Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
edebiyat
ifadesini içeren
77
kelime bulundu...
ab-ı hayat
Kan. Ebedî hayata sebep olan hayat suyu (diye tâbir edilen) bu kelime, edebiyatta : "çok güzel ifâde, lâtif söz, parlaklık, letâfet" mânalarında geçer.
Tas : Aşk-ı hakiki, aşk-ı ilâhi, ilm-i ledün, mârifetullah'tan kinayedir. Âb-ı Hızır, âb-ı hayvan, âb-ı beka gibi isimlerle de söyle
adab / âdâb
(Edeb kelimesinin çoğuludur.) Usul, yol, yordam, davranış kaideleri, terbiye. Ahlâk ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzı. Adaba uymayanlara edepsiz denir."Edipler edepli olmalı" yani yazarlar, edebiyatçılar dine, ahlâka ve terbiyeye uymalı. Aksi halde edebiyatçı adına lâyık olamazlar,
akademi
yun. Yüksek mekteb.
Âlimler, edebiyatçılar heyeti.
Eflatun'un vaktiyle talebesine ders verdiği yer.
Çıplak modelden yapılan insan resmi.
Belli bir ilmin gelişme ve ilerlemesini te'min maksadı ile müşterek tetebbularda veya serbest tedrisatta bulunan salâhiyetl
alim / âlim
Bilen, ilim sâhibi.
Her şeyi bilen mânâsına Allahü teâlânın sıfatlarından biri.
Zamânın fen ve edebiyât bilgilerinde yetişmiş, Kur'ân-ı kerîmin ve yüzbinlerce hadîs-i şerîfin mânâsını ezberden bilen, İslâm'ın yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs (uzman),
allame / allâme
İslâmiyetin yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs ve evliyâlık derecelerinde yükselmiş, ayrıca lâzım olduğu kadar zamanın fen ve edebiyat ilimlerinde de yetişmiş zât. Âlim kelimesinin mübâlağalı ismi fâilidir.
anka-meşrebane
Anka meşrebi halinde, kanaat sahibi. Eski edebiyatta kanaat sahiplerine kinaye olarak söylenir.
arabiyat
Arap dili ve edebiyatı.
arabiyyat
(Tekili: Arabiyyet) Arapçaya dâir ilimler, kitab veya fikirler. Arap edebiyatı.
arabiyyet
Arapça ile ilgili olan (İlim, fikir veya kitap). Arap edebiyatı.
babil / bâbil
Asurlular devrinde Irak'ta kurulan şehirlerden biri. Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "Çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen "Bâbil Kulesi"nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir.
belagat / belâgat
Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı güzel söz söyleme san'atı. Muktezâ-yı hâle mutâbık söz söylemek.
Belâgat, hem düzgün, hem yerinde söz söylemeyi öğreten ilmin de adı olur. Ve maani, beyan, bedi' diye üç kısma ayrılır. Bu gün Edebiyat denilen bilgiye,
belagat-ı arabiye / belâgât-ı arabiye
Arab belâgati, edebiyatı.
bülega
(Tekili: Belig) Beliğ olanlar, Belâgat sâhipleri. Belâgat ilmi mütehassısları. Edebiyatçılar.
Belâğatçiler, edebiyatçılar.
bülega-yı arab
Arap belâğatçıları, edebiyatçıları.
cahız / câhız
Ünlü bir edebiyatçı.
dahiye-i edeb / dâhiye-i edeb
Edebiyatta dâhi olan, eşine az rastlanan büyük edib.
dahiye-i edep / dâhiye-i edep
Edebiyat dâhisi.
de'b-i edeb
Edebî usul, kaide. Edeb kaidesi. Edebiyat âdeti, şekli, tarzı.
doktrin
yun. Hatt-ı hareket. Hareket tarzı. Düstur, tarik. Re'y.
Fls: Bir sistem meydana getiren fikir ve kanaatlerin hepsi. Bir felsefe veya edebiyat okulunun fikirlerinin tümü.
eazım-ı üdeba / eâzım-ı üdebâ
Ediplerin, edebiyatçıların en büyükleri.
edeb / ادب
Terbiye; edebiyat.
Terbiye. Kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek. Güzel ahlâk. Usluluk. Hayâ.
Ist: Sünnet-i Resul'e (A.S.M.) uygun hareket etmek.
Utanılacak şeylerden insanı koruyan meleke; kuvve-i râsiha-i nefsiye.
Edebiyat ve ondan bahseden ilim. (Kur'anın edebi ise: Öyle
Terbiye.
(Arapça)
Utanma duygusu.
(Arapça)
Edebiyat.
(Arapça)
edebi / edebî
Edebe dâir. Güzel söylenmiş yazı. Edebiyata âit. Ehl-i edebe, terbiyeli, ahlâklı ve edebli olanlara dâir ve edebe mensup ve müteallik.
Edebiyata uygun, edebiyata ilişkin.
edebiyat
Düşünce, duygu veya herhangi bir hakikatı veya herhangi bir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir halinde güzel şekilde ifâde san'atı. Bu san'atla uğraşan ilim kolu.
Edebiyata âit yazıları toplayan kitap.Edebiyatın sözlük anlamından biri de edebe, yani terbiyeye uygun söz söylemek
edebiyat-ı arabiye
Arap Edebiyatı.
edebiyat-ı cedide
1896 - 1901 tarihleri arasında Avrupa te'siri ile meydana gelen edebiyat cereyanına verilen isim. Yeni edebiyat. Servet-i Fünun Edebiyatına verilen ad.
edebiyat-ı ecnebiye
Yabancı edebiyat.
edebiyyun / edebiyyûn
Edebiyatçılar. Edebiyatla uğraşanlar.
Edebiyatçılar.
edib / edîb / ادیب
Edebiyatçı. Güzel ve san'atlı söz söyleyen veya yazan.
Edebli, terbiyeli.
Edebiyatçı, güzel konuşan ve yazan.
Güzel hasletleri kendinde toplayan, haddini bilen.
Düzgün, güzel ve pürüzsüz söz söyleyen ve yazan, edebiyatçı.
Edebiyatçı, edepli, terbiyeli.
Edebiyatçı.
(Arapça)
Edepli.
(Arapça)
edib-i bi-müdani / edib-i bî-müdanî
Eşsiz edebiyatçı.
edib-i şehir / edib-i şehîr
Meşhur edebiyatçı, yazar.
edibane / edibâne / edîbâne
Edibe yakışır, terbiyeli bir surette. Edebiyatçı gibi.
(Farsça)
Edebiyatçıya yakışır edebî bir üslupla.
Edebiyatçı gibi, edeplice, terbiyelice.
edibe / edîbe / ادیبه
Bayan edebiyatçı.
(Arapça)
Edepli bayan.
(Arapça)
edip
Edebiyatçı.
ehl-i belağat / ehl-i belâğat
Edebiyatçılar, söz ve ifade uzmanları.
esalib-i arab / esâlîb-i arab
Arap edebiyatında kullanılan üsluplar, ifade ve anlatım tarzları, Arap kelâmının kalıpları.
esalib-i arap / esâlîb-i arap
Araplar'ın üslupları; Arap Edebiyatında kullanılan ifade tarzları.
farisiyyat
Fars edebiyatı, İranlıların edebiyatı.
fenn-i meani / fenn-i meânî
Güzel söz söylemeyi ve güzel yazmayı öğreten, edebiyatın bir şubesi.
fikr-i edebiyat
Edebiyat düşüncesi.
fürsiyyat
Fars dili ve edebiyatı bilgisi.
hame-i edeb / hâme-i edeb
Edebiyat kalemi.
hammamiyye
Edb: Divan Edebiyatında giriş kısmı hamam eğlencesi tasvirine tahsis olunan kaside.
hancer
Ucu sivri, iki tarafı keskin büyük bıçak. Halk dilinde hançer şeklinde kullanılır. Divan edebiyatında şâirler, güzellerin kaşlarını hancere benzetirlerdi.
hece vezni
Türklerin eskiden kullandıkları nazım âhengi ölçüsüdür ki, buna "parmak hesabı" da denir. Parmak hesabı, Türk edebiyatının başlangıcından XI. yy. a, yani Türklerin aruz veznini öğrenmelerine kadar Türk nazmının yegâne âhengi idi. Aruz vezni kabul edilmekle beraber, hece vezni terkedilmeyerek yine ha
hümanizm
Lât. Edb: İslâmiyete mugayir ve aykırı eski Yunan ve Lâtin edebiyatı ve felsefesi taraftarlığı hareketi.
Fls: İnsan menfaatını hayatta değer ölçüsü kabul eden ve dine tâbi olmayan, insana aşırı hâkimiyet tanımak isteyen ve maddeperest, dinsiz, imansız bir cereyan, bir fikir ve bâtıl
ibn-i hümam
(Hi: 788-861) Hanefî fukahasından meşhur bir zattır. Şer'î ilimlerde, edebiyatta mütehassıs idi.
idiyye / îdiyye
Bayramlık.
Divan Edebiyatı şairlerinin bayram vesilesiyle büyüklerin medhine dair yazdıkları kasideler.
Bayram kutlaması.
ilm-i belagat / ilm-i belâgat
Edb: Güzel söz söyleme veya yazmayı öğreten ilim. Edebiyatın bir şubesi.
ilm-i beyan
Belâgat ilminin, yâni edebiyatın, hakikat, teşbih, istiâre, mecaz, kinaye kısımlarından bahseden ilim dalıdır.
intibak
Uyma, uygun hale gelme. Edebiyatta iki zıd şeyin ortak özelliğini bulup birleştirme.
kadi iyaz / kadî iyaz
Lâkabı: Ebu-l Fadl bin Musa el Yahsabî'dir. Muhaddislerin meşhurlarından ve edebiyatçılardan olup, 476 hicrî tarihinde Site kasabasında doğmuş, sonra Endülüse geçerek Kurtuba'da ve diğer ilim merkezlerinde ilim tahsili yapmıştır. Daha sonra Site kasabasında uzun bir zaman durmuş, bir ara Garnata şeh
kalenderi / kalenderî
Feylesofluk; kalenderlik; dervişlik; serserilik.
(Farsça)
Edb: Halk edebiyatı tâbirlerindendir. Halk şâirleri "mef'ulü, mefaîlü, mefaîlü, feûlün" vezninde tanzim ettikleri gazele bu adı verirler.
(Farsça)
kanun-u edebi / kanun-u edebî
Edebiyatta geçerli olan kanun.
kitab-ı edeb
Edebiyat kitabı.
lisan-ı edeb
Edeb ve edebiyât dili, lisânı.
mesnevi / mesnevî
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin (kuddise sirruh) yirmi altı bin beytten meydana gelen ve altı defter olan meşhûr eseri.
Edebiyâtta bir nazım şekli olup, iki mısrânın bir biri ile kâfiyeli hâli. Bu sebeple her beyti kâfiyeli olan eserlere mesnevî denir.
mu'amma / mu'ammâ
Gizli, örtülü, anlaşılmaz veya anlaşılması güç şey.
Edebiyâtta bir ad sorulacak şekilde düzenlenmiş manzûm bilmece.
münacat / münâcat
Dua etme, yalvarma.
Divan edebiyatında Allah'a dua için yazılan manzume çeşidi.
müsnedün ileyh
Özne, fail. Edebiyatta sözün birinci rüknüne denir. Kendine isnad edilen. (Nahivde buna mübtedâ denir)
müsteşrik
Oryantalist; Avrupalı olduğu halde, Doğu milletlerinin tarih, dil, din ve edebiyatıyla ilgili araştırma yapan kimse.
paskal
Hristiyanlıkta dindarlığı ile beraber fizik, edebiyat, hesap, hendese ve felsefede (Milâdi 17. asırda) büyük bir âlim olarak tanınmıştır.
(Fransızca)
rüstem
Şark edebiyatında kuvvet ve cesaretin timsali olarak bilinen ve Zaloğlu Rüstem diye veya "Rüstem-i Sistanî" nâmiyle meşhur İran'lı bir kahramandır.
(Farsça)
Şark edebiyatında kuvvet ve cesaret timsali olarak şöhret bulan Zaloğlu Rüstem, İran'ın efsanevî ünlü kahramanı.
rüstem-i sistani / rüstem-i sistanî
Şark edebiyatında kuvvet ve cesaret timsali olarak şöhret bulan Zaloğlu Rüstem.
şadi
Mahkeme hademesi. Mübâşir.
İlimden, edebiyattan hissesi olan.
Nağme ile şiir okuyan.
sekkaki / sekkakî
(Hi: 555-626) Harzem'li olup edebiyat ve kelâm ilminde çok kıymetli ve mühim bir İslâm âlimidir. "Miftâh-ül Ulûm" isminde sarf ve nahivden ve aruz kafiyesinden bahseden eseri vardır. Sadeddin-i Taftazanî bu kitabı şerhetmiştir.
Büyük bir edebiyat âlimi.
servet-i fünun
Fenlerin (ilimlerin) zenginliği mânasına gelen bu tabirde, 1891-1900 tarihleri arasında çıkmış olan bir mecmua ve bu mecmua etrafında toplanmış olan kimselerin 1895'den 1901'e kadar meydana getirmiş oldukları Edebiyat-ı Cedide denilen edebî çığıra verilen addır.
şi'r
(Şiir) Anlama, idrak.
Edb: Edebiyatta kıymeti olan, nazımlı ve kafiyeli şair sözü.
terane / terâne / ترانه
İran edebiyatına özgü rubai şekli.
(Farsça)
Makam, ahenk.
(Farsça)
Şarkı.
(Farsça)
türkiyyat
Türklerin dil, edebiyat, tarih ve ırki hususiyetlerini tedkik eden ilim.
üdeba / üdebâ
(Tekili: Edib) Edibler, edebiyatçılar.
Edeb sâhibleri. Zarif kimseler.
Edipler, edebiyatçılar.
Edebiyatçılar.
ulema / ulemâ
Âlimler, ilim sâhibleri; zamânın fen ve edebiyât bilgilerinde yetişmiş, Kur'ân-ı kerîmin ve binlerce hadîs-i şerîfin mânâsını ezberden bilen, İslâm'ın yirmi ana ilim ve kolları olan seksen ilimde mütehassıs (uzman), tasavvufun (evliyâlığın) en yüksek derecesine ulaşmış, yetişmiş ve yetiştirebilen, i
ulema-yı arabiye
Arap dil bilimcileri ve edebiyatçıları.
ulum-u arabiye / ulûm-u arabiye
Arap Dili ve Edebiyatı ilimleri.
üslub-u arabiye / üslûb-u arabiye
Arap edebiyatı ve dilindeki ifade tarzı.
usul-ü edebi / usul-ü edebî
Edebiyat kuralı.
yabani edep / yabanî edep
Yabancı edebiyat.
yunus emre
(Vefat Mi: 1320) Porsuk Nehri'nin Sakarya'ya döküldüğü yere yakın Sarıköy'de doğduğu söylenir. Tasavvufî halk edebiyatının veli şâiri olan Yunus Emre, yaşadığı devirde halk tabakasını irşad ve tenvir etmiştir. Bir çok memleketleri ve bu arada Konya, Şam ve Azerbeycan'ı dolaştı. Konya'da Mevlâna ile
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tedrisat
ula
efendi
Muhenned
cüz'i
Dağdağa
ebih
efzuni
der ol
ferd-i hayvani
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
edebiyat
Fonksiyonel
Hemin
himmetler
nihayetinde
Takip
askina
Beceriksiz
Olgun
Larin