Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
başlama
ifadesini içeren
99
kelime bulundu...
agaz
Başlama. Mübâşeret.
(Farsça)
ağaz / âğâz / آغاز
Başlama.
Başlama, başlangıç.
Başlama.
(Farsça)
Başlangıç.
(Farsça)
as'ase
(Is'as) Yönelme. Arka çevirme.
Gece karanlığı gelmeğe başlamak veya gitmek.
Bulutun yere yakın olması.
asr-ı evvel
İmâmeyn'e (İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Muhammed'e) göre ikindi vaktinin başlama zamânı.
asr-ı sani / asr-ı sânî
İmâm-ı a'zam'a göre ikindi namazının başlama zamânı.
bed'
Bed' etmek:
Başlamak.
(Çoğulu: Ebdâ-Büdü') İslâm içinde kazılan kuyu.
Evvel, ibtidâ, başlangıç.
Hisse, nasip.
Başlama, başlayış, ilk.
bede'
Başlayış. Başlama. Bir şeyi başkasından evvel işlemek.
bedv
Zihinde bir şeyin peyda olması. Bir şey zâhir olma.
Başlama.
Sahraya çıkma.
besmele-keş
Besmele çeken; bir şeye başlama.
bidayet / bidâyet
Başlama, başlangıç.
bür'
(Büru') Hastanın iyileşmeğe başlaması.
Kurtulmak.
Fazilette ve bilgide üstünlük.
ca'l
Yaratmak, halk.
Almak.
İş işlemek. Yapmak.
Bu kelime Kur'ân-ı Kerim'de onüç vecihle kullanılmıştır:1- Tafak ve ahz (inşâ ve ikbal) mânasına; bir işi işlemeğe müteveccih olup başlamak ve işler olmak.2- Halketmek, yaratmak.3- Kavl ve irsal.4- Tehiyye ve tesviye (tanzim
dehş
Bulanıklık, karanlık. Zulümat.
(Farsça)
Bir işe başlama.
(Farsça)
ela / elâ
Arapça'da başlama ve tenbih edatı, "öyle değil mi?", "dikkat ediniz" gibi anlamlara gelir.
emevi devleti
Dört halife devrinden sonra devlet idaresi Beni Ümeyye hanedanına geçmiştir. Buna nisbetle bu devlete "Emevi Devleti" adı verilmiştir. (Mi: 661-750) seneleri arası Emevi Devletinin saltanat devresidir. Muâviye bin Ebi Süfyan'dan başlamak üzere 14 halife gelip geçmiştir. Son halife Muhammed bin Merva
emma ba'd / emmâ ba'd
Bundan sonra, asıl meseleye gelince mânâsında; söz başı, besmele, hamdele ve duadan sonra söylenen söz, fasl-ı hitâb (söze başlama).
fatiha / fâtiha
Bir şeyin başlangıcı, ibtidası.
Mübaşeret. Başlamak.
Karar vermek.
Bir duânın sonunda veya duâya başlarken Fâtiha Suresini okumayı hatırlatan ifade.
Kur'an-ı Kerim'in birinci suresi.
fatr
Bir şeye başlamak.
İcab eylemek.
Yarık, çatlak.
Yarmak.
Yaratmak.
Oruç tutanın orucunu açması.
fe-emma
Buna gelince, kaldı ki. Ammâ... (mânasına asıl söze başlama edâtıdır.)
fecr-i sadık / fecr-i sâdık
Fecr-i kâzibi tâkibeden tam karanlıktan sonraki beyazlık. Sabah namazının ve orucun başlama vakti.
feth
Açma, başlama.
Zaptetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret.
Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak. Muğlak şeyleri açmak. Bu iki suretle olur. Biri, basâr ile idrâk olunur. Gam ve kederi gidermek gibi. İkinci de: İki nevi olup birincisi; dünya işlerinde olur. Sürur vermekle g
feth-i kelam / feth-i kelâm
Söze başlama.
fey-i zeval
Güneşin garba doğru dönmesinin başlaması, Güneş tam ortada gibiyken yerde dikili olan şeylerin gölgeleri batıdan doğuya dönüp kısalmakta son bulduğu zamandır. Bundan sonra öğle namazı vakti başlar.
gaylule / gaylûle
Sabah, tan yerinin ağarmaya başlamasından, tâ güneşin bir mızrak boyu (yaklaşık 45 dk.) yükselmesine kadar geçen zaman dilimi.
gudüvv
Sabah vakti.
Sabahleyin bir şeye başlamak.
hadd-ı büluğ / hadd-ı bülûğ
Ergenlik çağı; cünüp olup, gusül abdesti almaya başlama zamânı.
hadesten taharet / hadesten tahâret
Namaza başlamadan önce yerine getirilmesi gereken farzlardan biri. Abdesti olmayan kimsenin abdest alması, cünüb olanın, hayız ve nifas hâli sona eren kadının boy abdesti alması.
havz
Suya girme.
Sakınılacak işe girişmek.
Başlamak.
hırvani / hırvanî
Tar: Düz yakalı önü ilikli bir çeşit elbisedir. Şehzade Abdülmecid'in okumağa başlamasından dolayı yapılan törende, yakınlarının bu elbiseyi giymeleri istenmiş ve bu husus, devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de tebliğ edilmişti.
hüsn-ü ibtida
Mevzuya münasib bir ifade ile söze başlama.
ibtida / ibtidâ / ابتدا
İlkin, önce.
(Arapça)
Başlangıç.
(Arapça)
Başlama.
(Arapça)
İbtidâ' etmek:
Başlamak.
(Arapça)
ibtida-i kıraat / ibtidâ-i kıraat
İlk okuma. Okumaya başlama.
ibtidar / ibtidâr / ابتدار
Bir işe sür'atle başlama.
Başlama, girişme.
(Arapça)
İbtidâr edilmek:
Başlanmak, girişilmek.
(Arapça)
İbtidâr etmek:
Başlamak, girişmek.
(Arapça)
ibtisar
Bir şeye başlama, ibtida.
iftitah / iftitâh / افتتاح
(Fetih. den) Açmak, başlamak, fethetmek. Zabtetmek.
Açılış.
(Arapça)
Başlama.
(Arapça)
iftitah tekbiri / iftitâh tekbîri
Namaza başlama tekbiri.
Başlama tekbîri. Namazın evvelinde "Allahü ekber" demek. Buna Tahrîme tekbîri de denir.
iftiyat
Düşünmeden bir işe başlama.
Bir şey kaybolup gitme.
ikamet / ikâmet
Kâmet. Erkeklerin farz namaza başlamadan önce okuması sünnet olan ezâna benzer sözlerin ismi. Ezândan farkı fazla olarak "Hayyealelfelâh"dan sonra iki defâ "Namaz başladı" mânâsına olan "kad kâmet-issalâtü denir.
Oturmak, bir yerde kalmak.
iktiham
Hücum ve istilâ eylemek.
Dayanmak. Tahammül etmek. Katlanmak. Güçlükleri yenmek.
Mülâhazasız bir işe başlamak.
Bir şeyi hakir addetmek.
imsak / imsâk
Kendini tutmak. Bir şeyden el çekme.
Oruca başlama zamanı.
Hapsetmek.
Şer'an müftirat denen şeylerden (orucu bozan şeylerden) nefsi hakikaten veya hükmen men' etmek.
Yemez içmez adamın hâli. Cimrilik, hasislik, pintilik.
Oruca başlama zamanı.
Kendini tutmak, bir şeyden el çekmek.
El çekme, oruca başlama zamanı.
imsak vakti / imsâk vakti
Oruca başlama zamânı. Ufkun bir yerinde beyazlığın başladığı vakit. Bundan (6-10) dakika sonra beyazlık ufk üzerinde ip gibi yayılınca sabah namazının vakti başlar.
imsakiyye / imsâkiyye / امساكيه
Oruca başlama ve oruç açma saatlerini gösteren çizelge.
(Arapça)
indifa
Def olma.
Meydana çıkma. Yerden fışkırma.
Söze girişme.
Geri çekilme.
Başlama.
Teveccüh eyleme.
Yer yer baş gösterme.
intisab / intisâb / انتساب
Bir yere mensup olma.
(Arapça)
Bir yere bağlanma, bir yerde çalışmaya başlama.
(Arapça)
irtitac
Konuşurken kekelemeye başlama, dili tutulma.
ıs'as
Gece karanlığı başlamak, karanlık basmak.
Karanlığın açılması.
Bulutun yere yakın olması.
Peşinden gitmek.
işbaşı
t. Bir işte çalışanların başı, reisi.
İşe başlama saati.
isfirar-ı şems vakti / isfirâr-ı şems vakti
Güneşin sararması vakti. Tozsuz, dumansız, berrak bir havada güneş ışığının geldiği yerlerin veya kendisinin bakacak kadar sararmaya başlamasından (güneşin alt kenarının görünen ufuktan bir mızrak boyu yükseklikte olduğu vakitten) güneş batıncaya kadar geçen zaman. İslâm astronomi âlimleri, bir mızr
islam-ı mecazi / islâm-ı mecâzî
Nefsin, itminâna gelmeden yâni Allahü teâlânın rızâsına uygun hareket etmeye başlamadan önce, kişide bulunan ve Cennet'e girmek için yeterli olan İslâmiyet.
isr
Alâmet. Nişane.
Ayak izi.
Yol. Meslek.
Başlamak ve azimet etmek.
istifra'
Başlama.
istiftah
Siftah etmek. Başlamak. Açmak.
istihlal
Yeni ay'ı gözleyip görmek. Hilâlin görünmesi.
Kılıcın kınından sıyrılıp görünmesi.
Edb: Bir ifadede birbirine benzer, seci'li ve kâfiyeli sözlerin söylenmesi.
Çocuğun doğar doğmaz hemen ağlamağa başlaması.
İyi ve hayırlı bir başlangıca delâlet etmek.
istinaf / istînâf
Baştan başlamak. Yeniden başlamak.
Gr: Sözün başlangıcı.
Huk: Dâvâ Mahkemesinin verdiği hükmü beğenmeyip bozulmasını daha üst mahkemeden istemek. Dâvâ mahkemeleri ile Temyiz Mahkemesi arasındaki bir derece yüksek mahkemeye verilen isim.
Yeniden başlama.
Bidayet mahkemesinde verilen bir hükmün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isteme.
istinafiyye / istinâfiyye
Yeniden başlamaya ait.
İstinaf mahkemesine ait.
Arapça'da bir soruya cevap anlamında bulunan cümle.
kamet
(A, uzun okunur) Namaza başlama işâreti, namaz kılmak için okunan ezan.
Boy. Boy-bos. Endam.
kamet almak
Namaza başlamak için, hususen farz namazından önce ezan okumak.
kavm
(Kavim) Bir peygambere tâbi ve bağlı insan topluluğu. Aralarında dil, âdet, örf, kültür birliği olan cemâat, topluluk. Millet. Bir işe başlamak.
Pazar kurmak.
Müşteri ile anlaşmak.
kıyam
Ayakta durmak. Ayağa kalkmak.
Ayaklanmak. İsyan.
Ölümden sonra tekrar dirilmek.
Bir işe başlamak, devam etmek.
Satılan bir mal hakkında müşteri ile anlaşıp kararlaşma.
Canlanmak.
Kıyâmet günü (mânâsına da gelir).
Namazın iftitah tekbiri
kuşluk vakti
Orucun başlaması (imsak) ile güneşin batması arasındaki zamânın ilk dörtte biri geçince başlayan ve güneşin zeval (tepe) noktasına ulaşmasından, bir müddet öncesine kadar devâm eden vakit, duhâ vakti.
mebde'
Baş taraf. Başlangıç. Başlama.
Kaynak. Kök. Temel. Esas.
mebde-i cihad
Allah yolunda girişilen cihadın başlama zamanı.
meftihane / meftihâne
Yeni bir kitaba veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti.
meftuhane
Başlangıç için verilen ziyâfet. Bir kitabı okumaya veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti.
(Farsça)
mikdar-ı kamet
Namaza başlamak için okunan kamet zamanı kadar.
min
Arabçada harf-i cerrdir. 1- Mekân ve bir şeye başlamayı ifâde eder. Meselâ: "Haftadan haftaya" da olduğu gibi.2- Teb'iz için olur. Meselâ: "Kim bir kavme benzemeğe özenirse onlardan sayılır" cümlesinde olduğu gibi. Bazılarını, bir kısmını ifâde ediyor. 3- Cinsi beyan için olur. Meselâ: "İşlediğiniz
mübadere
Bir işe hemen girişme, başlama.
mübakere
Bir işe sabahtan başlamak.
mübaşeret / mübâşeret
Bir işe girişmek. Bir işe başlamak.
Karşılaşmak.
Başlamak ve devam etmek.
Temas etmek, dokunmak.
İnsanın derisinin, başkasının derisine dokunması.
Başlama, girişme, dokunma.
müdrik
Cemâatle namaz kılarken iftitah (başlama) tekbirini imâmla birlikte alan, namaza imâmla birlikte başlayan ve namazın başından sonuna kadar imâma uyan, birlikte kılan.
mukaddime
Evvel gelen. Öne geçen. Her şeyin evveli.
Bir kitapta asıl maksada başlamadan evvel kitapda olan bahisler hakkında ve kitabın muhteviyatına dâir yazılan makale, önsöz.
Alın. Nâsiye. Alındaki perçem.
Başlangıç, başlama, giriş.
muktedi / muktedî
İktidâ eden, uyan; namazda, iftitâh (başlama) tekbîrine yetişemeyen.
sene-i maliye / sene-i mâliye
1 Mart'tan itibaren başlaması Mâliyece kabul edilen yıl.
şer'
Emir ve nehy gibi hükümleri vaz' etmek.
Bir işe başlamak.
Dalmak.
Girmek.
Zâhir etmek, göstermek.
Cenab-ı Hakk'ın emri. Âyet, hadis, icma-i ümmetle ve kıyas-ı fukaha ile sâbit olan dinin temelleri, şeriat.
ser-agaz
Yeniden ve baştan başlama.
(Farsça)
seyr-i afaki / seyr-i âfâkî
Terbiye ve mâneviyatta tekâmül yollarında, hariç âlemden, âfaktan başlamak suretiyle bulunan delillerle tekâmül edip nefsini ıslâh ve imâni ve Kur'âni hakikatlarda terakki etmek usulü.
süfüvv
Yürümeye ve uçmaya başlamak.
şüru / şürû / شروع
Başlama.
(Arapça)
şuru'
Başlama. Mübaşeret etme.
şüru'
Başlamak.
ta'til
Çalışmağa ara vermek. Çalışmayı durdurmak. İzine başlamak.
Kesmek.
Muattal bırakmak.
Ziynetsiz etmek, süssüz yapmak.
Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
tafk
(Tafak) Bir işe başlamak, mülâzemet etmek, başlayıp devamda sebat etmek.
tahrime tekbiri / tahrîme tekbîri
Namaza Allahü ekber diyerek başlama; iftitâh tekbîri.
tasaddi / tasaddî / تصدی
Bir işe başlamak.
Taarruz etmek.
Yüz döndürmek.
Tesadüf etmek.
Vuku bulmak.
Girişme, başlama, el atma.
(Arapça)
Tasaddî etmek:
Girişmek, başlamak, el atmak.
(Arapça)
tasdir
İcra etme. Vaz' etme.
Başlama.
Başlangıç yazma.
Örtme.
Başa geçirme, başa koyma.
Yazma.
Çıkarma, çıkartma.
tatil
Çalışmaya ara vermek, izine başlamak, kesmek, Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği.
tavaf / tavâf
Kâbe-i muazzamanın etrâfında Hacer-i esvedin bulunduğu köşeden başlamak sûretiyle Kâbe sola alınarak yedi defâ dolaşmak. Tavâf edene tâif; Kâbe etrâfında tavâfa mahsûs mahalle (yere) metâf denir.
tebaşür
Muştulamak. Müjdelemek.
Mübaşeret etmek, bir işe girişmek, başlamak.
tebeddü'
Başlamak.
tefatuh
Muhakeme olmak.
Bir nesneye başlamak.
tekbir-i tahrime / tekbîr-i tahrîme
Tahrime Tekbîri. Namaza dururken "Allahü ekber" demek. Buna, iftitah (namaza başlama) tekbîri de denir.
tenşim
Bir işe başlama.
(Et) bozulup kokma.
teşebbüs
Bir işe girişmek. Bir işi ilk olarak teklif etmek.
Sağlam bir niyetle bir şeye başlamak.
El ile yapışıp bırakmamak.
teşkih
Hurma koruğu renklenmeye başlamak.
tevkit
Hurmanın kararmaya başlaması.
teyamün
Her nesneyi sağından tutmak ve sağından başlamak.
vila'
Birbirinin ardı sıra gelmek.
Abdest esnasında uzuvları yıkarken birisi kurumadan diğerini yıkamağa başlamak.
Ahbablık, yakınlık, dostluk.
yeltenmek
Bir şeye başlamağa niyet etmek. Teşebbüse kalkışmak. Özenmek. Taklide çalışmak.
(Türkçe)
yılbaşı
Sene başı. Yeni bir senenin başlaması. Başlangıç zamânına göre iki çeşit sene vardır. Mîlâdî ve hicrî sene.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
bediiyyât
müsavi
Pâk-bâZ
hakiki
lebaleb
zebh
Dih
peymane
yal ü bal
beyn
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
başlama
Kizillik
huzursuz
süpür
Yürek
Tazim etmek
Arkadaş
Çeviri
Karşılık beklemeden
Helal yol