REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te bosuna ifadesini içeren 33 kelime bulundu...

bad-ı heva / bâd-ı hevâ

  • Boşu boşuna, faydasız.

badıheva / bâdıhevâ

  • Boşu boşuna, bedava.

batıl / bâtıl

  • Fânî, geçici, devamlı olmayan, yok olan.
  • Abes, boş, boşuna, sebebsiz yere, yok yere.
  • Hırsızlık, gasb, kumar gibi dînin helâl etmediği, izin vermediği kazanç yolu.
  • Şirk, putlara tapmak.

behlel

  • Abes, boş boşuna. Batıl, beyhude.

beyhude / beyhûde / بيهوده / بَيْهُودَه

  • Boşu boşuna.
  • Boşuna, faydasız.
  • Boşuna. Boş yere. Faydasız. (Farsça)
  • Boşuna, faydasız.
  • Boş, boşuna. (Farsça)
  • Boşuna.

bi-hude / bî-hude

  • Boşuna, beyhude, boşu boşuna. (Farsça)

bi-sebeb / bî-sebeb

  • Sebepsiz, boşuna, yok yere. (Farsça)

bi-tail / bî-tail

  • Menfaatsiz, faydasız. İşe yaramaz, boşuna. (Farsça)

bihude / bîhude / بيهده

  • Boşuna, beyhude. (Farsça)

bızr

  • Beyhûde, boşu boşuna.

cüfaen

  • Beyhude, boşuboşuna, faydasız yere.

ebtal

  • (Çoğulu: Ebâtil) İnsanın böğrü.
  • En boş. Boşuboşuna. Çok bâtıl.

fuzuli / fuzulî / fuzûlî / فضولى

  • Boş, boşuna, lüzumsuz.
  • Fazladan olup boşu boşuna söylenen söz. İşe yaramayan. Boşu boşuna.
  • Boşboğaz. Ahmak. Vazifesinden hariç lüzumsuz şeye teşebbüs eden.
  • Haksız olarak fiile çıkarılan iş.
  • Fık: Şer'î izin olmadığı halde diğer bir kimsenin hakkında tasarruf eden kimse.
  • Büyük bir şâi
  • Zevzek, boşboğaz. (Arapça)
  • Gereksiz, boşuna, fazladan. (Arapça)

gayret-i batıla / gayret-i bâtıla

  • Faydasız ve boşu boşuna uğraşma.

ham

  • Olmamış, pişmemiş, çiğ. (Farsça)
  • Nâfile, beyhude, boşuboşuna. (Farsça)
  • İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. (Farsça)
  • Acemi kimse, tecrübesiz. Terbiye görmemiş kişi. (Farsça)

havai / havaî

  • (Çoğulu: Havâiyât) Havaya âit ve müteallik. Hava ile alâkalı.
  • Heves ve nefis hesabına olan, boşuna veya çirkin. Günahlı iş. Nefsâni hâl ve hareketler.

hebaen / hebâen

  • Boşu boşuna.

hebaen mensur / hebâen mensur

  • Boşu boşuna.

hebaen mensura / hebâen mensûra

  • Boşuna olarak. Faydasız yere dağılmış.
  • Boşuna harcanarak.

hebaenmensura / hebâenmensûrâ

  • Boşuboşuna.

heder saymak

  • Boş saymak, boşu boşuna gitmiş saymak.

idaa / idâa

  • Zâyi etmek. Boşuna harcamak.

imate-i vakt

  • Vakit öldürme. Boşu boşuna zaman harcama.

imsal

  • Boşuboşuna sarfetme, lüzumsuz yere harcama. Har vurup harman savurma.

ıtlal

  • Havâle olma, birşey üzerine yüklenme.
  • Boşu boşuna zaman geçirme, vakit öldürme.

lağv / لغو

  • Kaldırma. (Arapça)
  • Boşuna. (Arapça)
  • Lağvedilmek: (Arapça)
  • Kaldırılmak. (Arapça)
  • Hükümsüz kılınmak. (Arapça)
  • Lağvetmek: (Arapça)
  • Kaldırmak. (Arapça)
  • Hükümsüz kılmak. (Arapça)
  • Lağvolmak:< (Arapça)

lahi / lahî

  • Oyuncu.
  • Boşuna ve mânasız eğlenen. Oyalayan.

layülhihi / lâyülhîhi

  • (İlhâ. dan) Ona gaflet vermez. Onu boş şeyler meşgul etmez. Boşuna iş yapmaz.

muktesid

  • İktisadlı, tutumlu. Malını, ömrünü, vaktini boşuna geçirmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan.

nafile / nâfile / نافله

  • Boşuna. (Arapça)
  • Nafile namazı, farz dışında kılınan namaz. (Arapça)

niza-i lafzi / niza-i lafzî

  • Boşuna çene yarıştırma. Sözle yapılan kavga.

su-i istimal / su-i istimâl

  • Kötüye kullanma. Eldeki nimeti veya fırsatı boşuna yahut kendi menfaatine kullanma.

tazyi'

  • (Çoğulu: Tazyiât) (Ziyâ. dan) Kaybına sebeb olma, bırakıp kaybetme. Boşuna harcama.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın