Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
birik
ifadesini içeren
148
kelime bulundu...
ab-gah
Havuz, küçük göl, su biriken yer.
(Fransızca)
Tıb : Karnın kaburga kemikleri kıkırdağı ve kısa kaburgalar altında olan kısmı. Böğür.
(Fransızca)
ab-gir
Suyun biriktiği yer, havuz.
(Farsça)
Dokumacılıkta kullanılan fırça.
(Farsça)
ab-ı zen
Küçük havuz.
(Farsça)
Su birikintisi.
(Farsça)
Yumuşak, lâtif sözlerle hatır alan ve bu manâda emir. (Bak : Avzen)
(Farsça)
abgir / âbgîr / آبگير
Havuz.
(Farsça)
Su birikintisi.
(Farsça)
afyon
Lât. Haşhaş sütünün birikmesinden ibaret bir madde.
agiyye
İçine su biriken çukur.
atol
Mercan adası. Mercan iskeletlerinin birikmesiyle meydana gelmiş olan halka biçiminde ve ortasında bir göl bulunan adacık.
avzen
(Zenav) (Kürdçe) Suların biriktiği yer. Havuz, göl.
behem-ber-ameden / behem-ber-âmeden
Toplanmak, cem olmak, birikme.
(Farsça)
Mc: Kızmak, sinirlenmek, asabileşmek, müteessir olmak. ("Behemâmeden" de denir.)
(Farsça)
bend-rug / bend-rûg
Tarla ve bostan kenarlarına suyun akıntısını kesip havuz gibi birikmesi için yapılan setli çukur.
(Farsça)
bere
Tıb: Ezilme veya kılcal damarların kopması sonunda kanın, dokular içinde birikmesi ve bundan dolayı meydana gelen morluk.
(Türkçe)
bergab
Su bendi. Suyun biriktirildiği yer. Baraj.
(Farsça)
berh
Balık, semek.
(Farsça)
Parça, kısım, hisse, nasib.
(Farsça)
Su birikintisi.
(Farsça)
Şimşek, berk.
(Farsça)
Yaş olan odunun, yanarken çıkardığı yaşlık.
(Farsça)
berzede
Toplanılmış, biriktirilmiş, bir araya getirilmiş.
(Farsça)
burjuva
Servet ve mal birikimi yapanlar; zenginler sınıfı.
cem'
(Çoğulu: Cümu) Hurmanın iyi olmayanı. Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar.
Az olarak cemaat için isim olur.
Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma.
Gr: Arabçada (ve tesniye olmayan dillerde) ikiden çok olan şeylere delâlet eden kelime. (Kitabın başı
cem-i mal
Mal biriktirme.
cemm
Çokluk. Mecmu.
Kuyuda biriken su.
Hırs ve tama ile mal biriktirmek.
ciba
Toplanmış, birikmiş su.
cimri
Hasis, varyemez, pinti. Elindeki mal veya parayı harcayamıyan ve türlü sıkıntılara katlanarak daha çok biriktirmeye çalışan kimse. Cimrilik, müsriflik (savurganlık) gibi İslâmda kötü huy olarak bilinir. Cömertlik ve tutumluluk ise övünülen ahlâkî vasıflardandır. Cömertlikte de ölçülü olmak tavsiye e
(Farsça)
ciyet
Bozulmuş, değişmiş olan su. Bir yere toplanıp birikmiş olan su.
cümmet
Suyun biriktiği yer.
Başta toplanan saç.
Omuzlara inen saç.
cüsve
Bir yere biriktirilmiş taş.
derc / درج
İçine alma, biriktirme.
(Arapça)
Derc edilmek:
İçine alınmak.
(Arapça)
Derc etmek:
İçine almak.
(Arapça)
ecil
İşini geriye bırakan, geciktiren.
Geciktirilen, geriye bırakılan şey.
Bir yerde birikip toplanmış su.
ecma'
En toplu. Birikmiş. Ziyade birleşmiş.
eksibe
(Tekili: Kesib) Büyük çöllerde ve sahralarda, rüzgârın biriktirdikleri kum yığınları.
enduhte
Biriktirmiş, biriktirilmiş. Kazanmış, kazanılmış, Hazırlanmış.
(Farsça)
Ödenmiş.
(Farsça)
enduz
Kazanan, elde eden, biriktiren, toplıyan mânalarına gelir ve kelimeleri sıfat yapar.
(Farsça)
escer
Kırmızı gözlü kimse.
Su biriken yer.
evk
(Çoğulu: Evâk) Ağırlık, yük.
İçinde su biriken çukur yer.
evzak
İçinde su veya başka birşey biriken çukur yer.
ezat
(Çoğulu: Üzâ-Ezy) İçinde su birikmiş çukur yer.
ferahem
Toplu, devşirli.
(Farsça)
Birikme, yığılma, toplanma.
(Farsça)
fevak
İki sağım arasında devenin memesinde sütün birikmesi.
Rahat.
Rücu.
Uzun boyunlu bir nevi su kuşu.
fika / fîka
(C Efavık-Efvak) İki defa sütü sağmak arasında biriken süt.
gadir / gadîr
Durgun su, gölcük, sel suyu birikintisi.
hadid / hadîd
Dağ eteği.
İçinde yağmur suyu biriken alçak çukur.
Arz, yer, dünya.
hafs
Toplama, cem'etme. Biriktirme.
haşr
(Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek.
Toplama, cem'etmek.
Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Allahın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet.
Bir tohumun içinden büyük ağaçlar çıktığı gibi, her bir insanın acb-üz zeneb denilen bir nevi çekir
havi
İçine alan, ihtiva eden, kaplayan. Câmi'.
Biriktirici.
Kuşatan.
havz
Sıvı maddelerin toplandığı yer, büyük su birikintisi, göl.
hayır
Hayrette kalan, mütehayyir. Şaşıran.
Birikmiş su.
hecime
Tulukta biriktirilip ekşitildikten sonra içilen ve köremez denilen süt.
Yoğurt.
hibs
Suyun aktığı yöne konan ve içinde su biriken ağaç veya taş.
hükre
Cem'olmak, toplanmak, birikmek.
Yiyecek maddelerini, pahalanacak diye saklamak.
Azlığından bir yerde toplanan su.
humbara
Küçük küp.
(Farsça)
Ask: Demir veya tunçtan dökülmüş, içi boş ve yuvarlak olarak yapılan ve içine patlayıcı maddeler doldurularak havan topu veya elle atılan harp aleti. Havan topu ile atılana havan humbarası, elle atılana da el humbarası denirdi.
(Farsça)
Para biriktirmek için kullanılan topr
(Farsça)
i'tikam
Biriktirme, yığma.
ibtiyaz
Biriktirip yığma.
icmal
Hülâsa etmek. Kısaltmak, bir araya toplamak. Kısa anlatmak. Biriktirmek.
Uzun bir hesaptan çıkarılan hülâsa, netice.
icmam
Atı soluklandırma, dinlendirme.
Biriktirme.
iddihar / iddihâr
Biriktirmek, toplamak, yığmak.
Kıtlık zamanında yüksek fiatla satmak üzere zahire toplayıp saklama.
Biriktirme, depolama.
Biriktirme.
iddihar edilen
Biriktirilen, depolanan.
iddihar olunan
Biriktirilen, depolanan.
iddiharat / iddihârât
Biriktirmeler, depolamalar.
Biriktirmeler.
ıhaze
(Çoğulu: İhâzât-İhâz) Su birikip toplanacak yer.
Bir kimsenin kendisi veya sultanı için hıfzedip gözlediği yer.
ihşad
(Halk) Birikme, toplanma, cem' olma.
ihtikan
Kan toplanması. Bir uzva kan birikmesi sebebi ile oranın şişip kabarması.
Şırınga kullanma.
ihtişad
Toplanmak, birikmek, yığılmak.
ihtişaş
Kuru ot veya saman gibi hayvan yemi biriktirme.
ihtiyat akçesi / اِحْتِيَاطْ آقْچَه سِي
Tedbir için biriktirilen para.
ihtiyat hazinesi
Tar: Savaş ve diğer fevkalâde masraflara karşılık olmak üzere sarayda biriktirilen paralar. Gelirleri havass-ı hümayun hâsılatı, ganimetlerin beşte biri ve başka hükümdarlardan gelen hediyelerdi. Buna "iç hazine" veya "enderun hazinesi" de denilirdi.
iksam
Çok miktarda mal alıp biriktirme.
Kökünü kırma. Hepsini silip süpürme.
iktina'
Yığma, biriktirme.
Çalışarak kazanma.
Meslek edinme.
Tuzak kurup avlanma.
İmsak etme.
Sermâye verme.
iktisa
Biriktirme, toplama, yığma.
iktisa-i nukud
Para biriktirme.
iktisad
Tutum, biriktirme. Her hususta itidal üzere bulunmak. Lüzumundan fazla veya noksan sarfiyattan kaçınmak.
Edb: Beyit veya kasideyi birbirine vasl ile uzatmak.
intifah-ı batni / intifah-ı batnî
Karnın, gazların birikmesinden dolayı şişmesi.
intişab
Odun veya mal biriktirme.
Tutulup kalma.
irtikam
Yığılma, üst üste birikme.
ıstahar
Havuz, küçük göl. Su birikintisi.
istif
Yığma, biriktirme.
istim
Buharla işleyen makinaların kazanında birikip makinayı işleten buğu, buhar.
itilaf
Anlaşmak. Görüşmek. Uyuşmak. Muvafakat.
Cem' olmak, birikmek.
izdiham
Kalabalık bir yerde halkın çok birikmesinden meydana gelen sıkıntı.
izhar
Toplayıp biriktirme.
kalet
(Çoğulu: Kılât) Helâk olmak.
Dağlarda, içinde su biriken çukur.
Göz çukuru.
Baş parmağın dibinde olan çukur.
kass
Cem'etmek, toplamak, biriktirmek.
katb
(Katub) Daim çatık çehreli, ekşi yüz.
Bir kimseyi darıltmak, gücendirmek.
Birikmek, biriktirmek, doldurmak.
Dolu çuval taşımak, götürmek için hazırlamak.
Arslan.
kifat
Cem'olmuş, toplanmış, biriktirilmiş.
İçinde birşey toplanıp biriktirilen yer.
Hızlı uçmak, gitmek.
(Tekili: Küfv) Küfüvler, benzerler, eşler, denkler.
kitbe
Kitabe yazmak. Zam ve cem'etmek. Artırmak ve biriktirmek.
magiz
İçinde ağaç bitmiş olan su birikintisi.
mecmua
Toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi.
Seçilmiş yazılardan meydana getirilen kitap. Risâle.
Kolleksiyon.
medi
(Çoğulu: Emdiye) Bir yerde birikip toplanmış su.
merkum
Cem'olmuş, toplanmış, birikmiş.
mesab
Rücu edecek, geri dönecek yer. Kuyu ağzında su çeken kimsenin durduğu yer.
Havuz ortası.
Suyun biriktiği yer.
mil
İnce metal, sel birikintisi.
müdahhar / müdahhâr
Depolanmış, biriktirilmiş.
Depolanmış, birikmiş.
müddahar
Toplanıp saklanmış.
Biriktirilmiş.
müddahir
Biriktiren. Toplayıp saklayan.
müddehar / مُدَّخَرْ
Biriktirilmiş, yığılmış. İstif edilmiş. İddihar edilmiş.
Biriktirilmiş, bir araya getirilmiş.
Biriken.
Biriktirilmiş.
müddeharat / müddeharât
Birikenler.
müddehir
Biriktirilen, toplayıp saklayan. İddihar eden.
müdehhar
Biriktirilip cem' olunmuş, bir araya getirilmiş olan.
müdehharat / müdehharât
İstif edilmiş, yığılmış ni'metler. Biriktirilmiş mallar.
müdehhir
Biriktirip toplayan. Cem'eden. Depo eden.
Müdehhar mânasına da gelir.
müdhen
(Çoğulu: Medâhin) Yağ koyacak kap.
Dağlarda olan çukur taş. (İçinde yağmur suyu birikir.)
mühtebiş
Birikmiş, bir araya toplanmış.
muhteşid
Biriken, toplanan.
muhtezen
Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş.
mükle
(Çoğulu: Mükül) Kuyu dibinde az az birikip toplanan su.
müktesebat / مكتسبات
Bilgi birikimi.
(Arapça)
mülezzez
Bir yere biriktirilip toplanmış, yığılmış ve ulaştırılmış nesne.
mütecemmi'
(Çoğulu: Mütecemmiîn) (Cem'. den) Toplanan, yığılan, biriken, tecemmü' eden.
mütecemmiin / mütecemmiîn
(Tekili: Mütecemmi') Toplananlar, yığılanlar, tecemmu' edenler, birikenler.
mütehaşşid
(Çoğulu: Mütehaşşidîn) Yardım için koşuşup toplanan, biriken, yığılan.
mütehaşşidin / mütehaşşidîn
(Tekili: Mütehaşşid) Birikenler, toplananlar.
müterakim / müterâkim / مُتَرَاكِمْ
Teraküm etmiş, birikmiş, yığılmış.
Birikmiş.
Birikmiş, biriken.
Birikmiş.
mütezahim
(Çoğulu: Mütezahimîn) (Ziham. dan) Birbirini iterek, herbirinin üstüne çıkarak biriken kalabalık.
Halkın kalabalığından sıkıntıya uğrayan.
pa-yab
Kuvvet, kudret, tâkat.
(Farsça)
Su birikintisi.
(Farsça)
Havuzun dibi.
(Farsça)
Kuyu basamağı.
(Farsça)
Son, nihayet.
(Farsça)
para
Alış-veriş aracı olarak kullanılan, biriktirme ve tasarruf etmeye yarayan, çeşitli mâdenlerden veya kağıttan îmâl edilmiş değer ölçüsü. Belli ağırlıkta basılmış olan altın ve gümüş paralara sikke veya meskûkât, altın paralara dînâr, gümüş paralara dirhem denir.
radhe
(Çoğulu: Radh-Ridh) Taşlı yer, taşlık arazi.
Büyük taşlardan olan çukur yer. (İçinde su birikip kalır.)
rekm
Biriktirme, yığma.
sahrınç
Yağmur sularını biriktirmek için bina altında ve toprak içinde yapılan etrafı duvarlı veya çimento sıvalı su mahzeni.
segab
(Çoğulu: Sügbân) Kesmek.
Dere içinde yağmurdan biriken su.
İyi ve tatlı su.
subre
Birikinti, yığın.
sücre
(Çoğulu: Sücür) Yağmur suyundan biriken su.
sümame
(Çoğulu: Sümâm) Bir zayıf ot.
Cem etmek, toplamak, biriktirmek.
tahaşşüd
Birikme, yığılma. Toplanma.
tahassul
Hâsıl olmak. Üremek. Husule gelmek. Bir araya birikip sâbit ve bâki olmak. Netice olarak çıkmak.
tahazzüb
(Hizb. den) Toplanma, birikme. Küçük topluluk meydana getirme.
tahazzün
Birikme.
tahşid
Yığma. Toplama. Biriktirme. Yığınak.
Bir mevzu hakkında çok izah ve konuşmalar.
Yığma, biriktirme, destekleme, kuvvetlendirme.
tahşidat / tahşidât
Birikmeler. Toplamalar. Yığınaklar.
Konuşarak fazla üzerinde durma.
taktir / taktîr
Nafakada (yeme-içme, giyme ve meskende) ihtiyaçlarından kısıp, çok mal ve para biriktirmek.
tecemmu'
Toplanma. Birikme.
tecemmuat / tecemmuât
(Tekili: Tecemmu') Birikmeler, toplanmalar, yığılmalar.
tedahül
İç içe olmak. Birbiri içine girmek.
Yığılıp kalmak. Birikmek. Karışmak.
Bir taksidi ödemeden ötekinin gelmesi. Ödemede gecikmek.
teellüf
Alışma. Hoş geçinme.
Barışma.
Huylanma.
Birikme.
tefcir
Yerden su kaynatıp akıtma.
Drenaj, oluk vs. gibi su yolları yaparak, bir yerde birikmiş olan suları akıtma işi.
Yarmak.
teke'kü'
Cem'olmak, birikmek, toplanmak.
Korkak olmak.
telahuk-u efkar / telâhuk-u efkâr
Fikirlerin birikimi.
telakkut
Cem'etmek, toplamak, biriktirmek.
telemlüm
Cem'olmak, toplanmak, birikmek.
temerküz
Merkez tutma, merkezleşme. Bir merkezde toplanma.
Yığılma. Birikme.
Birikme, toplanma.
temerküz etme
Bir yere toplanma; merkezleşme, birikme.
teraküm / terâküm / تراكم / تَرَاكُمْ
Birikme, yığılma.
Birbiri üzerine sıkışma.
Birikme, yığılma.
Birikme.
Birikim, birikme, yığılma.
(Arapça)
Terâküm etmek:
Birikmek, yığılmak.
(Arapça)
Terâküm ettirmek:
Biriktirmek.
(Arapça)
Birikme.
teraküm eden
Biriken, toplanan.
teraküm edilen
Biriken, yığılan.
terakümat / terakümât
(Tekili: Teraküm) Toplanmalar, yığılmalar, birikmeler.
teressüb
Süzülme, dibe inip birikme.
tereyyüb
Cem'olmak, toplanmak, birikmek.
tersib
Tortulaştırma, tortu halinde biriktirme. Tortusunu durultma.
uddet
Birikim, sermaye, hazırlık.
ünkua
Yağ biriken yer.
vakt
(Çoğulu: Vikat) İçinde yağmur suyu biriken çukur.
Su ile faydalanacak mekân.
(Horoz) tavuğa binmek.
zenav
Havuz, suların biriktiği yer.
zerecun
(Zerâcin) Üzüm ağacı.
Üzüm asması.
Kızıl boya.
Çukur taş içinde biriken yağmur suyu.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Biti
kelime-i temcid
KERPİÇ
Mazhar-ı
fikr-i hürriyet
EYDAN
evamir-i rabbaniye
Lücce
garam
Ila-yi kelimetullah
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
birik
Kar
Tüm varlıklar
şerif
Itici
aldanmak
iradesi
Susmak
İsim
Yolla