REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ali se ifadesini içeren 35 kelime bulundu...

alevi / alevî

  • Hazreti Ali sevgisini meslek kabul eden.

anglikanizm

  • İngiltere kralı Sekizinci Henry'nin kurduğu hıristiyanlık mezhebi.

arusek

  • Küçük gelin. (Farsça)
  • Yeşil ve pembe dalgalı sedef. (Farsça)

bevatın

  • (Tekili: Bâtın) Gizli ve kapalı şeyler. Aşikâr olmayan şeyler. (Zıddı: Zevahir'dir.)

cah-ı masiva / câh-ı mâsiva

  • İtibar, makam, mevki gibi Allah'tan başka, dünya ile alâkalı şeyler ve onların oluşturduğu tehlike çukuru.

çakçak

  • Parça parça, yırtık pırtık.
  • Kılıç ve emsâli şeylerin sesleri.

damar

  • t. İstidad. Huy, tabiat, inat.
  • İnsan bedeninde kanın dolaştığı yollar, şiryan.
  • Irk.
  • Toprağın içindeki maden filizleri ve su tabakası.
  • Damar veya köke benzeyip bir cismin her tarafına uzanan yollar.
  • Mermer ve ona benzer dalgalı şeylerdeki çizgiler.

feth

  • Açma, başlama.
  • Zaptetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret.
  • Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak. Muğlak şeyleri açmak. Bu iki suretle olur. Biri, basâr ile idrâk olunur. Gam ve kederi gidermek gibi. İkinci de: İki nevi olup birincisi; dünya işlerinde olur. Sürur vermekle g

fevaid / fevâid

  • (Tekili: Fayda) Faydalar. Faydalı şeyler.

hayal-perest

  • Hayalî şeylerle çok uğraşan. Çok hayal kuran. Dalgın. Olmayacak şeylerle avunan. (Farsça)

hubb-u ali

  • Hz. Ali sevgisi.

işfa'

  • (Şifâ. dan) Hastaya şifalı şeyler verme. Hastanın iyileşmesi için çeşitli çarelere başvurma.

kıyemi / kıyemî

  • (Çoğulu: Kıyemiyyât) Az bulunan pahalı şey.

kıyemiyyat

  • (Tekili: Kıyemî) Değerli nesneler, az bulunan pahalı şeyler.

leff ü neşr

  • Edb: Bir yazı veya şiirde söz simetrisi yapma san'atıdır. Önce iki veya daha fazla kelimeyi sıralamak, sonra da onlarla alâkalı şeyleri söylemek. İki çeşidi vardır;1- Leff ü Neşr-i Müretteb (Düzenli leff ü neşir) : Birinci cümlede sıralanan kelimelerle ikinci cümlede söylenen kelimelerin aynı sırayı

ma'nidarane

  • Mânâlı şekilde. (Farsça)

maneviyat / معنویات

  • Manaya dayalı şeyler. (Arapça)
  • Moral değerler. (Arapça)

masiva

  • Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.

maslahat-ı hayat-ı içtimaiye

  • Sosyal hayata faydalı şey.

medd-i bisat

  • Kilim yayma, halı serme.

menfaat-i hayatiye

  • Hayata faydalı şeyler.

mesalih-i hayatiye / mesâlih-i hayatiye

  • Hayat için faydalı şeyler.

meşruat

  • (Tekili: Meşru) Hak ve meşru olan şeyler. Haram ve yasak olmayan şeyler.
  • Şeriatla alâkalı şeyler.

mütemehhil

  • Yavaş yavaş, aşamalı şekilde.

nasut

  • İnsanlık. İnsanlar ve onlarla alâkalı şeyler.

ni'met

  • (Nimet) İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet.
  • Giyecek şeyler.
  • Yiyecek faydalı şey, rızık.

peygamber

  • (Peyamber) Allah'tan haber getiren. Allah'ı, âhireti, zararlı ve faydalı şeyleri tanıtan. Nebi. (Farsça)

salat u selam / salât u selâm

  • Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem ism-i şerîfleri anılınca, işitilince veya yazılınca söylenen veya yazılan hayır duâlardan ibâret olan sözler yâni sallallahü aleyhi ve sellem, Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, Essalâtü ves-selâmü aleyk

şamih

  • Ali şey, yüksek.
  • Mağrur, başını kaldırmış. Mütekebbir.
  • Tıb: Vücuddaki beyin ve kemik gibi yerlerdeki çıkıntılı, tümsek yerler.

şia

  • Şiiler, Hazreti Ali sevgisini meslek kabul edenler.

suver-i misaliye

  • Temsilî ifadeler, misalî şekiller, suretler.

ta'miye

  • (Amâ. dan) Körletme. Kör etme.
  • Kapalı şekilde anlatmak.
  • Edb: Ebced hesabiyle düşürülen bir tarihin, hesabı doldurmak için çıkartılacak veya eklenecek sayılarını işaret etme.

teenni-i hikmet

  • Hikmetin yavaş yavaş ve akıllıca gibi, en faydalı şekilde zuhuru.

tefviz / tefvîz

  • Ismarlama, havâle etme.
  • Bir işi sebeblere yapıştıktan sonra Allahü teâlâya havâle etmek, helâl ve faydalı şeyleri kazanmaya çalışıp da, bunlara kavuşmayı Allahü teâlâdan beklemek.
  • Kadına kendini boşama hakkı vermek. Yâni kendini sen boşa demek. Buna Temlîk de denir.

tılsım-ı muğlak / طِلْسِمِ مُغْلَقْ

  • Anlaşılması zor kapalı şey.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın