Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ayanlar
ifadesini içeren
126
kelime bulundu...
a'cam
(Tekili: Acem) Acemler. İranlılar.
Arab olmayanlar.
Acemler; Arap milletinden olmayanlar.
acam
Acemler, iranlılar, Arap olmayanlar.
acem
İranlı. Yabancı.
Arapça konuşmayanlar. Arab olmayanlar.
Çekirdek.
adab / âdâb
(Edeb kelimesinin çoğuludur.) Usul, yol, yordam, davranış kaideleri, terbiye. Ahlâk ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzı. Adaba uymayanlara edepsiz denir."Edipler edepli olmalı" yani yazarlar, edebiyatçılar dine, ahlâka ve terbiyeye uymalı. Aksi halde edebiyatçı adına lâyık olamazlar,
ahali
(Tekili: Ehl) Halk, umum, nâs.
Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.
ahrar / ahrâr
(Tekili: Hür) Hürler. Esir veya köle olmayan kimseler.
Silsilesinde esir veya köle bulunmayanlar.
Hürriyetçiler.
Hürler, esir ve köle olmayanlar.
ahya / ahyâ
Hayatta olanlar, yaşayanlar.
aks-ün nakiz / aks-ün nakîz
Birbirine zıt olan iki şey.
Man: Mevzuun nakîzini yüklem; ve yüklemin nakîzini de mevzu kılmak. Misâl: "Her aklı başında olan insan Allah'ı tanır" kaziyesinden aks-ün nakîz yolu ile şu hüküm elde edilir: "Allah'ı tanımayanlar, aklı başında olmayan insanlardır."
arazi-i haraciye / arâzi-i haraciye
Müslümanlar tarafından fetholunan ve ulul-emir tarafından müslim olmayan eski sahibi elinde bırakılan veya hâriçten müslim olmayanlar getirilerek yerleştirilen arâzi.
arazi-i haraciyye / arâzi-i harâciyye
Harac vergisine tâbi olan topraklar. Müslüman olmayanlardan sulh ile alınıp harac vergisi karşılığında mülkiyeti eski sâhiplerine bırakılan veya harbde zorla alınıp müslüman olmayan sâhiplerinin elinde bırakılan, yâhut zımmînin (müslüman olmayan vata ndaşın) müslüman hükümdârın izni ile işlediği ölü
aşir / âşir
İslâm devletlerinde, şehir dışında durarak; müslüman tüccârdan o anda yanında bulunan ticâret malının zekâtını, müslüman olmayanlardan ise, gümrük denilen vergiyi toplayan me'mur.
atlab
(Tekili: Tâlib) Arayanlar, talibler; bilhassa talebeler.
(Tılb) Kadın peşinde dolaşanlar, zamparalar.
avam
Halk.
Soylu veya bilgin olmayanlar.
azalil
(Tekili: Uzlûle) Yanlışlar, yanılmalar. Doğru olmayanlar.
bedevi / bedevî
Sahrada, çölde ve vahada göçebe halde yaşayanlar.
bedeviler
Köylüler, çölde yaşayanlar, şehirli olmayanlar, uygar olmayanlar.
bedeviyane / bedeviyâne
Bedevilere uygun şekilde, çölde yaşayanlar gibi.
(Farsça)
Bedevice, çölde yaşayanlar gibi.
bekkain / bekkâîn
(Bükâ. dan) Ağlayanlar.
besait
(Tekili: Basit) Basit şeyler. Mürekkeb ve memzuç olmayanlar.
bevatıl
(Tekili: Bâtıl) Batıllar, hurafeler. Hak olmayanlar, sahteler.
bi-gayat / bî-gayat
(Tekili: Bi-gaye) Sonu olmayanlar, sonsuzlar.
(Farsça)
bolis çukuru
Kendini beğenenlerin, kibirlilerin, büyüklük taslayanların, Cehennem'de şiddetli azâba uğrayacakları yer.
bu zaman ehli
Bu zamanda yaşayanlar; çağdaşlar.
bükat / bükât
Ağlayanlar.
cevarih / cevârih
"Cerh"den yaralayanlar, yırtıcı hayvanlar, yırtıcı kuşlar.
cizye
Vergi. Haraç. Müslümanların fethettikleri yerlerde, müslüman olmayanlardan alınan ve devlet teminatı altında bulunmanın karşılığı olan vergi.
Devlet teminatı karşılığında fethedilen yerlerde Müslüman olmayanlardan alınan vergi.
Müslüman olmayanlardan alınan vergi.
cüz'iyyat
Cüz'î olan şeyler. Ufak tefek şeyler. Mânası düşünüldüğünde zihinde ortaklık kabul etmeyen şeyler. Mânası başka şeylere şâmil olmayanlar.
dünya ehlince
Dünyada yaşayanlarca.
e'cam
(Tekili: Acem) Arab olmayanlar. Güzel arabi bilmeyenler. Güzel ve fasih konuşamıyanlar.
Acemiler.
eacim
(Tekili: Acem) Yabancılar, Arap olmayanlar. İranlılar.
efradını cami ağyarını mani / efradını câmi ağyârını mani
Kendisine ait olanları toplayan, olmayanları dışarda bırakan.
ehl-i azap
Azap ehli, azaba uğrayanlar.
ehl-i bekà
Bâkî olanlar, sonsuza dek yaşayanlar.
ehl-i diyanet / ehl-i diyânet
Din işlerinden anlayanlar. Dindarlar.
ehl-i fetret
Hz. İsâ (a.s.) ile Hz. Muhammed'in (a.s.m.) devirleri arasında vahiysiz geçen zaman diliminde yaşayanlar.
ehl-i hadaret ve medeniyet / ehl-i hadâret ve medeniyet
Şehirlerde yaşayanlar, medenîler.
ehl-i ihanet
Haksız yere hakaret edenler, aşağılayanlar.
ehl-i iltibas / اَهْلِ اِلْتِبَاسْ
Birbirinden ayıramayanlar.
ehl-i kanun
Kanun koyanlar ve uygulayanlar.
ehl-i keşfü'l-kubur
Mânen kabirdeki ölülerin hallerini anlayanlar.
ehl-i küfür ve tuğyan
İnkârcılar, inanmayanlar ve azgınlık ve taşkınlıkta çok ileri gidenler.
ehl-i kura / ehl-i kurâ
Köylerde yaşayanlar; kırsal kesimde olanlar.
ehl-i kusur
Kusur arayanlar.
ehl-i rum
Osmanlı. Eskiden Anadolu'da yaşayanların bir ismi. Çünkü: Osmanlılar Romalıların (Rumların) çok bulunduğu memleketlerini fethedip yerleştiler.
(Farsça)
ehl-i salah / ehl-i salâh / اَهْلِ صَلَاحْ
Bütün güzel sıfatları üzerinde toplayanlar.
ehl-i salahat / ehl-i salâhat
Dine göre yaşayanlar, salih kimseler.
ehl-i semavat ve arz / ehl-i semâvât ve arz
Göklerde ve yerde bulunan varlıklar; melekler gibi ruhanî varlıklar ve dünya üzerinde yaşayanlar.
ehl-i sevahil / ehl-i sevâhil
Sahilde, deniz veya göl kenarında yaşayanlar.
(Farsça)
Sahillerde yaşayanlar; geçimlerini denizcilik ve balıkçılıkla temin edenler.
ehl-i tefsir
Kur'ân'ı yorumlayanlar, açıklayanlar.
ehl-i uzlet
Yalnız yaşayanlar.
ehl-i vifak
Birbirleriyle dostça yaşayanlar.
ehligaflet
Gaflette olanlar, kul olduğunu hatırlamadan yaşayanlar.
ehlihal / ehlihâl
İnandıkları mânâları hâlleriyle yaşayanlar.
enfüs
(Tekili: Nefs) Nefsler, ruhlar, canlar. Yaşayanlar.
eyama
(Tekili: Eyyim) Bekârlar, evli olmayanlar.
fakir
Biçâre, muhtaç, yoksul. İslâm dini, ev kirası, yiyecek, içecek, giyecek, ilaç, yakacak gibi zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanları fakir sayar. Fakirlerden vergi alınmaz, İslâm devleti zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada, tedavi, tahsil (öğreni
fakire
Muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak, bayanlar için "ben" yerine kullanılan söz.
fasid kan / fâsid kan
Üç günden yâni yetmiş iki saatten -beş dakika bile az olsa- gelen kan, yeni başlayan (baliğa, ergen) olan için on günden çok sürüp, onuncu günden sonra gelen kan, yeni olmayanlarda (kadınlarda) âdetten çok olup on günü de aştığında âdetten sonraki gü nlerde gelen kan, hâmile ve âyise (ihtiyar) kadın
felasife
Felsefeciler. Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar.
Düşüncesiz, kaygısız, rahat yaşayanlar.
Dinsizler.
gaybi / gaybî
Hazırda olmayan. Görünmeyenlere âit. Hazır olmayanlara âit. Başka âlemdekilere âit. Âhirete âit. Gayba âit ve müteallik.
gayr-ı müslim
Müslüman olmayanlar. İslâmiyete girmeyenler.
guyub
(Tekili: Gayb) Hazırda olmayanlar. Kayıplar.
habib-ül bekkain / habib-ül bekkâîn
Ağlayanların sevgilisi. Ağlayanların habibi.
haibin / haibîn
(Tekili: Hâib) Zarar ve ziyâna uğrayanlar.
Mahrum olanlar.
Me'yus olanlar, üzülenler.
harac
Müslüman olmayanlardan alınan vergi.
hasirun / hâsirun
Zarar ve ziyana uğrayanlar. Eli boş kalanlar.
hazari / hazarî
Köyde ve kasabalarda yaşayanların yaşayış şekli ve tarzlarına ait. Şehirli.
Sulh ve asâyiş, sükun ve istirahat zamanlarına mensub ve müteallik. Barış ve güvenle alâkalı.
hiyam
(Tekili: Himân) Susayanlar, suya ihtiyacı olanlar.
huruf-ul mukattaa
Gr: Kur'an-ı Kerim'de sure başlarında bulunan, kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı hafler. Elif Lâm Mim, Yâ Sin, Elif Lâm Râ... gibi. Bunlar İlahî birer şifre olup, mânalarını anlayanlar Resul-ü Ekrem (A.S.M.) ve O'nun vârisleridir.
husser
Cübbesi ve zırhı olmayanlar. Çıplak kimseler.
husum
(Tekili: Hasim) Uğursuzluk.
İdman. Birbiri ardınca devam üzere olmak.
Bir şeyi kökünden kesip dağlayanlar.
Fırtına.
ibahat / ibâhât
Haram olmayanlar.
icaz-ı hazf
Mânâya halel gelmemek şartı ile ve lâfzî veya aklî karine delâleti ile cümleyi tamamlayanlardan birinin hazfıdır.
ictimai / ictimaî
Topluluğa ait, birlikte yaşayanlara dair. Cemiyet hayatına ait ve müteallik. Sosyal.
ikam
Kısırlar, akamete uğrayanlar.
iman-ı merdud / îmân-ı merdûd
Münâfıkların (dilleri ile inandıklarını söyleyip kalben inanmayanların) yalnız dil ile söyledikleri îmân.
kavmiyetçilik
İslâmiyetin âyet-i kerime ve hadis-i şerifle men'ettiği, soy sop üstünlüğü ileri sürerek, kendi kavminden olmayanlardan ayrılmak ve onları hakir görmek.
kefere
Kâfirler, inanmayanlar.
küffar / küffâr
Kâfirler, inanmayanlar.
küzinyak
Bez yıkayanların tokmağı.
maddiyyun
Maddeciler, mâneviyata inanmayanlar îmansız felsefeciler.
mazlumin / mazlûmîn
Zulme uğrayanlar.
meyyit-i müteharrik
Hareket halindeki ölü.
Mc: Sağ olup, gayret sahibi olmayanlara söylenir.
millet
Bir dinden olanların topluluğu. Din, dil ve târih beraberliği bulunan insan cemaatı. Sınıf. Topluluk.
Bir sülâleden gelenlerin hepsi.
Maddi, mânevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi.
mizbanan / mizbanân
(Tekili: Mizban) Misafirleri ağırlayanlar, ev sahipleri.
muahhir
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Peygamberlerini, evliyâsını, sevdiklerini kendine yaklaştırıp, kâfirleri (inanmayanları), fâcirleri, düşmanlarını, sevmediklerini kendisinden uzaklaştıran, hor ve hakîr edip alçaltan.
muasır / muâsır / مُعَاصِرْ
Bir asırda yaşayanlardan herbiri. Hem asır olan. Aynı devirde yaşayan.
Aynı asırda yaşayanlar.
muasırin / muasırîn
(Tekili: Muasır) (Asr. dan) Aynı asırda yaşayanlar. Bir asırda yaşamış olanlar.
mübtediyan
(Tekili: Mübtedi) Acemiler. Bir işe yeni başlayanlar.
mücerriban / mücerribân
(Tekili: Mücerribîn) (Mücerrib) Deneyenler, sınayanlar, tecrübe edenler.
müfessirin / müfessirîn
Müfessirler, Kuranı açıklayıp yorumlayanlar.
muhalat
(Tekili: Muhal) Mümkün olmayanlar. Muhaller. Muhal ve bâtıl olan şeyler.
mülazimin / mülazimîn
(Tekili: Mülâzımân) (Mülâzım) Stajyerler. Bir yere maaşsız olarak gidip gelenler.
Bir kimseye sarılıp ondan ayrılmayanlar.
Teğmenler.
mülkiye
Memleket idaresi için çalışan daire veya bu daireye mensup olanlar.
Asker olmayanlar.
Şeriat âlimlerinin hâricindeki memurlar sınıfı.
münhezimin / münhezimîn
(Tekili: Münhezim) Hezimete uğrayanlar. Bozgunlar.
murabıtin / murabıtîn
(Tekili: Murâbıt) Kalblerini Allah'a bağlayanlar.
Şeyhler, dervişler.
müşagabe
Birbirine şer ve fenalık etmek. Aldatmak.
Fls: Mübahase ve münakaşayı bir gaye sayanların yolu, usulü. (Didimcilik, eristik)
müşağabe / müşâğabe
Didimcilik; münakaşacılık, münakaşayı gaye sayanların yolu.
müstagniyetün anha / müstagniyetün anhâ
Kendilerine hiç ihtiyaç olmayanlar.
müstağniyetün anha / müstağniyetün anhâ
Kendilerine hiç ihtiyaç olmayanlar.
müstakbilin / müstakbilîn
(Tekili: Müstakbil) (Kabl. dan) Karşılayanlar, karşılayıcılar, istikbâl edenler.
Kıbleye dönenler.
müste'min müslüman
Dâr-ül-harbe (müslüman olmayanların ülkesine) onların izni ile giren müslüman.
mutasallifane
Nezaket, bilgiçlik taslayanlar gibi.
mutatarribin / mutatarribîn
(Tekili: Mutatarrib) Şevke gelip sevinenler. Coşup sıçrayanlar.
mutazarrıfin / mutazarrıfîn
(Tekili: Mutazarrıf) (Zarf. dan) Zariflik taslayanlar, tazarruf edenler.
müteakkılin / müteakkılîn
(Tekili: Müteakkıl) Anlayanlar, taakkul edenler.
mütekalibin / mütekâlibin
(Tekili: Mütekâlib) Köpek gibi birbirlerinin üzerlerine sıçrayanlar.
mütekasırin / mütekasırîn
(Tekili: Mütükasır) Kısalık gösterenler.
Ellerinden geldiği, becerebildikleri halde iş yapmayanlar.
mütesallitin / mütesallitîn
(Tekili: Mütesallit) Musallat olanlar, peşini bırakmayanlar, ardından ayrılmayanlar, tasallut edenler.
mütesehhirin / mütesehhirîn
(Tekili: Mütesehhir) Geceleyin uyumayıp sabahlayanlar.
namcuyan / namcuyân
(Tekili: Namcu) Ün arayanlar, nam arayanlar.
(Farsça)
Yiğitler, kahramanlar.
(Farsça)
nassiye
(yun: Dogmatizm) Fls: Bir görüşün doğruluğuna peşin olarak inanan ve bu inanışlarını tenkide tabi tutmayanların düşünüş tarzı. Son heceleri .. izm ile biten görüşler, taraftarlarınca peşin olarak kabul edildiklerinden birer dogmatik görüş örneğidir. Meselâ; komünizm, materyalizm, darvinizim, birer d
put
Allahü teâlâya inanmayanların taptıkları resim veya heykel.
rabbaniyyun
(Rabbaniyyîn) Kendisini tamamen Cenab-ı Hakk'a vermiş olanlar. Putperestlikle alâkası olmayanlar.
salihun / salihûn
Salih kimseler, günahkâr olmayanlar, salihler.
sefahet ehli
Zevk ve eğlenceye düşkün olan ve sermayesini gereksiz yere harcayanlar.
şelalat
(Tekili: Şelâle) Büyük çağlayanlar, şelâleler.
siccin / siccîn
Şeytanların, kafirlerin (Allahü teâlâya ve Resûlullah efendimize inanmayanların) ve günahkâr mü'minlerin amellerini toplayan bir kitap; insanların ve cinlerin kötülerine mahsûs amel defterleri.
Şakîlerin, kötülerin ve azâb olunan rûhların bulunduğu yer.
Yerin altında veya Ceh
siyaset tabibleri
Siyasî hastalıkların hekimleri, doktorları; siyasî meselelere çözüm arayanlar.
summ
İşitmez olanlar, sağır olanlar. Duymayanlar.
tahaddi vakti / tahaddî vakti
Meydan okuma ve ihtiyaç vakti (inanmayanlara peygamberliğin ispatı, inananlar için imanın güçlendirilmesi vaktinde gösterilen mu'cizeler).
ucm
Araptan gayrisi. Arap milletinden olmayanlar.
(Tekili: Acmâ) Dilinde tutukluk olanlar.
ukala / ukalâ
Akıllılar, akıllılık taslayanlar.
ukama'
(Tekili: Akîm) Kısırlar. Zürriyeti olmayanlar.
uluhiyet-i sariye ve hayat-ı sariye / uluhiyet-i sâriye ve hayat-ı sâriye
Vahdet-ül vücud ehlince kullanılan tasavvufî tabirler olup; İlâhî sıfatların ve hayatiyetin eşyaya sirayet etmesi, yani tecelli etmesi mânasında olan bu tabirlerden, ehil olmayanlar; Allah'ın tecessümünü veya eşyaya hulûl'ünü veya eşya ile ittihad ve ittisal'ini zu'metmek gibi bâtıl vehimlere düştül
urat
(Tekili: Uryan) Elbisesi olmayanlar. Çıplaklar, uryanlar.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
arz-ı mukaddes
Mütemessil
münevver
tabir
Pejman
hımar
Maiyyet
mezheb-i hak
Anil
Hiddet
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ayanlar
ZEBED
taraf
derm
BAYRAm
Ebe
fiti
Remz
mütte
ay tutulma