Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ekin
ifadesini içeren
262
kelime bulundu...
abi / abî
Çekinen.
Tiksinen.
Sakınan.
Nazlanan.
ablise
Tarlaya tohum atan, ekinci.
(Farsça)
acir
Elindekini başkasına kiralayan. Kiraya veren.
afer
Toprak. Yer. Arz.
Ekin suladıkları vaktin evveli.
ajir
Göl, havuz.
(Farsça)
Kalabalık, izdiham.
(Farsça)
Bağırma, feryât.
(Farsça)
Çekingen.
(Farsça)
Akıllı, uyanık.
(Farsça)
Amâde, hazır.
(Farsça)
amnezi
Psk. Hafıza kaybı, erken bunama, ihtiyarlık bunaması, histeri, beynin zedelenmesi gibi hâllerde meydana gelir. Hafıza kaybı kısmî veya umumi (genel) olabilir. Hasta, belli bir olaydan öncekini (retrofrat), yahut sonrakini (anterofrat) hiç hatırlamaz, yahut tamamen hafızasını kaybeder.
asf
Zulüm. Haksızlık.
Can çekişme.
Emek çekip kâr kazanma.
Bir tarafa eğilme.
Sür'atle gitme.
Rüzgârın kuvvetle esmesi.
Taze ekin yaprağı.
Ekin taze iken biçme.
ashab-ı kehf / ashâb-ı kehf
Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan'da bahsi geçen ve devirlerinin zâlim padişahından gizlenerek ve onun şerrine âlet olmaktan çekinerek, beraberce bir mağaraya saklanıp, Rabb-ı Rahimlerine (C.C.) sığınan, dindar ve makbul büyük zâtlar. İsimleri rivâvette şöyle sıralanır: Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernüş, D
azeret
Yetişip kuvvetlenme.
Kalınlaşma.
Ekinin yetişip tanelerinin çıkması.
azir / azîr
Biçilmiş olan ekinin tarlada satılması.
bahir / bâhir
Yalancı, ahmak.
Ekin sulayıcı, sulayan.
Belli, açık.
Işıklı, parlak, güzel.
bak / bâk
Korku, havf, çekinme, sakınma.
(Farsça)
basine
Ekincilerin sabanı.
Sanat ehlinin âletleri.
Kaba çuval.
becayiş / becâyiş
Değişme. Trampa. Birini verip ötekini alma.
(Farsça)
Birini verip ötekini alma, değişme.
ben-van
Harman, tarla, ekin bekçisi.
(Farsça)
benes
Kötülükden, fenalıkdan ve iyi olmayan şeylerden çekinme ve kaçınma.
berz-gar
Ekinci.
(Farsça)
berze
İpekli kumaş
(Farsça)
Yakışıklı, nâzik.
(Farsça)
Ekin, zirâat.
(Farsça)
Dal, budak.
(Farsça)
Letâfet, zerâfet.
(Farsça)
bess
İçindekini açığa vurmak.
Neşretmek, yaymak.
Ayırmak.
Dert, keder.
Merak.
beyder
Ekin harmanı.
(Farsça)
Doğru lügat.
(Farsça)
bezr-ger
Çiftçi, ekinci. Tohum serpen.
(Farsça)
bezr-kar / bezr-kâr
Ekinci, çiftçi. Tohum saçan.
(Farsça)
bifütur / bîfütûr
Fütursuz, gevşemeyen, çekinmeyen.
bila perva / bilâ perva
Pervasız, çekinmeden.
bimuhaba / bîmuhâbâ / بى محابا
Çekinmeden.
(Farsça - Arapça)
biperva / bîpervâ / بى پروا
Korkusuz.
(Farsça)
Çekinmeden.
(Farsça)
birr
Temizlik.
Günahtan çekinmek.
Takvâ.
İn'âm ve ihsan etme.
Amel-i sâlih, iyi amel.
Koyunu sevketmek.
Gönül, kalb.
Tilki yavrusu.
Fâre.
bur
Hayırsız kişi.
Ekine elverişli olmayan tarla.
cahdem
(Çoğulu: Cehâdim) Ekin tarlası.
cef'
Kenara çerçöp atmak.
Zâyi ve bâtıl olmak.
Koparmak.
Bir kabı eğip içindekini dökmek.
ceri'-ül lisan / ceri'-ül lisân
Sözünü esirgemiyen, çekinmeden söyliyen.
cesaret-i medeniye
Her türlü baskılara karşı çekinmeden hakikatı söylemek. Müsbet harekette korkmamak. Haklı olduğu bir mes'elede korku göstermemek. İçtimai münasebetlerde girişkenlik.
cezaze
Ekin biçmek.
Hurma kesmek.
Kıl ve yün kırkmak.
cill
Ekin biçildikten sonra yerde kalan sap ki, "anız" derler.
cirbet
Ekinlik, mezra.
cüzame
Hasaddan sonra ekinden bâki kalan ekin.
def-i mefasid
Bozgunculuk yapacak fiil ve sözlerden çekinme; fesatlıklardan kaçınma.
dereziler / derezîler
Anuştekin ed-Derezî adlı bir bâtınî dâî (propagandacı) tarafından ortaya çıkarılan bozuk yol. Bunlar; Bâtıniyyeden ayrılarak ortaya çıkan, Fâtımî hükümdârı Hâkim bi-emrillah'ın ilâh olduğuna ve onun vezîri Hamza'nın imamlığına inanırlar. Kelimenin do ğrusu Derezî olup, yanlış olarak Dürzü denilmekte
dih-gan
Ekinci, çiftçi, köylü.
(Farsça)
direv
Ekin biçme, hasat.
(Farsça)
direv-ger
Ekin biçen, orakçı.
(Farsça)
diyas
Ekini davar ayağı ile bastırıp çiğnetmek.
Kılıcı ruşen etmek, kılıcı parlatmak.
düman
Yemişin çürüklü olması.
Ekine su düşüp, kesilmek.
dürud
Dua, medih, tahiyye, selâm.
(Farsça)
Ekin biçme.
(Farsça)
Yontmuş ağaç, kereste.
(Farsça)
ebiye
İmtinâ edici, çekinen kadın.
ekir
(Çoğulu: Ekere) Ekinci.
emanet-i kübra / emanet-i kübrâ
Benlik duygusu; büyük emanet; başka varlıkların yüklenmekten çekindiği ve insanın yüklendiği İlâhî görevler, yükümlülükler.
enbar
Yığın, dolu, küme.
(Farsça)
Gübre. Ekinlere, kuvvet vermesi için dökülen eski fışkı, hayvan tersi.
(Farsça)
engüşte
Ekincilerin harman savurdukları âlet, yaba.
(Farsça)
erayis
(Tekili: Eris) Çiftçiler, ekinciler.
eris
Çiftçi, çift süren, ekinci.
erkan
Sarılık denilen bir hastalık çeşidi.
Ekini ifsâd eden âfet.
eryaf
(Tekili: Rif) Verimli, mamur, düz ve ekini bol olan yerler.
etka
(Taki. den) Allah korkusu ile günahtan çok fazla çekinen. Haram veya helâl olduğunu iyice bilmediği şüpheli şeyleri yapmayan. Günah işlemeyen. Her şeyde Cenab-ı Hakk'ın rızasını gaye ve maksad edinen.
Günah işlemekten çok çekinen.
evcer
Çok çekingen, utangaç kimse.
eyyamün ma'dudat
Kurban bayramının son üç günü.
Sayılan günler.
Ramazan-ı Mübârekin sayılı günleri.
faiz / fâiz
Ödünç vermekte, rehnde (ipotek yâni ödenecek mal karşılığı olarak, bir malı, alacaklıda veya başka âdil bir kimsede emânet bırakmada) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden birinin ötekine karşılıksız vermesi şart edilen fazla mal, para veya menfaa t. Ribâ.
fasık / fâsık
Açıkça günah işlemekten çekinmeyen, âsî, günahkâr mü'min.
fazail / fazâil
İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye karşı devamlı ve değişmez istidatlar, güzel huylar.
fazilet
İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf, iyi huy, erdem.
fedai / fedaî
Dâvası ve gayesi uğruna herşeyini çekinmeden feda edebilen.
feddad
şiddetli ses. Ekinci.
Çoban.
felahat
Çiftçilik, ekincilik, ziraat, haraset.
fellah / fellâh
Ekinci, çiftçi, ziraatle uğraşan arab.
Zenci, siyah arab.
Ekinci, tarımcı.
fenn-i ziraat / fenn-i zirâat
Ekin ekme ve içme hususunda olan bilgi ve tecrübeye dayanan bu husustaki ilim kolu.
galle
Mahsul geliri. Ekin, irat, gelir.
Akarât kirası.
Hammaliye kirası.
Susamak.
Gelir, varidat, küçük kasa.
Zahire, mahsul, ekin.
gani / ganî
Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
halife / halîfe
Öncekinin yerine geçen.
Fık: İlâhî, yâni şer'î hükümlerin tatbik ve icrası için Peygamber'e (A.S.M.) vekil olan zât. İmam. İmamet-i kübra. (Namazda imama uyan cemaat gibi, halifeye de şer'î emirlerde öylece itaat edilir. Halifede aranan dört şart: İlim, adalet, kifayet, a'zâ ve havâs
Öncekinin yerine geçen, Peygamberimizin vekili.
hame
Yaş ot demeti, taze ekin destesi, bir sap üzere bitmiş taze ekin.
Havası bozuk hastalıklı yer.
haraset
Çift sürme.
Sürülen yer. Tarla.
Ekincilik, çiftçilik.
hari' / harî'
Kimseden çekinmeyen, fâcire kadın.
Çok gülen, gülegen.
harim / harîm
Saygısız, çekinmez. Kayıtsız kimse.
harras
(Harâset. den) Çiftçi, ekinci. Toprağı işleyip ekin eken.
hars
Tarla sürmek.
Yarmak.
Ekin, kültür.
hasad
Ekin biçmek. Ekin biçme mevsimi.
hasıd
Ekin biçen.
hasid / hasîd
(Çoğulu: Hasâyıd) Tarlada kalan ekin.
hasıd / hâsıd / حاصد
Ekin biçen, hasatçı.
(Arapça)
hasm-ı mütevari / hasm-ı mütevarî
Huk: Mahkemeye gelmekten ve vekil göndermekten çekinen kimse.
haşmet
(Hışmet) Kendisine tabi olanlardan dolayı, "haşem" den olan, büyüklük ve heybet. Tantana-i azamet. Hürmetten gelen çekinme.
Hiddet, kızgınlık.
Alçak gönüllülük.
hassad
Orakçı, ekin biçen.
hatve-şümar
Adım sayan.
(Farsça)
Çekinerek ve ihtiyatla yürüyen.
(Farsça)
havfen
Çekinerek, korkarak, havf ederek, korku ile.
haya etme / hayâ etme
Terk etme, çekinme, utanma.
hayadar
Utangaç, çekingen, mahcub.
(Farsça)
hazer
Çekinme. Zarar verebilecek şeyden kaçınma. Korunma.
Sakınma, kaçınma, korunma, çekinme.
Çekinme.
hazır
Hazer eden. Korkup çekinen.
hazur
(Hazer. den) Çok dikkatli, çok çekingen.
helal-zade
Helâl doğmuş, meşru ve nikâhlı ana-babadan dünyaya gelmiş çocuk.
İyi adam, fenalık yapmaktan çekinen. Sâlih, afif, nâmuskâr.
hevn
Kolaylık, sühulet.
Vakar. Teenni.
Sükunet. Sekine. Rıfk.
Ufak şey. Hor ve zelil olmak.
heyban
Korkunç, korku getiren.
Çok utangaç çekingen.
Korkak.
Çoban.
heyd
Ekinci yabası.
(Farsça)
hiff
Yağmurunu döküp hafiflemiş bulut.
Biçilmediğinden tanesi dağılmış ekin.
Bir nevi balık.
hiras
Korku. Şaşırıp bozulmak, ürküp çekinmek.
(Farsça)
hirasan
Korkak, ürkek, korkan, çekinen.
(Farsça)
husaf
Hasad, hasad mevsimi.
Ekin biçme.
i'raz
Yüz çevirmek. Başka tarafa dönmek. İctinab, çekinmek.
iba / ibâ
Çekinme.
iba' / ibâ' / اباء
Çekinmek. Tiksinmek.
Kabul etmemek, bir işe razı olmamak.
Doymadan yemekten çekilmek.
Çekinme, uzak durma, kaçınma.
(Arapça)
İbâ' etmek:
Çekinmek, uzak durmak, kaçınmak.
(Arapça)
ibaret
Meydana gelmiş, toplanmış. Bir şeyden teşekkül etmiş. Bir şeyin aynı. Bir şeyin içindekini ve aslını beyan. Bir halden bir hale tecavüz eylemek.
Rüya tabir etmek.
icba'
Ekilen ekini henüz olgunlaşmadan satmak.
ictinab / ictinâb / اجتناب
Çekinmek. Sakınmak. Uzak olmak.
Çekinme, sakınma.
Kaçınma, uzak durma, çekinme.
(Arapça)
İctinâb etmek:
Kaçınmak, uzak durmak, çekinmek.
(Arapça)
içtinap
Kaçınma, çekinme.
idhimam
Siyah olmak.
Ekinin susuzluktan dolayı siyah görünmesi.
ihsad
Ekin veya ot biçme veya biçtirme. Hasâd etme.
ihtiraz / ihtirâz / احتراز
Sakınmak, çekinmek, kaçınmak.
Sakınma, çekinme.
Çekinme.
Kaçınma, çekinme, uzak durma, geri durma.
(Arapça)
İhtirâz etmek:
Kaçınmak, çekinmek, uzak durmak, geri durmak.
(Arapça)
ihtirazi / ihtirazî / ihtirâzî
Çekinmeye ait, sakınmayla alâkalı.
Çekinme, sakınma ile ilgili.
ihtisad-ı mezruat
Ekinlerin biçilmesi.
ihtizar / ihtizâr
Çekinme, sakınma.
ihya-yi mevat
İşlenmemiş toprağı, ekin için elverişli bir hâle getirme.
imtina / imtinâ / امتناع
Çekinme, vazgeçip geri durma.
Çekinme, yanaşmama, imkânsız olma.
İmkansızlık, çekinme.
imtina' / imtinâ' / اِمْتِنَاعْ
Feragat edip geri durma.
Muvafakat etmeme. Çekinme. İstememe. Yapmama.
İmkânsızlık, mümkün olmayış.
İmkânsız olma, çekinme.
indelicab
(İnd-el icab) İcab ettiği zaman, gerekince, iktiza ettiğinde.
inhiyaş
Ezilip büzülme, sıkılma, çekinme.
ismetmeab / ismetmeâb
İsmetlü. Günahsız. Haramdan ve nâmusa dokunur hâllerden çekinen.
istifrağ
Kusma; içindekini dökme, boşaltma.
istigna
Cenab-ı Hak'tan başka kimsenin minneti altına girmemek.
Gönül tokluğu. Elindekini kâfi bulmak. Zenginlik istememek. Muhtaç olmayıp zengin olmak.
Nazlanmak.
Azamet ve tekebbür etmek.
istihsad
Ekinlerin hasad (biçilme) zamanı gelme.
istinkaf / istinkâf / اِسْتِنْكَافْ
Çekinme, katılmama.
Çekinme.
ittika
Sakınmak. Çekinmek. Günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek. Takvâ ile amel etmek.
izdira'
Ekin ekme, zirâat yapma.
kebv
Davarın, başını vücuduna sürçmesi.
Çakmak çöngelip ateşi çıkmaz olmak.
Görmek.
Kabın içindekini dökmek.
Ateşi kül bürüyüp örtmek.
keff
Vaz geçme, el çekme, çekinmek, men'etme, imtinâ etmek, sâkit olmak.
Avuç, el, avuç içi.
Nimet.
kelle
Kafa, baş.
(Farsça)
Ekinlerde başak.
(Farsça)
Baş gibi yuvarlak olan nesne.
(Farsça)
kerahet
İğrenme, istemeyerek zor altında yapma.
Şeriatin yasaklamadığı fakat harama yakın olma ihtimali olan ve çekinilmesi gereken husus.
keşaverz
Ekinci, çiftçi. Ekinlik.
(Farsça)
kinan
(Çoğulu: Eknan-Ekinne) Perde, örtü.
kısra
Ekincilerin kesmik dedikleri başakta kalan buğday. Buğday çalkandığında kalbur içinde kalan kaba buğday başları.
kişt / كشت
Ekin.
(Farsça)
Tarla.
(Farsça)
Ekin.
(Farsça)
kiştkar / kiştkâr
Çiftçi, ekinci.
(Farsça)
kiştzar
Ekinlik, ekin tarlası, tarla.
(Farsça)
kuluce
Ekin ekmek için yeri ıslah etmek.
kuyud-u ihtiraziye / kuyûd-u ihtiraziye
Koruyucu tedbirler, bazı hakları kullanabilme şartları, çekince şartları.
Bazı hakların kullanılabilmesi için öne sürülen şartlar ve çekinceler; tedbir ve çekince kayıtları.
laübali / lâübâlî
Başkalarıyla saygısızlığa varacak şekilde senlibenli; çekinmesi ve sakınması olmayan.
layebgıyan / lâyebgıyan
Biri ötekine tecavüz edip karışmaz ve hâsiyetini bozamaz (meâlinde olup, nefyedilmiş muzari fiilidir.)
leyle-i kadr
Ramazân-ı mübârekin ve senenin en kudsi ve kıymetli gecesi. Kur'ân âyetlerinin ilk defa vahiy ile gelmeye başladığı gece.
maa
(Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir.)2- İzafetsiz: Bu t
mahsad
Ekini biçilmiş yer.
mahsud
Biçilmiş ekin.
Ekini biçilmiş tarla.
mahzur
Hazer edilecek şey. Özür. Korkulacak şey. Müsaade olmayan. Mâni. Çekinilecek şey.
mahzure
Çekinme, sakınma, içtinâb etme.
Cidâl, muharebe.
mazmi
Sulanan ekin.
me'mum
İmama uyan kimse. İlerdekine uyan.
meass
Çok cür'etli. Hiç çekinmeyen.
menacil
(Tekili: Mincel) Ekin orakları.
menzil-i külli / menzil-i küllî
Mahrekin en son noktasına kadar olan mesâfe.
mez'ur
(Mez'ure) Korkmuş, çekinmiş.
mihsad
Ekin orağı.
mincel
(Çoğulu: Menâcil) Orak. Ekin orağı.
mira'
(Riya. dan) Riya etme, riyakârlık yapma.
Başkasının sözüne itiraz edip mücâdele etme.
İçindekinin aksini söyleme.
misvat
Ekincilerin sürgüsü.
mu'tasım
Günahtan çekinen.
Eliyle tutan.
Yapışan.
muazere
İnadlaşmak.
Yardımlaşmak.
Birbirinden kaçmak.
Ekin kuvvetlenmek.
mücanebet / mücânebet
Sakınma. Çekinme. İnsanlardan uzağa bir tarafa çekilme.
Çekinme.
mücanib
Çekinen. Sakınan. Kaçan.
müctenib
İctinâb eden, uzak duran, çekinen, bir şeye karışmayan, sakınan.
müçtenibane
Çekinerek, bir şeye karışmayarak.
müctenip
Çekinen, uzak duran.
müdahene / müdâhene
Dalkavukluk, içindekinin aksiyle muamele etme, aldatma.
müdahere
Çekinmeden ve sakınmadan mukavele yapma.
muhaba
Korku, perva, havf, çekingenlik.
mühakale
Ekini biçmeden buğday ile satmak.
muhazzir
Tahzir eden. Sakındıran. Çekindiren.
muhtasıd
(Hasad. dan) Ekinci, çiftçi. İhtisâd eden, ekin biçen.
muhteris
(Muhteriz) Sakınan. Çekinen. Çekingen.
muhteriz
Sakınan. Çekinen. Çekingen.
muhterizane / muhterizâne
Sakınarak, çekinerek. Çekine çekine.
(Farsça)
muhtezir
Sakınan, çekinen.
mukassır
Taksir eden, yapabilir iken yapmayıp çekinen.
Kusur işleyen.
Gücü yetmediği için yapmayan.
mükena'
(Tekili: Mekin) Vakar ve iktidar sâhibleri.
Oturanlar, yerleşenler.
mümteni'
İmkânsız, muhal, mümkün olmayan.
Çekinen, imtina eden.
münbit
Verimli, verimi bol. İnbat eden, ekini güzel yetiştiren.
müstagni
(Gani. den) Kimseden bir menfaat beklemeyen, bir şey istemeyen, istiğna eden, kimseye ihtiyacı olmayan. Gönlü tok, tok gözlü. Çekingen, nazlı.
Gerekli ve lüzumlu bulmayan.
müstağni / müstağnî
Tok gözlü, çekingen, başkalarından bir şey beklemeyen.
Doygun, yönlü, tek.
Çekingen, nazlı davranan.
Gerekli bulmayan.
müstağni-i muhteriz / müstağnî-i muhteriz
Gözütok davranıp istemekten çekinen; başkalarından yardım istemekten sakınıp çekinen.
müstenkifane / müstenkifâne
Çekinerek, çekingenlik göstererek.
mutatahhir
Pâk. Günah işlemekten teberri ve imtina eden, çekinen. Temiz kılınmış.
mutazarrı'
Tazarru eden. Alçak gönüllülük eden.
Bir şeye gizlice varıp yaklaşan.
Can ve gönülden tezellül ile yalvaran.
Noksan ve kusurlarını bilerek kibirden, büyüklenmekten çekinip tevazu eden.
mütecanib
(Cenb. den) İçtinab eden, çekinen, sakınan, uzaklaşan, karışmıyan.
müteenniyane / müteenniyâne
Temkinli olarak. Ağır davranarak. Çekinip sakınarak.
(Farsça)
mütehaşi / mütehâşi / متحاشى
(Haşy. den) Çekingen, sakıngan.
Çekingen.
(Arapça)
mütehaşiyane / mütehaşiyâne
Çekingenlikle, sakınganlıkla, kaçınırcasına.
(Farsça)
mütehaşşi
Korkan, irkilen. Hürmet ile korkup çekinen.
mütehazzir
(Hazer. den) Sakınan, çekinen, dikkatli davranan.
mütehazzirane / mütehazzirâne
Çekinerek, sakınarak, dikkatli davranarak.
(Farsça)
mütenahhi
Bir tarafa çekilen. Çekingen.
mütenatice
Her biri ötekinin sonucu; birbirlerini sonuç verme.
müteneffir
Nefret eden, tiksinen, sevmeyen. Aslâ hazmetmeyip çekinip kaçınan.
müteneffirane / müteneffirâne
Tiksinerek, çekinerek.
(Farsça)
mütevakki
Tevakki eden. Kendini gözeten, tehlikeli şeylerden sakınan ve çekinen.
müttaki
Ehl-i takva. İttika eden. Haramdan ve günahtan çekinen, kendisini Allah'ın (C.C.) sevmediği fena şeylerdan koruyan.
Günahtan sakınan, çekinen, takva sahibi.
Günahtan çekinen, takva sahibi.
müzaraa
Ziraat üzerine yapılan işler, ekincilikle ilgili olarak yapılan işler.
Toprağa, çalışmağa ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket.
müzerri'
Yeri, bir zira' miktarı ıslatıp ekin ekmeye yarayan yağmur.
na-perva
Pervasız, korkusuz, aldırışsız, çekinmez.
(Farsça)
Sersem.
(Farsça)
nakil
Vazgeçen, cayan, dönen.
Çekinen, kaçınan.
neks
Çok çekinmek, kaçınmak.
nifar
İntikal etmek, göçmek.
Dağılıp kaçmak.
Ürkme, korkma, çekinme.
Nefret gösterme.
nisbeten
Nisbetle, kıyaslanarak. Öncekine göre. Bir dereceye kadar. Şöyle böyle.
nisbi / nisbî
(Nisbiye) Kıyaslama ile olan. Diğerine, öncekine göre. Diğerlerine göre kıyaslıyarak olan. Nisbete, ölçüye göre.
paryab
Irmak ve çay suyu ile sulanan ekin.
(Farsça)
perde-i hicap ve haya / perde-i hicap ve hayâ
Utanma ve çekinme perdesi.
perhiz
Sakınmak, çekinmek.
(Farsça)
Vücuda zararlı ve tıbben muzır; ve dinen, zevk veren şeylerden sakınmak.
(Farsça)
Hastalıkta bazı yiyecek ve içeceklerden sakınmak.
(Farsça)
perva / pervâ / پروا
Korku, çekinmek.
(Farsça)
Alâka, ilgi, bağ.
(Farsça)
Takat.
(Farsça)
Durup dinlenmek.
(Farsça)
Bilmek.
(Farsça)
Vesvese.
(Farsça)
Kayd.
(Farsça)
Iztırab.
(Farsça)
Terk, feragat.
(Farsça)
Hayran, şaşmış.
(Farsça)
Meyl, teveccüh, iltifat, kayırmak.
(Farsça)
Gussalanmak.
(Farsça)
Çekinme, sakınma, korku.
Çekinme.
(Farsça)
Korku.
(Farsça)
pervasız / pervâsız / پرواسز
Çekinmeyen.
(Farsça - Türkçe)
Korkmayan.
(Farsça - Türkçe)
pervasızca
Korkmadan, çekinmeden.
rehbet
Fazla korku, yılmak, çekinmek.
rehbeten
Korkup çekinerek, çekingenlikle.
reheb
Korkmak, yılmak. Çekinmek.
Korku, havf.
remide
Ürkmüş, korkmuş, çekingen.
(Farsça)
reyhan
Hoş güzel koku.
Rızık ve maişet, rahmet.
Ekin yaprağı.
Fesleğen denilen kokulu bir ot.
riba / ribâ
Fâiz; ödünç vermekte, rehnde (ipotekte) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden (satıcıdan) birinin ötekine karşılık olarak vermesi şart edilen fazla mal.
rif
(Çoğulu: Eryâf) Mâmur, bayındır yer.
Ekini bol ve ucuz olan yer.
rifa'
Ekini tarladan getirip harman yerine ilettikleri vakit.
risl
Vakar, ciddiyet, sekinet.
Sabır.
ruhban
Korkmak, çekinmek, yılmak.
Rahib, Hristiyan din adamı.
sarim
Kesilmiş.
Biçilmiş ekin, döğülmemiş harman.
sarime
Ekini biçilmiş yer.
şat'
Yerden yeni çıkan taze ekin yaprağı. Ekinlerin taze çıkan filizleri, yaprağı.
Su arkı.
Cima etmek.
Bağlayıp sağlamlaştırmak.
şatbe
(Çoğulu: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı.
Yaş ekin yaprağı.
Yarmak.
Kesmek.
Uzun boylu kadın.
şedid-üş şekime
Şedid-ün nefs; yani başkasına boyun eğmekten çekinen ve kibirlenen.
sekine
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti.
Telâş ve hafifliğin zıddıdır.
Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde
sekinet
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti.
Telâş ve hafifliğin zıddıdır.
Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde
ser-endaz
(Çoğulu: Ser-endazân) Çekinmez, pervasız, korkusuz.
(Farsça)
şerh-i sadr
Peygamber efendimizin çocukluğunda ve peygamberliği sırasında (mîrâc gecesinde) mübârek göğsünün açılarak kalbinin çıkarılması ve yıkanıp ilim, hikmet ve mârifet ile doldurulduktan sonra yerine konması hâdisesi.
Göğsün yâni kalbin ilâhî nûr, ilim, hikmet ve mârifet ve sekîne (ferahlı
şernak
Göz kapağının ağır ve kalın olması.
Ekinin bir mertebe uzun olması.
şevk
Diken.
Birinin hiddet ve şevketi görünmek.
Ekin.
sıky
Yer sulamak. Sulu ekin.
sırm
(Çoğulu: Esrâm-Esârım) Ağaçtan yemiş düşürmek.
Ekin biçmek.
Cem'olmuş beytler.
taazzüz
Aziz saymak. Tenezzül etmeme.
Çekinme.
taharrüc
Günahtan içtinab etmek, günahtan çekinmek.
taharrüm
(Haram. dan) Haramdan sakınma. Kaçınma, sakınma, çekinme.
taharrüs
Ekin ekmek.
taharrüz
Sakınma, çekinme, korunma.
taharüs
Ekin ekmek, tahıl ekmek.
tahaşşi
(Haşyet. eden) Korkmak. Çekinmek. Ürpermek.
tahazzür
(Hazer. den) Sakınma, korunma, çekinme.
taka
Korkutmak.
Hazer etmek, çekinmek, korunmak.
taki
Kendini koruyan, saklayan.
Takvalı kimse. Günahtan çekinen.
takıyye
Sakınmak. Kendini koruyup çekinmek.
Birinin mensub olduğu mezhebi gizlemesi.
Mümâşât.
Sakınma, çekinme.
Sakınmak, kendini koruyup, çekinmek.
Birinin bağlı olduğu mezhebi gizlemesi.
takva
Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
tecanüb
Sakınma. Çekinme.
tecennüb / تَجَنُّبْ
Sakınma. Çekinme.
Uzak durma, çekinme.
Çekinme.
tedahül
İç içe olmak. Birbiri içine girmek.
Yığılıp kalmak. Birikmek. Karışmak.
Bir taksidi ödemeden ötekinin gelmesi. Ödemede gecikmek.
teebbel
İmtina' etmek, yapmamak, çekinmek.
teebbüd
Ürküp çekinme.
Evlenmeme, bekâr kalma.
teeddüb / تأدب
Edebli olma. Utanma. Çekinme. Edebini takınma.
Utanma, terbiye ile çekinme.
(Arapça)
Teeddüb etmek:
Utanmak.
(Arapça)
teeddübat / teeddübât
(Tekili: Teeddüb) Edeblenmeler, çekinmeler, utanmalar.
teeddüben / تأدبا
Terbiye ile çekinerek, utanarak.
(Arapça)
tehaşi / tehâşî / تحاشى
(Haşy. dan) Korkup çekinme, sakınma.
Çekinme.
(Arapça)
teklif
Zor birşey istemek. Bir vazife ileri sürmek.
Sıkılgan ve resmi davranış. İçli dışlı olmayan çekingen muâmele.
Vergi yüklemek.
Vazife vermek.
Cenab-ı Hakk'ın, insanları, emir ve nehiyleri üzerine hareket etmeğe vazifelendirmesi.
Fık: Şeriat-ı İslâmiyeni
teneffür
Çekinme. Kaçınma. Nefret etme. İğrenme.
tevakki / tevâkki / توقى
Çekinme, hazer etme, sakınma, korunma.
Çekinme, sakınma, korunma.
Çekinme, korunma.
Sakınma, korunma, çekinme.
(Arapça)
tezemmüm
Kişi kendi üzerine hak lâzım kılmak.
Ahd ü eman etmek.
Arlanmak. Utanıp çekinmek.
tibn
Kuru ekin sapı. Saman.
Yirmi kişiyi doyuran büyük kap.
valibe
Evvelki ekinin kökünden biten ekin.
vera'
Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.
yerekan
Sarılık hastalığı.
Ekin âfetlerinden bir âfet.
zari'
(Zer'. den) Ekin eken. Çiftçi.
zehadet
Dünyadan, yâni nefsanî, fani ve fena şeylerden çekinmek. Zâhidlik. Sıkı sıkıya dine bağlılık.
zer'
Ekilmiş. Ekme. Tohum ekme.
Yetişmiş ekin.
zerra'
Ekinci, çiftçi.
zeylü'z-zeyl
Ekin eki.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
irtişa
haremseray
Fasl
bar-ı
Sara
Gam
ehl-i marifet
Muntehir
sırr-ı hayat
ruyan
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ekin
mamurluk
ortaya çıkma
Veha
Ders çıkarmak
felekler
nakit para
cemal-i
Kavga.
terakki