REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te caresiz ifadesini içeren 41 kelime bulundu...

acz / عجز

  • Acizlik, çaresizlik, bir şey yapamama. (Arapça)

bi-çare / bî-çare

  • Çaresiz. Zavallı. Şaşkın. (Farsça)

bi-neva / bî-neva

  • Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz. (Farsça)

biçare / bîçâre

  • Çaresiz, zavallı.
  • Çaresiz.

Biçare / Bîçare

  • Çaresiz

biçare / bîçâre / بيچاره / ب۪يچَارَه

  • Çaresiz. (Farsça)
  • Zavallı. (Farsça)
  • Çâresiz.

biçaregan / bîçâregân / بيچارگان

  • Çaresizler. (Farsça)
  • Zavallılar. (Farsça)

biçaregan-ı ümmet / bîçâregân-ı ümmet

  • Ümmetin çaresizi, zavallısı.

çarnaçar / çârnâçâr / چارناچار

  • İster istemez, çaresiz, mecburen. (Farsça)

devasız

  • Çaresiz.

eser-i acz

  • Acizliğin, çaresizliğin sonucu.

fakr u zaruret

  • Yoksulluk ve çaresizlik.

feyzi-i biçare

  • Biçare, çaresiz Feyzi.

hasir / hasîr

  • Hüsranda olan. Sapıtan, dalâlete giden. Azgın.
  • Eli boş. Müdafaasız. Çaresiz.

ihtiyac

  • Çaresiz kalıp istemek. Muhabbetle meyletmek. Acz, fakr ve yoksulluk. Zaruret hali.

ilac na-pezir / ilac nâ-pezir

  • Tedavisi mümkün olmayan, ilâç kabul etmeyen. (Farsça)
  • İmkânsız, çaresiz. (Farsça)

ilcaat-ı zaman

  • Zamanın getirdiği mecburiyetler, çaresiz durumda bırakmalar.

iman-ı ye's

  • Çaresiz kalan, hayatından ümidsiz olan bir kimsenin imanı.

ıztırar

  • Çâresiz olmak. Mecburiyet. İhtiyaç.

ıztırar vakti

  • Çaresizlik içinde kalındığı zaman dilimi.

ıztırari / ıztırarî

  • Zorunlu olarak, çaresizce.
  • Çaresizlik içinde oluş. Mecburiyet.

ıztırari olarak / ıztırârî olarak

  • Çaresizce, zorunlu olarak.

lailaç / lâilaç

  • Çâresiz, dermansız, imkânsız.

lamehale / lâmehale / lâmehâle / لامحاله

  • Hilesiz.
  • Çaresiz, imkânsız, ister istemez.
  • İster istemez, çaresiz. (Arapça)

lisan-ı ıztırar

  • Çaresizlik ve mecburiyet dili.

lisan-ı ıztırari / lisan-ı ıztırarî

  • Çaresizlik ve mecburiyet dili.

muzdar / مُضْطَرْ

  • Çaresiz.

muztar

  • Zorlanmış. Cebr olunmuş. Mecbur kalış. Çaresiz kalıp başı sıkılan.
  • (Zaruret. den) Çaresiz kalmış, zorlanmış.
  • Mecbur, çaresiz.
  • Sıkışık, zor durumda olan, çâresiz.

muztarrin / muztarrîn

  • Çaresizler. Sıkıntı içinde olanlar.

na-çar

  • Çaresiz, elinden iş gelmeyen. Mecbur kalmış olan. (Farsça)

na-çari / na-çarî

  • Çaresizlik. (Farsça)

na-tuvan

  • (Nâtüvân) İktidarsız, zayıf, halsiz, kudretsiz, çâresiz. (Farsça)

naçar / nâçâr / ناچار

  • Çaresiz, elinden iş gelmeyen, mecbur kalmış olan.
  • Çaresiz, sorunda. (Farsça)
  • İster istemez. (Farsça)

natuvan / nâtuvan

  • Kuvvetsiz, çaresiz.

natüvanem / nâtüvânem

  • İktidarsızım, çaresizim.

netice-i ıztırar

  • Çaresizliğin sonucu.

şikestebal / şikestebâl / شكسته بال

  • Kanadı kırık. (Farsça)
  • Çaresiz, üzgün. (Farsça)

ta'ciz / ta'cîz / تَعْج۪يزْ

  • Rahatsız etme, çâresiz bırakma.
  • Rahatsız etme, çâresiz bırakma.

taciz / tâciz

  • Âciz bırakma, çaresiz kılma.

üftade / üftâde

  • Düşkün, çaresiz.

zaruret / zarûret

  • Çaresizlik. Muhtaçlık. Sıkıntı. Yoksulluk.
  • Çaresizlik, yoksulluk, mecburiyet.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın