Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
buy
kelimesini içeren
676
kelime bulundu...
a'neb
Büyük burunlu adam, burnu iri olan adam.
abhiz / âbhîz / آبخيز
Büyük dalga.
(Farsça)
afsun / افسون
Büyü, efsun.
(Farsça)
agleb-i ihtimal
Büyük bir ihtimal.
ağleb-i ihtimal / ağleb-i ihtimâl / اغلب احتمال
Büyük bir ihtimalle, büyük bir olasılıkla.
agrandisman
Büyütme (Fotoğrafçılıkta kullanılır.)
(Fransızca)
aktab-ı mehdiyyin / aktâb-ı mehdiyyîn
Büyük Mehdînin bazı vasıflarını taşıyan büyük velîler.
akverin
Büyük belâlar, musibetler, âfetler.
alem-i islam camii / âlem-i islâm camii
Büyük bir cami hükmünde olan İslâm âlemi.
alem-i islam mescid-i kebiri / âlem-i islâm mescid-i kebiri
Büyük mescit hükmünde olan İslâm dünyası.
alem-i islamın cami-i kebiri / âlem-i islâmın cami-i kebiri
Büyük bir cami hükmünde olan İslâm dünyası.
alem-i kebir / âlem-i kebîr / عَالَمِ كَبِيرْ
Büyük âlem, evren.
Büyük âlem.
alem-i kübra / âlem-i kübrâ
Büyük âlem.
alet-i mükebbir / âlet-i mükebbir
Büyütme âleti, büyüteç, mikroskop.
ali / âli
Büyük, yüksek, şerif, celil, aziz olan.
alicenabane / âlicenâbâne
Büyüklere yakışır, yüksek bir tarzda.
allahü zülcelal hazretleri / allahü zülcelâl hazretleri
Büyüklük ve haşmet sahibi olan yüce Allah.
allahü zülcelal tebareke ve teala ve tekaddes hazretleri / allahü zülcelâl tebareke ve teâlâ ve tekaddes hazretleri
Büyüklük, haşmet ve yücelik sahibi olan ve her türlü kusur ve eksiklikten uzak olan Allah.
allame / allâme / علامه / عَلَّامَه
Büyük âlim.
Büyük bilgin.
(Arapça)
Büyük âlim.
anasır-ı külliye / anâsır-ı külliye
Büyük unsurlar; toprak, hava, su, ateş.
ariza
Büyük bir kimseye hürmetle yazılan veya verilen şey, istirhamnâme, hediye.
arzu-yu taazzum
Büyüklük taslama arzusu.
asar-ı azamet / âsâr-ı azamet / آثَارِ عَظَمَتْ
Büyüklük eserleri.
asar-ı azime / âsâr-ı azîme
Büyük eserler.
asar-ı haşmet / âsâr-ı haşmet / آثَارِ حَشْمَتْ
Büyüklük eserleri.
aşevsec
Büyük karınlı iri deve.
aşk-ı ihlas / aşk-ı ihlâs
Büyük bir samimiyet, çalışma, iş ve davranışlarda yalnızca Allah'ın rızasını gözetme gayret ve aşkı.
aşk-ı şedid / aşk-ı şedîd
Büyük aşk, şiddetli aşk.
ayat-ı azam / âyât-ı âzam
Büyük âyetler, deliller.
ayat-ı azime / âyât-ı azîme
Büyük mânâlar ihtiva eden âyetler.
ayat-ı kübra / âyât-ı kübra
Büyük, yüce âyetler.
ayet-i azime / âyet-i azîme
Büyük ve yüce âyet.
ayet-i ekber / âyet-i ekber
Büyük âyet.
azamet / عَظَمَتْ
Büyüklük, yücelik.
Büyüklük, kibirlilik.
Büyüklük.
Büyüklük.
azamet-i şevket-i rububiyet
Büyük ve haşmetli bir idare ve terbiye edicilik.
azametli
Büyük.
azamiyet / âzamiyet
Büyüklük.
azamüşşer / âzamüşşer
Büyük zarar.
Büyük kötülük.
azim / azîm / عظيم / عَظ۪يمْ
Büyük.
Büyük. Yüce. Çok ileri.
Büyük.
Büyük.
(Arapça)
Büyük.
azime / azîme
Büyük.
bahr-i muhit-i kebir / bahr-i muhît-i kebîr / بحر محيط كبير
Büyük Okyanus.
Büyük Okyanus.
bahr-i muhit-i kur'ani / bahr-i muhit-i kur'ânî
Büyük Kur'ân denizi.
bahr-i muhit-i şarki / bahr-i muhît-i şarkî / بَحْرِ مُح۪يطِ شَرْق۪ي
Büyük Okyanus.
baskül
Büyük ağırlıkları, küçük bir ağırlık yardımıyla tartmayı sağlamak üzere birkaç kaldıracın uygun bir tarzda birleştirilmesiyle meydana getirilmiş âlet.
(Fransızca)
batiye
Büyük çanak.
bazih
Büyük. Âli. Yüce.
bedid
Büyük sahra, geniş çöl.
bel'as
Büyük karınlı dişi deve.
belah
Büyüklenmek, kibir.
belva-yı azime / belvâ-yı azîme
Büyük belâ;.
berahin-i uzma / berâhin-i uzmâ
Büyük deliller.
betane
Büyük karınlı olmak.
beyzare
Büyük ve uzun sopa.
bezah
Büyüklenmek. Kibir, gurur.
bical
Büyük gövdeli şey. Azîm. Cesîm.
bilad-ı cesime / bilâd-ı cesime
Büyük ülkeler.
bühur
Büyük emir.
burhan-ı azim / burhan-ı azîm
Büyük, güçlü delil.
bürhan-ı muazzam
Büyük delil.
büyük doğucular
Büyük Doğu dergisini çıkaranlar.
büzürg-var
Büyük, saygıdeğer, ulu (kimse).
(Farsça)
büzürgane / büzürgâne
Büyük, ulu bir kimseye yakışacak sûrette.
(Farsça)
cadde-i kübra / cadde-i kübrâ
Büyük cadde.
cadu-fenn
Büyücü, sihirbaz.
(Farsça)
cadu-ger
Büyücü, sihirbaz.
(Farsça)
caduger / câdûger / جادوگر
Büyücü.
(Farsça)
cami / câmî
Büyük bir âlim ve yazarı.
cami-i ekber
Büyük cami.
cami-i kebir / câmi-i kebir
Büyük cami.
Büyük cami.
cazibe-i azime / cazibe-i azîme
Büyük çekim.
cebha'
Büyük alınlı kadın.
cefne
Büyük su kabı.
cehennem-i kübra / cehennem-i kübrâ
Büyük cehennem.
cehl-i azim / cehl-i azîm / جَهْلِ عَظِيمْ
Büyük cehalet.
Büyük cahillik.
celal / celâl / جَلَالْ
Büyüklük, ululuk. Zü'l-celâl: Celâl sahibi Allah.
Büyüklük ve kahır sâhibi olma.
celalet / celâlet
Büyüklük, ululuk.
celali / celâlî / جَلَال۪ي
Büyüklükle ilgili.
Büyüklük ve kahır sâhibi olmaya âit.
celil / celîl / جَلِيلْ
Büyüklük sahibi.
Büyük, ulu.
Büyüklük ve kahır sâhibi olan (Allah).
cellad-ı sehhar / cellâd-ı sehhar
Büyüleyici cellat.
cemaat-i ali / cemaat-i âli
Büyük, yüce cemaat.
cemaat-i azime / cemâat-i azîme / جَمَاعَتِ عَظ۪يمَه
Büyük topluluk.
cemaat-i azime-i islamiye / cemaat-i azîme-i islâmiye
Büyük İslâm topluluğu.
cemaat-i kesire
Büyük bir topluluk.
cemaat-ı uzma / cemaat-ı uzmâ
Büyük topluluk.
cemaat-i uzma / cemâat-i uzmâ
Büyük cemaat, topluluk.
cemiyet-i azime / cemiyet-i azîme
Büyük topluluk.
cemm-i gafir / cemm-i gafîr
Büyük cemaat, insan kalabalığı.
cenab
Büyüklük ifade etmek için, hürmet maksadı ile söylenir. Cenab-ı Hak, Cenab-ı Resül-i Kibriya (A.S.M.)... gibi.
cercis / cercîs
Büyük eziyetlerle şehit edilen bir peygamber.
cereyan-ı azim / cereyan-ı azîm
Büyük fikir ve düşünce akımı.
cereyan-ı azime / cereyan-ı azîme
Büyük akım.
cesamet / cesâmet / جَسَامَتْ
Büyüklük.
Büyüklük.
cesim / cesîm / جَس۪يمْ
Büyük, heybetli.
Büyük.
cesr
Büyük deve.
cevşen-i kebir / cevşen-i kebîr
Büyük zırh. Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (A.S.M.) vahiyle gelen en azîm ve en mühim bir münâcâtın ismidir. Bu harika münâcât, mârifetullahda terakki eden bütün âriflerin münâcâtının fevkindedir. Bin hâsiyeti olan ve bin Esmâ-i Hüsnâ'yı içine alan emsalsiz bir münâcât-ı Peygamberiyedir.
ceyş-ül azim / ceyş-ül azîm
Büyük ordu. Binikiyüz kişilik askeri kuvvet.
cihad-ı ekber / cihâd-ı ekber
Büyük cihâd. Nefsin, insan tabiatının, bedeninin kötü isteklerini yerine getirmemek için yapılan mücâdele.
cihandar / جهاندار
Büyük hükümdar, imparator.
(Farsça)
cihangir / cihangîr / جهانگير
Büyük hükümdar, imparator.
(Farsça)
cihangiri / cihangîrî / جهانگيری
Büyük hükümdarlık, imparatorluk.
(Farsça)
cilbend
Büyük cüzdan. Evrak koymaya mahsus birçok gözlere ayrılmış cüzdan şeklinde çanta ki, koltuk altına alınır.
cilhabe
Büyük olan şey, kebîr.
cille
Büyük, ulu nesne. Kebîr ve azîm.
cinayat / cinâyât
Büyük cezaları gerektiren suçlar, cinayetler.
cinayet-i azim / cinayet-i azîm
Büyük cinayet.
cirf
Büyük nesne.
cirim
Büyük cisim.
cirm / جرم
Büyüklük.
Büyüklük.
cirm-i azim / cirm-i azîm
Büyük cisim.
cülale
Büyük dişi deve.
cümudiye
Büyük buz dağ. Glâsiye. Buzul. Aysberg.
cünduh
Büyük çekirge.
cürşu'
Büyük karınlı deve.
cüsam
Büyük, geniş. Eni fazla olan.
daire-i azam-ı alem / daire-i âzam-ı âlem
Büyük kâinat dairesi.
daire-i azamet
Büyüklük dairesi.
daire-i azim / daire-i azîm
Büyük daire.
daire-i azime / daire-i azîme
Büyük daire.
daire-i külliye
Büyük ve geniş kapsamlı daire.
dava-yı azime / dâvâ-yı azîme
Büyük dava.
davud / dâvûd
Büyük bir peygamber.
defter-i kebir / defter-i kebîr / دَفْتَرِ كَبِيرْ
Büyük defter.
Büyük defter.
deha-yı azam / dehâ-yı âzam
Büyük dehâ.
del'as
Büyük, kuvvetli deve.
derece-i azamet
Büyüklük derecesi.
ders-i azam / ders-i âzam
Büyük bir ders.
derya-yı azim / derya-yı azîm
Büyük deniz.
devahi / devâhi / devâhî
Büyük belâlar, afetler.
Büyük belâlar, üstün zekâlılar.
devlet-i azime-i islamiye / devlet-i azime-i islâmiye
Büyük İslâm Devleti.
devlet-i cesime / devlet-i cesîme
Büyük ve heybetli devlet.
devlet-medar
Büyüklük merkezi olan (hükümdar)
devsere
Büyük, semiz, kuvvetli deve.
din-i azim / din-i azîm
Büyük din.
diritnot
Büyük harp gemisi.
Büyük savaş gemisi.
dua-yı ihlasiye / dua-yı ihlâsiye
Büyük bir samimiyet, iş ve ibadette yalnız Allah rızasını gözeterek yapılan dua.
dübb-i ekber
Büyük ayı (yedili yıldız grubu).
dübb-ü ekber
Büyük ayı tâbir edilen, kutup yıldızı ile beraber etrafındaki yedi yıldız.
düffa'
Büyük sel.
dumur
Büyüyüp gelişememek. Zayıflıktan, hayvanların karnının içeri çökmesi.
dünyevi haşir / dünyevî haşir
Büyük haşre örnek olarak bahar mevsiminde bitkilerin ve hayvanların dirilişi.
düstur-u azim / düstur-u azîm
Büyük ve önemli düstur, prensip.
düstur-u külli / düstur-u küllî
Büyük ve genel prensip.
düvel-i muazzama
Büyük devletler. Düvel-i muazzama-i İslâmiyye gibi.
(Farsça)
eazım / eâzım / اعاظم
Büyükler, ulu kişiler.
Büyükler.
Büyükler, ileri gelenler.
(Arapça)
ecdad-ı izam / ecdâd-ı izâm
Büyük ecdat; geçmiş büyüklerimiz.
ecebe
Büyük alınlı. Alnı geniş olan kimse.
ecsam-ı namiye / ecsam-ı nâmiye / ecsâm-ı nâmiye
Büyüyüp yetişen cisimler. Nebat gibi büyüyenler.
Büyüyen cisimler, gelişen varlıklar.
eczahane-i kübra-yı alem / eczahane-i kübrâ-yı âlem
Büyük bir eczane olan âlem, kâinat.
efazıl-ı vükela-yı fiham / efâzıl-ı vükelâ-yı fihâm
Büyük vekillerin bilgilileri.
efsunger
Büyücü, sihir yapan. Efsun yapan kimse.
(Farsça)
ehre
Büyük ağızlı.
ejder
Büyük canavar, büyük yılan.
Büyük yılan.
ejderha
Büyük yılan.
ekabir / ekâbir / اكابر
Büyükler.
Büyükler, ileri gelenler.
(Arapça)
eksem
Büyük karınlı, şişman adam.
ekser-i mutlak / اَكْثَرِ مُطْلَقْ
Büyük çoğunluk.
ekseriyet-i azime / ekseriyet-i azîme
Büyük çoğunluk.
ekseriyet-i mutlaka / اَكْثَرِيَتِ مُطْلَقَه
Büyük çoğunluk.
Büyük çoğunluk.
ekzeb
Büyük iftira, büyük yalan, uydurma.
el-azametü lillah ve'l-kudretü lillah / el-azametü lillâh ve'l-kudretü lillâh
Büyüklük ve kudret Allah'ındır.
emir / امر
Buyruk, emir.
(Arapça)
emir, emr
Buyruk.
emr / امر
Buyurma,iş.
emr-i ali / emr-i âlî
Büyük zâtınızın emri.
emr-i azim / emr-i azîm
Büyük emir, iş.
emr-i hayr-i azim / emr-i hayr-i azîm
Büyük ve hayırlı iş.
enbiya-i izam
Büyük peygamberler.
enbiya-yı izam / enbiya-yı izâm
Büyük pemgamberler; Âdem (a.s.), Nuh (a.s.), İbrahim (a.s.), Mûsâ (a.s.),Îsâ (a.s.), ve Hz. Muhammed (a.s.m.).
envar-ı azime / envâr-ı azîme
Büyük, nurlar, aydınlıklar.
erkan-ı azime / erkân-ı azîme
Büyük ve önemli esaslar.
eser-i azim / eser-i azîm
Büyük eser.
evliya-ı azime / evliya-ı azîme
Büyük veliler.
evliya-i azime / evliyâ-i azîme
Büyük veliler.
evliya-i izam / evliya-i izâm
Büyük evliya.
evliya-yı azime / evliya-yı azîme
Büyük velîler.
evrad-ı şah-ı nakşibendi / evrâd-ı şah-ı nakşibendî
Büyük İslâm mutasavvıfı Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin okuduğu virdler, dualar.
eziyet
Büyük sıkıntı, incinme.
fahişe / fâhişe
Büyük günahlar işleyen iffetsiz kadın.
fahm
Büyük, kebir, ulu.
fahşa / fahşâ
Büyük günahlar. Çirkinlikler. Zina gibi şehevâta tâbi olmakta ifrat ile alâkadar olan günahlardır ki, lisanımızda fuhşiyat tâbir olunur. Ve bunlar, insanların en çirkin hâlleridir.
Büyük günahlar.
fahz
Büyüklenmek, kibirlenmek.
fakıra
Büyük musibet, zahmet, meşakkat. Dâhiye. Belleri kırıp parçalayan şiddet.
falık / fâlık
Büyümesi için tohumu çatlatan Allah.
fazl-ı azim / fazl-ı azîm
Büyük değer, temelde var olan büyük meziyet.
fazl-ı kebir / fazl-ı kebîr / فَضْلِ كَب۪يْر
Büyük iyilik.
fecs
Büyüklenmek, ululanmak, kibirlenmek.
felaket / felâket / فلاكت
Büyük zararlar veren olay.
Büyük bela, musibet.
(Arapça)
fend
Büyük dağ.
fenhar
Büyük taş.
ferhest
Büyü, sihir, sihirbazlık.
(Farsça)
ferma / fermâ
Buyurucu. Emredici. Âmir.
(Farsça)
Buyurucu.
ferman / fermân / فرمان / فَرْمَانْ
Buyruk, emir.
Buyruk.
(Farsça)
Buyruk.
Buyruk.
ferman etmek
Buyurmak.
ferman-ı celil / ferman-ı celîl / فَرْمَانِ جَلِيلْ
Büyüklük ve kahır sâhibi olan (Allah)'ın buyruğu, Kur'ân.
fermayiş / fermâyiş / فرمایش
Buyruk.
(Farsça)
fermude
Buyruk. Emir. Kumanda.
(Farsça)
fetis / fetîs
Büyük çekiç.
fevz-i azim / fevz-i azîm
Büyük kurtuluş, büyük selamet, büyük başarı.
fitne-i azime / fitne-i azîme / فِتْنَۀِ عَظ۪يمَه
Büyük karışıklık, azgınlık.
fuhul / fuhûl
Büyükler, ileri gelenler.
füsun / füsûn
Büyüleyici güzellik.
füsunkar / füsunkâr / füsûnkâr
Büyüleyici. Cezb ve celbedici. Hayranlık verici.
(Farsça)
Büyüleyici.
füsunperver
Büyüleyici, hayranlık verici, cezbedici, celbedici.
(Farsça)
füsunsaz / füsunsâz
Büyüleyici, câzibedâr.
(Farsça)
fütuhat-ı azim / fütuhat-ı azîm
Büyük fetihler, zaferler.
futur
Büyük ve beyaz mantar.
fuzuli / fuzûlî
Büyük bir divan şairi.
gabavet-i mücesseme
Büyük ahmaklık.
gaber
Büyük meşakkat.
gabye
Büyük taneli olan şiddetli yağan yağmur.
gamze-i cadu / gamze-i câdu
Büyüleyen gamze. Süzgün bakış.
gatrafe
Büyüklenmek, ululanmak, kibirlenmek.
gavs
Büyük evliya.
gavs-ı a'zam
Büyük gavs (yardımcı). Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin lakabı.
gavsiyet
Büyük evliyalık.
gazali / gazâlî
Büyük bir islâm âlimi.
gemi-i cebbar
Büyük ve azametli gemi.
günah-ı kebair / günâh-ı kebâir
Büyük günahlar.
günah-ı kebire / günah-ı kebîre / günâh-ı kebîre
Büyük günah.
Büyük günah.
guraf
Büyük ölçek.
gusn-u azam
Büyük dal.
hacmen
Büyüklükçe. Hacim bakımından.
hadisat-ı azime / hâdisât-ı azîme
Büyük olaylar.
hadise-i azime / hâdise-i azîme
Büyük olay.
hakaik-i azime / hakaik-i azîme
Büyük hakikatler, gerçekler.
hakaik-i uzma
Büyük hakikatler, gerçekler.
hakikat-i azime / hakikat-i azîme
Büyük gerçek.
hakikat-i azime-i hakimane-i amirane / hakikat-i azîme-i hâkimâne-i âmirâne
Büyük bir âmire ve hâkime yakışan büyük hakikat.
hakikat-ı ekber-i haşriye
Büyük, haşir hakikati.
hakikat-ı kübra / hakikat-ı kübrâ
Büyük hakikat.
hakikat-i umumiye-i uzma / hakikat-i umumiye-i uzmâ
Büyük ve umumî hakikat.
hakim-i zülcelal / hâkim-i zülcelâl / حَاكِمِ ذُوالْجَلَالْ / hakîm-i zülcelâl / حَك۪يمِ ذُوالْجَلَالْ
Büyüklük ve kahır sâhibi olup hükmeden (Allah).
Büyüklük ve kahır sâhibi olup her işi hikmetli olan (Allah).
halet-i azime / hâlet-i azîme
Büyük bir hâl, durum.
halık-ı azim / hâlık-ı azîm
Büyük Yaratıcı, Yüce Yaratıcı.
halik-ı zülcelal / hâlik-ı zülcelâl
Büyüklük sahibi ve herşeyin yaratıcısı olan Allah.
halka-i kübra / halka-i kübrâ
Büyük halka.
halka-i kübra-yı zikir / halka-i kübrâ-yı zikir
Büyük zikir halkası.
hangah / hangâh
Büyük tekke.
harik-ı kebir / harîk-ı kebîr
Büyük yangın.
harim-i hass / harîm-i hâss
Büyük bir kimsenin kendi dairesi.
hasak
Büyük bir kuşun adı. (Çin'de, Babil'de ve Türk vilâyetlerinde olur.)
hasarat-ı azime / hasârât-ı azime
Büyük zararlar.
haşmet / حَشْمَتْ
Büyüklük, ihtişam.
Büyüklük, ihtişam, görkem.
Büyüklük.
hata-yı azime / hatâ-yı azîme
Büyük hata.
hatar-ı azim / hatar-ı azîm
Büyük tehlike.
hatme-i kübra
Büyük ve geniş bir topluluğun belirli zikir ve duaları okuyup bitirdikleri oturum veya zikir halkası.
haveme
Büyük, ulu, yüce.
havz-ı ekber
Büyük havuz.
havz-ı kebir / havz-ı kebîr
Büyük havuz.
hayr-ı azim / hayr-ı azîm
Büyük iyilik, fayda.
hayr-i azim / hayr-i azîm
Büyük bir hayır.
hazerat
Büyükler.
hazine-i azime / hazine-i azîme
Büyük hazine.
hediye-i azime / hediye-i azîme
Büyük hediye.
heycemane
Büyük inci.
hikem-i cesime / hikem-i cesîme
Büyük ve esaslı hikmetler, faydalar.
hikmet-i azime / hikmet-i azîme
Büyük hikmet.
hilafet-i seniyye
Büyük, yüce hilafet. Osmanlı Devleti hilafeti.
hilcab
Büyük çömlek.
himmet-i azime
Büyük gayret.
hisse-i azime / hisse-i azîme
Büyük pay.
hıtta-i cesime
Büyük ülke.
hızac
Büyük tuluk.
hizmet-i külliye
Büyük ve kapsamlı hizmet.
hüccet-i kübra / hüccet-i kübrâ
Büyük delil.
hüccetü'l-kübra / hüccetü'l-kübrâ
Büyük delil.
hudaygan / hudaygân
Büyük hükümdar, yüce sultan, ulu pâdişah.
(Farsça)
hudud-u kibriya / hudud-u kibriyâ
Büyüklüğün hududu.
hula'
Büyük emir (iş).
huruf-u kebire / huruf-u kebîre
Büyük harfler.
huruf-u mevcudat
Büyük bir kitap olan kâinatın harfleri hükmündeki varlıklar.
hut / hût
Büyük balık; Balık burcu.
huzur-u mehabetinde
Büyüklük ve ihtişamın karşısında.
huzvane
Büyüklenmek, kibirlenmek.
i'nan
Büyü ile bağlanma.
i'zam / i'zâm / اِعْظَامْ
Büyük görmek, büyük bilmek. Bir hâdiseyi büyük göstermek, büyütmek.
Büyütme.
Büyütme.
i'zam edilme
Büyütme, büyük görme.
ibcal
Büyük saygı, tâzim ve tekrim. (Bu mânâlarda kullanılırsa da tebcil şeklinde kullanılması doğrudur.)
ibrahim desuki / ibrahim desukî
Büyük âlim ve mutasavvıflardan olup büyük makam sâhibi bir zâtdır. Pek meşhur ve çok güzel sözleri ve mev'izaları vardır. 676 tarihinde 43 yaşında Şam'da vefat etmiştir. (K.S.)
iclalen
Büyük sayarak, saygı ve hürmet göstererek.
icma-ı azim / icmâ-ı azîm
Büyük fikir birliği.
icma-ı ümmet / icmâ-ı ümmet
Büyük fakihlerin dinle ilgili bir konuda görüş birliğinde olmaları.
içtinab-ı kebair / içtinab-ı kebâir
Büyük günahlardan kaçınmak, sakınmak.
idrak-i maali / idrak-i maâlî
Büyük mes'eleleri ve sırları kavramak, akıl erdirmek.
ifsadat-ı azime / ifsâdât-ı azîme
Büyük bozgunculuklar, düzensizlikler.
ihsan-ı azim / ihsân-ı azim
Büyük ikram, lütuf.
ılhiz
Büyük kene.
imam-ı kübra / imam-ı kübrâ
Büyük imam.
inayat-ı gàliye / inâyât-ı gàliye
Büyük yardımlar, ikramlar.
inayet-i azim / inâyet-i azîm
Büyük yardım.
inkılab-ı azim / inkılâb-ı azîm
Büyük çaplı değişim.
inkılab-ı cesim / inkılâb-ı cesîm
Büyük inkılâp, köklü dönüşüm.
inkılabat-ı azime / inkılâbât-ı azîme
Büyük köklü değişimler.
insan-ı kebir
Büyük insan, kâinat.
insaniyet-i kübra
Büyük ve en makbul olan insânlık, yâni, İslâmiyet.
ırmak
Büyük akarsu, doğrudan doğruya denize dökülen nehir.
işarat-ı celile / işârât-ı celîle
Büyük işaretler.
ism-i külli / ism-i küllî
Büyük ve kapsamlı isim.
isti'zam / isti'zâm
Büyük gösterme, büyütme, yüceltme.
istikbar / istikbâr / استكبار
Büyüklenme.
(Arapça)
istizam / istizâm
Büyütme, olduğundan daha büyük gösterme.
Büyütme.
izam / izâm / îzâm / عظام
Büyükler.
Büyütme.
Büyükler, ulular.
(Arapça)
izem
Büyüklük.
izhar-ı azamet
Büyüklüğü, yüceliği ortaya çıkarma, gösterme.
izzet-i azamet
Büyüklüğün izzeti, şânı.
ka'seb
Büyük karınlı, kalın.
kabban
Büyük terazi, baskül.
kabe-i muazzama / kâbe-i muazzama
Büyük ve kutsal Kâbe.
kabir
Büyük, ulu.
kaffan
Büyük terazi.
kàfile-i kübra / kàfile-i kübrâ
Büyük grup, büyük kervan.
kahraman
Büyük işler başarmış kişi.
kahya / kâhya
Büyük konaklarda ev işlerini idare eden kimselerle san'at ve ticaret sahiplerinin işlerine bakmak üzere hükümet tarafından seçilen kimselere eskiden verilen addır.
kainat kitab-ı kebiri / kâinat kitab-ı kebîri
Büyük bir kitap gibi varlıklarla yazılmış kâinat.
kainat-ı azime / kâinat-ı azîme
Büyük kâinat.
kalar
Büyük sel yarıntısı.
(Farsça)
kamus / kamûs
Büyük sözlük.
kan'ar
Büyük, kaba budaklı ağaç.
kandal
Büyük başlı.
kankal
Büyük kile.
kanun-u azim / kanun-u azîm
Büyük kanun.
kanva'
Büyük burunlu kadın.
karavana
Büyük yemek kabı.
kaşane / kâşâne
Büyük, süslü ve gösterişli ev. Saray. Kışlık, rahat ve mükemmel ev, oda.
(Farsça)
kasem-i cami-i muazzama / kasem-i câmi-i muazzama
Büyük ve kapsamlı kasemler, yeminler.
katib-i hususi / kâtib-i hususî
Büyük bir kimsenin kullandığı özel kâtip, hususi kâtib.
kebair / kebâir / كبائر
Büyük günahlar.
Büyük günahlar.
Büyük günâhlar. Müfredi (tekili) kebîredir.
Büyük günahlar.
Büyük günahlar.
kebair-i azim / kebair-i azîm
Büyük günahlar.
kebair-i azime / kebair-i azîme
Büyük günahlar.
kebban
Büyük terâzi. Kantar.
kebir / kebîr / كبير / كَب۪يرْ
Büyük, âli, yüce.
Büyük.
Büyük.
Büyük.
Büyük.
(Arapça)
Büyük.
kebire / kebîre
Büyük günah.
Büyük günah.
Büyük günahlar.
kehat
Büyük, semiz dişi deve.
kelam-ı kibar / kelâm-ı kibâr / كلام كبار
Büyük, akıllı, veli ve meşhur zâtların güzel, veciz ve çok kıymetdâr olan sözleri ve kelâmı.
Büyük insanların özlü sözleri.
kemal-i aşk ve ihlas / kemâl-i aşk ve ihlâs
Büyük bir aşk ve tam bir ihlâs.
kemal-i dikkatle
Büyük bir dikkatle.
(Arapça - Farsça - Türkçe)
kemal-i ihtimam ile / kemâl-i ihtimâm ile
büyük bir özenle.
kemal-i kibriya / kemâl-i kibriyâ
Büyüklük, yücelik ve haşmetin kemâli, mükemmelliği, kusursuzluğu.
kemal-i mehabet / kemâl-i mehabet
Büyük bir heybet, haşmet ve azamet.
kenehver
Büyük beyaz bulut.
kepan
Büyük terazi.
(Farsça)
keramat-ı azime / keramat-ı azîme
Büyük kerametler.
kerrubi / kerrûbî
Büyük melek.
kerrubiyyun / kerrûbiyyûn
Büyük melekler.
kerrus
Büyük başlı.
kerubi / kerûbî / كروبى
Büyük melek.
(Arapça)
kervansaray
Büyük yollarda kervanların konaklamaları için yapılmış büyük hanlar.
Büyük yollarda kervanların konaklamalarına mahsus büyük hanlar. (Selçuklular ve Osmanlılar devrinde hayır eseri olarak yaptırılmışlardı.)
kesret-i ihtiyac
Büyük ihtiyaç, ihtiyacının çokluğu.
kevma
Büyük ökçeli dişi deve.
kibar / kibâr / كبار
Büyükler.
Büyükler.
(Arapça)
kibarane
Büyük adamlara, nâzik ve görgülü kimselere yakışır şekil ve surette.
(Farsça)
kibir
Büyüklenme.
Büyüklük, büyüklenme, büyüklük taslama.
kibr / كبر
Büyüklük, büyük olma, büyüklük taslama, yüksekten bakma.
Büyüklük taslama, şişinme.
(Arapça)
kibriya / kibriyâ
Büyüklük.
kibriyalı / kibriyâlı
Büyük.
kifr
Büyük dağ.
kıl-ı zulmettar
Büyük bir hakikatin önünü kapatan bir kıl.
kın'as
Büyük deve.
kınaf
Büyük burunlu kişi.
kincer
Büyük fil.
(Farsça)
Büyük fil.
(Farsça)
kısm-ı a'zam / قِسْمِ اَعْظَمْ
Büyük çoğunluk.
kısm-ı azim / kısm-ı azîm
Büyük bir kısım.
kısm-ı ekser
Büyük kısım.
kısm-ı ekserisi
Büyük bir kısmı.
kıt'a-i cesime
Büyük parça.
kitab-ı kebir / kitab-ı kebîr / kitâb-ı kebîr / كِتَابِ كَبِيرْ
Büyük kitap, kâinat.
Büyük kitap.
kitab-ı kebir-i alem / kitab-ı kebîr-i âlem / kitâb-ı kebîr-i âlem / كِتَاب كَبِيرِ عَالَمْ
Büyük âlem kitabı, kâinat.
Büyük âlem kitabı.
kitab-ı kebir-i kainat / kitab-ı kebîr-i kâinat
Büyük kâinat kitabı.
kitab-ı kebirin hurufatı
Büyük bir kitap olan kâinatın harfleri hükmündeki varlıklar.
kıyamet-i kübra / kıyamet-i kübrâ / kıyâmet-i kübrâ / قِيَامَتِ كُبْرَا
Büyük kıyâmet, bütün varlığın bozulup dağılması, ölümü.
Büyük kıyâmet. Canlıların öldükten sonra tekrâr diriltildikleri gün, zaman. Kıyâmet günü.
Büyük kıyâmet.
kubbeleri habbe gösterme
Büyük şeyleri hafife alma, küçük gösterme.
kübra / kübrâ
Büyük önerme, hükmün yüklemi.
kufahir
Büyük ve iri cüsseli kimse.
külhan / külhân / كُلْخَانْ
Büyük hamam ocağı.
kunefhar
Büyük cüsseli, iri vücutlu.
kur'an-ı azamet / kur'ân-ı azamet / قُرْاٰنِ عَظَمَتْ
Büyüklük ve yüceliğin Kur'ân'ı.
Büyüklük kitabı.
kur'an-ı azim / kur'ân-ı azîm
Büyük, yüce Kur'ân.
kur'an-ı azim-i kainat / kur'ân-ı azîm-i kâinat
Büyük bir Kur'ân gibi ince ve derin mânâlar ifade eden kâinat.
kur'an-ı ekber / kur'ân-ı ekber
Büyük Kur'ân; kâinat kitabı.
kur'an-ı kebir / kur'ân-ı kebîr
Büyük Kur'an.
kürdabe
Büyük su içinde olan çürüntü.
kurkur
Büyük gemi.
kurşum
Büyük kene.
kuş'aman
Büyük erkek akbaba.
kustas
Büyük terazi.
kutb
Büyük evliya.
kutb-u azim / kutb-u azîm
Büyük kutup, büyük yol gösterici.
kutbiyet
Büyük evliyalık.
kutbü'l-irşad
Büyük irşad edici, doğru yolu gösteren.
kütle-i azim / kütle-i azîm
Büyük kütle (yani, büyük halk kitlelerinden meydana gelen topluluk).
kutub
Büyük evliya.
kuvve-i namiye / kuvve-i nâmiye
Büyüme, gelişme kuvveti.
kuvvet-i azime / kuvvet-i azîme
Büyük kuvvet.
kuza'mel
Büyük şişman deve.
lebbeyk
Buyurunuz.
Buyurunuz, emrediniz.
lebbeyk-zen
Buyurun diyen.
lengeri / lengerî
Büyük bakır sahan, lenger.
(Farsça)
leteyya
Büyük emir.
letta
Büyük emir.
lücci / lüccî
Büyük deniz.
ma'dele-i ulya / ma'dele-i ulyâ
Büyük adalet yeri, yüksek adaletle herkesin muhakemesi görülen yer. Huzur-u İlâhiyedeki adâlet.
mahkeme-i uzma
Büyük mahkeme. Mahkeme-i Kübra.
mahrusa
Büyük şehir.
mahşer-i mev'ud
Büyük kalabalık, topluluk.
majüskül
Büyüklük bakımından diğerlerinden biraz daha farklı olan harfler.
makam-ı kübra / makam-ı kübrâ
Büyük makam.
makàsıd-ı azime / makàsıd-ı azîme
Büyük maksatlar, gayeler.
makàsıd-ı külliye
Büyük ve kapsamlı maksatlar, gayeler.
maksad-ı ala / maksad-ı âlâ
Büyük maksat.
maksad-ı azim / maksad-ı azîm
Büyük gaye.
malikane / mâlikâne
Büyük ev, sahip gibi.
mazarrat-ı azime / mazarrat-ı azîme
Büyük zararlar, ziyanlar.
mazhariyet-i azime / mazhariyet-i azîme
Büyük mazhariyet, nailiyet.
mebde-i kübra
Büyük başlangıç.
meclis-i azim / meclis-i azîm
Büyük meclis.
mecma-ı azim / mecma-ı azîm
Büyük, kalabalık topluluk.
mecma-i kebir
Büyük toplanma yeri; haşir meydanı.
mecmua-yı azime / mecmua-yı azîme
Büyük kitap.
medh
Büyük bahşiş.
medrese-i kübra / medrese-i kübrâ
Büyük medrese.
mehalik-i azime / mehâlik-i azîme
Büyük tehlikeler.
mekreme-i uzma / mekreme-i uzmâ
Büyük ikrâm, izzet yeri.
mektub-u azimü'l-mefhum / mektub-u azîmü'l-mefhum
Büyük mânâları ve kavramları içine alan mektup; Yirminci Mektup.
mektubat-ı rabbani / mektûbât-ı rabbânî
Büyük âlim ve velî İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî hazretlerinin îmân, îtikâd ve tasavvuf bilgilerini öğreten mektublarından meydana gelen pek kıymetli kitab.
melaike-i izam / melâike-i izâm
Büyük melekler.
melaike-i kiram
Büyük meleklerin büyükleri: Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil (A.S.)
mele'-i a'la / mele'-i a'lâ
Büyük meleklerin toplandığı yer.
meleiala / meleiâlâ
Büyük meleklerin âlemi.
melhame-i kübra / melhame-i kübrâ
Büyük ve kanlı savaş, harp.
menfaat-ı azime / menfaat-ı azîme
Büyük yarar.
meratib-i külliye / merâtib-i külliye
Büyük ve kalabalık mertebeler.
meratib-i külliyet
Büyük mertebeler.
merkun
Büyük havuz.
mertebe-i külliye
Büyük ve kapsamlı mertebe.
mesafe-i azime / mesafe-i azîme
Büyük mesafe.
mesail-i azime / mesâil-i azîme
Büyük meseleler.
meşayıh-ı kiram / meşâyıh-ı kirâm
Büyük velîler, büyük zâtlar.
mescid-i kebir / mescid-i kebîr / مَسْجِدِ كَب۪يرْ
Büyük mescit.
Büyük mescid.
mescid-i kebir-i alem / mescid-i kebîr-i âlem / مَسْجِدِ كَبِيرِ عَالَمْ
Büyük âlem mescidi.
Büyük âlem mescidi.
mesele-i azime / mesele-i azîme
Büyük mesele.
meşher-i a'zam
Büyük teşhir yeri. Ahiret meydanı. Haşir meydanı.
meşher-i azam-ı kainat / meşher-i âzam-ı kâinat
Büyük kâinat sergisi.
meshur / meshûr / مسحور
Büyülenmiş.
(Arapça)
Meshûr etmek:
Büyülemek.
(Arapça)
Meshûr olmak:
Büyülenmek.
(Arapça)
meydan-ı haşr-i ekber
Büyük haşir meydanı.
meyelan-ı nümüvv / meyelân-ı nümüvv
Büyüme, gelişme meyli, eğilimi.
mi'rac-ı ekber
Büyük mirac.
mide-i kübra / mide-i kübrâ
Büyük mide.
mıh / م۪يخْ
Büyükçe çivi.
mihteri / mihterî
Büyüklük, ululuk, azimlik.
(Farsça)
mikyas-ı azamet
Büyüklük ölçüsü.
mirfed
Büyük kâse.
misred
Büyük taş, çanak.
mizan-ı azam-ı adalet / mizan-ı âzam-ı adalet
Büyük adalet terazisi.
mızreb
Büyük çadır, oba.
molla
Büyük âlim, medrese talabesi.
mu'cize-i garra / mu'cize-i garrâ
Büyük ve parlak mu'cize.
muazzam
Büyük, iri, cesim, mükerrem, mübeccel, koskoca.
muazzamat / muazzamât
Büyük ve ağır işler. Muazzam şeyler.
mücahede-i azime / mücahede-i azîme
Büyük mücadele.
muciddane / muciddâne
Büyük bir çalışkanlıkla. Gayret sahibi bir kimseye yakışır suret ve şekilde.
(Farsça)
müçtehidin-i izam / müçtehidîn-i izâm
Büyük müçtehidler.
mudil / mûdil
Büyük, çetin, zor.
müdün-i cesime
Büyük şehirler.
müessese-i celile
Büyük ve muhteşem müessese, kurum.
mufahham
Büyüklük kazanmış, kerem sahibi, itibarlı, azim, büyük.
müfessir-i azam / müfessir-i âzam
Büyük müfessir; Kur'ân-ı Kerimi mânâ bakımından tefsir eden, yorumlayan kimse.
muhasebe-i kübra / muhasebe-i kübrâ
Büyük muhasebe, hesaba çekilme; Allah'ın bütün insanları öldükten sonra dirilttiğinde hayatlarının tamamından hesaba çekmesi.
mükabere / mükâbere
Büyüklük taslayarak doğruyu kabul etmeme.
mükabere etme / mükâbere etme
Büyüklük taslayarak doğruyu kabul etmeme; göz göre göre inkâr etme.
mükabir / mükâbir
Büyüklük taslayarak doğruyu kabul etmeyen; göz göre göre yalanlayan.
mukaddime-i kübra / mukaddime-i kübrâ
Büyük başlangıç.
mükebbire
Büyük camilerde müezzinlerin, son cemaat yerlerinde namaz kılan halka, imamın tekbirlerini tekrar etmek üzere bulundukları çıkıntılı balkonlara verilen addır.
mürşid-i azam / mürşid-i âzam
Büyük mürşid, yol gösterici.
musaara
Büyüklük taslayarak birisinin yüzüne bakmayıp başını çevirmek.
musademat-ı azime / musademat-ı azîme
Büyük çarpışmalar, çalkantılar.
müsademat-ı azime / müsademat-ı azîme
Büyük çarpışmalar.
musibet-i azime / musibet-i azîme
Büyük musibet.
müşkilat-ı azime / müşkilât-ı azîme
Büyük zorluklar, sıkıntılar.
müşkülat-ı azime / müşkülât-ı azîme
Büyük zorluklar, sıkıntılar.
müstekbir
Büyüklenen.
müstekbirane
Büyüklenerek, kibirlenerek.
(Farsça)
mütekebbir
Büyüklenen, büyüklük taslayan.
mütekebbirane / mütekebbirâne
Büyüklenerek, kibirlenerek, büyüklük taslayarak.
(Farsça)
mütekellim-i azam / mütekellim-i âzam
Büyük bir kelâmcı.
mütemehhil
Büyüyüp gelişmek için zamana ihtiyacı olan şey.
muvazene-i maslahatkarane / muvazene-i maslahatkârâne
Büyük faydalarla dolu denge hali.
nacud
Büyük kadeh.
(Farsça)
nakş-ı azam / nakş-ı âzam
Büyük nakış.
nami / nâmi
Büyüyüp gelişen.
namiye / nâmiye
Büyüyen.
nass-ı azim / nass-ı azîm
Büyük mânâlar taşıyan âyet-i kerime.
nebile
Büyük, iri.
necefe
Büyük askı kandil.
necel
Büyük gözlülük. İri gözü olmak.
nehr-i azim / nehr-i azîm
Büyük nehir.
neşv ü nema / neşv ü nemâ
Büyümek ve gelişmek.
Büyüme ve gelişme.
neşvünema / neşvünemâ
Büyüme ve gelişme.
Büyüyüp gelişme.
neşvünema vermek / neşvünemâ vermek
Büyütüp geliştirmek.
netb
Büyük olmak, gövdeli olmak.
netice-i azime / netice-i azîme
Büyük netice.
netice-i külliye
Büyük netice.
netice-i uzma / netice-i uzmâ
Büyük netice.
nev-i azim / nev-i azîm
Büyük kısmı, bölümü.
nida-yı aşıkane ve müştakane / nidâ-yı âşıkane ve müştâkane
Büyük bir aşk ve iştiyakla seslenme.
nimet-i azime / nimet-i azîme
Büyük nimet.
nükte-i azam / nükte-i âzam
Büyük nükte; ince ve derin anlamlı söz.
nümüvv
Büyüme, gelişme.
Büyüyüp gelişme.
nüsha-i kübra
Büyük sahife. Kâinat, dünya, çok manayı ifade eden âlem.
okyanus / okyânus
Büyük deniz.
otağ / اُوتَاغْ
Büyük çadır.
palikane
Büyük han kapılarının ortasındaki küçük kapı.
(Farsça)
papa
Büyük papaz.
pertavsız
Büyüteç.
(Farsça)
pertevsuz / پرتوسوز
Büyüteç.
(Farsça)
perveri / perverî
Büyütücülük, besleyicilik. Terbiye.
(Farsça)
peygamber-i alişan / peygamber-i âlîşan
Büyük şan ve şeref sahibi olan peygamber.
peygamberan-ı izam / peygamberân-ı izam
Büyük peygamberler.
pir-i muazzam / pîr-i muazzam
Büyük öncü, mânevî lider.
radm
Büyük set.
radme
Büyük taş.
rebuz
Büyük.
resul-i kibriya
Büyüklük ve yücelik sahibi olan peygamber.
resul-i zişan / resul-i zîşân
Büyük şan sahibi olan Allah'ın Resulü; Hz. Muhammed (a.s.m.).
ricam
Büyük taş.
rıhal
Büyük halı.
rızam
Büyük kaya parçası.
rükn-ü azim / rükn-ü azîm
Büyük esas, şart.
saadet-hane / saâdet-hane
Büyük bir kimsenin evi.
(Farsça)
saadet-i azime / saadet-i azîme
Büyük mutluluk.
saadet-i ebediye / saâdet-i ebediye
Büyük ve ebedî saâdet. Âhiret saâdeti.
saadet-i uzma / saâdet-i uzma
Büyük saâdet. Âhiret saâdeti, saâdet-i ebediye.
saat-ı uzma / saat-ı uzmâ
Büyük saat.
saat-i uzma / saat-i uzmâ
Büyük saat.
sadaka-i azime / sadaka-i azîme
Büyük sadaka.
sadat-ı azime / sâdât-ı azîme
Büyük seyyidler, Hz. Peygamberin neslinden gelenlerin büyükleri.
safa-yı kebir
Büyük zevk, keyif.
sahib-i zülcelal / sahib-i zülcelâl
Büyüklük ve haşmet sahibi ve herşeyin sahibi Allah.
sahir / sâhir
Büyücü, büyü yapan, sihir yapan.
Büyü ve sihir yapan.
Büyücü.
Büyücü, büyü eden, sihirbaz.
sahirane / sahirâne
Büyülercesine olan. Büyüleyici gibi.
(Farsça)
sahire
Büyücü kadın.
şahis
Büyük cüsseli, iri yapılı kimse.
sahra-i azime / sahrâ-i azîme
Büyük ova, meydan.
sahra-yı azim / sahrâ-yı azîm
Büyük çöl.
sahra-yı azime / sahrâ-yı azîme
Büyük çöl.
sahra-yı kebir / sahrâ-yı kebir
Büyük çöl. Cezayir, Tunus ve Libya'nın güneyinden Çat Çölü hizasına kadar uzanan Afrika'nın en büyük çölü.
Büyük çöl.
şahrah
Büyük ve işlek yol, cadde. Şaşırılması mümkün olmayan doğru ve işlek yol.
(Farsça)
sahret
Büyük ve sert taş.
şair-i sahir / şâir-i sâhir
Büyüleyici söz söyleyen şair.
salih
Büyük peygamberlerden olup Hicaz ile Şam arasında oturmuş olan Semud kavmine gönderilmişti. Semud kavmi Âd kavminden sonra Arap yarımadasında kuvvet ve ma'muriyet bulup küfür ve dalâlete meyl ile putlara ibadet ediyorlardı. Salih (A.S.) kendilerini hak dine davet etmiş ise de, inanmayıp kendisinden
saltanat-ı azime / saltanat-ı azîme
Büyük saltanat, egemenlik.
saltanat-ı haşmet / سَلْطَنَتِ حَشْمَتْ
Büyüklüğün saltanatı.
şan ve şeref
Büyüklük, yücelik.
saray
Büyük ve güzel bina.
şecere-i aliye / şecere-i âliye
Büyük, yüce ağaç.
şecere-i azam / şecere-i âzam
Büyük ağaç.
şecere-i kübra / şecere-i kübrâ
Büyük ağaç.
sedya'
Büyük memeli kadın.
şefaat-i kübra
Büyük şefaat; günahlarımızın bağışlanması için Peygamber Efendimizin aracılık etmesi.
sefir-i kebir
Büyük elçi.
sefirikebir / سفيركبير
Büyükelçi.
(Arapça - Farsça)
seha
Büyük cüsseli. Azim-ül cüsse.
şehenşah / şehenşâh / شهنشاه
Büyük şah, şahlar şahı.
(Farsça)
sehhar / sehhâr / سحار / سَحَّارْ
Büyüleyen.
Büyüleyici.
(Arapça)
Büyüleyici, sihirli.
şehir
Büyük yerleşim birimi, kent.
şehristan
Büyük şehir.
(Farsça)
şehrud
Büyük ırmak. Nehir.
(Farsça)
sekkaki / sekkakî
Büyük bir edebiyat âlimi.
şelale
Büyük çağlayan. Akarsuyun yüksekten çoklukla akması.
şemhar
Büyümek. Uzamak.
şenar
Büyük utanç, ayıp.
şeref-i uzma / şeref-i uzmâ
Büyük şeref.
şerhu'l-makàsıd
Büyük kelâm âlimi Sadettin Taftazanî'nin meşhur eseri.
şeriat-ı garra / şeriat-ı garrâ
Büyük ve parlak şeriat, İslâmiyet.
şeriat-i garra / şeriat-i garrâ
Büyük ve parlak şeriat; Allah tarafından bildirilen kanun ve hükümler.
şeriat-i kübra / şeriat-i kübrâ
Büyük şeriat, İslâmiyet.
şetut
Büyük hörgüçlü dişi deve.
şetuti / şetutî
Büyük hörgüçlü deve.
şeyh-i ekber
Büyük âlim, velî, rehber. Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin v. 638 (m.1240) lakabı.
şiddet-i hacalet / şiddet-i hacâlet
Büyük utanç, şiddetli utangaçlık.
şiddet-i tehalüf
Büyük farklılık, aşırı değişiklik.
şiddet-i tenasüp / şiddet-i tenâsüp
Büyük uyum, tam bir uygunluk.
şiddet-i zeka / şiddet-i zekâ
Büyük zekâ, anlayış.
sıfat-ı azime / sıfat-ı azîme
Büyük sıfat.
sihir / سحر
Büyü.
Büyü.
(Arapça)
sihirbaz / sihirbâz
Büyücü.
Büyücü, büyü yapan, gözbağcı, sahir.
Büyü yapan, büyücü. Sâhir, neffase.
sihr
Büyü.
sihramiz / sihrâmîz / سحر آميز
Büyüleyici.
(Arapça - Farsça)
sikke-i azam / sikke-i âzam
Büyük mühür.
silsile-i azam
Büyük silsile, ard arda gelen şeylerin oluşturduğu büyük sıra.
silsile-i azime / silsile-i azîme
Büyük silsile, büyük sıra.
simurga
Büyük bir kuş, anka kuşu.
sini
Büyük tepsi, sini.
(Farsça)
sintah
Büyük karınlı kuvvetli deve.
şirdah
Büyük ayaklı.
şirk-i azim / şirk-i azîm
Büyük şirk, Allah'a ortak koşma.
sırr-ı azim / sırr-ı âzîm
Büyük sır, güç.
siyaset-i aliye-i islamiye / siyaset-i âliye-i islâmiye
Büyük İslâmî siyaset.
sual-i azim / sual-i azîm
Büyük soru.
süha
Büyükayı yıldız kümesindeki en küçük yıldız; eskiden gözün keskinliği bu yıldızla denenirdi.
sultan-ı azim / sultan-ı azîm
Büyük sultan.
sure-i azime / sûre-i azîme
Büyük sûre.
sursur
Büyük kuvvetli deve.
sütürg
Büyük, iri, muazzam.
(Farsça)
şuunat-ı azime / şuûnat-ı azîme
Büyük işler, fiiller, haller, icraatlar.
süyuti / süyûtî
Büyük bir fıkıh ve hadîs âlimi.
ta'zim / ta'zîm
Büyük gösterme, büyütme.
taazzum
Büyüklenme, kibirlenme.
Büyüklenme.
tabaka-i azime / tabaka-i azîme
Büyük tabaka.
tabık
Büyük kiremit.
tabl-hane
Büyük davul.
(Farsça)
taftazani / taftazanî
Büyük bir kelâm âlimi.
tahavvül-ü azim / tahavvül-ü azîm
Büyük değişim.
tahavvülat-ı külliye / tahavvülât-ı külliye
Büyük değişiklikler.
tahkir-i azim / tahkir-i azîm
Büyük hakaret.
tahribat-ı azime / tahribat-ı azîme
Büyük tahribatlar, büyük yıkımlar.
taife-i azim / taife-i azîm
Büyük topluluk, grup.
taife-i azime / taife-i azîme
Büyük topluluk, grup.
tasarruf-u azim / tasarruf-u azîm
Büyük tasarruf; herşeyi kendi emri altında tutarak dilediğini dilediği şekilde yapmak.
tasarrufat-ı azime / tasarrufât-ı azîme
Büyük tasarruflar, kullanımlar.
taşt
Büyük leğen.
tatavvül
Büyüklenmek, kibirlenmek.
tazim / tâzim
Büyük tanıma.
Büyüklüğünü dile getirme.
tazimat / tâzimat
Büyüklüğünü dile getirmeler.
tazimkarane / tâzimkârane
Büyük tanıyarak.
tebcil / tebcîl / تَبْج۪يلْ
Büyükleme, yüceltme.
tebeddülat-ı cesime / tebeddülât-ı cesime
Büyük değişiklikler.
tebşirat-ı azime / tebşirat-ı azîme
Büyük müjdeler.
tecebbür
Büyüklenme, zalim ve gaddar olmak.
tecelli-i celali / tecellî-i celâli
Büyüklük ve haşmetin yansıması.
tecelli-yi kübra / tecellî-yi kübra
Büyük yansıma, muazzam tecellî.
tefarik
Büyük yapraklı ve beyaz çiçekli bir bitki; bir koku ismi.
tefsir-i ekber
Büyük tefsir.
tegayyüt
Büyük def-i hâcet.
tehdid-i azim / tehdid-i azîm
Büyük tehdit.
tehlike-i azim / tehlike-i azîm
Büyük tehlike.
tekebbür / تكبر
Büyüklenme.
Büyüklenme.
Büyüklük taslama.
(Arapça)
tekebbür etme
Büyüklenme, üstün görünmeye çalışma.
tenebbüt
Büyümek. Yerden çıkıp biten nebat gibi yetişmek.
Büyüme, yetişme.
tenmiye
Büyütme, geliştirme.
Büyütme, yetiştirme.
teratir
Büyük işler.
terk-i kebair / terk-i kebâir
Büyük günahları terketmek.
tesbih-i külli / tesbih-i küllî
Büyük ve kapsamlı tesbih.
tesbihat-ı uzma / tesbihât-ı uzmâ
Büyük, azim tesbihât bütün varlıkların Allah'ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifadelerle anmaları.
teşebbüsat-ı azime / teşebbüsat-ı azîme
Büyük çaplı girişimler.
teshir / teshîr / تسحير
Büyüleme, esir etme, emir altına alma.
Büyüleme.
(Arapça)
tesirat-ı azime / tesirât-ı azîme
Büyük etkiler.
teşt
Büyük su kabı.
tevhid-i muazzam
Büyük tevhid; birleme, herşeyin bir olan Allah'a ait olduğunu bilme ve inanma.
tezgah-ı azam / tezgâh-ı âzam
Büyük tezgâh.
ticaret-i azime / ticaret-i azîme / ticâret-i azîme / تِجَارَتِ عَظ۪يمَه
Büyük ticaret.
Büyük ticaret.
tinnin / tinnîn
Büyük yılan; astronomide yedi burç boyunca uzanan hafif beyazlık.
Büyük yılan.
tufan
Büyük su baskını.
türbe
Büyük bir zât için yapılan mezar.
ubudiyet-i külliye / ubûdiyet-i külliye
Büyük ve umumî kulluk.
Büyük ve umumî kulluk.
ubye
Büyüklenmek, kibirlenmek.
ulü'l-azmane / ulü'l-azmâne
Büyük sabır ve metanet sahibi olan büyük insanlara yakışır şekilde.
ulülazm / ûlülazm / اولو العظم
Büyük peygamber.
(Arapça)
ulüvv
Büyüklük, yücelik.
ulüvvücenab / ulüvvücenâb
Büyüklük ve yücelik.
ulüvvücenaplık
Büyüklük.
ümmet-i azime / ümmet-i azîme
Büyük millet, topluluk.
ünafi
Büyük burunlu kimse.
üstad-ı ekber
Büyük üstad.
üstad-ı kebir
Büyük Üstad
üstad-ı muazzam
Büyük üstad.
uzma / uzmâ / عظمى
Büyük.
Büyük, çok büyük.
(Arapça)
vazife-i külliye
Büyük ve kapsamlı görev.
velayet-i kübra
Büyük velilik. Akrebiyet-i İlâhiyenin inkişafına bakan ve veraset-i nübüvvetten gelen gayet kısa, fakat yüksek olan ve tarikat berzahına uğramadan zâhirden hakikata geçen velilik mesleği. (Sahabeler gibi)
veliyy-i azim / veliyy-i azîm
Büyük velî.
vezaif-i azime / vezaif-i azîme
Büyük vazifeler.
zat-ı azamet-i kibriya / zât-ı azamet-i kibriyâ
Büyüklüğü haşmetli ve yüce olan Zât; Allah.
zelzele-i azime / zelzele-i azîme
Büyük deprem.
zelzele-i kübra / zelzele-i kübrâ
Büyük deprem, kıyamet.
zembil
Büyük sepet.
zevat-ı alişan / zevât-ı âlîşan
Büyük, yüce zâtlar.
zevk ve lezzet-i azime / zevk ve lezzet-i azîme
Büyük zevk ve lezzet.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ba-berat
Mezr
tağyir ve tebdil eden
müfid
mahpare
Te'dîbât
Sufiye
saniha
Sufiyye
müamil
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
buy
hebe
bece
Gerekti
zeval vakti
âdâ
Fursat
Sağlık.
gözden çıkarmak
kussa