Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
cürüm
ifadesini içeren
63
kelime bulundu...
afen
Çürüme, pörsüme. Yemeğin kokması.
asar
Vazifeler.
Yükler.
Cürümler. Kabahatler.
bais / bâis
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Öldükten sonra, kabirlerinde çürümüş ve dağılmış olan cesedleri diriltip mahşere, (arasât meydanına) sevkeden, gönderen.
baliye
Zayıf ve çürümüş olan şey.
bevar
Mahvolma, çürüme, yok olma.
Kadının kocaya varmayıp evde kalması.
carim
Cürüm ve kabahat sahibi. Suçlu.
Ailesinin maişetini kazanan.
Kesen.
Hurma toplayan.
cehennem
Allah yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; Allah'a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlukata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhi adaletle ceza görecekleri yer. Cehennem'in varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onl
çem
Naz ve eda ile salınarak yürüme.
(Farsça)
Ziynetli, süslü, düzgün.
(Farsça)
Cürüm, kabahat, suç.
(Farsça)
Taam, yemek.
(Farsça)
Mâna.
(Farsça)
Kazanılmış, toplanılmış.
(Farsça)
cerm
(Çoğulu: Cürüm) Bir cins Arap sandalı.
Kat'. Kesme.
Günahkâr olma, günah işleme.
Koyun kırkma.
Sıcak, sıcaklık.
cerr
Kendine doğru çekmek. Çekmek. Cezb.
Para almak.
Uçurum.
Kale hendeği.
ceza
Karşılık, mukabil, ivaz. Cürüm veya günâh işleyenlere verilen azab.
Gr: Şart cümlelerinde ikinci kısım.
cürm
(Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
cürüf
Uçurum, yar.
esim
(İsm. den) Günahkâr, günah işlemiş, kabahatlı, cürümlü, suçlu, yalancı kişi.
fega
Buğdayın çürümesi.
Hurma koruğunun çürümesi ve çürüğü.
forsa
Buharlı gemilerin icadından evvel yelkenli gemilerde kürek çekmeğe mahkum harp esirleri. Bunlar, kaçmamaları için birer ayakları güvertelere çakılı bulunurlardı. Ayaklarından bağlı olmaları münasebetiyle bunlara payzen namı da verilirdi. Bununla birlikte payzen tabiri, daha çok cürüm ve cinayet erba
haber
Berelenme, yaralanma. Çürüme.
hadd
Hudut. Çizgi. Sınır.
Cürüm.
Salahiyyet.
Şeriatça verilen ceza.
Derece. Son derece. Münteha.
İnsana ârız olan şiddet ve titizlik.
Def etme. Men etmek.
Keskin. Sivri.
Sert. Gergin.
Man: Üç tasavvurdan ibaret olan kıyas.
hafer
Çukurdan çıkartılan toprak.
Dişin çürümüş kısmı veya kiri.
hamt
Şiddetli ve zahmetli olmak.
Çürümek.
Mütegayyer olmak, değişmek.
hatar
Tehlike, uçurum.
Tehlike. Uçurum, Emniyetsizlik. Korku.
hical
(Tekili: Hecl) Uçurumlar, derinlikler, yarlar, çukurlar.
hücul
(Tekili: Hecl) Uçurumlar, çukurlar, derinlikler, yaralar.
i'tizal
(İtizal) Bir şeyi işlemeğe tamamen kasd ve teveccüh eylemek.
Nefsine müracaatla cürüm ve hatasını itiraf etmek.
icram
Kabahat yapma, cürüm işleme.
ictiram
Kabahat yapma, cürüm işleme.
inşilal
Şiddetle dökülerek akma.
(Su) uçurumdan dökülerek şelâle meydana getirme.
ism
Günah, suç, cürüm.
izam-ı remime
Çürümüş kemikler.
kürek cezası
Tanzimattan önce ve yelkencilik devrinde işledikleri ağır cürümden dolayı harp gemilerinden kürek çekmek üzere gemi hizmetine verilen kimseler. Bu gibiler, gemilerde kürek çektikleri için bu tâbir meydana gelmiştir.
ma'fun
Bozulmuş ve çürümüş şey.
Kokmuş et.
magrem
Bir şeye çok düşkün, haris kimse. Tutkun. Aşık.
Borçlu.
Zarar, ziyan.
Cürüm, cinayet.
mehva
(Çoğulu: Mehâvâ) Sahrâ, çöl,
Uçurum, yar.
İki dağ arası.
İki şeyin arası.
mücrim
Cürüm ve kabahat işlemiş olan. Suçlu.
mücrimin / mücrimîn
(Tekili: Mücrim) Mücrimler, suçlular. Cürüm işlemiş olan kimseler.
mumya
Uzun müddet çürümemesi için ilâçlanmış ölü. İnsan ve hayvan ölüsünün kurusu.
(Farsça)
Çok zayıf (kimse).
(Farsça)
Çürümesin diye ilaçlanmış ölü.
mütefessih / متفسخ
(Tefessüh. den) Kokmuş, çürümüş, bozulmuş, tefessüh etmiş.
Bozulmuş, kokuşmuş, çürümüş.
(Arapça)
nahir
Çürümüş kemik.
İçine rüzgâr girip çıkmakla öten kemik.
nahire
Ufalanmış.
Çürümüş.
Rüzgârla savrulur, yel estikçe ses verir, delik deşik olmuş kemik.
nahr
Eskimek.
Çürümek.
Parçalamak.
nehire
Çürümüş, ufalanmış, rüzgârla savrulur. Delik deşik, göz göz olmuş.
Rüzgâr estikçe ses verir kemik, çürümüş kemik. (Nâhir de denir)
nuhre
Kemik dokusunun çürümesi.
puside
Çürümüş, paslanıp çürümüş, çürük.
(Farsça)
remim
Kemiğin çürümesi. Çürük.
(Farsça)
resse
(Çoğulu: Rises-Risâs) Eski ve çürümüş, köhne.
Ev eşyasından eskiyip atılanı.
rimm
(Rimme) Çürümüş kemik. Kemik çürümesi.
Yer.
Çok mal.
rimme
(Çoğulu: Rimem-Rimâm) Çürümüş kemik.
rüfat
Parçalanmış, dağıtılmış.
Çürümüş.
şefaceref
(Şefâcürf) Yar üstü. Uçurum kenarı.
taaffün
Bozulma, kokuşma, çürüme.
taaffün etmiş
Bozulmuş, çürümüş.
tebah / tebâh / تباه
Yok olmuş.
(Farsça)
Yıkılmış.
(Farsça)
Bozulmuş, çürümüş.
(Farsça)
Tebâh etmek:
(Farsça)
Yok etmek.
(Farsça)
Yıkmak.
(Farsça)
Bozmak, çürütmek.
(Farsça)
Tebâh olmak:
(Farsça)
Yok olmak.
(Farsça)
Yıkılmak.
(Farsça)
Bozulmak, çü
(Farsça)
tecrim
Suçlandırma. Cezalandırma. Cürüm isnad etme.
Bir taifeden ayrılıp gitme.
tefessüh / تفسخ
Alçaklaşmak. Bozulmak.
Çürümek. Kokup dağılmak.
Tâkattan düşmek.
Bozulma, çürüme.
Çürüme, çürüyerek dağılma.
(Arapça)
Tefessüh etmek:
Çürümek, çürüyerek dağılmak.
(Arapça)
tezhib
(Zeheb. den) (Çoğulu: Tezhibât) Yaldızlama işi, yaldızlama sanatı.
Süsleme.
Altın sürme.
Dişlere altın dolgu yapma, çürümüş dişleri altınla doldurma.
ufunet
Çıban veya yaranın çürüyüp fena kokması.
İltihab.
Her hangi bir maddenin çürümesinden hasıl olan pis koku, çürük kokusu.
Sıkıntı veren manevî ağırlık.
varta / ورطه
Her çukur yer. Uçurum.
Kurtuluşun zor olduğu yer. Tehlike. Muhatara.
Uçurum, tehlike.
Uçurum.
(Arapça)
Tehlike.
(Arapça)
varta-i hayret
Tehlikeli, hayret uçurumu.
vehd
(Çoğulu: Vihad) Derin vadi. Uçurum.
verta
(Çoğulu: Vırât) Çukur yer, varta, uçurum.
Halledilmesi, içinden çıkılması zor olan iş.
vihad
(Tekili: Vehd) Derin vâdiler. Uçurumlar.
vırat
(Tekili: Verta) Vartalar, uçurumlar, çukurlar.
Halli güç, içinden çıkılması zor olan işler.
zeval / zevâl
Yok olma, sona erme. Ölmez imiş âşık cânı, Hiç çürümez imiş teni, Aşk her kimi kıldı fânî, Ona zevâl ermez imiş.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
sahib-i kemal
ispritizma
mesacid
Mahmul
İdem
terakki etmek
müştehi
kuh
sum
sehavet
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
cürüm
Güneş
sarkac
BAĞLI
iki kelime
ais
SEVGİLİ
eshab-ı feraiz
vakfeden
Lafzı lügat