REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te cesur ifadesini içeren 70 kelime bulundu...

ahmes

  • Kuvvetli, yiğit. Kahraman, cesur, şecaatli, bahadır.

ahves

  • Cesur, kahraman, yiğit, şecaatli, bahadır.

alb

  • Yiğit, kahraman, bahadır, cesur gibi manalara gelen bir sıfattır.

asmah

  • Çok cesur, pek kahraman.

babayiğit

  • Yetişmiş delikanlı, tam bedenî kuvvetini almış genç. Cesur, yiğit.

bahadır

  • Kahraman. Cesur. Yiğit. Dilâver. (Farsça)
  • Kahraman, cesur, yiğit.

basil

  • Kahraman, cesur, yiğit kimse.
  • Fena, sert, kırıcı, kötü söz.
  • Haram olan şey.
  • Güzel olmayan, çirkin kimse.

batalet

  • Avarelik. İşsizlik.
  • Boş şeyler söylemek.
  • Bahadırlık. Cesurluk. Cesâret.

cahiz

  • Cesur, cesaretli, yiğit.

casir

  • (Cesaret. den) Cesaret eden, cesur, cesaretli.

ceri'

  • (Cür'et. den) Cesur, yiğit, delikanlı, gözü pek, cesaretli, yılmayan.

cesaret / cesâret / جسارت

  • Cesurluk, yiğitlik, korkusuzluk.
  • Cesurluk. (Arapça)

cesurane / cesurâne

  • Cesurca, korkusuzca.

cesure

  • (Bak: CESUR)

çire

  • Mâhir, maharetli, becerikli. (Farsça)
  • Bahadır, kahraman, yiğit, cesur. (Farsça)

cür'et-yab / cür'et-yâb

  • Cesur, cesaretli, yiğit, delikanlı, atılgan, gözüpek, cür'etkâr. (Farsça)

cür'etkar / cür'etkâr

  • Cesur.
  • Cesur, cesaretli, yiğit, delikanlı, atılgan, gözüpek. (Farsça)

cüretkar / cüretkâr

  • Cesur, atılgan.

cürre

  • Cesur, cesaretli, cür'etkâr, cür'et-yâb, yiğit, delikanlı, gözüpek, atılgan.
  • Uçan her çeşit kuşun erkeği.
  • Bir zira' miktarı ağaç. (Ağacın başında bir küfe, ortasında bir ipi olup onunla geyik avlarlar.)

dervah

  • Hastalıktan yeni kurtulan, iyice kendisine gelemeyen kimse. (Farsça)
  • Sağlam, metin, muhkem. (Farsça)
  • Doğru, asıl, gerçek. (Farsça)
  • Yiğitlik, cesaret, cesur olmak, şecaat. (Farsça)
  • Ayıp, utanma. (Farsça)
  • Sertlik, kabalık. (Farsça)

dilir

  • (Çoğulu: Dilirân ) Bahadır, cesur, cesaretli, yiğit, yürekli.

diliran / dilirân

  • (Tekili: Dilir) Bahadırlar, cesurlar, cesaretliler, yiğitler, yürekliler.

ebtal

  • (Tekili: Battâl) Yiğitler, cesurlar, döğüşken erler.

ebu iyaz seleme bin amr bin el ekva / ebu iyaz seleme bin amr bin el ekvâ

  • Biat-ı Rıdvanda hazır bulunan, gayet cesur, nişancı, hamiyetperver bir sahabedir. 77 hadis-i şerif rivayet etmiştir. Hicrî 74 tarihinde, 80 yaşında iken Medine-i Münevvere'de vefat etmiştir. (R.A.)

erva'

  • Çok güzel olan genç.
  • Son derece yiğit, cesur ve bahadır adam.
  • Korkmak.

eşbeh

  • Mert, yiğit, kabadayı, cesur kimse. (Bu tâbir bilhassa yeniçeriler hakkında kullanılırdı.)

gazanfer / غَضَنْفَرْ

  • Arslan, cesur adam.

gürd

  • Cesur, kahraman, yiğit, bahadır. (Farsça)

güstah / güstâh / گستاخ

  • Küstah. (Farsça)
  • Cesur. (Farsça)

hamaset

  • Yaradılıştan olan cesâret. Bahadırlık. Cesurluk. Kahramanlık. Yiğitlik.

haydar

  • Yiğit, cesur, kahraman.
  • Hz. Ali'nin (R.A.) bir nâmı,
  • Arslan, gazanfer.
  • Cesur, yiğit, Hazreti Ali.

haydarane

  • Hz. Ali gibi. Kahramanca, yiğitçe, cesurca. (Farsça)

haydari / haydarî

  • Kahramanlık, cesurluk, yiğitlik. Arslanlık.
  • Eskiden bazı esnaf ve köylülerin giydikleri kolsuz aba, hırka.

hıyre-çeşm

  • Kamaşık ve donuk gözlü. (Farsça)
  • Cesur, atılgan. (Farsça)
  • İnatçı, muannid. (Farsça)
  • Utanmaz, hayâsız, arsız. (Farsça)

hıyreçeşm / خيره چشم

  • Arsız, hayasız. (Farsça)
  • Cesur, gözüpek. (Farsça)

hizber

  • (Hizebr) (Çoğulu: Hezâbir) Aslan, gazanfer. (Farsça)
  • Mc: Cesur, yiğit, kahraman, yürekli adam. (Farsça)

istenbe

  • Cesur, yiğit, bahadır, kahraman. (Farsça)
  • Çirkin. (Farsça)
  • Kâbus. (Farsça)

istiare / istiâre

  • Ariyet istemek. Ödünç almak. Birinden iğreti bir şey almak.
  • Edb: Bir kelimenin mânasını muvakkaten başka mânada kullanmak; veya herhangi bir varlığa, ya da mefhuma asıl adını değil de, benzediği başka bir varlığın adını verme san'atına istiare denir.Cesur ve kuvvetli bir insana "arsl
  • Hakiki mânâ ile mecâzi mânâ arasındaki benzerlikten dolayı bir kelimenin mânâsını geçici olarak alıp başka bir kelime için kullanma san'atı; "arslan" kelimesini "cesur adam" için kullanmak gibi.

kabadayı

  • Mc: Cesur, kahraman, cengâver. Eskiden kabadayılar ağırbaşlı, fenalıktan kaçınır, iyiliği sever insanlar oldukları için muhitlerinde hürmet görürlerdi.
  • Kimseden korkmaz görünerek şuna buna meydan okuyan kimse, yiğit taslağı.

kahraman

  • (Çoğulu: Kahramanan) Yiğit, cesur, bahadır. (Farsça)
  • Fars mitolojisinde Rüstem'in yendiği kişi. (Farsça)
  • İş buyuran, hüküm sâhibi. (Farsça)

kahramanan

  • (Tekili: Kahraman) Kahramanlar. Cesur kimseler, yiğitler. (Farsça)

kahramanane

  • Kahramanca, yiğitçe, cesurane. (Farsça)

kahramani / kahramanî

  • Yiğitlik, kahramanlık, cesurluk. (Farsça)

kemmi / kemmî

  • Azlık veya çokluğa dair. Kemmiyete âit ve müteallik. Cesur. Yiğit. Silâhlı.

kızan

  • Oğlan, erkek çocuk.
  • Delikanlı, cesur ve silâhlı köylü genç.

künd

  • Biçimsiz, yakışıksız, kısa.
  • Kesmez, kör.
  • Yiğit, cesaretli, cesur.
  • Anlayışsız. Fehim ve idraki kısa.

merdanegi / merdanegî

  • Cesurluk, yiğitlik, merdlik, erkeklik. (Farsça)

merdi / merdî

  • Erlik, erkeklik. (Farsça)
  • Merdlik, cesurluk, yiğitlik. (Farsça)
  • İnsanlık, hamiyet. (Farsça)

mezir

  • Zarif kimse.
  • Katı kalbli ve cesur.
  • İşlerinde nüfuzlu olan.

muharib

  • Harbeden. Cenkci. Cengâver.
  • Cesur. Atılgan. Kahraman.
  • İyi harbeden. Harb usullerini iyi bilen.

orhan gazi

  • (Mi: 1288 - 1359) Osmanlı Devletinin kurucusu olan Babası Osman Gazi vefat edince (1326) Onun yerine tahta geçti. Onu yetiştiren, Hocası Şeyh Edebâli idi. Genç yaşta gazi akıncılar arasına karıştı, çok cesur ve atılgandı. Akıncı Gaziler onun oğlu Süleyman Paşa kumandasında Rumeli'ye geçtiler. Türbes

palikarya

  • Mc: Kabadayı, yiğit, cesur.
  • Rum gençleri.

pür-dil

  • (Çoğulu: Pür-dilân) Yürekli, cesur. (Farsça)

pür-dilan / pür-dilân

  • (Tekili: Pür-dil) Cesurlar, yürekli kimseler. (Farsça)

şecaat

  • Yiğitlik, cesurluk. Korkulu anda kalb kuvveti ile cesaretini muhafaza etme. Kuvve-i gadabiyenin vasat mertebesidir.
  • Yiğitlik, cesurluk.

şecaat-i harika

  • Harika yiğitlik, cesurluk.

şecaat-ı mücessem

  • Somut hâle gelmiş cesurluk, yiğitlik.

şeci / şecî / شجيع

  • Cesur, yiğit. (Arapça)

şehbaz

  • Çevik, cesur, beyaz doğan kuşu.

serbaz

  • (Çoğulu: Serbâzân) Korkusuz, cesur, cesâretli. Yiğit. (Farsça)

serbazi / serbazî

  • Yiğitlilik, cesurluk, korkusuzluk. (Farsça)

şica' / şicâ' / شجاع

  • Cesurlar. (Arapça)

şirdil

  • (Çoğulu: Şirdilân) Aslan yürekli. Cesaretli. Cesur. (Farsça)

şirmerd

  • Arslan yürekli, cesur. (Farsça)

şüca' / şücâ' / شجاع

  • (Şec'a - Şica') Yiğit, cesur, bahadır. Şecaatli.
  • Cesur. (Arapça)

şüca'at / şücâ'at / شجاعت

  • Cesurluk, yiğitlik. (Arapça)

şücea'

  • (Tekili: Şeci') Yiğitler, cesurlar.

süraka

  • (Ebu Süfyan Sürâka b. Mâlik) Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hz. Ebu Bekir ile beraber hicret için Mekke'den çıktıklarında, Kureyş Rüesasının mühim bir mal mukabilinde onları öldürmek için gönderdikleri cesur bir adam olup, Hz. Peygamber'in mu'cizesiyle atının ayakları kuma saplanmış ve bu üç

tecellüd

  • Cesur görünmeye çalışma.

zehredar / zehredâr

  • (Çoğulu: Zehredârân) Yiğit, cesur, yürekli, cesaretli. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın