REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ciger ifadesini içeren 64 kelime bulundu...

ab-ı ciğer

  • Ciğer suyu.
  • Göz yaşı.

ahşa'

  • (Tekili: Haşâ) Vücuttaki bağırsak, ciğer gibi organlar.
  • Mahaller, bölgeler, cihetler.

akilet-ül ekbad / âkilet-ül ekbâd

  • Ciğerler yiyen kadın.
  • Uhud harbinde şehid olan Hz. Hamza'nın (R.A.) göğsünü yararak ciğerlerini yiyen Ebu Süfyanın karısı Hind.

atardamar

  • Tıb: Kanın, kalbden vücudun her tarafına (akciğerlere de) gitmesine yarayan damar. Şiryan.

bi-ciğer / bî-ciğer

  • Korkak, ciğersiz, yüreksiz. (Farsça)

bilsam

  • Zâtülcenb, akciğer zarı iltihabı. (Farsça)

bisinoz

  • yun. Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı.

bronş

  • yun. Tıb: Nefes borusunun akciğerlere giden iki kolundan her birinin adı.

ceneb

  • Susuzluktan böğrü ciğere yapışmak.

ciğer

  • Ciğer. Bağır. (Farsça)
  • Keder, sıkıntı, elem. (Farsça)
  • Avaz. (Farsça)

ciger / جگر

  • Ciğer. (Farsça)

ciğer-dar / ciğer-dâr

  • Yürekli, ciğerli, cesâretli. (Farsça)

ciğer-der

  • Ciğer söken, ciğer parçalıyan. (Farsça)

ciğer-duz / ciğer-dûz

  • Ciğeri delip geçen. (Farsça)

ciğer-füruş / ciğer-fürûş

  • Ciğerci, ciğer satan. (Farsça)

ciğer-hun / ciğer-hûn

  • Ciğeri kanlı. Çok acıklı. (Farsça)

ciğer-şikaf / ciğer-şikâf

  • Ciğer yaralayan.

ciğer-şikafe / ciğer-şikâfe

  • Ciğer parçalayan, çok acı veren.

ciğer-şükaf / ciğer-şükâf

  • Ciğer parçalayan. Çok acı veren. (Farsça)

ciğer-suz / ciğer-sûz

  • Çok acı. Ciğer yakar derecesindeki teessür. (Farsça)
  • Ciğer yakan, acı veren.

cigerguşe / cigergûşe / جگرگوشه

  • Ciğerköşe, evlat. (Farsça)
  • Sevgili. (Farsça)

ciğerpare / ciğerpâre

  • Ciğer parçası, sevgili yavru.

cigerpare / cigerpâre / جگرپاره

  • Ciğer parçası. (Farsça)
  • Evlat. (Farsça)

ciğerşikaf / ciğerşikâf

  • Ciğer parçalayan, çok acı veren.
  • Ciğer parçalayan.

ciğersuz / ciğersûz

  • Ciğer yakan.

dahamet-i kebed / dahâmet-i kebed

  • Tıb: Karaciğer büyümesi.

ekbad

  • (Tekili: Kebed ve Kebid) Kebedler, ciğerler.

fers

  • Dağıtmak. Saçmak.
  • Ciğer parçalamak.
  • Hurma çekirdeğinin kabuğunu soymak.
  • Atın pisliği. Fışkı.

harahir

  • (Tekili: Harhara) Tıb: Akciğerden gelen hırıltılar.
  • Uykuda iken horlamalar.

hem-dem

  • Canciğer arkadaş. (Farsça)

hıçkırık

  • t. Fazla yemekten ve asabi sebeplerden diyaframın kasılması ve akciğerlerdeki havanın şiddetli ve gürültülü bir şekilde dışarı atılması.
  • Boğaz tıkanacak surette ve derinden iç çekerek ağlama.

hilb

  • Asma yaprağı.
  • Ciğer.
  • Tırnak.
  • Tarp bitkisi
  • Zampara genç.

hind

  • Hindistan'ın kısa adı.
  • Bir kadın adı. (Asr-ı saadette Hazret-i Hamza'nın ciğerlerini yiyen kadın, Ebu Süfyan'ın karısı.)
  • Fetva metinlerinde kadını temsil etmek üzere kullanılan umumi isimlerden birisi. Diğerleri: Fatıma, Hatice, Zeyneb.

iltihab-ı kebed

  • Tıb: Karaciğer iltihabı.

intifaah-ı rie / intifaâh-ı rie

  • Akciğerin şişmesi.

kabas

  • Ciğer hastalığı.
  • Yüksek ve kalın.
  • Hafiflik.
  • Neşat, sevinç.

kasaba

  • (Çoğulu: Kasabât) Akciğerdeki nefes borularından herbiri. Bronş.
  • Küçük şehir. Çarşısı olan büyük köy.
  • Ahalisi beş-on bin raddelerinde olan mâmure.

kebed / كبد

  • Ciğer ağrısı.
  • Kara ciğer.
  • Meşakkat. Şiddet. Mihnet.
  • Karnın şişmesi.
  • Karaciğer. (Arapça)

kehf

  • Mağara, in. Sığınacak yer altı.
  • Tıb: Verem hastalığında akciğerde açılan oyuk.

kübad

  • Tıb: Karaciğer iltihabı.

kübud

  • (Tekili: Kebed) Karaciğerler.

laht-ı ciğer

  • Ciğerden kopma.

leht-i ciğer

  • Ciğerden kopma parça.

mecnub

  • Güney rüzgârı yetişen kişi.
  • Akciğer zarı iltihabı olan kişi.

mekbud

  • Ciğerinde hastalık olan.

ree

  • Akciğer.

riat

  • (Tekili: Rie) Akciğerler.

rie / رئه

  • Akciğer.
  • Akciğer. (Arapça)

rieteyn

  • İki akciğer.

safra

  • Sarı.
  • Karaciğere bağlı öd kesesi içindeki yeşilimsi sarı ve acı su ki, yağların hazmına hizmet eder.

şikaf / şikâf

  • (Şikâften: "Yarmak" mastarından) Yarık, yırtık, çatlak. (Farsça)
  • Kelime sonuna gelerek "yırtıcı, yırtan" mânâsına kullanılır. Meselâ: Ciğer-şikâf : Ciğer parçalayan. (Farsça)

sillürrie / سل الرئه

  • Akciğer veremi. (Arapça)

suhaf

  • Akciğer veremi.

şüs

  • Akciğer. (Farsça)

şüş

  • Karaciğer. (Farsça)

şüs / شس

  • Akciğer. (Farsça)

şüş / شش

  • Karaciğer. (Farsça)

suz-i ciğer

  • Ciğerin yanması. Ciğer yanıklığı.

tana

  • Susuzluktan ciğerin yapışması.

vak'a-i ciğersuz / vak'a-i ciğersûz

  • Ciğer yakan vak'a, olay.

zat-ül cenb / zât-ül cenb

  • Yan zarı iltihab. Akciğer zarı iltihabı.

zat-ür rie / zât-ür rie

  • Akciğer zarı iltihabı.

zatülcenb / zâtülcenb / ذات الجنب

  • (Zât-ül cenb) Tıb: Akciğer zarı iltihabı. Akciğer veremi.
  • Akciğer zarı iltihabı, zatülcenp. (Arapça)

zatürrie / zâtürrie / ذات الرئه

  • Zatürriye, akciğer iltihabı. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın