REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kelimesini içeren 122 kelime bulundu...

adine / âdine

  • Cuma günü.

afen

  • Çürüme, pörsüme. Yemeğin kokması.

ahir zuhur / âhir zuhur

  • Cumâ namazının dört rekat son sünneti ile iki rekat vaktin sünneti arasında kılınan dört rekatlık namaz.

akat

  • Çukur yer.

azine / âzîne

  • Cuma veya bayram günü. (Farsça)

baykar

  • Çulha, bez ve kumaş dokuyan.

benderz

  • Çuvaldız. (Farsça)

butul

  • Çürüklük, boşluk, beyhudelik.

cebel-i cudi / cebel-i cûdî / جَبَلِ جُودِ

  • Cûdî Dağı.
  • Cudi Dağı.

cebriye

  • Cüz'i irâdeyi inkâr edenlerin bâtıl mezhebi.

cebriyye

  • Cüz'î iradeyi inkâr eden mezhep.

cemahir / cemâhir / cemâhîr / جماهير

  • Cumhuriyetler.
  • Cumhuriyetler. (Arapça)

cenabet / cenâbet

  • Cünüplük. Gusül (boy abdesti) almayı gerektiren durum,.
  • Cünüp.

cerh / جرح

  • Çürütme.

cerh edilme

  • Çürütülme.

cerh edilmez

  • Çürütülmez.

cerh etme

  • Çürütme.

cu

  • Custen fiilinin emir kökü. Gelecek misâlde olduğu gibi birleşik kelimeler yapılır. (Farsça)

cüllab

  • Cülâb, gülsuyu. (Farsça)

cum'a / جمعه

  • Cuma. (Arapça)

cum'a hutbesi / cum'â hutbesi

  • Cumânın ilk dört rek'atlik sünnetten sonra ve iki rek'atlik farzdan önce, imam tarafından cemâat huzurunda minberden Arabça olarak okunan hutbe.

cum'a namazı / cum'â namazı

  • Cumâ günü öğle vaktinde câmilerde hutbeden sonra, cemâatle kılınan iki rek'atlik farz namaz.

cümel / جمل

  • Cümleler.
  • Cümleler. (Arapça)

cumhur reisi

  • Cumhuriyetle idâre olunan memleketlerde Devlet Reisi.

cumhuri / cumhurî / cumhûrî / جمهوری

  • Cumhuriyetle ilgili.
  • Cumhuriyetle ilgili. (Arapça)

cumhuriyet-perver

  • Cumhuriyetçi, cumhurcu. (Farsça)

cumhuriyetperver

  • Cumhuriyeti seven.
  • Cumhuriyetçi, cumhuriyet yanlısı.

cumhuriyetperverlik

  • Cumhuriyetçilik.

cumhuriyyet / cumhûriyyet / جمهوریت

  • Cumhuriyet. (Arapça)

cümle-i mu'terize

  • Cümlenin mânasını açıklamak için parantez içine yazılan cümle.

cünbiş-geh

  • Cünbüş yeri, eğlence yeri. (Farsça)

çünki / چونكه

  • Çünkü. (Farsça)

cüval / cüvâl / جوال

  • Çuval. (Farsça)
  • Çuval. (Farsça)

çüval / çüvâl / چوال

  • Çuval. (Farsça)

çuval-duz

  • Çuval dikmeye yarayan iğne.

çuvaldız

  • Çuval ve ona benzer çul vs. dikmeye mahsus büyük iğne.

çüvalduz / çüvaldûz / چوالدوز

  • Çuvaldız. (Farsça)

cüz'i / cüz'î / جزئي

  • Cüzde olan, küçük.

cüz'iyyat

  • Cüz'î olan şeyler. Ufak tefek şeyler. Mânası düşünüldüğünde zihinde ortaklık kabul etmeyen şeyler. Mânası başka şeylere şâmil olmayanlar.

cüzam / cüzâm / جذام

  • Cüzzam. (Arapça)

cüziyyat / cüziyyât

  • Cüziler.

devr-i cumhuriyet

  • Cumhuriyet devri, dönemi.

ecza / eczâ

  • Cüzler, bölümler, kısımlar.
  • Cüzler.
  • Eczacılıkta kullanılan maddeler.
  • Bir kitabın parçaları. Kur'ân-ı Kerim'in cüzleri.
  • Cüzler, parçalar, kimyevi madde.

erde

  • Çürük nesne.

faside

  • Çürük, bozuk.

felhem

  • Çulha mekiği.

feylemani / feylemanî

  • Cüssesi büyük olan.

gavr

  • Çukurun dibi.

gramer

  • Cümlelerin, kelimelerin, hecelerin ve harflerin hallerinden bahseden ilim. Dil bilgisi. (Fransızca)

haber / خَبَرْ

  • Cümle başındaki ismin ardından gelen ve onu tanımlayan bölüm.

haffar

  • Çukur kazan, kuyu kazan.

halkçılar

  • Cumhuriyet Halk Partisi mensupları.

hebeta

  • Çukur yer.

hebir

  • Çukur yer.

heme

  • Cümle. Hep. Bütün. (Farsça)

hemegan

  • Cümlesi, tamamı, bütünü, hepsi. (Farsça)

hemger

  • Çulha dokuyucu. (Farsça)

heyet-i hafife

  • Cümledeki her bir parçanın tek tek mânânın hafiif olduğunu göstermesi; hafif yapı.

hudde

  • Çukur.

hufre

  • Çukur.

hükumet-i cumhuriye / hükûmet-i cumhuriye

  • Cumhuriyet hükûmeti.
  • Cumhuriyet hükûmeti.

hükümet-i cumhuriye

  • Cumhuriyet hükümeti.

husser

  • Cübbesi ve zırhı olmayanlar. Çıplak kimseler.

hutbe

  • Cuma ve bayram namazlarında minberden okunan Allah'ın emir ve buyrukları.

iç ezan

  • Cuma günleri hatib minberde iken müezzin tarafından mahfilde okunan ezan. Diğer namazlarda yalnız minarede ezan okunurken, cuma günleri öğle vaktinde hem minarede, hem de caminin içinde müezzin mahfilinde ezan okunur. İkinci ezan caminin içinde okunduğu için buna "iç ezan" denilir. (Türkçe)

ihtiyar-ı cüz'i / ihtiyar-ı cüz'î

  • Cüz'î irade, insana ait sınırlı seçme ve dileme özgürlüğü.

irade-i cüz'iye

  • Cüz'î irade; insanın elindeki çok az seçme gücü.

isik

  • Çukurluk, engebelik. Çukurlu.

itiraziye / îtiraziye

  • Cümlede ara söz

izam-ı remime

  • Çürümüş kemikler.

ka'd

  • Çuval.

kaba / kabâ / قبا

  • Cübbe. (Arapça)

kabil-i cerh

  • Çürütülebilir.

köşeli parantez

  • Cümleden tamamıyla ayrı "haşiye" gibi bir sözü içine alır. (Türkçe)

lüdd

  • Çuval.

ma-dam / mâ-dâm

  • Çünkü. Mâdem. Böylece olunca. Dâim ve bâki oldukça.

magak

  • Çukur. (Farsça)

melle

  • Çukur.

metit

  • Çulha tarağı.

mı'la

  • Çulhaların çukur içinde ayak ile basıp oynadıkları nesne.

midare

  • Çuvaldız gibi bir demir. (Kadınlar onunla saç düzeltirler.)

minşaa

  • Çulha mekiği.

miselli / misellî

  • Çuvaldızcı kimse.

mücrim

  • Cürüm ve kabahat işlemiş olan. Suçlu.

muka'ariyet

  • Çukurluk, oyukluk.

mükabese / mükâbese

  • Çukur doldurmak.

mukhem

  • Cümle arasındaki lüzumsuz ve fazla kelime.

mumya

  • Çürümesin diye ilaçlanmış ölü.

mütecasirane / mütecasirâne

  • Cür'et göstererek, küstahçasına. (Farsça)

mütehaccim

  • Cüsseli, hacimli.

nagl

  • Çürük sahtiyan.

nahiv / نَحِوْ

  • Cümle bilgisi.

nahv ilmi

  • Cümle bilgisi. Kelimelerin cümle içinde fiil, fâil (özne), mef'ûl (nesne, tümleç) olma gibi durumlarından ve buna göre sonlarının aldıkları i'râbdan (harekelerden) bahseden ilim.

naib-ül am / naib-ül âm

  • Cumhuriyet müddei-i umumisi. Cumhuriyet savcısı.

nişibgah / nişibgâh

  • Çukur yer. (Farsça)

paybaf

  • Çulha. (Farsça)

penduz

  • Çuvaldız. (Farsça)

puside

  • Çürümüş, paslanıp çürümüş, çürük. (Farsça)

re'bele

  • Cür'et, ikdam.

reis-i cumhur

  • Cumhurbaşkanı.

reisicumhur

  • Cumhurbaşkanı.
  • Cumhurbaşkanı.

şahnişin / şâhnişin / شاهنشين

  • Cumba. (Farsça)

sebtel

  • Çürük yumurta.

şegire

  • Çuvaldız.

şehnişin / شهنشين

  • Cumba. (Farsça)

şekab

  • Çukur yer.

şenbe / شنبه

  • Cumartesi. (Farsça)

şezz

  • Çuval kulpuna ağaç sokmak. (O ağaca "şizâz" derler.)

taharet-i kübraa / taharet-i kübraâ

  • Cünüblük veya hayız, nifas gibi hallerden çıkmak için gusül abdesti alarak temizlenmek.

tarık / târık / طارق

  • Çulpan, Zühre, Venüs. (Arapça)

tarziye

  • Cübbe veya zırh giymek.

tedarru'

  • Cübbe veya zırh giymek.

teekk

  • Çukur kazmak.

tefessüh / تفسخ

  • Çürüme, çürüyerek dağılma. (Arapça)
  • Tefessüh etmek: Çürümek, çürüyerek dağılmak. (Arapça)

tesdiye

  • Çulhaların bez çözmeleri.

tezyif

  • Çürütme, küçük düşürme.

tezyifat / tezyifât

  • Çürütmeler, küçük düşürmeler.

uhdut

  • Çukur, hendek.

ükne

  • Çukur içinde olan kuş yuvası.

vav-ı haliye / vâv-ı hâliye

  • Cümlede öznenin, tümlecin veya her ikisinin durumunu bildiren sözün başında bulunan "vav" harfi.

vitam

  • Çulhaların beze sürdükleri nesne.

zafre

  • Çukur yer.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın