LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ayakta ifadesini içeren 62 kelime bulundu...

ayn harfi

  • Kur'ân-ı kerîmde Ömer-ül-Fârûk'un radıyallahü anh namaz kıldırırken, ayakta okumayı bitirip, rükû'a eğildiği yeri gösteren işâret. Ayn harfi hep âyet-i kerîmelerin sonunda bulunmaktadır.

bedel

  • (Çoğulu: Bedelât) Elde ve ayakta olan zahmet ve ağrı.
  • Karşılık. Bir şeyin yerine verilen ve yerini tutan şey. İvaz.
  • Başkasının adına hacca giden.
  • Gr: Söz esnâsında bir şeyi sıfatı veya vasfı ile beraber söylersek ve fakat kasdımız o şeyin vasfı veya sıfatı değil de zâ

berpa / berpâ / برپا

  • Ayakta, ayak üzerinde, dik. (Farsça)
  • Ayakta. (Farsça)

cenab-ı kadir-i kayyum / cenâb-ı kadir-i kayyûm

  • Herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi olan ve herşeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan Allah.

cilve-i kayyumiyet / cilve-i kayyûmiyet

  • Allah'ın her şeyi kendi varlığıyla ayakta tutmasının cilvesi.

evkaf

  • (Tekili: Vakıf) Allah yoluna hizmet için verilip devamlı bırakılan şeyler. Sahibi tarafından şeriata uygun olarak bir hayır iş ve hasenata tahsis olunmuş mülk veya mallar.Osmanlı devletini asırlar boyu kuvvetli bir devlet olarak ayakta tutan kuruluşlardan biri de vakıftır. Osmanlı tarihini inceleyen

hayy u kayyum / hayy u kayyûm

  • Her an diri olan ve herşeyi ayakta tutan Allah.

hayy-ı kayyum / hayy-ı kayyûm

  • Her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan Allah.

hayy-ı kayyum-u ezeli / hayy-ı kayyûm-u ezelî

  • Varlığının ve diriliğinin başlangıcı olmayıp her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan Allah.

hayy-u kayyum / hayy-u kayyûm

  • Her an diri olan ve herşeyi ayakta tutup varlığını devam ettiren Allah.

ikna'

  • Kanaat vermek. Râzı etmek. Râzı edilmek. İnandırmak. İnandırılmak.
  • Ayakta iki tarafa bakmadan durmak.

ism-i hayy ve kayyum / ism-i hayy ve kayyûm

  • Gerçek hayat sahibi olan, her canlıya hayat veren, her şeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren Allah'ın ismi.

ism-i kayyum / ism-i kayyûm

  • Allah'ın herşeyi Kendi varlığıyla ayakta tuttuğunu ifade eden ismi.

istade

  • Ayakta durmuş. (Farsça)

kadir-i kayyum / kadîr-i kayyûm

  • Sonsuz kudret sahibi olan, herşeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan ve dilediği gibi onları idare eden Allah.

kàdir-i kayyum / kàdir-i kayyûm

  • Ezelden ebede kadar bütün varlıkları ayakta tutan sonsuz kudret sahibi, Allah.

kaim / kâim / قائم

  • Ayakta duran. Mevcut. Baki.
  • Vaktini ibadetle geçiren.
  • Ayakta duran.
  • Ayakta duran, var olan.
  • Ayakta olan, uyanık olan, namaz kılan.
  • Ayakta. (Arapça)
  • Yerine geçen. (Arapça)
  • Dik. (Arapça)
  • Kâim olmak: Yerine geçmek. (Arapça)

kaim değildir

  • Ayakta durması mümkün değildir.

kaim olan

  • Ayakta kalan.

kaime

  • Ayakta sağlam duran, esaslı.

kaimen

  • Ayakta durarak. Yıkılmamış.
  • Canlı olarak.

kamet / kâmet

  • Kalkmak, ayakta durmak; farz namazlardan önce okunması sünnet olan ve ezana benzeyen sözler.

kanun-u kayyumiyet / kanun-u kayyûmiyet

  • Allah'ın yarattıklarının varlıklarını ayakta tutup devam ettirme kanunu.

kavim

  • Doğru, dik, ayakta.
  • Dürüst.
  • İsabetli.
  • Boyu düzgün ve güzel.

kavme

  • Namaz kılarken rükûdan kalkıp uzuvlar hareketten kesildikten sonra en az bir kerre sübhânallah diyecek kadar ayakta durmak.

kayyum / kayyûm

  • Herşeyi kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren.
  • Herşeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren Allah.

kayyum-u baki / kayyûm-u bâkî

  • Devamlı hayat sahibi olan ve herşeyi her an ayakta tutan Allah.

kayyum-u sermedi / kayyûm-u sermedî

  • Varlığı sürekli olan ve herşeyi her an ayakta tutan Allah.

kayyum-u zülcelal / kayyûm-u zülcelâl

  • Herşeyi kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren, büyüklük ve yücelik sahibi Allah.

kayyumiyet / kayyûmiyet

  • Allah'ın daimî mevcudiyeti ve herşeyi her an ayakta tutması.
  • Allah'ın bütün herşeyi ayakta tutması, varlığını devam ettirmesi.

kele'

  • Ayakta olan yarıklar.
  • Kir.

kıvamı / kıvâmı

  • Ayakta tutanı, gelişip yayılmasını sağlayanı.

kıyam / kıyâm / قِيَامْ

  • Kalkma, ayakta durma, ayağa kalkma.
  • Namazın ayakta kılınan kısmı.
  • Bir işe kalkışma.
  • Karşı koyma, ayaklanma.
  • Ayakta durmak. Ayağa kalkmak.
  • Ayaklanmak. İsyan.
  • Ölümden sonra tekrar dirilmek.
  • Bir işe başlamak, devam etmek.
  • Satılan bir mal hakkında müşteri ile anlaşıp kararlaşma.
  • Canlanmak.
  • Kıyâmet günü (mânâsına da gelir).
  • Namazın iftitah tekbiri
  • Ayakta durmak. Namazın içindeki farzlardan birisi.
  • Ayakta durma, ayaklanma.
  • Ayakta (varlıkta) durma.

kunut

  • Yatsı veya sabah namazlarında ayakta okunan duâ. İbadet. Duâ. Taat. Şükür eylemek.
  • Namazda dünya kelâmından imsak eylemek, yani kendini tutup konuşmamak.

la kayyume illallah / lâ kayyûme illâllah

  • Allahtan başka varlıkları ayakta tutan ve onlara bekâ veren yoktur.

mevkıf

  • Durak. Durulacak yer. Ayakta duracak yer. İstasyon.

mukim / mukîm

  • İkamet eden. Ayakta duran.
  • Okuyan.
  • Bir memlekette devamlı duran.
  • Fık: Vatanında veya vatanı sayılan bir yerde onbeş günden fazla kalan kimse. (18 saatlik uzağa gidene "Misâfir" denir.)
  • Esmâ-i İlâhiyyeden olup "Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet

müsul

  • Hürmet ve saygıdan dolayı ayakta durma.

mütenassıb

  • Dikilen. Ayakta dikilip duran.

pa-dam

  • (Ayaktan yakalayan) Kuş tuzağı. (Farsça)

pa-sitade

  • Ayakta duran. Kaim. (Farsça)

paberca / pâbercâ / پابرجا

  • Yerinde, duran, ayakta duran. (Farsça)

resiyy

  • Hayır veya şerde musırrâne direnen.
  • Çatıyı ayakta tutan direk.

rüku' / rükû'

  • Namazın içindeki farzlarından biri. Namazda kıyamdan (ayakta durduktan sonra) elleri dizlere koyup eğilme.

şafe

  • Ayakta çıkan ve dağlamayınca gitmeyen çıban.

sani-i hayy-ı kayyum / sâni-i hayy-ı kayyûm

  • Her an diri olan ve herşeyi san'atlı bir şekilde yaratıp ayakta tutan Allah.

şecaat-i maddiye

  • Maddî kahramanlık, yiğitlik (Maddî bakımdan ilerlerken ifrat ve tefritten uzak olan orta ve doğru hâli ayakta tutma).

sırr-ı kayyumiyet / sırr-ı kayyûmiyet

  • Allah'ın her zaman ve her yerde olması ve bütün varlıkları ayakta tutmasında gizli olan sır.

ta'dil-i erkan / ta'dîl-i erkân

  • Namazda rükûda, secdelerde, kavmede (rükûdan kalktıktan sonra ayakta durmada) ve celsede (iki secde arasında oturmada) her âzâ hareketsiz olduktan sonra bir miktar durmak.

telkin / telkîn

  • Definden sonra meyyitin (vefât edenin) yüzüne karşı ayakta durarak okunan, kabir suâllerini ve cevaplarını bildiren sözler.

teravuh

  • Ayakta çok durmak icab ettiği zamanlar, kâh sağ ayak üzerine ve kâh sol ayak üzerine durmak.

tevhid-i kayyumiyet / tevhid-i kayyûmiyet

  • Allah'tan başka varlıkları ayakta tutup varlıklarını devam ettiren kuvvet ve kudretin olmaması.

tinae

  • Mukimlik, ikamet etmeklik. Ayakta durmak.

tumaninet / tumânînet

  • Namaz kılarken rükû' ve secdelerde ve kavmede (rükû'dan kalktıktan sonra ayakta durmakta) ve celsede (iki secde arasında oturmada) bütün âzânın (uzuvların) hareketsiz kalması. Sübhânallah diyecek kadar bir miktar durması ise, ta'dîl-i erkândır.

vakıf / vâkıf

  • Bilen, haber sahibi. Aşina. Bir işten iyi haberi olan.
  • Vakfeden.
  • Duran, ayakta duran.

zamm-ı sure / zamm-ı sûre

  • Farz namazın ilk iki rek'atinde, sünnet namazların ve vitrin her rek'atinde ayakta Fâtiha'dan sonra okunan sûre veya en az üç kısa âyet.

zat-ı baki-i hayy-ı kayyum / zât-ı bâki-i hayy-ı kayyûm

  • Varlığının sonu olmayan, hayatı ezelî ve ebedî olan ve bütün varlıkların ayakta durmaları, devam ve bekàları Kendine bağlı olan Zât; Allah.

zat-ı hayy-ı kayyum / zât-ı hayy-ı kayyûm

  • Her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan zât, Allah.

zat-ı hayy-ı kayyum-u zülcelal / zât-ı hayy-ı kayyûm-u zülcelâl

  • Her an diri olup her canlıya hayat veren ve her şeyi ayakta tutan, büyüklük ve haşmet sahibi zât, Allah.

zat-ı kayyum / zât-ı kayyûm

  • Herşeyi kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren Zât, Allah.

zat-ı kayyum-u ezeli / zât-ı kayyûm-u ezelî

  • Herşeyi kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren, kendi varlığının da başlangıcı olmayıp sürekli var olan Zât, Allah.

zat-ı kayyum-u zülcelal / zât-ı kayyûm-u zülcelâl

  • Herşeyi kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren, büyüklük ve haşmet sahibi Allah.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın