Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
anar
ifadesini içeren
169
kelime bulundu...
ahger
Ateş koru. Yanar halde olan kömür.
(Farsça)
alem-i esbab / âlem-i esbab
Sebepler âlemi. Her şeyin bir sebebe dayanarak olduğu âlem. Bu dünya.
alev
Ateşten çıkan parlak ve yanar hava.
Mızrak ucuna takılan küçük bayrak, flama.
alusi / alusî
Nazlanarak göz ucu ile bakan kimse.
(Farsça)
anarşist
Anarşi taraftarı. Anarşi ve karışıklık çıkaran.
anarşizm
Anarşiyi istiyen tahribci bir nazariye. Anarşistlik. İnsanın insan tarafından idaresi esasına dayanan her türlü devlet, hukuk düzenlerinin adaletsiz, haksız ve zulüm olduğunu iddia eden ve devletsiz, kanunsuz, her insanın kendi başına buyruk yaşıyacağı bir düzensizlik istiyenlerin görüşü.
and
Allahü teâlânın ismini anarak söz verme, ahd.
andezit
Yanardağ lâvlarının soğumuş kalıntısı.
aska'
Atların ve kuşların başının ortasında beyazlık olanı.
Kanarya kuşu.
asker
(Çoğulu: Asakir) Devlet ve memleketin muhafazası için ücretli veya ücretsiz olarak veya kur'a ile toplanarak hazır bulundurulan ve resmi elbise giyen silahlı adamlar topluluğu. Er, leşker, nefer.
batıniyyun / bâtıniyyûn
Kurânın açık mânâlarını bir yana bırakıp gizli mânalar bulduklarına inanarak sapıtan kimseler.
baykara
Helâk olma, mahvolma.
Böbürlene böbürlene sallanarak yürüme.
Malı çok olma.
Yırtıcı bir kuş.
berh
Balık, semek.
(Farsça)
Parça, kısım, hisse, nasib.
(Farsça)
Su birikintisi.
(Farsça)
Şimşek, berk.
(Farsça)
Yaş olan odunun, yanarken çıkardığı yaşlık.
(Farsça)
bi'l-yakini'l-kat'i / bi'l-yakîni'l-kat'î
Kesin bilgiye dayanarak.
bil'iman
İman ile, inanarak.
bilistifade / بالاستفاده
Yararlanarak, istifade ederek.
(Arapça)
binaberin / binâberin / بنابرین
Bundan dolayı, buna dayanarak.
(Arapça - Farsça)
binaen / binâen / بناء / بِنَاءً
-dayanarak.
...den dolayı, bu sebepten. Mebni ve müstenid olarak. Dayanarak.
Dayanarak, bu sebeple.
Dayanarak, göre.
(Arapça)
Dayanarak.
bürkan
Yanardağ, volkan, lavlar saçan dağ.
büyü
Sihir. İlme, fenne uymayan gizli sebebler kullanarak garib işler yapmayı sağlayan ilim.
cadı
Avrupa'da putperestlik çağından beri gelen bir inanca göre, şeytanın gücünü kullanarak büyü yolu ile insanlara kötülük eden, felâketler getiren kadın. Bu bâtıl inanç yüzünden birçok yaşlı masum kadın, cadı diye Hristiyanların kurduğu Engizisyon mahkemeleri kararıyla yakılmıştır.
cebren
Zorla. Cebir ve kuvvet istimali ile. Kuvvet kullanarak.
celcelutiye / celcelûtiye
Peygamberimizin (a.s.m.) derslerine dayanarak, ebced ve cifir hesabıyla ilgili, Hz. Ali tarafından yazılan bir kaside.
cimri
Hasis, varyemez, pinti. Elindeki mal veya parayı harcayamıyan ve türlü sıkıntılara katlanarak daha çok biriktirmeye çalışan kimse. Cimrilik, müsriflik (savurganlık) gibi İslâmda kötü huy olarak bilinir. Cömertlik ve tutumluluk ise övünülen ahlâkî vasıflardandır. Cömertlikte de ölçülü olmak tavsiye e
(Farsça)
dagıyye
Azgın, başkaldıran, isyan eden, âsi, anarşist.
decl
Örtmek.
Devenin katranlanması.
Karıştırmak, yalan söylemek. Hakkı bâtıl; bâtılı hak diye göstermek. Anarşi çıkarmak.
Bâtılı hak gösteren.
Mübâlâgalı fâili; Deccaldır.
demagoji
yun. Halkı kendi menfaati için okşama siyâseti. Halkın hoşuna gidecek sözlerle insanların sevgisini kazanarak kendi maksadını elde etmeğe çalışmak. Halk avcılığı. Cerbeze.
ehl-i nazar ve felsefe
Tecrübeye dayanarak görüş ve düşünce sahibi olanlar ve felsefeciler.
engare
Tamamlanmayan, eksik kalan iş, nakış veya taslak.
(Farsça)
Hikâye, efsâne, roman, kıssa.
(Farsça)
Başdan geçen bir olayı tekrarlama.
(Farsça)
Hesap defteri.
(Farsça)
Utanarak geri geri çekilme.
(Farsça)
ervah-ı habise
Habis, kötü ruhlar. Allah'a isyan eden, itaati sevmeyen anarşist ruhlar.
eşkiya
Şakiler. Yol kesenler. Asiler. Allah'a veya kanunlara isyan edip kötülük yapanlar. Haydutlar, anarşistler, âsiler. Hak ve kanunlara baş kaldıranlar, Allahın emirlerine karşı gelenler.
felsefe
Madde, hayat, yaratılış, kâinât, ruh, ölüm, ölüm sonrası gibi konularda insan gücünün akla dayanarak ortaya koyduğu düşünce ve görüşlerin tamâmı. Beğendiği düşüncelerini hakîkat olarak anlatmak, yaldızlı, heyecan verici laflarla inandırmaya çalışmak. Tecrübeye, hesâba dayanmayan şahsî düşünceler.
fennin iliştiği
Bazı materyalist bilginlerin maddî ilimleri kullanarak Kur'ân'daki bazı âyetlerin gerçek dışı olduğunu ileri sürmeleri.
fesad / fesâd
Bozukluk, karışıklık, fitne, anarşi.
fevza / fevzâ
Kargaşalık. Anarşi.
Karışmış, muhtelit.
fevza-i ara / fevzâ-i ârâ
Düşünce alanında meydana gelen kargaşa, anarşi.
fevza-yı ara / fevzâ-yı ârâ
Fikirlerin karmakarışık olması. Fikre ait anarşi. Fikrî anarşi.
fevzai / fevzaî
Anarşist. Hiç bir din ve nizam tanımayan.
Kargaşalık ve anarşi ile alâkalı.
fevzaiye
Fls: Anarşik. Kanun ve nizam tanımayan hal ve hareket.
gadirsiz
Zulümden kaçınarak, âdaletli davranarak.
hannane / hannâne
Resûlullah efendimizin dayanarak hutbe okuduğu, Mescid-i Nebevî'de dikili bulunan hurma kütüğü.
hasidane / hâsidane
Kıskanarak, kıskançlıkla. Hased edercesine.
(Farsça)
hasudane / hasûdâne / حسودانه
Hased ederek, kıskanarak.
Kıskanarak, kıskançlıkla.
(Arapça - Farsça)
hatem-i tai / hatem-i taî
(Ebu Adi bin Abdullah bin Said) Arab kabile reislerinin büyüklerinden ve şairlerinden olup, cömertliği ile meşhurdur. Adı, cömertlik ve keremde darb-ı mesel halini almıştır. Bazı şiirleri toplanarak bir divan yapılmış ve Londra'da bastırılmıştır. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) zamanına yetişmiş ise, de,
hebaen mensura / hebâen mensûra
Boşuna harcanarak.
hercai / hercâî
Yanar döner, gelgeç.
hidroelektrik
Su gücünü kullanarak elde edilen elektrik.
(Fransızca)
hidroelektrik santralı
Su gücünü kullanarak elektrik üreten fabrika veya merkez.
hissen
His itibariyle, duygulanarak, hislenerek.
i'timaden
İtimad ederek, dayanarak, güvenerek.
ibtina'en / ibtinâ'en / ابتناء
Dayanarak.
(Arapça)
ibtinaen
İbtinâ ederek, mübteni olarak, dayanarak.
ictihad
Kudret ve kuvvetini tam kullanarak çalışmak. Gayret etmek. Çalışmak.
Anlayış.
Kanaat.
Fık: Şeriatın fer'î mes'elelerine âit hükümleri, İslâm müçtehidlerinin, usulüne uygun olarak, Kur'an ve Hadis-i Şeriflerden çıkarmaları ve bunun için tam gayret etmiş olmaları. Böyle
içtihad-ı şer'i / içtihad-ı şer'î
Şeriat hükümlerine dayanarak yapılan içtihad.
içtihadat / içtihadât
İçtihatlar; dinen kesin olarak belirtilmeyen konularda Kur'ân ve hadîse dayanarak hüküm çıkarma işlemleri.
içtihadat-ı şer'i / içtihadât-ı şer'i
Şeriat hükümlerine dayanarak yapılan içtihatlar.
içtihadi / içtihadî
İçtihatla ilgili; dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur'ân ve hadise dayanarak hüküm çıkarmayla ilgili olan.
idarehane
Bir işe bakan hey'etin veya bir işi idare edenlerin toplanarak iş gördükleri yer ve dâire.
(Farsça)
Dergi, gazete vs. gibi yayınların yazı işlerine bakılan dâire.
(Farsça)
idhan
(Duhân. dan) Tütme. Yanarak dumanı çıkma.
iğtişaş / iğtişâş / اغتشاش
Karışıklık, kargaşa, anarşi.
(Arapça)
iğtişaşat / iğtişâşât / اغتشاشات
Karışıklıklar, anarşiler.
(Arapça)
ihtiyaten / ihtiyâten / احتياطا
Tedbirli davranarak, ihtiyatlı olarak.
(Arapça)
ikrahen
İstemiyerek, tiksinerek. Zorlanarak.
ilmelyakin / ilmelyakîn
İlmî ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak derecede kesin bilme.
iltihab-ı edeme
Tıb: Cildin iltihablanarak katılaşması.
iltizam-perverane
Bağlanarak, sarılarak.
inabe yolu / inâbe yolu
Müridlik. Sâlikin (tasavvuf yolunda) nefsin isteklerini yapmamak ve istemediklerini yapmak sûretiyle ve çeşitli sıkıntılara katlanarak Allahü teâlâya kavuşma yolu.
indifa-i bürkani / indifa-i bürkanî
Volkan püskürüğü, yanardağdan çıkan lâvlar.
ıntıfa
Sönme. Yanarken sönme. Ortadan kalkma.
intisaben
Bağlanarak, mensup olarak.
isti'sa'
(İsyan. dan) İsyan etme. Anarşistlik ve zorbalık yapma.
istidlal / istidlâl
Delil getirmek. Bir delile dayanarak netice çıkartmak. Delile nazar etmek. Muhakeme. Mülahaza ve anlama kudreti. Delil ile anlamak. Zihnin eserden müessire veya müessirden esere intikali.
Bir delile dayanarak bir şeyden netice çıkarmak. Delil getirerek anlamak.
Delil getirme, delile dayanarak hüküm çıkarma.
istifadeten
Faydalanarak.
istihlak / istihlâk
Tüketme, kullanarak yok etme.
istila / istilâ
Bir yeri kuvvet kullanarak ele geçirmek.
istinaden / istinâden / استنادا / اِسْتِنَادًا
İstinad ederek. Dayanarak, güvenerek.
Dayanarak.
Dayanarak.
Dayanarak.
(Arapça)
Güvenerek.
(Arapça)
Dayanarak.
itminankarane / itminankârâne
Tam inanarak.
ittifak ve tahkik
Bir gerçek üzerinde birleşme ve delillere dayanarak ispat etme.
ittihamkarane / ittihâmkârâne
Suçlanarak.
kebab
Ateşte pişirilen et.
Ateşte kavrularak veya alazlanarak pişirilen her türlü yiyecek.
kızıl tehlike
Dinsizlik, anarşistlik ve komünistlik tehlikesi.
korsan
itl. Deniz haydutu. Deniz eşkiyası.
Başkaların haklarını zor kullanarak yiyen kimse.
Bir hakkı izinsiz olarak kullanan.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
lav / lâv
Yanardağların ve volkanların ağızlarından püskürüp soğuyunca donan madde.
(Fransızca)
Yanardağların ve volkanların ağızlarından püsküren sıvı ateş.
ma'nevi huzur / ma'nevî huzûr
Allahü teâlâyı anarak emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmak sûretiyle kalbde meydana gelen rahatlık.
ma'yuben
Kusur ve ayıp sayılarak. Ayıplanarak.
magma
yun. Jeo: Yanardağlardan çıkan hamur kıvamındaki yoğun madde.
magrurane
Gururlanarak. Kendini beğenircesine. Kibirlenerek. Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına.
(Farsça)
mağrurane / mağrûrane / مغرورانه / mağrûrâne / مَغْرُورَانَه
Gururlanarak, kendini beğenerek.
(Arapça - Farsça)
Gururlanarak.
magruren
Gururlanarak. Güvenerek, itimad ederek.
Aldanarak.
mağruren / mağrûren / مَغْرُورًا
İnanarak, güvenerek.
Gururlanarak.
Aldanarak.
mahcubane / mahcubâne
Utanarak, utanmış bir hâlde. Sıkılganlıkla.
(Farsça)
mahsuben
Hesaplanarak. Hesaplı olarak. Hesabına kaydedilerek.
mesele-i içtihadiye
Dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur'ân ve hadise dayanarak hüküm çıkartmayla ilgili olan mesele.
meyh
şefâat etmek.
Vermek.
Avuçta su tutmak.
Sallanarak yürümek.
mezahim-i hazıra / mezahim-i hâzıra
Bu zamandaki belâlar, zorluklar, anarşik hadiseler. İçtimâi zorluklar.
muazzezen
İzzet ve ikram ile, ikram olunarak, ağırlanarak.
mücehhez
Noksanları tamamlanarak hazırlanmış, lüzumu olan silâh ve sair şeylerle donanmış. Cihazlanmış.
müekkeden
Tekrarlanarak, te'kid edilerek.
muhtemir
(Hamr. dan) Mayalanan. Mayalanarak ekşiyip kabaran.
Örtü ile örtünen. Yaşmaklanan.
mukaraa
(Kur'a. dan) Ad çekişme. Karşılıklı kur'a çekme.
Kılınç kullanarak döğüşmek. Cenkte, muharebede kahramanların birbiriyle vuruşmaları.
Bir şeyin taksiminde atışmak.
mültefitane
İltifat ederek, iyi davranarak.
müminane
Mümine yakışır şekilde, inanarak.
mürekkebat-ı müteşabike-i mütesaide-i kainat / mürekkebat-ı müteşâbike-i mütesâide-i kâinat
Kâinatta bir ağ gibi birbirine bağlanarak gittikçe genişleyen terkipler, bileşikler.
müsebbihane
Tesbih ederek, Allahı anarcasına.
müstazhiren
(Zahr. dan) Arka vererek, dayanarak.
müstefidane
Faydalanarak, istifade ederek.
(Farsça)
müsteniden / مستندا / مُسْتَنِدًا
Dayanarak.
İstinad ederek, dayanarak, güvenerek.
Bir delil ve şâhid göstererek.
Dayanarak.
Dayanarak.
(Arapça)
Dayanarak.
mütebasbısane / mütebasbısâne
Yaltaklanarak, tabasbus ederek.
(Farsça)
müteenniyane / müteenniyâne
Temkinli olarak. Ağır davranarak. Çekinip sakınarak.
(Farsça)
mütegafilane
Gafil gibi davranarak.
mütegallib
Zor kullanarak galip gelen, zorba.
mütehammilane / mütehammilâne
Tahammül ederek, dayanarak.
Yüklenerek.
(Farsça)
Tahammül ederek, dayanarak.
(Farsça)
Tahammül ederek, dayanarak.
mütehassisane / mütehassisâne
Duygulanarak, hislenerek.
(Farsça)
mütehazzirane / mütehazzirâne
Çekinerek, sakınarak, dikkatli davranarak.
(Farsça)
mütekasilane / mütekâsilâne
Tembelce hareket ederek, üşengeçlik ve uyuşuklukla davranarak.
(Farsça)
mütekayyidane / mütekayyidâne
Dikkatli davranarak, kayıtlı bulunarak.
(Farsça)
mütekeddirane / mütekeddirâne
Kederli ve hüzünlü bir hâlde.
(Farsça)
Bulanarak.
(Farsça)
mütelevvin / متلون
Renkten renge giren, yanar döner.
(Arapça)
mütemahhız
(Çoğulu: Mütemahhızîn) Candan ve gönülden inanarak çalışan.
mütemarızane / mütemârızâne
Yalandan hastalanarak.
(Farsça)
mütemellıkane
Yaltaklanarak. Alçakcasına yalvararak.
(Farsça)
mutemidane / mutemidâne
Bağlanarak, güvenerek. İtimâd etmek sureti ile.
(Farsça)
mütesallik
Etrâfındaki şeylere dolanarak yukarı doğru çıkan, tırmanan.
müteseyyibane / müteseyyibâne
Kayıtsız davranarak, aldırış etmiyerek, duymazdan gelerek.
(Farsça)
mütevessiden
Yastığa dayanarak.
muvazzahan
Açıklanarak. Etraflı ve açık şekilde izah olarak.
muzafferen
Zafer kazanarak.
muztacian
Yan üstü yatarak, yan tarafına uzanarak.
nezr-i muayyen
Hastam iyi olursa, Allah için şu kadar sadaka vermek ve sevâbını falan velîye bağışlamak adağım olsun diye bir şarta bağlanarak yapılan adak.
nisbeten
Nisbetle, kıyaslanarak. Öncekine göre. Bir dereceye kadar. Şöyle böyle.
pandomima
Yun. Vahşi ve gürültülü karışıklık, anarşi.
Sessiz tiyatro oyunu.
ramazan
Hicrî ayların dokuzuncusu, üç ayların sonuncusu ve farz olan orucun tutulduğu ay. Ramazan yanmak demektir, çünkü bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar, yok olur.
recm / رجم
Taşlama, taşa tutma.
(Arapça)
Recm edilmek:
Taşlanarak öldürülmek.
(Arapça)
şahadet getirmek
Kelime-i Şehadete inanıp onu söylemek. Bir Allah'tan başka ilâh olmadığına; Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm'ın, Allah'ın Resulü olduğuna inanarak söylemek.
sahib-i huruc / sâhib-i huruc
İsyan edip ayaklanarak idareyi ele geçirmiş olan kimse.
(Farsça)
Büyük kahraman.
(Farsça)
Şarktan zuhuru beklenen mehdi.
(Farsça)
secde
Allah'ın (C.C.) huzurunda yere kapanış. İbadet ve Allah'a (C.C.) memnuniyetini ve itaatini bildirmek veya şükretmek için yere kapanarak alın, burun ucu, eller, dizler ve ayak uçları yere gelecek şekilde yapılan en büyük tazim ifade eden hareket. Namazın bir rüknü.
şehid-i ahiret / şehîd-i âhiret
Bir kimsenin Allah için olan cihâdın hazırlığı esnâsında tâlimlerde veya zulüm ile öldürülmesi veya cihâdda ve eşkıyâ, âsî, yol kesici, gece hırsızla vuruşmada yaralanarak hemen ölmeyip bir namaz vakti çıkıncaya kadar yaşayan veya başka yere götürülü p, orada ölen. Âhiret şehîdi.
sihr
Tabiat kuvvetleri, fizik, kimyâ ve biyoloji kânunları dışında gizli sebebler kullanarak, garip şeyleri yapmayı sağlayan iş, büyü.
taammüden
Evvelden hazırlanarak. Kastederek. Bile bile.
tahkiki
Araştırarak ve kesin delillere dayanarak.
tahkiki iman / tahkikî iman
Araştırarak ve kesin delillere dayanarak elde edilen iman.
takazic
Dövülüp ufalanarak yemeklerin üstüne ekilen otlar. Baharat.
tazarru'en ve hufyeten
Gizlenip saklanarak.
teakkul
Aklı kullanarak, lüzumlu şeyleri öğrenirken, her şeyin haddini, sınırını aşmamak, yâni lüzumlu olanı terk etmemek, lüzûmsuz olanla meşgûl olmamak, bunlarla vakit öldürmemek.
tecdid-i iman / tecdîd-i îmân
Bilerek veya bilmeyerek küfrü gerektiren (îmânı gideren) bir sözü söylemek veya bir işi yapmak yâhut böyle bir şeyi yapmış olma ihtimâli üzerine, Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah sözünü; mânâsını bilerek ve inanarak söyleyip, îmânını yenileme, tâzeleme.
teeddüben / تأدبا
Edebli davranarak. Edeb ve terbiye kaidelerine uyarak. Edebi icabı olarak.
Terbiye ile çekinerek, utanarak.
(Arapça)
tekasüf / tekâsüf
Kesifleşme. Yoğunlaşma. Sıklaşma.
Bir noktada toplanma.
Birbirinden ayrılan kimyevi maddelerin tekrar toplanarak birleşmeleri.
tekellüfkarane / tekellüfkârâne
Gösteriş hevesiyle bir sorumluluğun altına girme, zoraki davranarak.
tekraren
Defalarca, tekrarlanarak.
Defalarca, tekrarlanarak.
televvün / تلون
Yanardönerlik.
(Arapça)
temaşa
Hoşlanarak bakmak. Seyretmek. Seyre çıkmak. Gezmek. İbretle bakmak.
(Farsça)
temellukkarane / temellukkârâne
Dalkavukluk göstererek, yaltaklanarak.
temellükkarane / temellükkârâne
Dalkavukluk göstererek, yaltaklanarak.
teminen / temînen / تأمينا
Sağlanarak, temin edilerek.
(Arapça)
tenkir
Tanınmayacak bir hale koymak.
Gr: Bir ismi harf-i tarifsiz kullanarak belirsiz yapmak. Gayr-i muayyen veya gayr-i mahdut kılmak.
terör
Yıldırma, tedhiş, korkutma. Anarşi.
(Fransızca)
tevhid / tevhîd
Allahü teâlânın bir olduğuna inanmak, O'na kimseyi ortak etmemek. Yâni Lâ ilâhe illallah (Allahü teâlâdan başka ibâdete lâyık bir ilâh yoktur. O'nun ortağı benzeri yoktur) sözünü, mânâsına inanarak söylemek.
Tasavvufta kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlılıktan kurtarmak.
tezekkür
Akla getirme, hatırlama, anımsama.
Birkaç kişinin toplanarak bir işi konuşması, görüşme, müzakere etme.
tivele
Bir kadına kocası buğzedip (gizli düşmanlık edip) kendisinden soğuduktan sonra, kadının, kocasının sevgisini tekrar celbetmek (çekmek) için mutlak te'sir edeceğine inanarak sihir yapması.
ulemaüs-su ashabı / ulemâüs-sû ashabı
İlmi kötüye kullanarak dünyaya yönelik menfaatler için ilmi âlet yapan âlimler ve onlara tâbi olanlar,uyanlar.
unfen / عنفا
Şiddetle, sertlikle. Zor kullanarak.
Sertçe, şiddet kullanarak, kabalıkla.
(Arapça)
utaş
İnsana ârız olan bir hastalıktır ve hasta insanın yüreği yanar, suyu içer, yine kanmaz.
volkan
Yanardağ.
(Fransızca)
ye'cüc ve me'cüc
Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen ve ortalığı fitne, fesat ve anarşiye boğacak olan kavimler, anarşist topluluk.
Kısa boylu olacakları söylenen ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.
Kur'ân-ı Kerim'de bahse konu edilen ve kısa boylu olacakları söylenen, ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin adı.
ye'cüc-me'cüc
Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen, ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.
yemin / yemîn
Kuvvet. Bir haberi yâhut bir işi yapma veya yapmama husûsundaki azmi, iddiâyı (sözü); vallahi, tallahi şeklinde, Allahü teâlânın ism-i şerîfini anarak veya dînin izin verdiği sözlerle kuvvetlendirmek.
yoga
Bâtıl Hind felsefe sistemi. Bunlar tam bir dalgınlık ve hareketsizlik ile ve çile çekmekle gayelerine ulaşacaklarını sanarlar.
zelilane / zelîlâne
Zayıflık içinde, horlanarak.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
bâdincân
binaenaleyh
kemâl-i hüsn
teşri'
Mebni
nabzgîr
dinperver
kıyl ü kàl
مع التأسف
inzal
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
anar
fetun
mufreze
Nasib, ecir
Teşyi
hakikat
mutedeyyin
Kelime
tamamlanma
kapat