaşamaktır.
kanunda inhisar-ı kuvvet
Gücü sadece kanunlara münhasır kılmak, güç ve kuvvetin sadece kanunların eline verilmesi.
kıble
Namazda yönelinen taraf, Kâbe'nin bulunduğu taraf.
Namaza başlarken yönelinen taraf; Kâbe'nin bulunduğu Mekke şehri.
lakit / lakît
Yerden kaldırıp alınmış ve sahipsiz kalmış bir şey. Sokakta bulunan mal, para.
Sokağa atılmış yeni doğmuş çocuk.
Üzerine ansızın gelinen kuyu.
layu'la / lâyu'la
Üstüne çıkılmaz, çok yüksek.
Galip ve üstün gelinemez.
mahcuc
Kasdolunmuş olan.
Çok gidilip gelinen.
Delil ve bürhanla isbat edilmiş olan.
Mekke-i Mükerreme'nin bir adı.
Kendi yerine hacca gidilmiş olan.
mal-i zımar
Bir kimsenin mâlik olduğu halde, onlardan faydalanması kabil olmayan; başka tabir ile, elinden çıkıp galib-i hale nazaran bir daha eline girmeleri umulmayan mallar.
mebde' ve mead / mebde' ve meâd
Gelinen ve gidilecek olan yer; insanın dünyaya gelişi ve dönüşü, dünya ve âhiret.
meydan-ı galebe
Galibiyet meydanı; üstün gelinen alan.
mükerrem
Hürmet ve tâzim edilen. İkram olunmuş. Muhterem. Kerim olan. (İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan batıl eline gelir, Hak zannederek koynunda saklar. Hakikatı kazarken, ihtiyarsız, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor. Mek.)
münsakib
Delinen. İnsikab eden.
musab
Sevab kazanmış olan. Ameline karşılık ecir kazanmış olan.
mütesakkıb
(Sakb. dan) Ortası delik olan. Delinen, delinmiş bulunan.
safed
(Çoğulu: Esfâd) Esirlerin eline ve ayağına bağlanan bağ.
Atâ, bahşiş, hediye.
samiri / samirî
Hz. Musa Peygamber zamanında Yahudileri şirke sevk eden. Hz. Musa'nın (A.S.) bulunmadığı yerde kavmini yaptığı buzağı heykeline taptırmağa çalışan bir yahudi.
sefif
Deve beline çekilen kolan.
semsam
Eline ne alırsa kıran.
siyak ve sibaka mülayemet / siyak ve sibaka mülâyemet
Sözün evveline güzel bir netice, sonrasına iyi bir başlangıç olması.
suhuf
Dört büyük ilâhî kitab dışında gönderilen kitapçıklar, formalar. Peygamberlere (aleyhimüsselâm) Allahü teâlâ tarafından gelen yüz dört kitaptan ilk yüz tânesi.
Amel defteri. İnsanların dünyâda iken yaptıkları iyilik ve kötülüklerinin yazıldığı ve kıyâmet günü herkesin eline verilecek ola
sukut etme
Düşme, düşmanın eline geçme.
tabut
(Çoğulu: Tevâbit) Sandık.
Ölü nakline mahsus sandık.
Dönüp dolaşıp gelinecek merci-i küll.
Hz. Musa Aleyhisselâm'a inen evâmir-i aşerenin konulduğu sandık.
Su kovası.
tahasür
Birbirinin beline elini sokup yürümek.
Eli böğürüne koymak.
tantik
Bir kimsenin beline kuşak bağlamak.
te'vil
(Tef'il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca' etmek. Döndürmek. Te'vil kelimesi, bazı müfessirlere göre, rücu' mânasına olan "Evl: " den alınmıştır. Müfessirlerce: Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca' ile beyan etmektir. Bazılarınca da (Evvel: ) lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sa
tiz-dest
Çabuk iş gören, eline çabuk.
(Farsça)
ucb / عجب
(Ucub) Kibir, gurur. Kendini beğenmişlik. Ameline, yaptıkları işe güvenmek.
Varlığı nâdir olan şeyi görünce istiğrab etmek hâli.
Yabancı kadın taifesiyle beraber oturmak ve konuşmaktan pek hoşlanan.
Ameline güvenme.
vav-ı kasem
Gr: Herhangi bir kelimenin, çok defa Allah isminin evveline gelerek, yemin için kullanılan vav harfi. Vallahi, Veşşemsi, Velfecri kelimelerinde olduğu gibi.
vazı-ul yed / vâzı-ul yed
El koyan. Eline alan. Bir malı eline geçirmiş olan.
yed-i beyza-i mu'cizü'l-beyanıyla
Hz. Mûsâ'nın (a.s.) beyaz eline benzeyen mu'cizeli açıklamasıyla.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kase-i fağfur
intani
ızmar
Mursel hadis
medayih
pertev
terkib-i izafi
HUZUZAT
rumeli
teselliyat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
eline
Çok özlem
Karanlık
Takayyüdat
Bakış açısı
Yenge
Vakit
Ayrılık
averden
Âmeden