REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te araştirma ifadesini içeren 119 kelime bulundu...

adem-i muhakeme

  • Bir konu üzerinde derinlemesine düşünmeme ve araştırma yapmama.

alat-ı rasadiyye / âlât-ı rasadiyye

  • Meteoroloji ve astronomi araştırmalarında kullanılan âlet ve cihazlar.

alettahkik

  • Araştırmayla.

amar

  • Hesap. (Farsça)
  • Araştırma. (Farsça)
  • Tıb: Karında su toplanma hastalığı. (Farsça)

amik

  • Dibi çok aşağıda, derin.
  • Mc: İnceden inceye pek ziyade araştırma ve düşünceden sonra anlaşılabilen derin ve ince mes'ele.

amika / amîka

  • İnceden inceye, derinlemesine yapılan araştırmalar.

bahs

  • Kazmak.
  • Ayırmak.
  • Saçmak.
  • Birşey hakkında etrafiyle söz söyleyip hakikatı araştırma. Konuşulan şey.
  • Teftiş.
  • Söz münazarası, muaraza, mübahese.
  • Bir mevzû hakkında tafsilât, açıklama.
  • İddialaşma.

cess

  • Araştırma, tahkik etme, soruşturma.
  • El ile yoklama.
  • Yapışmak.

cüst

  • Araştırma, arama. (Farsça)

cüst ü cu

  • Arayıp sorma, araştırma, arama.

dedektif

  • Hususi araştırma yapan, tâkib ve tarassudda bulunan polis. (Fransızca)

derece-i tahkik

  • Araştırma ve her şeyin gerçek yüzünü ortaya çıkarma derecesi.

ehl-i akıl ve tahkik / ehl-i akıl ve tahkîk / اَهْلِ عَقِلْ وَ تَحْق۪يقْ

  • Araştırmacı âlimler.

ehl-i tahkik / ehl-i tahkîk / اَهْلِ تَحْق۪يقْ

  • Araştırmacı âlimler.

elmah

  • Her gördüğü şeyi araştırmağa ve tedkik etmeğe meraklı olan kişi.

etnoloji

  • yun. Kavimleri, ayrı dil ve ırktan toplumların hayat ve özelliklerini inceleyen ilim. Önce hristiyan misyonerleri dinlerini yaymak için kavimlerin özelliklerini öğrenme ihtiyacını duymuşlar ve onların zayıf damarlarından faydalanmayı düşünmüşlerdir. 19.yy.dan itibaren ilmî gaye ile araştırmalar yapı

fahs

  • Bir şeyin içyüzünü araştırma, aslını tetkik etme.
  • Ayırtmak.
  • Bahsetmek.
  • Seyirtmek.
  • Sıçramak.

faraziye

  • (Hipotez) Var sayma, kabul. Bir hâdiseyi, bir olayı açıklamak, bir düşünceyi isbat etmek için isbatı yapılmamış başka düşünceleri dayanak olarak alma. Müsbet ilimlerde araştırmanın bir merhalesini meydana getirir. İncelenen hâdiseyi açıklaması muhtemel olan faraziyeler düşünülür. Faraziyenin doğrulu

hadde-i tedkik

  • İnceden inceye araştırmak.

iftihas

  • Gerçeği ve hakikatını dikkatle araştırma. İçyüzünü iyice tetkik etme.
  • İmtihan etme, deneme.

ilm-i nücum

  • İlm-i Ahkâm-ı Nücum da denir. Yıldızların ahvalinden, hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak ve araştırmak ilmidir.

ilm-i tahkik

  • Gerçekleri ve hakikatleri araştırma ilmi.

iman-ı tahkiki / îmân-ı tahkîkî / ا۪يمَانِ تَحْق۪يق۪ي

  • Araştırma ile kuvvetlenmiş îmân.

iman-ı taklidi / iman-ı taklidî

  • Araştırmaksızın, taklide dayanan iman.

indettahkik

  • (İnd-et tahkik) Tahkik sonunda, araştırma neticesinde.

istignam

  • Ganimet araştırmak, ganimet isteklisi olmak.

istihzar

  • Huzura gelme, hazır etme, huzura dâvet etme.
  • Hazırlama, bir şeyi hatıra getirme.
  • Konferans verecek olan hatiplerin okumak ve araştırmak suretiyle evvelce hazırlanması.

istiknah

  • (Künh. den) Bir şeyin hakikatını ve künhünü araştırma.

istikra'

  • Gezmek, dolaşmak, etraflı bilgi edinmek. Ayrı ayrı hâdiselerdeki müşterek vasıflara dikkat ederek umumi bir netice çıkarmak. Umumi araştırmak. Fertten umuma âit hüküm sâhibi olmak.

istiksa

  • Bir şeyi inceden inceye araştırma, künhüne varmaya çalışma.
  • Tıb: Bir dahili hastalığı iyi teşhis edebilmek için âlet kullanma.

istikşaf

  • (Çoğulu: İstikşâfât) (Keşf. den) Keşfetmeğe çalışma.
  • Ne olup bittiğini öğrenip anlamak için araştırma yapma.

istinkah / istinkâh

  • Araştırma. Ağız koklama.

istinşa

  • Güzel koku koklama.
  • Haber, havâdis araştırma.

istis'al

  • (Suâl. den) Soruşturma, tahkik etme, araştırma.

karv

  • Ağaç kadeh.
  • Köpek yalağı.
  • Hurma ağacının kökü.
  • Uzun havuz.
  • Hayanın derisi inip büyümek.
  • Kast.
  • Etraflıca araştırmak, tetebbu.
  • Bir kimsenin mesleğine girmek, onun yoluna süluk etmek.

kemal-i tahkik / kemâl-i tahkik

  • Mükemmel tahkik, araştırma ve inceleme.

laboratuvar

  • İlmî ve sınaî çalışma ve araştırmalar yapmak için çeşitli cihaz ve malzemelerin bulunduğu yer. (Fransızca)

lemz

  • Ağızda olan yemek artığını dil ile araştırmak.

ma-ba'dettabia

  • (Mâba'de-t tabia) Metafizik. Beş duygu ile bilinmeyen varlıklar hakkında fikrî araştırma yapan felsefe kolu. Bu felsefe ile alâkalı olan.

mahz-ı tahkik

  • Hakikati araştırmanın ta kendisi, sırf araştırarak.

mebahis

  • Bahisler. Mebhaslar.
  • Araştırma yerleri.
  • Arama, araştırma yerleri, araştırma veya münakaşa konuları.

mebhas

  • Kısım. Bahis. Fasıl. Bir mes'eleye âid söz.
  • Arama, araştırma yeri.
  • Bir şeyin arandığı yer.

medar-ı tedkik / medâr-ı tedkik

  • Araştırmayı, incelemeyi gerektiren sebep.

meyl-i taharri / meyl-i taharrî

  • Araştırma, inceleme meyli, isteği, eğilimi.

meyl-i taharri-i hakikat / meyl-i taharrî-i hakikat

  • Gerçeği araştırma eğilimi, isteği.

mu-şikafi / mu-şikâfî

  • İnceden inceye araştırma.

müddet-i taharri / müddet-i taharrî

  • Araştırma süresi.

muhakeme-i akliye

  • Akıl yoluyla geniş araştırmalar yaparak bir hükme ulaşma.

muhakkık / محقق

  • Araştırmacı, tahkik edici. (Arapça)

muhakkikin / muhakkikîn

  • Araştırmacılar, büyük âlimler.

mukallid

  • Amelde, yapılacak işlerle ilgili konularda müctehid denilen derin âlime tâbi olan, uyan kimse.
  • İnanılacak şeylerin delillerini araştırmadan, anlamadan, sâdece anasından babasından duyarak îmân eden.
  • Fıkıh âlimlerinin yedinci derecesinde bulunan âlim.

müsteşrik

  • Oryantalist; Avrupalı olduğu halde, Doğu milletlerinin tarih, dil, din ve edebiyatıyla ilgili araştırma yapan kimse.

mütalaa etmek / mütalâa etmek

  • Tetkik etmek, araştırmak.

mütetebbi / متتبع

  • Araştırmacı. (Arapça)

nakş

  • Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak.
  • Resim.
  • Tezyin etmek.
  • Bedene batmış dikeni çıkarmak.
  • Bir şeyin esasını araştırmak.
  • Yaymak.
  • Suda ıslanmış hurma.
  • İpekle, sırma ile işleme.
  • Mc: Hile.

nazar-ı teemmül

  • İnceden inceye araştırma, inceden inceye düşünme, dikkate alınma.

nigah-ı tedkik / nigâh-ı tedkik

  • Araştırma bakışı, tedkik etme nazarı.

nihayet-i tahkik

  • Araştırmanın sonucu.

pejuh

  • Araştırma, soruşturma. (Farsça)

pu

  • (Puy) Araştırma, arama. (Farsça)
  • Koşma. (Farsça)

rü'yet

  • Görmek, bakmak. İdare etmek. Göz ile veya kalb gözü ile görmek.
  • Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek.
  • Araştırmak.

şarkiyat / şarkiyât

  • İslâm dünyasında araştırma yapma çalışması.

sıddikin-i muhakkikin / sıddîkîn-i muhakkikîn

  • Daima doğruluk üzere ve Allah'a ve peygambere sadakatte en ileride olan, hakikatleri delilleriyle bilen büyük araştırmacı âlimler.

sofestai / sofestaî

  • (Sevfestâi) Kâinatın yaratıcısını, Cenab-ı Hakkı kabul etmemek için herşeyi inkâr eden. Müsbet veya menfi hiç bir hükme varmayan, daima şüphe içinde kalmayı esas alan felsefi bir doktrinin (Septisizm) mensubu. Septik. Alemde hakikat namına hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar

sofizm

  • Fls: Sofestaiye. Safsatacılık. Alemde hakikat olarak hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safâ ve şiir gibi şeylerle eğlenmeği tercih eden bâtıl bir meslek. İnâdiye, indiye ve Lâedriye "Septizm" adlarıyla üç kısma ayrılırlar. (Mesail-i İlm-i Kelâm'dan) (Fransızca)

ta'kib

  • Gözlemek.
  • Yolunda gitmek.
  • Peşinden yürümek.
  • Suçlunun suçunu araştırmak.
  • Bir kimsenin aynı senede yine gazaya gitmesi.
  • Bir şeyi ciddiyetle istemek.

ta'kibat / ta'kibât

  • Suç işleyene karşı harekete geçmek ve suçluluk derecesini araştırmak.

ta'mik

  • Derinleştirmek, inceden inceye araştırmak.
  • (Umk. dan) Derinleştirmek. Derin kazmak.
  • İnceden inceye araştırmak. Esasına varacak şekilde araştırmak.

ta'mikat

  • (Tekili: Ta'mik) Derinleştirmeler. İncelemeler, tedkik etmeler, araştırmalar.

taharri / taharrî / تحری / تَحَرّ۪ي

  • (Hary. dan) Aramak. Araştırmak. İncelemek. Araştırılmak.
  • Araştırma, arama.
  • Arama. (Arapça)
  • Araştırma. (Arapça)
  • Taharrî edilmek: (Arapça)
  • Aranmak. (Arapça)
  • Araştırılmak. (Arapça)
  • Taharrî etmek: (Arapça)
  • Aramak. (Arapça)
  • Arştırmak. (Arapça)
  • Araştırma.

taharri etme / taharrî etme

  • Araştırma.

taharri memurları / taharrî memurları

  • Araştırma memurları.

taharri-i hakikat / taharrî-i hakikat

  • Hakikatı, doğruyu araştırmak, aramak.
  • Hakikati araştırma, doğruyu arama.

taharri-i hakikat meyelanı / taharrî-i hakikat meyelânı

  • Gerçeği araştırma meyli, hakikati araştırma eyilimi.

taharrici / taharrîci

  • Araştırmacı.

taharriyat / taharriyât / تحریات

  • Araştırmalar, incelemeler.
  • Araştırmalar. Aramalar. Aratmalar.
  • Araştırmalar. (Arapça)

taharriyat-ı amika / taharriyat-ı amîka

  • Çok ince ve derinden yapılan araştırmalar.

taharriyatçı

  • Araştırmacı. (Arapça - Türkçe)

tahkik / تحقيق / tahkîk / تَحْق۪يقْ

  • Doğru olup olmadığını araştırmak veya doğruluğunu, yanlışlığını meydana çıkarmak. İncelemek. İçyüzünü araştırmak.
  • Bir şeyi eksiksiz ve ziyâdesiz yapmakta mübâlağa etmektir. Bir şeyin hakikatına ermek, künhüne vâkıf olmak, nihayetine erişmek demektir. Kur'an kıraat ıstılahında ise: He
  • Doğruluğunu araştırma.
  • Araştırma.
  • Araştırma, gerçeği arama. (Arapça)
  • Tahkik edilmek: Araştırılmak. (Arapça)
  • Tahkik etmek: Araştırmak. (Arapça)
  • Etraflıca araştırma.

tahkikan

  • İnceleyerek. Araştırma suretiyle. Hakikatını öğrenerek.

tahkikat / tahkikât / tahkîkat / تحقيقات

  • Araştırmalar. Hakikati ve doğruyu inceleyip öğrenmek için yapılan taharriyat.
  • Araştırmalar.
  • Araştırmalar.
  • Araştırmalar. (Arapça)

tahkiki / tahkikî / tahkîkî / تَحْق۪يق۪ي

  • Araştırma ile alâkalı. Tahkikata ait.
  • Araştırmalı.
  • Etraflıca araştırmaya dayalı.

takassi

  • Bir şeyin aslını esasını araştırma.

takip

  • Gözetmek, yolunda gitmek, peşinden yürümek, suçlunun suçunu araştırmak, izlemek.

taklid / taklîd

  • İnanılacak şeylerde düşünmeden, anlamadan, yalnız başkasından işiterek, görerek inanma, îmân etme.
  • Amelde yâni yapılacak işlerde delîlini araştırmadan bir müctehidin ictihâdlarına (mezhebine) uyma, bağlanma.
  • Kendi mezhebine göre yapmasında harâc (meşakkat) veya zarûret buluna

taklidi / taklidî

  • Araştırmaksızın taklide dayanan.

taklidi iman / taklidî iman

  • Araştırmaksızın, taklide dayanan iman.

taklit

  • Hakikatini araştırmadan kabul etme.

tansis etmek

  • İnceden inceye araştırmak ve delille ispat etmek.

tebellüh

  • Ahmak olmak.
  • Suretâ ahmaklık göstermek.
  • Kaybolmuş bir şeyi araştırmak.
  • Yolu bilmeyen kimse, erbâbından sorup araştırmayarak gitmek.

tecessüs / تجسس / تَجَسُّسْ

  • Gizlice araştırma.
  • Gizlice araştırmak. Gizlice bakmak.
  • İç yüzünü araştırmak.
  • İç yüzünü araştırma merakı.
  • Gizlice araştırma.
  • Araştırma. (Arapça)
  • Merak. (Arapça)
  • Tecessüs etmek: Araştırmak. (Arapça)
  • Casusluk etme, gizlice araştırma.
  • Câsûsluk etme, gizlice araştırma.

tecessüs etmek

  • Casusluk yapmak, gizlice araştırmak.

tecessüsat / tecessüsât

  • (Tekili: Tecessüs) Tecessüsler, araştırmalar. Gözetlemeler.

tedkik

  • Hakikatı anlamak ve meydana çıkarmak için inceden inceye araştırma.

tedkikat

  • (Tekili: Tedkik) Tedkikler. Araştırmalar. İncelemeler.
  • Tetkikler, araştırmalar.

teemmül

  • Düşünme, inceden inceye araştırma.

tefahhus / تفحص

  • Bir şeyin, bir mes'elenin iç yüzünü dikkatle araştırma.
  • Derinlemesine araştırma. (Arapça)

tefahhusat / tefahhusât

  • (Tekili: Tefahhus) İnceden inceye araştırmalar.

teharri / teharrî

  • Bir şeyi anlamak için araştırmak.

tekapu / tekâpu

  • Öteye beriye seğirtme. Telâşla koşarak birşeyler araştırma. (Farsça)
  • Dalkavukluk. (Farsça)

tenattus

  • Dikkatle tecessüs etmek, araştırmak.
  • Ayırmak.

tenkib

  • Dolaşıp gezmek.
  • Ticaret yapmak. Tefahhus etmek.
  • İnceden inceye araştırmak.

teşrih

  • Bir kitap veya ibareyi anlaşılır şekilde açıklamak, tafsilât vermek. İnceden inceye didikleyip araştırmak.
  • Tıb: Bir cesedi kesip parçalara ayırarak incelemek.

teşrihat

  • Açıklamak, tafsilât vermek, inceden inceye araştırmak.

teşrihat-ı hikemiye

  • Hikmet ve felsefe nazarıyla yapılan araştırma, açıklama.

tesvir

  • Toz kaldırma.
  • Derin ve gizli mânayı araştırma.

tetbi'

  • Peşini bırakmayıp iyice araştırma.
  • Uyma, tâbi olma.

tetebbu / tetebbû / تَتَبُّعْ

  • Araştırma, inceleme.
  • Etraflıca araştırma.

tetebbu' / تتبع / تَتَبُّعْ

  • Derinlemesine araştırma, inceleme. (Arapça)
  • Tetebbu' etmek: İncelemek. (Arapça)
  • Etraflıca araştırma.

tetkik

  • İnceleme, araştırma.

tetkik-i ilmi / tetkik-i ilmî

  • İlmî inceleme, araştırma.

tetkikat-ı amika / tetkikat-ı amîka

  • Etraflı, derin araştırmalar, incelemeler.

tetkikat-ı felsefe

  • Felsefenin inceleme ve araştırmaları.

tetkikat-ı fenniye

  • Bilimsel araştırma ve incelemeler.

tetkikat-ı ilmiye

  • İlmî bakımdan incelemeler, araştırmalar.

tetkikat-ı saibe / tetkikat-ı sâibe

  • İsabetli tetkikler, araştırmalar.

tevhid-i zahiri / tevhîd-i zâhirî / تَوْح۪يدِ ظَاهِر۪ي

  • Delil ve araştırmaya dayanmayan Allah'ı birleme.

türkiyat / türkiyât / تركيات

  • Türklük araştırmaları, türkoloji. (Türkçe - Arapça)

vazife-i tahkikat

  • Araştırma, inceleme görevi.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın