REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te dereceler ifadesini içeren 80 kelime bulundu...

a'la-d derecat

  • Derecelerin en alâsı, en yükseği.

a'la-yı illiyyin / a'lâ-yı illiyyîn

  • Cennette en yüksek derece, olgun kişilerin Allah katındaki dereceleri.

aktab / aktâb

  • Kutublar. Tasavvufta yüksek derecelere ulaşmış mübârek, kıymetli zâtlar Kutb'un çokluk şeklidir.

ala-yı illiyyin-i tevhid / âlâ-yı illiyyîn-i tevhid

  • Tevhid mertebelerinin en yükseği; her şeyi bir olan Allah'a verme derecelerinin en yükseği, en zirvesi.

aladderecat / aladderecât

  • Derecelere göre.

ale-d-derecat

  • Derecelere göre, sırayla.

ali-d-derecat / âli-d-derecat

  • Derecelerin âlisi, iyi ve şereflisi.

allame / allâme

  • İslâmiyetin yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs ve evliyâlık derecelerinde yükselmiş, ayrıca lâzım olduğu kadar zamanın fen ve edebiyat ilimlerinde de yetişmiş zât. Âlim kelimesinin mübâlağalı ismi fâilidir.

avam-ı melaike / avâm-ı melâike

  • Meleklerden dereceleri düşük olanlar.

bilinç

  • Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali. Şuurun dereceleri vardır. Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza. Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır. Maddede şuu (Türkçe)

cezbe

  • Çekme, çekilme. Allahü teâlânın sevdiği bir kulu kendisine çekmesi, yüksek derecelere kavuşturması. Bu da nefsi terbiye ederek, Allahü teâlâyı çok anmakla olur.

dakika

  • (Çoğulu: Dakaik) Zaman mikyası olarak bir saatin bölündüğü altmış parçadan beheri. Altmış saniyelik zaman.
  • İnce fikir, mülâhaza, nükte.
  • Daire dereceleriyle başka ölçülerde her derecenin bölündüğü parçalar ki bunlar da saniyelere ayrılırlar.

derecat / derecât / درجات

  • (Tekili: Derece) Dereceler, basamaklar, kademeler, yükseklikler, mertebeler.
  • Dereceler.
  • Dereceler, yukarı katlar.
  • Dereceler.
  • Dereceler. (Arapça)

derecat-ı arifin / derecât-ı ârifîn

  • Ariflerin dereceleri.

derecat-ı erzak / derecât-ı erzak

  • Rızıkların dereceleri.

derecat-ı fehim / derecât-ı fehim

  • Anlayış dereceleri.

derecat-ı hararet

  • Sıcaklık dereceleri.

derecat-ı imaniye / derecât-ı imaniye

  • Îmanın dereceleri.

derecat-ı insan

  • İnsanların seviyeleri, dereceleri.

derecat-ı kurbiye / derecât-ı kurbiye

  • Yakınlık dereceleri. Allah'a manevi yakınlık mertebeleri.
  • Allah'a yakınlık dereceleri.

derecat-ı niam-ı ilahiye / derecat-ı niam-ı ilâhiye

  • İlâhî nimetlerin dereceleri.

derecat-ı refia ve mühimme / derecat-ı refîa ve mühimme

  • Çok yüce ve önemli dereceler.

derecat-ı şemsiye / derecât-ı şemsiye

  • Güneşe ait dereceler.

derecat-ı takdir / derecât-ı takdir

  • Takdir, övgü dereceleri.

derecat-ı tecelli / derecât-ı tecellî

  • Yansıma dereceleri.

derecat-ı tecelliyat / derecât-ı tecelliyât

  • Görünüm ve yansıma dereceleri.

derekat / derekât

  • Aşağılık dereceleri. En aşağı mertebeler.

ektar

  • (Tekili: Keter) Haysiyetler, onurlar, şerefler, şanlar, ünvanlar, soylar. Nesebler, dereceler, mertebeler.

elkab

  • (Tekili: Lakab) Lakablar, namlar. Rütbe ve makam sahiblerinin derecelerine göre söylenen ve çok zaman hürmet ifâde eden isimler.

erfa'-ı derecat / erfa'-ı derecât

  • Derecelerin en yükseği.

etbak

  • (Tekili: Tabak ve Tabaka) Yemek tepsileri, sofraları. Büyük sahanlar.
  • Tabakalar, dereceler, mertebeler, katlar.
  • Kabileler, kavimler, aşiretler.

hadisin meratibi / hadîsin merâtibi

  • Hadîsin mütevatir, sahih, hasen zayıf gibi dereceleri.

irtihaz

  • Rezil rüsvay olma. Kepaze olma.İRTİKA' : Yükselme, yukarı çıkma.
  • Daha yüksek yerlere ve mevkilere erişme. Yüksek derecelere ulaşma.

komiser

  • Emniyet teşkilâtının meslek dereceleri içinde yer alan ve en az lise tahsilini yapmış, polis enstitüsünün orta ve yüksek kısmını tamamlamış üniformalı veya sivil memur. (Fransızca)

makam / makâm

  • Yüksek dereceli me'mûriyet, me'mûrluk yeri, mevkî, mansıb.
  • Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin bu yolda ilerlerken kazandığı mânevî derecelerden her biri.

makamat-ı muhammediye

  • Hz. Muhammed'in (a.s.m.) dereceleri, makamları.

makamat-ı süluk / makâmât-ı sülûk

  • Tasavvuf yolunda ilerlerken geçilmesi gereken dereceler.

meratib / merâtib

  • Mertebeler. Basamaklar. Kademeler. Dereceler.
  • Mertebeler, dereceler.

meratib-i beşeriye

  • İnsanlığa ait mertebeler, dereceler.

meratib-i gaflet

  • Gerçeklerden habersiz olma mertebeleri, dereceleri.

meratib-i ilim / merâtib-i ilim

  • İlmin mertebeleri, dereceleri.

meratib-i imaniye / merâtib-i imaniye

  • İman mertebeleri, dereceleri.

meratib-i muhabbet / merâtib-i muhabbet

  • Sevgi dereceleri.

meratib-i nimet / merâtib-i nimet

  • Nimet dereceleri, mertebeleri.

meratib-i nisbiye

  • Göreceli olan mertebeler, başkalarına oranla ortaya çıkan dereceler.

meratib-i saadet ve kemalat / merâtib-i saadet ve kemâlât

  • Mutluluk ve mükemmellik dereceleri.

meratib-i terakkiyat ve tedenniyat / merâtib-i terakkiyat ve tedenniyat

  • Yükselme ve alçalma dereceleri.

meratib-i tevhid / merâtib-i tevhid

  • Tevhid mertebeleri, dereceleri.

meratib-i velayet / merâtib-i velâyet

  • Evliyalık, velîlik mertebeleri, dereceleri.

mesanid

  • (Tekili: Mesned) Mesnedler. Dereceler. Rütbe ve mevkiler.

mirkatü's-sünne

  • Sünnetin merdiveni; sünnetin dereceleri.

mirkatü's-sünnet

  • Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetine uymanın dereceleri, basamakları; On Birinci Lem'a.

muhtelifü'd-derecat / muhtelifü'd-derecât

  • Dereceleri birbirinden farklı.

mukarnes

  • Kubbe biçiminde olan.
  • İşlemeli, nakışlı ve rengarenk olan.
  • Merdiven şeklinde dereceleri olan kubbe.

mukarreb

  • Yakınlaştırılmış.
  • Cennette dereceleri en yüksek olan.
  • Tasavvufta, nefslerinin sevgisinden kurtulmuş, kalbinde Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin sevgisi kalmayan, yalnız Allahü teâlâyı isteyen.

müntehi / müntehî

  • Sona eren, nihâyete kavuşan. Tasavvuf yolunda çıkılabilecek derecelerin sonuna varan velî.

nur-u tarikat

  • Tasavvufa dayalı, mânevî derecelere ulaşmayı esas alan yol ve yöntemlerin aydınlığı, güzelliği.

on iki imam / on iki imâm

  • Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Ehl-i beytinden (akrabâsından) olup, tasavvufun vilâyet yolunda en yüksek derecelere ulaşmış olan on iki büyük zât. Bunların hepsine birden Eimme-i İsnâ aşere de denir.

rafi-üd derecat

  • Dereceleri yükselten. Allah. (C.C.)

rüteb

  • (Tekili: Rütbe) Rütbeler, dereceler.

rütebi / rütebî

  • Derecelere göre sıralama.

şekur / şekûr

  • Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kendisi için yapılan az tâate yüksek dereceler ihsân eden, sayılı günlerde yapılan ibâdete, sayısız mükâfât veren.
  • Çok şükreden, kendisine ihsân edilen nîmetlerin kıymetini bilip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyetle O'

semavat-ı kur'aniye / semâvât-ı kur'âniye

  • Kur'ân'ın yüce makam ve dereceleri.

silsile-i ilmiye

  • İlim öğrenme dereceleri, basamakları.

sofiye meşrebi

  • Tarikat yoluyla mânevî derecelere yükselme gayretinde olan tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, tarz.

sunuf

  • (Tekili: Sınıf) Sınıflar.
  • Dereceler, mertebeler.
  • Nikablar, yaşmaklar.
  • Soylar, neviler.

tabakat / tabakât

  • Tabakalar. Katlar. Gruplar. Dereceler.
  • Tabakalar, dereceler.

tabakat-ı evliya / tabakat-ı evliyâ

  • Velilerin tabakaları, dereceleri.

tabakat-ı insaniye

  • İnsanların sosyal sınıfları, dereceleri.

tabakat-ı meşhure-i sahabe

  • Meşhur sahabilerin kendi aralarındaki farklı dereceleri.

tabakat-ı müfessirin / tabakât-ı müfessirîn

  • Kur'ân-ı kerîmdeki murâd-ı ilâhîyi, yâni kastedilen mânâyı açıklayan tefsîr ilmi ile meşgûl olan İslâm âlimlerinin dereceleri.
  • Tefsîr âlimlerini derecelerine göre sıralayıp, hayatlarını ve eserlerini anlatan kitaplar.

tabakat-ı muhaddisin / tabakât-ı muhaddisîn

  • Resûlullah efendimizin işleri, sözleri ve hâllerini öğreten hadîs ilmi ile uğraşan İslâm âlimlerinin dereceleri.
  • Hadîs âlimlerini derecelerine göre sıralayıp, hayatlarını ve eserlerini anlatan kitaplar.

tabakat-ı sahabe

  • Sahabilerin dereceleri.

tabakat-ül-fukaha / tabakât-ül-fukahâ

  • Fıkıh âlimlerinin tabakası. Helâl ve haramı, emir ve yasakları bildiren fıkıh ilmi ile uğraşan âlimlerin dereceleri.
  • Fıkıh âlimlerini derecelerine göre tertîb edip (sıralayıp), hayatlarını ve eserlerini anlatan kitablar.

tahric / tahrîc

  • Çıkarma, meydana koyma; hadîs-i şerîflerin kaynağını, nasıl geldiklerini, kimlerin naklettiklerini, sahih ve zayıflık gibi derecelerini bulup gösterme, bildirme işi.

tarikat / tarîkat

  • Tasavvufa dayalı, mânevî derecelere ulaşmayı esas alan yol ve yöntemler.

tesvir

  • Büyük derecelere çıkma, büyük işlere yükselme.
  • Koluna bilezik yapma.

tezyid-i derecat / tezyîd-i derecât

  • Derecelerin artması.

uçbeyi

  • Hudutlardaki sancakbeyleri hakkında kullanılan bir tâbir idi. Orta çağlarda Türk Devletinin uçbeyleri yarı müstakil idiler. Bağlı bulundukları devletler zayıfladıkça istiklâl dereceleri artar, neticede müstakil devlet olarak ortaya çıkanlar olurdu. Akkoyunlular, Karakoyunlular ve nihayet Osmanlılar

vilayet-i muhammediyye / vilâyet-i muhammediyye

  • Peygamber efendimizin kendine mahsûs vilâyetle birlikte bütün peygamberlerin vilâyetlerini (evliyâlık derecelerini) kendisinde toplamış olması. Vilâyet-i Mustafaviyye de denilir.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın