REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te anali ifadesini içeren 68 kelime bulundu...

ab-ı hayat / âb-ı hayât

  • Hayat suyu. Saf ve berrak su. İnce ve derin mânâlı söz. Tasavvufta mürşid-i kâmil denilen evliyâ zâtların, insanların mânen canlı, kalblerinin uyanık olmalarına vesîle olan mübârek sözleri, mânevî nazarları (bakışları) ve kıymetli kalblerinden fışkır an teveccüh. Bir şeyin kıymetini kuvvetli bir şek

ahadi / âhâdî

  • Bir kişi kanalıyla gelen haber veya hadis.

akrostiş

  • yun. Edb: Mısraların ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru okununca manalı bir kelime veya has isim çıkacak şekilde düzenlenmiş manzume.

azimü'l-meal / azîmü'l-meâl

  • Yüce, büyük mânâlı.

camiülkelim / câmiülkelîm

  • Zengin mânâlı söz.

cedvel

  • Liste.
  • Su kanalı. Kanal.
  • Doğru, düz çizgiler çizmeğe mahsus âlet.

cevamiülkelim / cevâmiülkelîm

  • Zengin mânâlı sözler.

emumiyye

  • Analık.

haber-i vahid

  • Bir kişi kanalıyla gelen haber veya hadîs.

hakaik-i latife / hakaik-i lâtife

  • Tatlı, şirin hakikatlar, ince mânâlı gerçekler.

hakim-i bimisal / hâkim-i bîmisâl

  • Hikmet sahibi; herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve yerli yerinde yaratan ve eşi, benzeri olmayan Allah.

hakim-i kerim / hakîm-i kerîm

  • Herşeyi hikmetle belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan ve sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah.

hakim-i mutlak / hâkim-i mutlak

  • Herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan sınırsız hikmet sahibi Allah.

hakimiyet / hâkimiyet

  • Hikmetlilik; Allah'ın herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı ve tecellîsi.

halık-ı hakim-i alim / hâlık-ı hakîm-i alîm

  • Her şeyi hakkıyla bilen, ilmi herşeyi kuşatan ve yarattığı herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Allah.

hallak-ı hakim / hallâk-ı hakîm

  • Herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Yaratıcı.

harf-i manidar / harf-i mânidar

  • Mânâlı harf.

hatib / hatîb

  • Mânalı ve fâideli, güzel söz söyleyen. Güzel, düzgün konuşan.

hikmet

  • Herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması.

hikmet-i alem / hikmet-i âlem

  • Âlemin hikmeti, herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması.

hikmet-i ebediye

  • Allah'ın sonsuz hikmeti; herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratması.

hikmet-i ilahi / hikmet-i ilâhî

  • Allah'ın herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratması.

hikmet-i ilahiye / hikmet-i ilâhiye

  • Allah'ın her şeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratması.

hikmet-i intizam

  • Kâinatta var olan düzenin bir gaye ve faydaya yönelik olarak, mânâlı ve tam yerli yerinde olması.

hikmet-i kainat / hikmet-i kâinat

  • Kâinatın yaratılmasındaki hikmet; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması.

hikmettar

  • Herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yapan.

ism

  • (İsim) Ad, nâm.
  • Ist: Bilinen veya bilinmeyen, hissedilen veya hissedilmeyen herhangi bir şeyi birbirinden ayırmak, tanımak veyahut zihne getirmek için kullanılan söz veya lâfız.
  • Man: Tam mânalı ve hem mevzu, hem mahmul olabilen lâfızdır.

ism-i hakim / ism-i hakîm

  • Her şeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan mânâsında Allah'ın Hakîm ismi.

jest

  • Çalım. Mânâlı ve gösterişli hareket. (Fransızca)

kanat / kanât / قنات

  • Yeraltı su kanalı. (Arapça)

kariz / kâriz / كاریز

  • Yeraltı su kanalı. (Farsça)

kelam-ı pür-meal / kelâm-ı pür-meâl

  • Geniş mânâlı söz.

kelimat-ı kitab-ı kainat / kelimât-ı kitab-ı kâinat

  • Kâinat kitabının ifade ettiği mânâlı ifadeler.

lafz-ı manidar / lâfz-ı mânidar

  • Mânalı, anlamlı söz.

ma'nidar / ma'nidâr / مَعْن۪يدَارْ

  • Bir mânâyı mutazammın olan. (Farsça)
  • Nükteli, ince mânâlı. Bir mâna ifade eden. Bir mânayı şâmil olan. (Farsça bir ifade olup, mânâ; ma'ni diye okunmuştur.) (Farsça)
  • Manâlı.

ma'nidarane

  • Mânâlı şekilde. (Farsça)

maderi / mâderî

  • Analık. Annelik. (Farsça)

manidar / mânidar

  • Mânâlı, anlamlı.

matbaa lisanı

  • Basın yayın kanalı.

mealperver

  • Mânâlı. (Farsça)
  • Mâna anlatan. (Farsça)

mecra-yı tabii / mecrâ-yı tabiî

  • Tabii yol, doğal akım kanalı.

mesel

  • Bir umumi kaideye delâlet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikâye.
  • Dokunaklı ve mânalı söz.
  • Benzer. Misil.
  • Delil. Hüccet.
  • Örnek, benzer, nümune.
  • Dokunaklı ve mânâlı söz.
  • Yararlı hikâye.
  • Delil, hüccet.

muanven

  • İsim sahibi. Ünvanlı. Ünvan verilen. Meşhur. Tantanalı.

muciz / mûciz

  • Kısa, fakat çok mânâlı, özlü.

müdebdeb

  • Debdebeli, tantanalı.

müfid / müfîd

  • İfâde eden, meramı güzel anlatan.
  • Mânalı, mânidâr.
  • Faydalı, faydayı mucib olan.
  • Mütâlâsından istifade olunan.

muhallil

  • (Hall. den) Eriten. Analiz yapan, tahlil eden.
  • Fık: Üç talakla boşanan ve iddetini bitiren bir kadınla evlenen erkek. (Karıyı boşayan birinci kocaya: Muhallelün leh denir.)
  • Tıb: Şişlere, iltihablara yarıyan ilaç.

muhteşem

  • Büyük, debdebeli, tantanalı.
  • Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük.

müradif / mürâdif

  • Eş mânâlı.

mutantan / مطنطن

  • Debdebeli. Tantanalı. Gürültülü. Gösterişli ve şatafatlı.
  • Tantanalı, gösterişli.
  • Tantanalı, gösterişli.
  • Tantanalı. (Arapça)
  • Gösterişli. (Arapça)

nahvi lisan / nahvî lisan

  • Kaidelere bağlı olan çok tertibli, ince ve geniş mânâlı lisan.

nikat / nikât

  • (Tekili: Nükte) Nükteler. İnce mânâlar.
  • İnce mânâlı, şakalı ve zarif sözler.

nüket

  • (Tekili: Nükte) Nükteler. Herkesin anlayamıyacağı ince mânâlı ve zarif sözler.

nükte

  • İnce mânalı söz, idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus. İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ, dikkatle anlaşılabilen ince mânâ.
  • Yere ağaçla vurup eser bırakmak.
  • İnce mânâlı söz.
  • Güzel mânâlı söz.
  • Derin düşünerek ve zihni yorarak ilmî, edebî veya başka bir söz ve yazıdan çıkarılan ince mânâ. Meselâ bu sözde bir nükte vardır, bu şiirin nüktelerini anlamak kolay değildir, denir.

rabb-i hakim / rabb-i hakîm

  • Herşeyi hikmetle belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan ve herbir varlığın her türlü ihtiyacını karşılayıp idare eden Allah.

saray

  • (Seray) Büyük kimselerin veya padişahların oturduğu yüksek ve büyük bina. Büyük, muntazam ve tantanalı konak, ev. (Farsça)

sembol

  • Timsal, mânâlı işaret.

tahlil / tahlîl / تحليل

  • Bir şeyi incelemek üzere parçalarına ayırma.
  • Analiz.
  • Ayrıştırma, çözümleme, analiz. (Arapça)
  • Tahlil etmek: Değerlendirme yapmak, analiz yapmak. (Arapça)

tahlilat / tahlîlât / تحليلات

  • (Tekili: Tahlil) Tahliller, analizler.
  • Analizler, tahliller. (Arapça)

tarik / tarîk

  • Yol, hadis veya haberin geliş kanalı.

tecnis

  • İki şeyi birbirine benzer şekle sokma.
  • Edb: Cinas yapma. İki mânalı söz söyleme.

telmih

  • (Çoğulu: Telmihât) Lâyıkiyle ve kâmilen keşfedip nazara arzetmek.
  • Bir şeyi açıkça söylemeyip başka bir mâna ifade için söz arasında mânalı söylemek. İmâ ile söz arasında başka bir mânayı ifade etmek.
  • Edb: İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, ata sözüne veya meşhur bir

ümmiyye

  • Analık, annelik.

ümumet

  • (Ümm. den) Annelik, analık.

vasıtasıyla

  • Aracılığıyla, kanalıyla.

veciz

  • Zengin mânâlı kısa söz.

vecize / vecîze

  • Zengin mânâlı kısa söz.

zat-ı hakim / zât-ı hakîm

  • Herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Zât, Allah.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın