Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
cism
ifadesini içeren
87
kelime bulundu...
akıntı
Bir sıvı cismin mütemadiyen hareketi, akış.
Nehir veya deniz suyunun bir tarafa doğru cereyanı.
Bazı hastalıklarda vücuttaki bir delikten cerahat akması.
akis
(Aks) Bir şeyin zıddı, simetriği, tersi.
Hareketli bir cismin hareketinin tersine dönmesi.
Bir şeyin evvelinin âhirine, âhirinin evveline dönmesi.
Çarpışma, çarpıp geri dönme.
Mantıkta: Bir düşünme ve akıl yürütme şekli; bir iddianın konusunu yüklem, yüklemini
alem-i cismaniyat / âlem-i cismâniyât
Cismânî varlıkların bulunduğu âlem, varlıklar dünyası.
alem-i kevn ü fesad / âlem-i kevn ü fesad
Cismani âlem. Bir taraftan vücuda gelip, diğer taraftan da harab olan fâni âlem.
alem-i mülk / âlem-i mülk
Görünen maddî ve cismanî âlem.
alem-i mülk ve şehadet / âlem-i mülk ve şehadet
Gözle görünen maddî ve cismanî âlem.
alotropi
Kimya bakımından bir değişiklik olmadığı halde bir cismin ayrı hususiyetler göstermesi hali. Meselâ : Kırmızı ve beyaz fosfor arasında, birleşim farkı yoktur. Buna rağmen renklerinin ayrı oluşu bir alotropi halidir.
anka
İsmi olup cismi bilinmeyen bir kuş. Çok büyük olduğu anlatılır. Zümrüd-ü Anka ve Simurg gibi isimlerle de anılır.
Uzun boyunlu kadın.
Arabdan bir kimsenin lakabı.
Zahmet, meşakkat.
anka-yı muğrib
İsmi var, cismi yok. Ankâ kuşu.
avalim-i ulviye ve ruhiye ve cismaniye / avâlim-i ulviye ve ruhiye ve cismâniye
Yüce âlemler, ruh âlemleri, cismânî âlemler.
bu'd
(Çoğulu: Eb'ad) Uzaklık. Baid olma.
Aralık.
Geo: Bir cismin uzunluk, genişlik ve derinliği.
cehennem-i cismani / cehennem-i cismanî
Cismen, bedenen yaşanacak olan cehennem azabı.
cemal-i mücerred / cemâl-i mücerred
Cismânî olmayan, yalın, soyut güzellik.
cirm / جرم
Cismin kapladığı yer, hacim.
(Arapça)
cirm-i sema / cirm-i semâ
Gök cismi.
cisim
(Cism) Varlığı bilinen, hayyiz olan, mekânı, ciheti, uzunluğu, genişliği ve derinliği olan şey.
cism-i beşeri / cism-i beşerî
İnsan cismi, bedeni.
cism-i devlet
Devletin cismi, bedeni.
cism-i mübarek
Peygamberimizin mübarek cismi, bedeni.
cism-i muhammedi / cism-i muhammedî
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in pâk ve temiz cismi, bedeni.
cism-i velayet / cism-i velâyet
Velîlik bedeni, cismi.
cism-i vücud
Vücut cismi, şekli.
cismani / cismanî / cismânî / جِسْمَان۪ي
(Cismaniye) Bedene mensub, vücutla alâkalı.
Mânevi ve ruhani karşılığı. Maddi ve cisimli olmak.
Cisme âit.
cismaniye-i nebatiye
Bitkisel olan cismî yapı, cisimsel bünye.
cismaniyet
Cismânilik. Maddi beden sahibi olmak hâli.
cüsman
Organlarla birlikte vücudun tamamı.
Her nesnenin cismi ve cesedi.
damar
t. İstidad. Huy, tabiat, inat.
İnsan bedeninde kanın dolaştığı yollar, şiryan.
Irk.
Toprağın içindeki maden filizleri ve su tabakası.
Damar veya köke benzeyip bir cismin her tarafına uzanan yollar.
Mermer ve ona benzer dalgalı şeylerdeki çizgiler.
darir
(Çoğulu: Edirrâ) Kör, a'mâ.
Nefis.
Cismin bakiyyesi.
İri vücutlu fakir kişi.
delail-i mücesseme-i musattaha / delâil-i mücesseme-i musattaha
Bir satıh hâline getirilmiş cismânî deliller (düz bir kâğıt üzerine şekli çizilmiş deliller).
disiplin
Uyulması lâzım gelen kaide ve yasaklar.
(Fransızca)
Nizam ve intizam te'mini için zihnî, ahlâkî, ruhî, cismanî tâlim ve terbiye.
(Fransızca)
ekran
Üzerine bir cismin hayalinin aksettirildiği saydam olmayan düz satıh.
elektroliz
Fiz: Birleşik bir cismi elektrik vasıtasıyla elemanlarına ayırma işi.
enkal
İşkence âletleri. Bukağılar, kayıt ve kelepçeler.
Nefsin cismani alâkalara ve bedeni lezzetlere bağlanıp kalması.
eyyam-ı şer'iye / eyyâm-ı şer'iye
Kur'ân'daki ölçülere uyan günler; gökyüzünde her cismin kendi etrafında dönmesiyle gün, bağlı olduğu sistem etrafında dönmesiyle de yine ona ait sene oluşur. Meselâ Sirius yıldızının bir günü ise bin senedir.
felek
Gök cisminin yörüngesi.
hacim
Oylum, bir cismin uzayda doldurduğu boşluk.
hacm
(Hacim) Bir cismin kapladığı yer. Cirm. Cüsse.
Emmek. Massetmek.
hareket
Kımıldanma. Davranış. Yola çıkmak. Bir cismin sabit bir noktaya göre yerinin veya durumunun değişmesi. Sarsıntı.
haşeviyye
Allahü teâlâyı mahlûklara,yaratıklarına benzeten, madde, cism diyen bozuk fırka, topluluk.
hatır-ı nefsani / hatır-ı nefsanî
Tas: Dünya ve nefis muhabbetinin cismanî kuvvete galebesi.
hayyiz
Yer.
Cihet, yön.
Mekân. Vüs'at. (Cismin kapladığı hacim)
hulul etmek / hulûl etmek
Girmek, yer etmek; bir cismin başka bir cisme girmesi, iki şeyin birleşmesi. Allahü teâlânın kula girmesi sûretiyle onun ilâhlaştığını kabûl edenlerin bozuk ve yanlış görüşü.
katel
Nefs. Cismin bakiyyesi.
katt
Katı bir cismi yontma, enine kesme.
Saçın kıvırcık olması.
Narhın, fiatın fazla olması.
kedkede
Ağır ağır seğirtmek.
Katı bir cisme dokunmaktan çıkan ses.
kenet
(Esâsı: Kinet) İki sert cismi birbirine bağlamak için çakılan iki ucu kıvrık madeni parça.
kıyas-ı istisnai / kıyas-ı istisnâî
Bir kıyasın sonucunun aynı yahut karşıt halinin öncüllerde hem anlam hem de şekil bakımından bulunmasıyla meydana gelen kıyas; meselâ, "mıknatıs bu cismi çekiyor; o halde bu cisim demirdir" cümlesi gibi.
kütle
(Kitle) Bir cismi terkib ve teşkil eden kısımların bütün hey'etine denir. Toplu şey. Deste. Yığın. Külçe.
kütle-i nariye / kütle-i nâriye
Yanan ve ışık veren gök cismi.
lemsiyet
Bir cisme veya bir mâdene parmakla dokunmaktan gelen his.
levg
Ağızda bir cismi çiğneyip sonra dışarı tükürmek.
Yalamak.
ma'dum-ül cisim
Cismi olmayan.
madde
Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan.
Asıl, esas, cevher, mâye.
Bend, fıkra, kısım.
İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey.
Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan ya
maddeten
Cismen. Madde ve cisim olarak.
İş olarak, iş ile.
Gözle görülür ve elle tutulur şekilde.
maddi / maddî
(Maddiye) Cismâni. Madde ile alâkalı olan. Maddeye ait.
Paraca ve malca.
Paraya ve mala fazlaca ehemmiyet veren.
Dokunma, koklama, görme, işitme, tatma ile hissedilip duyulan şeyler.
maddiyat
(Tekili: Maddiyet) Maddi ve cismâni şeyler. Gözle görülüp elle tutulur cinsten şeyler.
maddiyet
(Çoğulu: Maddiyât) Gözle görülüp elle tutulan şey. Cismâni.
mahluk / mahlûk
Yaratılmış; yoktan vâr edilmiş. Rabbimiz cism değildir, zamânı, mekânı yok. Maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân. Mahlûka muhtaç değildir, ortağı benzeri yok, Her şeyi O'dur yaratan hem de varlıkta tutan.
makta'
Kesilen yer, kat'edilen yer, kesinti yeri.
Uzun bir cismin enliğine kesildiği yerin görünüşü.
Edb: Her manzumenin, hususen gazellerin ve kasidelerin ilk beytine matla', son beytine makta' denir; makta'da şâirin ismi bulunur.
merkez-i devr
Hareket eden bir cismin, etrafında devrettiği nokta.
mesmur
Cismen ufak olmakla beraber, sinirleri kuvvetli olan adam.
mevcudat-ı hariciye
Maddî ve cismanî varlıklar.
mi'rac / mi'râc / مِعْرَا جْ
Merdiven, süllem.
Yükselecek yer.
En yüksek makam.
Huzur-u İlâhî. Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.M.) Efendimizin, Receb ayının 27. gecesinde Cenab-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen, hâlen çıkması mu'cizesi ki; en büyük mu'cizelerinden birisidir.
Peygamberimizin (asm) Cenab-ı Hakk'ın huzuruna cismen ve ruhen yükselmesi.
mücerredat
Cismî olmayan, soyut kavramlar.
mücessem
Cismi olan. Dış duygularımızla bilinip varlığından haberdar olduğumuz şey. Varlığı görünen. Cisimlenmiş olan. Bir şekli gösteren. Uzunluğu, genişliği ve kalınlığı olan cisim. Şekillenmiş.
mülk ve melekut / mülk ve melekût
Görünen cismânî ve görünmeyen mânevî âlemler.
nar-ı beyza
"Akkor, beyaz ateş" mânâsında olan bu tâbir fizikte: 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin sıcaklık hâli demektir.
Bir meyve adı.
nefs u cism
Kişinin kendisi ve cismi.
nefs-i cismani / nefs-i cismânî / نَفْسِ جِسْمَانِي
Cismin kendisi, beden.
nesimi küre / nesîmî küre
Atmosferi olan küre, yerküre gibi atmosferi olan gök cismi, gezegen.
rekaket
Kekeleme, dil tutukluğu.
Sözün kusurlu oluşu. Belagattan mahrum olmak.
Zayıf ve ince olmak, yufka olmak.
El ile cismin hacmi ve cüssesini anlamak için yoklamak.
Gevşeklik, zayıflık, dermansızlık.
ruhani / ruhanî
Ruha ait, ruhla ilgili, gözle görülemeyen, cismi olmayan.
şahıs
(Çoğulu: Eşhâs) Kişi, kimse. İnsanın cismanî hey'eti.
İnsanın uzaktan görülen karaltısı.
sakb
(Çoğulu: Sukub) İnce, uzun.
Ev ortasında olan direk.
İçi boş olmayan kuru cisme vurmak.
Yakınlık.
şakul
(Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir. Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi.
şihab / şihâb
Şahap, akanyıldız, gök cismi.
silhem
Bir kimsenin cisminde değişiklik olması.
subr
Her cismin tek kenarı ve yoğunluğu.
Ufak taşlı yer.
suret-i cismaniye / suret-i cismâniye
Cisme ait şekil; bedenî görünüş.
ta'yis
Görmeden bir cismi eliyle aramak.
tahalhul
(Halhal. dan) Ayağa bilezik takma.
Bir cismin hacminin büyümesi, şişmesi.
Hava cereyanı olması.
tahayyüz
(Hayz. den) Yer tutmak, yer almak.
Ehemmiyet kazanmak.
Fiz: Herhangi bir cismin boşlukta yer alması.
takvir
Bir cismi yuvarlak kesmek.
terbiye
Allah'ın emirlerine itaat ederek ruhen ve cismen yükselmeye ve yükseltmeye çalışmak. Kemale ermeğe, nizam ve emirleri dinlemeğe çalışmak. Allah rızası yolunda gitmeyi öğrenmek.
vezn-i mahsus
Özgül ağırlık. Bir cismin bir santimetre küp hacmindeki parçasının ağırlığı.
Edb: Nazmın veya kelimenin belli kalıplarından her biri. Nazmın ahenk ölçüsü.
vücud-u harici / vücud-u hâricî
Zâhir, ademden çıkmış olan. İlmî vücuddan âlem-i şehadete gelmiş olan. Maddî varlık, cismanî eşya.
zeveban etmek
Fiz: Sıcaklığını artırarak bir cismin, katı hâlden sıvı hâline geçmesi. Erimiş olması.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kitabet-i kudsiye
marzi-i ilahi
benu-l allat
ahras
melze
Takatül
bi-gayet
halisen lillah
ganem
sıar
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
cism
Ekilen
Onaylamak
KIZMA,
Yuce
dessas
Tescil etmek
rebi-i sani
Rüsup
Ilk defa