Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
değişi
ifadesini içeren
110
kelime bulundu...
alotropi
Kimya bakımından bir değişiklik olmadığı halde bir cismin ayrı hususiyetler göstermesi hali. Meselâ : Kırmızı ve beyaz fosfor arasında, birleşim farkı yoktur. Buna rağmen renklerinin ayrı oluşu bir alotropi halidir.
amelnüvis
Kasların çalışmasındaki değişiklikleri işaretleyen âlet.
(Farsça)
asraf
(Tekili: Sarf) Masraflar.
Değişiklikler.
batman
Eski ağırlık ölçülerinden olup, iki okkadan sekiz okkaya kadar yeryer değişir. Ekseriya altı okkadır. Bu, hâlen kullanılan sekiz kilo kadardır.
becayiş / becâyiş / بجایش
Yer değişimi.
(Farsça)
becayiş-i mekani / becayiş-i mekânî
Yer değiştirme. Mekân değişikliği.
(Farsça)
bid'at
Sonradan ortaya çıkan şey.
İslâm'da Peygamberimizden sonra ortaya çıkan değişik âdetler.
bilinç
Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali. Şuurun dereceleri vardır. Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza. Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır. Maddede şuu
(Türkçe)
dağdağa-i tagayyür
Değişimlerin çalkantı ve gürültüsü.
daire-i vücub
Hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen ilâhlık dairesi.
dinde bid'at
Peygamber efendimiz ve O'nun dört halîfesi zamânında olmayıp, dinde sonradan ortaya çıkarılan bozuk inanışlar, sevap kazanmak niyetiyle yapılan ibâdetler. Dinde yapılan her türlü değişiklikler, yenilikler ve reformlar.
dirhem
İslâmiyet'ten önce ve sonra kullanılan değişik ağırlıktaki gümüş paralar.
diyet-i kamile / diyet-i kâmile
Huk: Öldürülen şahsın nefsine bedel olarak, câniden veya ailesinden alınan tam diyet olup, miktarı öldürülen kişiye göre değişir.
ecen
Suyun tadı ve rengi değişik olmak.
efanin
(Tekili: Üfnûn) Değişiklikler.
İşler, şartlar, hâller.
Sarmaşık gibi birbirine sarılmış sık ağaç dalları.
enid
Ham.
Henüz olmamış çığ nesne.
Değişik olmak.
erdeb
Bir ağırlık ölçüsüdür. Arab ülkelerinde kullanılır. Miktarı, İstanbul kilesiyle dokuz kileyi karşıladığı gibi, kullanıldığı mahalle göre de değişir.
esbab-ı tagayyür
Değişim sebepleri, nedenleri.
faz
Ardı ardına gelen değişikliklerin her biri. Safha.
(Fransızca)
fütüvvet
Cömertlik. Başkasını, kendisine tercih etmek. Başkalarının işlerini düzeltmeye çalışmak ve faydasına koşmak. Fütüvvetin başka değişik târifleri de yapılmıştır. Bunlardan bâzıları şöyledir: Kendi nefsinde başkasının üzerine bir meziyet, üstünlük görme mek. Hatâlarını îtirâf edenleri affetmek, hiç kim
harb-i umumi inkılabı / harb-i umumî inkılâbı
Birinci Dünya Savaşının etkisiyle meydana gelen değişimler.
harfiyen
Harfi harfine. Hiçbir değişiklik yapmadan.
hisbe
Ecir, sevap.
İslâm hukukunda, devlet muhasebesi. Muhasebe dairesi.
Huk: Hisbe, daha sonraki çağlarda zabıta, çarşı zabıtası, ahlâk zabıtası gibi değişik müesseselerin adı oldu.
hüve hüvesine
(Türkçe bir tabirdir) Noktası noktasına, hiç değişiklik yapmadan, aynen.
i'rab
Düzgün konuşmak ve hakikatı açıklamak.
Gr: Kelime ve fiillerin sonunda bulunan harf veya harekelerin değişmesi ve bu değişikliği ve sebeblerini öğreten ilim.
ibadette bid'at / ibâdette bid'at
Peygamber efendimiz ve Eshâbı zamânında bulunmayıp da dîne sonradan katılan reformlar, değişiklikler.
ibrahim
İbrahim kelimesi, İbranicede baba anlamına gelen "eb"; ve cumhur demek olan "reham" kelimelerinden meydana gelmiştir. "Ebu-l cumhur" ise; cumhurun babası demektir. Bu ismi meydana getiren kelimelerin ikisinin de hareke veya telaffuzlarını az bir değişiklik yapmakla yine bu mânalar Arapçada vardır. B
ibtika'
Bir şeyin renginin fıtri olarak değişikliğe uğraması.
ilmiye kıyafeti
İlmiye mensublarının giyiniş tarzları. İlmiye kıyafeti; şalvar, cübbe ve sarıktı. Bununla birlikte ilmiye mensublarının kıyafetlerinde bazı değişiklikler de vardı. Orta derecedekiler cübbe ile sokağa çıktıkları halde üst tabakayı teşkil eden ricâl kısmı, lata yahut biniş giyerlerdi. Ayrıca ilmiyenin
inkılab / inkılâb / انقلاب
Değişim, dönüşüm.
Devrim.
(Arapça)
Değişim, dönüşüm.
(Arapça)
İnkılâb etmek:
Dönüşmek.
(Arapça)
inkılab-ı acib-i medeni ve dünyevi / inkılâb-ı acîb-i medenî ve dünyevî
Medeniyet sahasında ve dünya hayatıyla ilgili acayip köklü değişim.
inkılab-ı acibe / inkılâb-ı acibe
Acayip, hayret verici köklü değişim, dönüşüm.
inkılab-ı acip / inkılâb-ı acip
Acayip köklü değişim.
inkılab-ı azim / inkılâb-ı azîm
Büyük çaplı değişim.
inkılab-ı azim-i dini / inkılâb-ı azîm-i dinî
Dinî sahada meydana gelen büyük çaplı köklü değişim.
inkılab-ı azim-i içtimai / inkılâb-ı azîm-i içtimaî
Toplum hayatında meydana gelen büyük değişim.
inkılab-ı azim-i islami / inkılâb-ı azîm-i islâmî
İslâmın meydana getirdiği büyük değişim.
inkılab-ı fikri / inkılâb-ı fikrî
Fikrî değişim.
inkılab-ı hükumet / inkılâb-ı hükûmet
Hükûmet inkılâbı, yönetim değişimi.
inkılab-ı ilahi / inkılâb-ı ilâhî
Allah'ın dilemesiyle olan değişim, dönüşüm.
inkılab-ı mes'ud / inkılâb-ı mes'ûd
Mutluluk ve huzur veren değişim, Hürriyet inkılâbı.
inkılab-ı siyasi / inkılâb-ı siyasî
Siyasî değişim, dönüşüm.
inkılab-ı zaman / inkılâb-ı zaman
Zamanın değişimi; yönetimdeki değişim süreci.
inkılabat / inkılâbât
Değişimler, dönüşümler.
inkılabat-ı acibe / inkılâbât-ı acîbe
Şaşırtıcı ve hayret verici değişimler.
inkılabat-ı azime / inkılâbât-ı azîme
Büyük köklü değişimler.
inkılabat-ı berzahiye ve uhreviye / inkılâbât-ı berzahiye ve uhreviye
Kabir ve âhiret âlemlerinde meydana gelen büyük değişiklikler.
inkılabat-ı beşeriye / inkılâbât-ı beşeriye
İnsanlığın köklü değişimleri.
inkılabat-ı dahiliye / inkılâbât-ı dahiliye
Dahili inkilâblar, içe ait değişimler ve dönüşümler.
inkılabat-ı zamaniye / inkılâbât-ı zamaniye
Zamana bağlı olarak meydana gelen değişimler.
inkılap / inkılâp
Değişim, dönüşüm.
inkılapvari / inkılâpvâri
İnkılâba benzer değişim, dönüşüm.
ırk
Ayrı soyda olan, ayrı dilde konuşan değişik kültüre sâhip, şeklî özellikleri bulunan insan topluluğu, millet.
istihale / istihâle / استحاله
Başkalaşım, değişim.
(Arapça)
İmkansızlık.
(Arapça)
kanun-u tebeddül ve tagayyür
Başkalaşım ve değişim kanunu.
kemal sıfatları / kemâl sıfatları
Allahü teâlânın zâtında ve işlerinde hiçbir kusûr, karışıklık, değişiklik ve noksanlık olmadığını gösteren hayât (diri olmak), ilim (bilmek), sem' (işitmek), basar (görmek), kudret (gücü yetmek), irâde (istemek), kelâm (söylemek) ve tekvîn (yaratmak) sıfatları. Bunlara Subûtî, Hakîkî ve Kâmil sıfatl
kimya
Basit cisimlerin hususiyetlerini, bu cisimlerin birbirlerine olan tesirlerini ve bundan ileri gelen birleşmeyi inceleyen ilim. Basit maddelerdeki değişikliği anlamağa çalışan ilim kolu.
Edb: Aşk.
İlâç.
Tas: Mevcud olana kanaat ve elde edilmesi mümkün olmayana ait arzu
küf
Yetiştiği satıhta kimyevî değişikliklere sebep olan küçük boylu mantarlara verilen umumi ad.
Maddelerin oksitlenme neticesinde dış tarafını kaplayan tabaka. Pas.
lifafe
(Çoğulu: Lefâif) Sargı.
Kefen. Ölünün sarıldığı bez katlarının herbiri.
Bazı çiçeklerin etrafını çeviren değişik yapraklar.
mazhar-ı tahavvülat / mazhar-ı tahavvülât
Değişikliğe uğramış.
me'ani ilmi / me'ânî ilmi
Sözün yerinde kullanılmasından, hâle, duruma göre uğrayacağı değişikliklerden bahseden ilim.
mehmed
Muhammed isminin Türkçede meşhur olmuş değişik şeklidir. Resul-i Ekrem Efendimize verilen ve sadece ona lâyık bulunan Muhammed (A.S.M.) ismine hürmeten bu değişiklik âdet olmuştur.
mesail-i müteferrika / mesâil-i müteferrika
Farklı meseleler, değişik konular.
meşrutiyet
Başında hükümdar bulunmakla birlikte seçimle belirlenmiş bir yasama meclisine dayanan, yürütmesi denetime açık anayasal idare şekli; Osmanlılarda 1876 anayasasıyla başlayan, 1908 değişikliğiyle devam eden hukukî ve siyasi döneme verilen ad.
mevadd-ı ihtilaf / mevadd-ı ihtilâf
İhtilâfa sebep olan maddeler; parçalanma, değişim, başkalaşım ve uyuşmazlık gibi sonuçlara sebep olan maddeler.
mübtedi'
Bid'at sâhibi. Dinde değişiklik meydana getiren, dinde olmayan bir şeyi varmış gibi gösteren, dinde eksiklik ve fazlalık olduğunu söyleyerek değişiklik yapan. Ehl-i bid'at.
mugayeret
Farklılık, değişiklik.
muhtelifül'ecnas
Değişik cinsler, türler.
muntazam inkılabat / muntazam inkılâbât
Düzenli köklü değişimler, dönüşümler.
mütegayir
Değişik, birbirine zıt.
mütehavvil
Bir halde durmayan, başka şekle girip değişen.
Bir yerden diğer yere nakleden, değişip tebdil olan.
mütenevvi'
Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik, türlü türlü.
okiyye
(Veya hemzenin hazfı ile "Vekiyye") Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü. Yerlere ve muhitlere göre değişir. Dörtyüz dirhem ağırlık. Yedi miskal veya kırk dirhem ağırlık. Şer'an kırk dirhem kabul edilmiş. En tanınmışı dörtyüz dirhemdir.
orijinal
Bir şeyin aslı. Tuhaf, garib hâli olan.
(Fransızca)
Değişik.
(Fransızca)
Nev'i şahsına mahsus, kendine mahsus.
(Fransızca)
Vasıf ve keyfiyetleri cihetinden benzerlerinden ayrı ve üstün.
(Fransızca)
Bir nümuneye göre olan.
(Fransızca)
safha
Aynı şey üzerinde görülen değişik hâllerden her biri.
Bir şeyin gözle görülen yüzlerinden her biri.
Kısım.
Bir şeyin düz yüzü.
El ayası.
Bir hâdisede birbiri ardınca görülen hâllerin beheri.
Yazılmış ve yazılabilir sahife.
sarf ve nahv ilmi
Arabî dilbilgisi. Sarf; kelime bilgisi; kelimelerde meydana gelen değişikliklerden ve birbirlerinden türemelerinden bahseden ilim. Nahv; cümle bilgisi; kelimelerin cümle içinde fiil, fâil (özne), mef'ûl (nesne, tümleç) olma gibi durumlarından ve buna göre sonlarının aldıkları i'râbdan (harekelerden)
sarife
(Çoğulu: Savârif) Değişiklik. Değişme.
savarif
(Tekili: Sârife) Değişmeler. Değişiklikler.
savarif-i dehr
Dünya değişiklikleri.
şiddet-i tehalüf
Büyük farklılık, aşırı değişiklik.
sidret-ül-münteha / sidret-ül-müntehâ
Yedinci kat semâda (gökte) Arş'ın sağında bulunan ağaç. Bu hususta değişik rivâyetler vardır.
silhem
Bir kimsenin cisminde değişiklik olması.
ta'dilat / ta'dîlat / تعدیلات
Değişiklikler, doğrultmalar, değiştirmeler, tebdil etmeler.
Değiştirmeler, değişiklik.
(Arapça)
Ta'dilât yapmak:
Değişiklik yapmak.
(Arapça)
ta'dilen / ta'dîlen / تعدیلا
Değiştirilerek, değişiklik yapılarak.
(Arapça)
tadilat / tâdilât
Değişiklikler, doğrultmalar, değiştirmeler, tebdil etmeler.
Değişiklik.
tağayyür
Başkalaşma, değişikliğe uğrama.
tagayyürat-ı suriye / tagayyürat-ı sûriye
Şekil ve suret değişiklikleri.
tağyirat / tağyîrât / تغييرات
Değişiklikler.
(Arapça)
tahavvül / تحول
Değişim.
(Arapça)
Tahavvül etmek:
Değişmek.
(Arapça)
tahavvül-ü azim / tahavvül-ü azîm
Büyük değişim.
tahavvülat / tahavvülât / تحولات
Hal, evre vs. değişimler.
Değişimler.
(Arapça)
tahavvülat-ı külliye / tahavvülât-ı külliye
Büyük değişiklikler.
tahavvülat-ı muntazam / tahavvülât-ı muntazam
Düzgün ve muntazam değişiklikler, değişmeler, gelişmeler.
tahavvülat-ı zerrat / tahavvülât-ı zerrât
Atomların değişim, dönüşüm ve hareketleri.
tahvilat / tahvilât
Değişimler.
tasarruf etme
Bir şeyde değişiklik yapma vs. gibi dilediği gibi hareket etme.
tebdil / tebdîl / تبدیل
Değiştirme, dönüştürme, değişiklik.
(Arapça)
Tebdîl edilmek:
Değiştirilmek, dönüştürülmek.
(Arapça)
Tebdîl etmek:
Değiştirmek, dönüştürmek.
(Arapça)
Tebdîl olmak:
Dönüşmek.
(Arapça)
tebdil-i hava / tebdîl-i hava / تَبْد۪يلِ هَوَا
Hava değişimi.
Hava değişikliği, hava değişimi.
tebdil-i heva / tebdil-i hevâ
Hava tebdili. Hava değişikliği.
tebdil-i kıyafet
Kıyafet değişikliği.
tebeddül / تبدل
Değişme, değişim.
Değişme, değişim.
Değişim.
(Arapça)
Tebeddül etmek:
Değişmek.
(Arapça)
tebeddülat / tebeddülât / تبدلات
Değişimler.
(Tekili: Tebeddül) (Bedel. den) Tebeddüller, değişiklikler, tagayyürler, tahavvülât.
Değişimler, değişiklikler.
(Arapça)
tebeddülat-ı cesime / tebeddülât-ı cesime
Büyük değişiklikler.
tegayyür
Dönüşüm, değişim.
telvin / telvîn
Tasavvuf yolundaki talebenin kalbinde meydana gelen değişik haller.
terci'-i bend
Gazel şeklinde aynı vezinde yazılı manzumelerin "vâsıta" denilen bir beyti ile birbirine bağlanmış şekli. Vâsıta beyti tekerrür ederse terci-i bend; tebeddül ederse (değişirse) terkib-i bend olur. Bendlerin her birisine, terci-i bendlerde "terci'hâne"; terkib-i bendlerde "terkibhâne" denir. (Edb. L.
(Farsça)
terkibat-ı mevcudat / terkibât-ı mevcudat
Varlıkların değişik elementlerin birleşmesiyle meydana gelişleri.
ücret-i kemal / ücret-i kemâl
Varlıkların değişip mükemmelleşerek bir tür ücret kazanması.
vaziyet-i semaviye / vaziyet-i semâviye
Gökyüzünün değişik hâl ve vaziyetlere girmesi.
vücub mertebesi
Hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu olan ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen İlâhlık derecesi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tasar
تثبيت
tab etmek
çenar
Salim
kelebçe
ran
avrat
lugat
Alafranga
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
değişi
Güzel
tasarım
İçine alma
ran
Çeviri
Direnmek
kabir hayatı
sevgili
Tevakku