REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te amma ifadesini içeren 33 kelime bulundu...

amame

  • Sarık. Ammâme. Başa sarılan ve sünnet-i seniyye olan kisve.

celbiz

  • Kement, ilmik. (Farsça)
  • Gammâz, koğucu, ara bozucu. (Farsça)

ecza / eczâ / اجزا

  • Parçalar. (Arapça)
  • İlaç hammaddeleri. (Arapça)

endüstri

  • Sanayi, imalât, sanatlar. Hammaddeyi mâmul eşya hâline getirme. Bu da ikiye ayrılır. 1- Küçük sanayi: Ev ve atölyelerde basit âlet ve makinelerle eşya imalâtıdır. 2- Büyük sanayi: Su buharı, akaryakıt, elektrik, atom enerjisi gibi büyük çapta enerji kaynaklarından faydalanılarak fabrikalarda seri hâ (Fransızca)

fakat

  • ("Fa" ile "kat" dan müteşekkil) Hemen, yalnız, ancak, yeter, bes, gerçi, her ne kadar, lâkin, ammâ.

fe-emma

  • Buna gelince, kaldı ki. Ammâ... (mânasına asıl söze başlama edâtıdır.)

galle

  • Mahsul geliri. Ekin, irat, gelir.
  • Akarât kirası.
  • Hammaliye kirası.
  • Susamak.

gammazane

  • Fitnecilikle, gammazlıkla, koğuculukla. (Farsça)

gammaziyyet

  • Koğuculuk, fitnecilik, gammazlık.

habbe

  • Gammazlık yapan kadın. (Müz: Habb)

hıbb

  • Bahadırlık, kahramanlık.
  • Gammazlık.

hümeze

  • (Hemz. den) Dürtüştürücü, kırıcı, ısırıcı, sıkıcı.
  • El ve kaş işâretleri ile ayıplama.
  • Bir kişinin ardından ayıplarını söyleyen. Gammaz.

isave

  • Gammazlık, ağız karalığı.

lakin / lâkin

  • Amma. Fakat. Ancak. şu kadar var ki.

leyk

  • Ammâ, lâkin, fakat. (Farsça)

leykin

  • Lâkin, ammâ, fakat. (Farsça)

lik / lîk

  • Lâkin, amma, ancak, fakat. (Farsça)

likin / lîkin

  • Lâkin, eğer, amma, fakat. (Farsça)

mesamat

  • (Bak: Mesammât)

mesemme

  • (Çoğulu: Mesâmm-Mesâmmât) Ciltteki ufak delik. Gözenek.

muadele

  • Müsâvilik, eşitlik. İki şey arasında mikdarca, vasıfca beraberlik.
  • Karşılıklı anlayış.
  • Adâlet.
  • Mc: Anlaşılmaz iş. Muammâ.

mugtemiz

  • Gammazlıyan.

nakılmeclis

  • Söz taşıyan. Dedikoduculuk yapan. Gammaz.

sa'y

  • Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma.
  • Hızlı yürüme.
  • Cür'et etme.
  • Ziyaret etme.
  • Gammazlık yapma.
  • Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.

tamme

  • (Tâmmât) Kıyamet vakti.
  • Belâ. Dâhiye.
  • Keskin çığlık.

taşt

  • Lâkin, fakat, amma.

teslib

  • Soyunmak.
  • Gammazlık.
  • Erkeği ölen kadının, keder esvâbı giymesi.

ukde

  • Düğüm, zor iş, muamma.

vaşi

  • (Çoğulu: Vüşât) Gammaz, koğucu, yalancı.

veli

  • Sahip, malik, evliya, koruyucu, muhafaza eden, küçük çocukların durumundan sorumlu kişi, baba, ata.
  • Velâkin, fakat, amma.

velik

  • (Velikin) Amma, lâkin, fakat. (Farsça)

vişaye

  • Koğuculuk, dedikoduculuk, gammazlık.

zag

  • (Çoğulu: Ziygan) Karga ve kuzgun. (Farsça)
  • Fitneci, gammaz. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın