Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
av
kelimesini içeren
103
kelime bulundu...
afşar
Avşar kabilesini meydana getiren Türkmenlerin adı.
ahad-ı nas / âhâd-ı nâs
Avam, halktan birisi.
amiyy / âmiyy
Avama ait, avamca.
arşidük
Avusturya ve Macaristan İmparatorluk hanedanı prenslerine verilen ünvandır ve "Büyük Düka" demektir. Türkçe'de Arşuduka da denmiştir.
(Fransızca)
avamperestane nümayiş
Avamca gösteriş, halka hoş görünmek için farklı tarzlara yeltenme.
avaregi / avaregî
Avarelik, serserilik, işsiz güçsüzlük, aylaklık.
(Farsça)
aver
Averden "getirmek" fiilinin emir köküdür, kelime sonuna getirilerek; yapan, eden, olan, veren, götüren gibi manalara sebeb olur.
(Farsça)
avrupa fünunu ve medeniyeti
Avrupa fenleri ve medeniyeti.
avrupa hükeması
Avrupalı filozoflar, felsefeciler, Batılı ilim adamları.
avrupa medeniyet-i habise kısmı
Avrupa medeniyetinin çirkin, pis kısmı.
avrupa-perest
Avrupa düşkünü.
avrupai / avrupaî
Avrupalılara ait ve onlarla alâkalı Avrupalılar gibi.
avrupalılaşmak
Avrupalıların fikirlerini ve yaşayış tarzını benimsemek. Türkiye'de batılılaşma olarak kullanılmaktadır. Avrupa zamanımızda ilim ve teknikte ilerlemiş olmakla beraber inanışları, ahlâkları, felsefeleri ve yaşayış tarzı ile geri bir düşünüşü temsil eder. Avrupaya, batıya özenmek, eşkiyanın gasbettiği
avrupaperest
Avrupayı taparcasına seven.
avrupazade / avrupazâde
Avrupayı taklit eden.
Avrupa'dan doğan. Avrupa te'siri ile olan. Avrupalıyı taklid eden.
(Farsça)
beftere
Avcılar tarafından kullanılan ve hususi olarak alıştırılmış kuş.
(Farsça)
büç
Avurt. Ağzın iç tarafı.
(Farsça)
buy-perest
Av köpeği.
(Farsça)
cadı
Avrupa'da putperestlik çağından beri gelen bir inanca göre, şeytanın gücünü kullanarak büyü yolu ile insanlara kötülük eden, felâketler getiren kadın. Bu bâtıl inanç yüzünden birçok yaşlı masum kadın, cadı diye Hristiyanların kurduğu Engizisyon mahkemeleri kararıyla yakılmıştır.
dava vekaleti / dâvâ vekâleti
Avukatlık.
dava vekili / dâvâ vekili
Avukat, sözcü.
deriyye
Avcıların gizlenip av gözledikleri yer.
dest-güşa
Avuç açan el açan.
(Farsça)
dırr
Avret üzerine avret almak, evli iken bir daha evlenmek.
edevat / edevât / ادوات
Avadanlık, araçlar, aletler.
(Arapça)
efvahi / efvahî
Avam sözü, halk kelâmı, ehemmiyetsiz.
(Farsça)
emles
Avuç içi gibi düz ve yumuşak olan.
ezhan-ı avam / ezhan-ı avâm
Avamın zihinleri; sıradan halkın akılları.
felsefe-i avrupa
Avrupa felsefesi.
felsefe-i sakime-i avrupaiye / felsefe-i sakîme-i avrupaiye
Avrupa'nın hastalıklı ve karanlık felsefesi.
fikr-i avam / fikr-i avâm
Avamın, halkın düşüncesi.
firengistan
Avrupa.
frengi / frengî / فِرَنْگ۪ي
Avrupa'ya ait, Avrupayla ilgili.
Avrupalılara âit.
frengi illeti / frengî illeti
Avrupa hastalığı.
frengilik / frengîlik
Avrupalılık.
frengistan
Avrupa.
Avrupa, garb âlemi, batı memleketleri.
(Farsça)
frenk
Avrupalı. Fransız.
Avrupalı.
frenk serpuşu
Avrupalının giydiği şapka.
frenkleşmiş
Avrupalılaşmış, Batılılaşmış.
frenkmeşrebane / frenkmeşrebâne
Avrupa ahlâkını örnek alırcasına.
frenkmeşrep
Avrupalıları taklit edenler.
hane-i avarız
Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü. Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur. Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre ta
hebal
Avcı, sayyad.
hikmet-i avrupaiye
Avrupa düşüncesi, Batı felsefesi.
huşar
Avaz, ses.
igtiraf
Avuçla su içme, eliyle su alma.
ihaşe
Avı, tuzağa düşürebilmek için sürüp götürme.
ingiliz ve alman
Avrupa'da yaşayan iki devlet.
ısadet
Avlatmak.
ıstıyad
Avlamak. Vahşi hayvanı ele geçirmek.
ıtya'
Avdet etmek, dönmek.
iyab
Avdet eylemek, geri dönmek.
kabul / kâbul
Avcıların kemendi.
kabza / قَبْضَه
Avuç.
kanas
Av yeri.
kanıs
Avcı.
kannas
Avcı, seyyad.
kannis
Avcı, av.
kans
Av. Av avlama.
kelb-i muallem
Ava alıştırılmış köpek.
kesisa
Avcıların tuzağı.
kıpti
Avrupanın bazı cihetlerine Hintten gelerek yerleşen çingenelere verilmiş isim. Çingene.
kitab-ı avrupa sahaifi / kitab-ı avrupa sahâifi
Avrupa kitabının sayfaları; Avrupa tarihinin yaprakları.
kutre
Avcılar kümesi.
lecce
Avaz, ses, savt.
leceb
Avaz, ses, savt.
medeniyet-i avrupa
Avrupa medeniyeti.
mevh
Avucuyla su içmek.
mısyed
Av avlamağa mahsus âlet. Tuzak, kapan.
musade
Avlanan canavar.
muşt
Avuç. Yumruk.
(Farsça)
müteselliyane
Avunarak, teselli bulmak suretiyle.
(Farsça)
naciş
Avı ürküterek avcının tarafına kovalayan adam.
nahçir / nahçîr / نخچير
Av hayvanı.
(Farsça)
nahçir-gah / nahçir-gâh
Av yeri.
(Farsça)
nahçir-gir
Avcı, sayyad.
(Farsça)
nahçir-van / nahçir-vân
Avcı.
(Farsça)
nahib
Avaz avaz ağlamak, feryad ile ağlamak.
rahe
Avuç içi, el ayası.
renne
Avaz, ses, savt.
sayd / صيد
Av. Avlanmak, sayda gitmek, ava gitmek.
Av.
Av hayvanı yâni eti yenen hayvanların etleri için, eti yenmeyenlerin ise (domuz hâriç) deri ve diş gibi yerlerinden faydalanmak veya zararlarından emin olmak için avlanan hayvan.
Avlanma.
Av.
(Arapça)
saydgah / saydgâh / صيدگاه
Av yeri.
(Farsça)
Avlak.
(Arapça - Farsça)
saydger
Avcı. Sayyad.
(Farsça)
sayyad / صياد
Avcı, avcılık yapan.
Avcı.
Avcı.
(Arapça)
ser-i frenk
Avrupalıların, Frenklerin başı.
şevha
Avurtları ve burun delikleri geniş olan çirkin yüzlü kadın.
seyyad
Avcı.
şikar / şikâr
Av.
şikargah / şikârgah / شكارگاه
Avlak.
(Farsça)
şikaristan
Av yeri, avı çok olan yer.
(Farsça)
tangim
Avazlandırmak, seslendirmek.
teselli / tesellî / تسلى
Avunma. Kederli ve gamlı olan bir kimseyi söz ve nasihatle ferahlandırma.
Avunma, avutma.
Avutma.
(Arapça)
Tesellî vermek:
Avutmak.
(Arapça)
teselli vermek
Avutmak, acısını dindirmek.
teselli-pezir
Avutulabilir, avundurulabilir.
(Farsça)
teselli-yab / teselli-yâb
Avunan, avutulan, teselli bulan.
(Farsça)
tesellikar / tesellîkâr / تسلى كار
Avutan, teselli veren.
(Arapça - Farsça)
tesliye
Avutma, teselli etme.
tesliyet
Avutma, teselli verme.
tesliyet-bahş
Avutucu, teselli verici.
(Farsça)
tesliyet-kar / tesliyet-kâr
Avutucu, teselli verici.
(Farsça)
tilmiz-i avrupa
Avrupa öğrencisi; Batı felsefesinden ders alan, hayata bu gözle bakan öğrenci.
vehak
Avcı kemendi.
zagar
Av köpeği.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
şüheda
teselliyat
mükemmel
muarra
terbiye-i medeniye
Sarfınazar
Büge
mehcur
rumeli
elf-i sani
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
av
Yolculuk
Ayrılık
Yolcu
Buud
Muayene
Karanlık
Dilat
babala
eline