LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te dan dolayi ifadesini içeren 80 kelime bulundu...

abraş

  • Alaca benekli at.
  • Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan bitki yaprağı.

afüvv

  • Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Afvı çok olan, günâhlardan, hatâ ve kusurlardan dolayı cezâlandırmayan, günahları affedip amel defterinden silen.

afv-i anil ceraha

  • Huk: Kendisine cinayet yapılmış olan kimsenin, yaralanmadan dolayı malik olduğu kısas, diyet veya hükümet-i adl; yani, ehl-i vukufca tayin edilen diyet hakkını caniye bağışlamasıdır.

ahmed-i bedevi / ahmed-i bedevî

  • (Seyyid) (Hi. 596-675) Mısır'ın en büyük velilerindendir. Hz. Ali neslinden gelir. Bir çok lâkabı vardır. Ona Afrika bedevileri tarzında (yüzü örten peçe) taşıdığından dolayı (el-Bedevi) deniyordu. 626 yılına doğru onda deruni bir tahavvül vukua geldi. Yedi kıraat üzere Kur'an okudu ve Şafii fıkhı t

ashab-ı ress / ashâb-ı ress

  • Kur'anda bahsi geçen bir kavim adıdır. Kimler oldukları kati bir şekilde tesbit edilemiyor. Râvilerin ekserisi, peygamberlerine isyan eden ve onu öldürüp kuyuya atan, bundan dolayı da Cenab-ı Hakkın helâk ettiği bir kavim olduğu hakkında ittifak etmektedir. (Furkan Suresi, 38 inci Ayet)

babil kulesi / bâbil kulesi

  • Tevrat'ın rivayetine göre Hz. Nuh'un (A.S.) oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yaptırılmış büyük bir kuledir. Rabbimiz bu kulede çalışmakta olanların dillerini değiştirmiş ve birbirlerini anlamaz hale getirmiştir. Bundan dolayı tamamlanamamış ve 72 dil burada meydana gelmiştir. (Buna "tebelb

bahr-i sükun / bahr-i sükûn

  • (Lût Denizi) Sularının kesif ve dalgasızlığından dolayı bu isim verilmiştir.

bakir / bakîr

  • Yensiz gömlek.
  • Sığır sürüsü.
  • Karnı yavrusundan dolayı yarılan deve.

behra

  • Ondan dolayı, ona binaen, onun için. (Farsça)

bere

  • Tıb: Ezilme veya kılcal damarların kopması sonunda kanın, dokular içinde birikmesi ve bundan dolayı meydana gelen morluk. (Türkçe)

binaberin / binâberin / بنابرین

  • Bunun üzerine, bu sebebe binâen, bundan dolayı. (Farsça)
  • Bundan dolayı, buna dayanarak. (Arapça - Farsça)

binaen ala zalik / binaen ala zâlik

  • Bunun üzerine, bundan dolayı.

binaenalahaza / binâenalâhaza / binâenalâhâzâ

  • Bundan dolayı. Buna binaen.
  • Bundan dolayı, bunun üzerine.
  • Bunun üzerine, bundan dolayı.

binaenaleyh / binâenaleyh / بناء عليه

  • Bundan dolayı, bunun üzerine.
  • Bundan dolayı.
  • Ondan dolayı, onun üzerine, şu halde.
  • Bunun üzerine, ondan dolayı.
  • Bu yüzden, bundan dolayı. (Arapça)

cahb

  • (Çoğulu: Echibe) Ebücehil karpuzu.
  • Korkudan dolayı kederli olmak.

cerh

  • Yara.
  • Baş ve yüzden başka uzuvlardan birisini yaralamak.
  • Bir kimseye söğmek. Taan etmek. Sözle gönül incitmek.
  • Birisinin fikrini çürütüp kabul etmemek.
  • Şahid, yalancı ve fâsık olduğundan dolayı mahkemede hâkimin şâhidin şehâdetini reddetmesi.
  • Kesb u kâ

ceva'

  • Geniş.
  • Hasta.
  • Kokmuş su.
  • Aşktan, gamdan veya tasadan dolayı kalbin yanması.

çünki

  • Zira, şundan dolayı ki, şuna binaen ki, şu sebebden ki. (Farsça)

dar-ün nedve / dâr-ün nedve

  • Müslümanlıktan evvel, Kureyş kabilesinin münakaşalar için toplandığı bir yerin adı olup, Kusey ibn-i Kilâb tarafından kurulmuştur. (Sonradan Hz. Muhammed'e (A.S.M.) karşı bulunanların toplanmalarından dolayı fesat ve münafıkların toplandıkları yer mânâsına kullanılmaya başlanmıştır.)

debub

  • Semizlik ve şişmanlığından dolayı yürüyemeyen deve.

derem

  • Baldır etli olduğundan dolayı topuğun görünmeyip belirsiz olması ve sâir kemiklerin etlilikten belirmeyip örtülmesi.
  • Ağızdan dişlerin dökülüp yerini et bürüyüp belirsiz olması.
  • Davarın yavaş yürüyüp adımlarını birbirine yakın atması.

ebu-t-turab

  • Hz. Alinin (R.A.) bir lâkabı. (Bu isim Hz. Ali Radiyallahu anh, toprak üzerine oturduğu veya yattığından dolayı tevâzuuna işareten Peygamber Efendimiz (A.S.M.) tarafından verilmiştir.)

elhamdü lillahi ala kemali'l-iman / elhamdü lillâhi alâ kemâli'l-îmân

  • Mükemmel imandan dolayı Allah'a hamdolsun.

er'as

  • Zayıflığından veya yorulduğundan dolayı yab yab yürüyen kişi.

erş

  • Fesat, niza, ihtilaf, rüşvet.
  • Fışkırmak.
  • Tırmalamak.
  • Fık: Yaralanan veya kesilen bir uzuvdan dolayı verilmesi lâzım gelen diyet.

febinaen ala zalik / febinaen alâ zâlik

  • Buna binaen, bundan dolayı.

gazz

  • (Gadd) Utancından dolayı önüne bakmak.
  • Bir şeyin miktarını eksiltmek.
  • Hurmanın tomurcuğu.
  • Zerafet sâhibi.
  • Yeni buzağı.

geçmiş olsun makamı

  • Bir kişinin başına gelen sıkıntıdan dolayı "geçmiş olsun" deme konumu.

hacb

  • İslâm mîrâs hukûkunda bir vârisi (hisse sâhibini) diğer bir vârisin bulunmasından dolayı kısmen veya tamâmen mîrastan menetmek. Bir vârisi mîrâstan kısmen (payının azalması şekliyle) mahrûm etmeğe hacb-i noksan, mîrastan hiç alamamak şeklinde mahrûm etmeğe hacb-i hirman denir.

hafi / hafî

  • Gizli. Açıkta olmayan. Saklı.
  • Fık: Sigasından dolayı değil, bir ârızadan dolayı mânası kapalı kalan lafız.

hamile / hamîle

  • Sıklığından dolayı birbirine girmiş olan ağaçlar.
  • Ağaç ve ot bitmiş kumlu yer.
  • Döşek çarşafı.

haşmet

  • (Hışmet) Kendisine tabi olanlardan dolayı, "haşem" den olan, büyüklük ve heybet. Tantana-i azamet. Hürmetten gelen çekinme.
  • Hiddet, kızgınlık.
  • Alçak gönüllülük.

havamis-i süleymaniye

  • Tar: Süleymaniye Medresesini teşkil eden medreselerden beşinin müderrisine verilen ünvan. İlk zamanlarda havamis namı altında beş medrese ve beş aded de müderris bulunurken daha sonraları müderrislerin sayıları arttırılmış ve bundan dolayı "havamis" kelimesi de "hamise"ye kalbolunmuştur. Havamis med

hayran

  • Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş. Çok beğenmiş.

hayta

  • Serseri, serkeş kimse.
  • Ask: Osmanlılarda görevli bir sınıf askere verilen ad. Hayta birlikleri, üstün savaş kabiliyeti olan askerlerden kurulur, lüzumunda düşman topraklarına akın yapmak için de kullanılırdı. Sonraları düzenleri bozulduğunda eşkiyalığa başladılar; bundan dolayı "hayt

hırvani / hırvanî

  • Tar: Düz yakalı önü ilikli bir çeşit elbisedir. Şehzade Abdülmecid'in okumağa başlamasından dolayı yapılan törende, yakınlarının bu elbiseyi giymeleri istenmiş ve bu husus, devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de tebliğ edilmişti.

hıyar-ı ayb

  • Bir şeyde mevcud olan bir kusurun akitten sonra meydana çıkmasından dolayı âkitlerden biri için sabit olan muhayyerliktir.

hıyar-ı tağrir

  • Âkitlerden birinin diğer taraftan aldatılarak bir malı gabn-ı fâhiş ile satmasından veya satın almasından dolayı satış muamelesini fesh hususunda muhayyer olmasıdır.

humret

  • Utanma duygusundan dolayı yanaklarda oluşan kızarıklık; utanma.

ibtizaz

  • İhtiyacdan dolayı zillet ve hakaretlere tahammül etme.

ihtilaf-ı meşreb / ihtilâf-ı meşreb

  • Bireysel tarzdan dolayı ortaya çıkan farklılık.

ihtinak

  • (Hank. dan) Boğazın sıkılıp tıkanmasından dolayı nefes alamama. Boğulma.

ihtinak-ı rahm / ihtinâk-ı rahm

  • Eskiden, rahmin tıkanmasından dolayı olduğu sanılan ve kadınlarda görülen asabî bir hal ve hastalık.

ilm-i husuli / ilm-i husûlî

  • Bir şeyi onun sûreti, görüntüsü zihinde bulunduğu müddetçe bilmek. O şeyin zihindeki sûreti yok olunca, o şey unutulur. Bundan dolayı ilm-i husûlî devamlı değildir.

iltisak-ı ecfan

  • Tıb : Ağrı ve sızıdan dolayı gözkapaklarının birbirine bitişmesi.

ırzal

  • Bağcıların arslan korkusundan dolayı ağaçların üzerinde yaptıkları yatak.
  • Avcıların, yatağında topladıkları kuru ot.

istibdal-i müseccel

  • Lüzumuna hükmolunduğundan dolayı nakzı caiz olmayan istibdal.

istiğrak-ı ruhani / istiğrak-ı ruhanî

  • Tasavvufta Allah aşkından dolayı ruhen kendinden geçme hali.

istikak

  • Bitkilerin sık ve çok olmalarından dolayı birbirine dolaşık olmaları.

itnan

  • (Çocuk) hastalıkdan dolayı gelişememe.

kabbe / kâbbe

  • Hüzünden ve gamdan dolayı, hali kötü ve kalbi kırık olmak.

kavm-i semud

  • Hz. Salih'in peygamber olarak gönderildiği fakat azgınlıklarından dolayı Allah'ın yok ettiği kavim.

kübreviyye

  • Evliyânın büyüklerinden Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Yaptığı bütün münâzaralarda gâlib geldiği için kübrâ (büyük) lakabıyla meşhur olmasından dolayı, bu yola Kübreviyye denmiştir.

li-zalik

  • Bundan dolayı. Bundan ötürü.

lihaza

  • Bundan dolayı, buna binaen, bunun için.

menzuf

  • Susuzluktan dolayı dili kurumuş kimse.
  • Kan kaybından dolayı dermansız ve güçsüz kalmış olan insan.

muharrem

  • Arabi ayların başı, birincisi.
  • Haram edilmiş olan.
  • Bu muharrem ayında Müslümanlıktan evvel Arablar arasında muharebe yasaktı. Bundan dolayı bu isim verilmiştir.
  • Haram kılınmış, tahrim olunmuş.

mukır / mûkır

  • Yemişinin çokluğundan dolayı dalları sarkmış olan ağaç.

müsbit

  • Hastalık ve yaralardan dolayı pek hâlsiz ve kuvvetsiz kalan.

müşkil

  • (Müşkile) Zorluk, güçlük, zor olan iş. Çetinlik.
  • Edb: Mânasının derinliği veya edebi bir san'atla ifade edilmiş olmasından dolayı teemmül ve tefekkürsüz anlaşılmayacak derecede hafî olan lâfızdır. Mânaca nass'ın mukabilidir.

müsul

  • Hürmet ve saygıdan dolayı ayakta durma.

mutazallimane / mutazallimâne

  • (Zulm. den) Kendine yapılan zulüm ve haksızlıkdan dolayı sızlanan kimseye yakışır şekilde.

mütezahimin / mütezahimîn

  • (Tekili: Mütezahim) İzdihamdan dolayı birbirinin üstüne çıkanlar. Kalabalıktan sıkışanlar.

nakarat

  • Çok sık tekrarlanmasından dolayı bıkkınlık veren söz.

ru'b

  • Korku, havf. Korkudan dolayı iş ve hareketten kesilmek. Korkutmak.
  • Kesmek.
  • Sihir, büyü, efsun.

sedare

  • Sıcaklığın fazlalığından dolayı tenbelleşmek.

ser-be-ceyb

  • Kaderden, düşünceden veya hayâdan dolayı başını önüne eğmiş olan. (Farsça)

şeves

  • Gururdan dolayı göz ucuyla bakma.

suada'

  • Sıkıntıdan dolayı uzun uzadıya solumak.
  • Ev ortası.

ta'zir / ta'zîr

  • Siyaset.
  • Tehdit etmek.
  • Tazim ve tathir. Temizlemek ve hürmet etmek.
  • Lügatta red, icbar, tahkir, te'dib, hak üzere tevkif mânalarına gelen bu tabir, İslâm hukukunda: Hakkında muayyen bir şer'î ceza olmayan suçlardan dolayı ulülemr (hükümdar, padişah) veya vekili tarafı
  • İslâm hukukunda hakkında belli bir ceza olmayan suçlardan dolayı uygulanan cezalar.
  • Red, icbar, tedib.

taglib

  • Edb: Bir alâkadan dolayı bir kelimeyi, başka bir mânayı da içine alacak şekilde kullanma. Baba ile anaya "Ebeveyn" denilmesi gibi.

tasbih

  • Rüzgârdan dolayı otun kuruması.
  • Sütü su ile karıştırıp içirmek.

tederdür

  • Katı deprenmek.
  • Gamdan ve korkudan dolayı kendinden geçmek.

teve'ur

  • Bir şeyin güçlenerek halli ve yenilmesi müşkil olması.
  • Bir hususta çetin zorlukla karşılaşmak.
  • Konuşanın çapraşık söylemesinden ve anlaşılmadığından dolayı, dinleyenin hayrette kalması.

tuyuf

  • (Tekili: Tayf) Korkudan dolayı karanlıkta görünen hayâller.
  • Uykuda iken görünen hayâller.

ukde

  • Düğüm, bağ.
  • Karışık ve müşkil iş. Zorluk, zor iş. Vâlilik ve halifelik için akdolunan biat.
  • Ağaçlık yer.
  • Pelteklik, kekemelik.
  • Arzu edip de ulaşamadığından dolayı içe dert olan şey.

üsun

  • Suyun tad ve renginin değişmesi.
  • Bir kimse kuyuya girdiğinde buharından veya murdar kokulardan dolayı aklının gitmesi.

vesn

  • Hafif.
  • Uyku.
  • Uyku anında aklın gitmesi.
  • Uykudan dolayı kişiye ârız olan zayıflık.

za

  • Zı harfinin bir adı. "Zâ-yı mu'ceme" de denir. Noktalı olduğundan dolayı " : tı" harfinden ayırdetmek için bu isim verilmiştir.

zelh

  • Bir ok atımı yer.
  • Islaklığından dolayı ayak kayan yer.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın