Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
cehennem
ifadesini içeren
104
kelime bulundu...
a'raf / a'râf
(Tekili: Arf) Sırt, tepe. Özel manası Cennetle Cehennem arası bir yer. (Arf, herhangi bir yüksek yer demektir ki, bu münâsebetle atın yelesine, horozun ibiğine arf denilmiştir.)
Cennet ile Cehennem arasında yer alan ve birinin te'sirinin diğerine geçmesine mâni olan sûrun (engelin) yüksek kısımları.
Cennetle cehennem arasında bulunan bir yer.
ahiret / âhiret
Bu dünyadan sonra gideceğimiz ebedi âlem. Âhiret, kıyamet koptuktan sonra, bütün varlıkların ve insanların devamlı kalacakları yerdir. Orada ölüm yoktur, hayat sonsuzdur; dinin emirlerine bağlı olanlar için cennet; dine bağlı olmıyanlar için de cehennem vardır. Âhirete inanmayan insan müslüman olama
akl-ı mead / akl-ı meâd
Ebedî rahata kavuşmak, Cennet'te ebedî kalmak ve Cehennem azâbından kurtulmak için hâlini ıslâh etmeyi, düzeltmeyi düşünen, uzak görüşlü, dünyâya değil, âhirete değer veren akıl.
araf / ârâf
Cennet ile cehennem arasındaki yer.
ashab-üş-şimal / ashâb-üş-şimâl
Amel defterleri sol taraflarından verilecek olan cehennemlik kimseler.
ateşi / âteşî / آتشى
Ateşli.
(Farsça)
Öfkeli, kızgın.
(Farsça)
Acı, dokunaklı.
(Farsça)
Cehennemlik.
(Farsça)
azab-ı cehennem / azâb-ı cehennem
Cehennem azabı.
Mc: Büyük ıztırab, sıkıntı.
Cehennem azabı.
azab-ı kabir ve sakar
Kabir ve Cehennem azabı.
azab-ı nar / azâb-ı nâr
Cehennem azabı.
berzah / برزخ
Cehennem.
(Arapça)
Dil, kara uzantısı.
(Arapça)
Sorun, dert.
(Arapça)
berzah-ı kübra / berzâh-ı kübrâ
Kabirden kalkıp, mahşer yerinde hesâbın görülüp Cennet veya Cehenneme gidilinceye kadar geçen zaman.
bid'at fırkası
Peygamber efendimiz ve Eshâb-ı kirâmının yolundan ayrılanlar. Hadîs-i şerîfte Cehennem'e gidecekleri bildirilen yetmiş iki fırkadan her biri.
bolis çukuru
Kendini beğenenlerin, kibirlilerin, büyüklük taslayanların, Cehennem'de şiddetli azâba uğrayacakları yer.
çağrışım
Psk: Bir idrakla kazanılan bir fikrin başka bir idrak (algı) ile kazanılan fikir arasında bağıntı kurulması, birinin diğerini hatıra getirmesidir. Bu bağıntı zaman ve mekânda yakınlık, benzerlik ve zıdlık sebebiyle kurulur. Sevap deyince günahın; abdest deyince namazın; Cennet deyince Cehennem'in de
cahim / cahîm
Şiddetli ve kat kat birbiri üzerine yanan ateş. Çukur yerde yanan ateş.
Cehennem'in bir tabakası.
Cehennem.
Cehennem'in dördüncü tabakasına verilen ad. Güneşe ve yıldıza tapanların azab göreceği Cehennem.
Cehennem.
cahimi / cahimî
Cehennem gibi.
cehemiyye
Cebriye'den Cehm bin Safvan mezhebi üzere "Cennet ve Cehennem fânidir, iman mârifettir ve ikrar değildir" diyen bir tâife.
cehennem
Allah yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; Allah'a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlukata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhi adaletle ceza görecekleri yer. Cehennem'in varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onl
cehennem-i cismani / cehennem-i cismanî
Cismen, bedenen yaşanacak olan cehennem azabı.
cehennem-i daime / cehennem-i dâime
Kâfirlerin devamlı olarak kalacakları Cehennem.
cehennem-i kübra / cehennem-i kübrâ
Büyük cehennem.
cehennem-i manevi / cehennem-i mânevî
Maddî olmayan cehennem.
cehennem-i maneviye / cehennem-i mâneviye
Bu dünyadayken hissedilen manevî cehennem azabı.
cehennem-i suğra / cehennem-i suğrâ
Küçük cehennem.
Küçük cehennem.
cehennem-nümun
Cehennem gibi çok azab verici.
(Farsça)
Cehennem gibi.
cehennemi / cehennemî / جهنمى
Cehenneme özgü.
Cehennem gibi.
Cehennemlik.
(Arapça - Farsça)
Cehennem gibi sıcak.
(Arapça - Farsça)
cehennemnümun
Cehennemi hatırlatan.
cemaat-ı naciye / cemaat-ı nâciye
Cehennemden kurtulacak ehl-i sünnet cemaatı.
Selâmete, kurtuluşa erecek cemaat.
cisr-i cehennem
Cehennem köprüsü.
dar-ül ikab / dâr-ül ikab
Cehennem. Çok azab çekilen yer.
darü'l-ikab / dârü'l-ikab
Günahkârların azap diyarı; Cehennem.
darülikab / dârülikab
Azap yeri, cehennem.
demendan
Cehennem.
(Farsça)
Ateş, nar.
(Farsça)
dev-i acib-i cehennem / dev-i acîb-i cehennem
Acayip ve dehşet veren cehennem devi.
duzah / dûzah / دوزخ
Cehennem. Tamu.
(Farsça)
Mc: Keder. Külfet.
(Farsça)
Cehennem.
(Farsça)
duzah-mekan / duzah-mekân
Makamı Cehennem olan kâfir, münâfık.
(Farsça)
duzahi / duzahî
Cehennem'e mahsus, cehennemî, zebani.
(Farsça)
ebedi haps-i münferid / ebedî haps-i münferid
Tek başına sonsuz bir hapis, sonsuz Cehennem hapsi.
ebedi haps-i münferit / ebedî haps-i münferit
Sonsuza kadar tek başına kalınacak olan hapis, hücre hapsi; Cehennem.
ehl-i cehennem
Cehennemlikler.
ehl-i cennet ve cehennem
Cennet ve cehennemde olanlar.
ehl-i nar / ehl-i nâr
Cehennemlik olanlar.
Cehennemlik olan. Cehennem ehli.
ehl-i şekavet
Sıkıntı ehli, Cehennemlik olanlar.
esfel-i safilin / esfel-i sâfilîn
Sefillerin en sefili. Cehennem'in en aşağı tabakasındakiler.
En aşağı yer. Zaiflik, yaşlılık, boy bos, akıl ve anlayışın gidip çocuk gibi olmak, amel ve iş yapmaktan kesilip, sevâb kazanacak bir şey yapamaz hâle gelmek, erzel-i ömür. Cehennem'in aşağısı.
Cehennemin en alt tabakası, aşağının aşağısı.
eshab-ı şimal / eshâb-ı şimâl
Cehennem ehli. Âhirette amel defterleri sol ve arka tarafından verilecek olanlar.
esrar-ı cehennem ve cinan / esrar-ı cehennem ve cinân
Cehennem ve Cennetin sırları.
felak
Tan zamanı, subh, fecir.
İki tepe arasındaki düzlük.
Bütün mahlukat.
Suçlunun ayağına vurulan tomruk, falaka.
Cehennem.
fevziye
Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması üzerine II.Sultan Mahmud tarafından eski odalar mevkiine verilen isimdir. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması esnasında, yeni odalar Kara Cehennem'in attığı yağlı paçavralarla yanmış, eski odalar da ocağın ilgasından birkaç gün sonra yıktırılmıştır. Gerek yanan ve gerekse
fırka-i naciye / fırka-i nâciye
Kurtuluş fırkası. Cehennem'den kurtulacağı bildirilen fırka. İslâm dîninde doğru îtikâd üzere olanlar. Peygamber efendimiz ve Eshâbının ve bu büyüklere tâbi olan Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda bulunanlar.
gassak
Ehl-i cehennemin vücudundan akan irin.
Çok soğuk ve fenâ kokulu içilmez şey.
gayya / gayyâ / غيا / غَيَّا
Cehennemin beşinci tabakasındaki çok korkunç bir kuyunun adı. İçine düşenin kolay kolay kurtulamıyacağı korkunç yer.
Cehennemin en derin kuyusu.
Cehennem kuyusu.
Cehennemdeki kuyulardan birinin adı.
(Arapça)
Cehennemde bir kuyu.
gayya-i cehennem / gayyâ-i cehennem
Cehennem çukuru.
gıslin / gıslîn
Yara yıkandığında içinden çıkan irinli ve kanlı su.
Cehennem ehlinin etleri ve kanlarının yıkandığı nesne.
halet-i cehennem-nümun / hâlet-i cehennem-nümun / hâlet-i cehennem-nümûn
Cehennem gibi çok azab verici hal.
Cehennem gibi çok azab verici hâl.
haps-i ebedi / haps-i ebedî
Sonsuz bir hapis, Cehennem.
havf ve reca
Korku ve ümid. (Hem yaşama ümidi, hem de ölüm korkusu. Yahut, affedilmesi ümidi veya cehenneme gitmek korkusu.)
haviye / hâviye
(Sukut mânasından) Cehennem'in 7. tabakası. En korkunç yer.
Cehennem'in yedinci tabakası. Burada inanmadıkları hâlde inanmış görünen münâfıklar ile müslüman iken İslâm dînini terk eden mürtedler azâb görecektir.
Cehennemin yedinci katı, en şiddetli yeri.
Cehennem.
heft-hun
Cehennemin yedi tabakası.
(Farsça)
hulf-ül vaid / hulf-ül vaîd
Va'dedilmiş azabı yapmamak, cezâyı yerine getirmemek. (Cenâb-ı Hak kendine isyan edenlerin, günahta devam edenlerin cehenneme gideceklerini beyan ediyor, tehdid ediyor, vaid ile beyanda bulunuyor. Affetmediği takdirde bu vaidinden dönmesi, aslâ adâletine yakışmaz, muhâldir.)
hutame
Cehennemin beşinci tabakası. İnatçı münkirlerin yeri olup, Gayya Kuyusunun bulunduğu kısım.
Cehennemin bir tabakası.
Cehennem'in beşinci tabakası.
Cehennemin adlarından biri, cehennemin beşinci tabakası.
Cehennem.
i'ad / i'âd
Cehennem vs ceza ile korkutma, tehdit etme.
iman-ı bil-ahiret / iman-ı bil-âhiret
Âhirete, öldükten sonra dirileceğine, haşir ve neşre, Cennet ve Cehennem'e inanmak.
iman-ı gaybi / îmân-ı gaybî
Allahü teâlânın zâtı, sıfatları, âhiret, melekler, Cennet, Cehennem, Mîzân, Sırat gibi gözle görülmeyen şeylere görmeden inanmak.
kevser
Allahü teâlânın Kevser sûresinde Peygamber efendimize verdiğini bildirdiği büyük ihsân. Âhirette Cennet'te Peygamber efendimize âit meşhûr nehir veyâ kıyâmet (hesâb) günü Cehennem üzerindeki Sırat köprüsü geçilmeden önce Peygamber efendimizin ve ümme tinin başına geldikleri meşhûr havuz.
laza
Ateş. Alev.
Cehennem'in altıncı katı.
lazy
Hiçbir dîne inanmıyanlar ile müşriklerin (Allahü teâlâya ortak koşanların) azâb görecekleri, Cehennem'in altıncı tabakası.
malik / mâlik
Sâhib. Malı elinde bulunduran. Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan.
Her şeyin sâhibi olan Allah.
Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı.
Sâhib olan, mülk edinen.
Cehennem meleklerinin en büyüğü, âmiri, bekçisi.
merzegan
Cehennem.
(Farsça)
Mangal.
(Farsça)
Kabristan, mezarlık.
(Farsça)
mü'sade
(İsad. dan ism-i mef'uldür) "Asadet-ül bab" denir ki; kapıyı kapadım, sımsıkı kilitledim demektir. Üzerlerine ateşin yakılıp fırın gibi kapısının kapanması ateşin şiddetini icab edeceğinden, Cehennemde azabların şiddet ve ebediyetinden kinayedir.
müflis
İflâs eden.
Dünyâda iken insanların haklarını yemiş, onları dövmüş, sıkıntı ve eziyet vermiş; bu sebeblerle âhirette hesâblar görülürken, hakkı olanlara bütün günahları verilip, hiç sevâbı kalmayan ve hak sâhiplerinin günâhlarını yüklenerek, Cehennemlik olan kimse.
münzir
(Nezir. den) Olacak bir şeyi haber vererek korkutan, akibetin kötülüğünü bildiren.
Kâfir ve münafıkların Cehennem'e gideceğini haber veren.
nar / nâr
(Çoğulu: Niran, envar, niyere, niyâr) Ateş. Cehennem.
Bir meyve adı.
Mc: Allahın gadabı.
Yakıcı, azab verici her şey. Şer. Dalâlet. Sefâhet.
Ateş.
Cehennem.
Yakıcı şey.
Ateş; Cehennem.
Ateş, cehennem.
neşr
Âhirette, ölülerin diriltilip, hesâbları görüldükten sonra, cennetliklerin Cennet'e ve cehennemliklerin Cehennem'e dağılmaları.
Yayma, dağıtma.
nezir
(Nezr. den) Bir iş için korkulacak bir şey söyleyip gözdağı vermek. İlerdeki hesap için korkutmak. ("Beşir" in zıddıdır)
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın bir vasfı olup Allaha (C.C.) inanıp itaat etmeyenlere cehennemden haber verdiği için "Nezir" denmiştir.
ömr-ü cahim
Cehennem hayatı.
refref
İnce, yumuşak kumaş, bir çeşit döşek; Peygamber efendimizin mîrâc esnâsında (bilinmeyen yerlere götürüldüğü, Cennet'i ve Cehennem'i gördüğü gece) bindikleri Cennet yaygısı.
sahire
Yer yüzü, arz.
Kıyamet günü, Cenab-ı Hakk'ın haşir meydanı için tecrid edeceği Arz-ı Beyza.
Aslâ insan ve hayvan ayak basmadık yer yüzü. Çöl.
Cehennem.
sakar / سَقَرْ
Yedi Cehennemden birinin ismi.
Cehennem'in bir ismi.
Cehennem.
Cehennemin adlarından biri.
Cehennemin bir tabakası.
şaki / şakî
Cehennemlik. Bedbaht; şirk (Allahü teâlâya eş, ortak koşması) veya isyân etmesi sebebiyle kâfir veya fâsık olan kişi. Zıddı saîd'dir.
se'ir / se'îr
Cehennem'i meydana getiren tabakaların ikincisi. Burada Tevrât'ı değiştirenler yanacaktır.
şecere-i zakkum
Cehennemdeki zakkum ağacı.
şecere-i zakkum-u cehennem
Cehennem'deki zakkum ağacı.
sekar
Cehennem'i meydana getiren tabakalardan üçüncüsü. Burada İncîl'i değiştirenler azâb görecektir.
şekavet / şekâvet
Kâfir veya fâsık olma, cehennemlik olma. Seâdetin zıddı.
siccin
Sert, şiddetli olan şey.
Dâim olan.
Fâsık ve fâcirlerin amel defterlerinin konulduğu yer.
Cehennemde bir vâdi'nin adı. Fâcirlerin ruhunun gittiği yer.
sırat
Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete gitmek için geçilmesi gereken köprü.
sırat köprüsü / sırât köprüsü
Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete gitmek için geçilmesi gereken köprü.
Cennet'e gidebilmek için herkesin üzerinden geçmeğe mecbur olduğu ve Cehennem üzerine kurulmuş olan köprü.
Cennet'e geçilmek üzere, Cehennem üzerine kurulmuş, mâhiyeti kesin bilinmeyen köprü. Buna, yalnız sırât da denir.
suhk
Uzak olmak.
Cehennemde bir derenin adı.
Mahrumiyet.
tabi'iyyeciler / tabî'iyyeciler
Canlılarda ve cansızlardaki, akıllara hayret veren intizâmı (düzeni) ve incelikleri görerek, bir yaratanın varlığını söylemekle berâber; öldükten sonra tekrar dirilmeği, âhireti, Cennet'i ve Cehennem'i inkâr edenler (red edip, kabûl etmeyen, inanmaya nlar).
tamu
(Aslı: Tamuğdur) Cehennem.
tehdid-i ilahi / tehdid-i ilâhî
Cenâb-ı Hakkın kullarını Cehennem azabı ve dünyevî belâlarla tehdit etmesi.
urf
(Çoğulu: A'râf) At yelesi.
Horuz ibiği.
Âdet.
Cennet ile Cehennem arasında bir makam.
İhsan.
vaid / vaîd
İyiliğe sevk veya kötülükten kurtarmak için ileride olacak kat'i hâdiseleri haber vererek korkutmak.
Cehennemi haber vermek.
Korkutma, tehdit etme.
Allah'ın azap ve cezayla korkutması
felâket, cehennem.
İyiliğe sevk veya kötülükten kurtarmak için ileride olacak kesin hadiseleri haber vererek korkutmak, cehennemi haber vermek.
veyl
Vay hâline, yazık, felâket, hüzün ve hüsran.
Cehennem'de bir çukur ismi veya Cehennem'in bir kapısına bu isim verilmiştir.
Vaid, tehdid makamında kullanılan azab kelimesidir.
Vay hâline, yazıklar olsun.
Bir kimse veya topluluğun işledikleri kötülükler sebebiyle karşılaşacakları azâbı, kötü hâlleri ve acınacak bir hâlde bulunduklarını ifâde eden bir söz.
Cehennem'de bir vâdinin adı.
Vay haline, yazık, hüzün ve hüsran. Cehennemde bir çukurun adı.
yehmum
Kömür gibi simsiyah olan şey.
Zifir ve kara duman.
Cehennem ahalisini ihata eden perde.
yemin-i gamus / yemîn-i gâmûs
Günâha ve Cehennem'e sokan yemin. Geçmişteki bir şey için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmek.
yetmiş iki fırka
Ehl-i sünnet yolundan (Peygamber efendimizin ve Eshâb-ı kirâmın bildirdiği doğru yoldan) ayrılan ve Cehennem'e gidecekleri hadîs-i şerîfte bildirilen bozuk fırkalar. Bunlara bid'at ehli veya dalâlet fırkaları da denir.
zakkum
Cehennem'de bir ağacın ismi, cehennemliklerin yiyeceği.
Gösterişi güzel, çiçekli ve zehirli meyvesi olan yâsemine benzeyen bir bitki ismi.
Cehennemden bir ağacın ismi.
Bir bitki türü, cehennem ağacı.
zakkum şerleri
Zakkuma benzeyen şerler, kötülükler (zakkum, tadı çok acı olan bir Cehennem ağacıdır.).
zakkum-u cehennem
Cehennemdeki zakkum ağacının meyvesi.
zakkum-u esmar
Cehennem meyveleri.
zebani / zebânî / زَبَان۪ي
Cehennem'de vazife gören melek.
Cehennem meleği, azâb yapıcı melek.
Cehennemde vazifeli azap melekleri.
Zebanî, cehennemlikleri cehenneme atan melek.
Cehennem meleği.
zebaniyan / zebaniyân
(Zebaniye) Zebaniler. Cehennemlikleri Cehennem'e atmaya vazifeli melekler.
(Farsça)
zemherir
Cehennem'deki soğuk yer, soğuk cehennem.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Tahrîk
حسن
Cebbar
hurma
da'ca
Sâye-endâz
Yusufi
Rebiî
dana
ORTODOKS
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
cehennem
Marina
Elde etme
Rahle
ehra
Okculuk
Bakmak
Emev
sadise
Yakmak