REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te dusunmek ifadesini içeren 45 kelime bulundu...

abr

  • Rüya tabir etmek. Düş yormak.
  • Yaş akıtmak. Sudan veya başka yerden geçmek.
  • Söylemeden bir şeyi düşünmek.

bedaheten

  • Birdenbire, aniden, ansızın. Düşünmeksizin. Açık ve zâhir olarak.

bila-teemmül / bilâ-teemmül

  • Düşünmeden. Düşünmeksizin. Dikkatli olmadan.

ceffe-l kalem

  • Düşünmeksizin, birden, hemen.
  • Kalemin yazısı kurumuş, silinmez.
  • Kat'i olan şey.

ceffelkalem

  • Düşünmeksizin.

endişe-i istikbal

  • Gelecek zamanı düşünmekten gelen merak, üzüntü, keder. Geleceği düşünmek.

farz-ı muhal

  • Olması imkânsız olup, var gibi kabul edilen. Olmayacak şeyi, olmuş gibi düşünmek.

fikretmek

  • Düşünmek.

hatıra / hâtıra / خاطره

  • Hatıra, hatıra gelen. (Arapça)
  • Hatıra getirmek: Aklına getirmek, düşünmek. (Arapça)
  • Hâtıra hutûr etmek: Hatırlamak, anımsamak. (Arapça)

hayl

  • At. At sürüsü.
  • Atlı sürüsü.
  • Zümre, güruh.
  • Düşünmek, hıfzetmek.

hodbini / hodbinî

  • Hodbinlik. Kendi menfaat ve lezzetini düşünmek. (Farsça)

hüsn-ü zann

  • (Hüsn-i Zan) Bir kimsenin veya bir hâdisenin iyiliği hakkındaki vicdâni ve iyi kanaat. İyi fikirde bulunup, iyi olacağını düşünmek.

ihtiyat

  • Sakınmak. İşleri iyi düşünmek. Tedbirlilik. İşlerde basiret üzere bulunmak. Yedek.

im'an-ı nazar / im'ân-ı nazar

  • Bir işi dikkatle düşünmek; inceden inceye bakmak ve tedkik etmek.
  • Bir işi dikkatle düşünmek; bir şeye inceden inceye bakmak.

imkan-ı zihni / imkân-ı zihnî

  • Bir şeyin mümkün olabileceğini zihinle düşünmek.

imtihan

  • Deneme, Tecrübe etmek.
  • Bir şeyin hakikatına ıttılâ peyda etmek için çok dikkatle düşünmek.
  • Salâhiyet veya salâhiyetsizliğini anlamak için yapılan teftiş ve tecrübe.

inziva / inzivâ

  • Bir köşeye çekilmek. Haramlardan ve günâhlardan korunmak, nefsini terbiye etmek ve sâdece Allahü teâlâyı anmak ve âhireti düşünmek için bir yerde yalnız kalma.

irtia'

  • Düşünmek, istikbali düşünme.

isabet

  • Rastlamak. Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek.

isar / îsâr

  • Başkasının ihtiyâcını kendi ihtiyâcından önce düşünmek. Muhtac olduğu hâlde, elindeki malı muhtâc din kardeşine verip, yokluğa katlanmak.

istizhan

  • Akıl etmek, düşünmek.

muhakeme

  • (Çoğulu: Muhakemât) (Hüküm. den) Dava için iki tarafın mahkemeye baş vurması.
  • İki tarafın mahkemeye baş vurması.
  • İki tarafı dinleyip hüküm vermek.
  • Düşünmek.
  • Zihinde inceleme yapmak.
  • Karar vermek için iyice düşünmek.

mülahaza etmek / mülâhaza etmek

  • Düşünmek, akla getirmek.

mütalaa

  • Bir işi etraflıca düşünmek, okumak, tetkik etmek.

muvazenet

  • Ölçmek. Denk olup olmadığını bilmek için tartmak, ölçmek.
  • Düşünmek.
  • İki şeyin vezince birbirine denk olması. Uygunluk.

nazar

  • Göz atmak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek.
  • Gözdeğmesi.
  • İltifat.
  • İtibar.

rabıta-i telebbüsiyye / râbıta-i telebbüsiyye

  • Râbıta yaparken kendisini, velînin şeklinde, kıyâfetinde görmek ve düşünmek.

rabıtaimevt / râbıtaimevt

  • Ölümü düşünmek.

rü'yet

  • Görmek, bakmak. İdare etmek. Göz ile veya kalb gözü ile görmek.
  • Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek.
  • Araştırmak.

rüşd

  • Doğru yol bulup bağlanmak. Hak yolunda salabet, metanet ve kemal-i isabetle dosdoğru gitmek.
  • Hayra isabet etmek.
  • Büluğa ermek.
  • İstikamette olmak. Dinine ve malına zarar gelecek şeyi bilmek, doğru düşünmek.
  • Kişinin akıl ve idraki kavi ve tedbiri metin olmak.

sevk-i tabii / sevk-i tabiî

  • Hayvan veya insanların düşünmeksizin Cenab-ı Hakk'ın sevki ile olan hikmete uygun hareketi. Sevk-i kaderî, ilham veya sevk-i İlâhî demek daha doğrudur.

tahabbut

  • Düşünmek.
  • Aklını eksiltmek, fâsid etmek.

takdir

  • Kıymet vermek. Değerini, kıymetini, lüzumunu anlamak.
  • Kader.
  • Düşünmek.
  • Öyle saymak.

tasavvur etmek

  • Düşünmek, hayal etmek.

tedebbür

  • Bir şeyin sonunu düşünmek, tefekkür etmek. Müdebbir olmak, tedbirli olmak.
  • Arkasını dönmek.
  • Bir şeyin üzerinde düşünmek, tefekkür etmek.

teemmül / تأمل

  • İyice, etraflıca düşünmek. Derin derin düşünmek.
  • Enikonu düşünme. (Arapça)
  • Teemmül etmek: Enikonu düşünmek. (Arapça)

tefekkür / تفكر

  • Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek.
  • Fikretmek. Düşünmek. Düşünceyi harekete geçirmek. Akıl yormak.
  • Düşünme, kafa yorma. (Arapça)
  • Tefekkür etmek: Düşünmek, kafa yormak. (Arapça)

tefekkür etmek

  • Allah'ı tanımayı sonuç verecek şekilde düşünmek.

tefekkür-ü akli / tefekkür-ü aklî

  • Akıl yoluyla tefekkür etmek, düşünmek.

tefekküri / tefekkürî

  • Düşünmekle ilgili.

terevvi

  • Tefekkür etmek, düşünmek.

tervie

  • Evmeyip tefekkür etmek. Acele etmeyip düşünmek.

tevehhüm-i ebediyet

  • Ebedî yaşayacağını zannedip Allah'ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek. Hiç ölmeyecekmiş gibi evhâm ile sâdece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek.

tezkiye-i nefs

  • Nefsi, İslâmiyet'in haram ettiği, beğenmediği şeylerden, kötü isteklerinden temizlemek.
  • Nefsini beğenme, insanın kendindeki nîmetleri, iyilikleri, kendinden bilip, Allahü teâlânın verdiğini düşünmemesi. Bu nîmetlerin Allahü teâlâdan geldiğini bilip, kendinin kusurlu olduğunu düşünmek

tul-u emel

  • Bitmeyen istek.
  • Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın