Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
alemi
ifadesini içeren
369
kelime bulundu...
adem-abad / adem-âbâd
Yokluk. Yokluk alemi.
(Farsça)
afak-ı alem / âfâk-ı âlem
Âlemin ufukları.
ahfa / ahfâ
Çok gizli, âlem-i emrin (madde ve ölçü olmayan ve arşın üstündeki âlemin) beşinci ve son latîfesi (makamı, mertebesi).
ahkam-ı rububiyet / ahkâm-ı rububiyet / ahkâm-ı rubûbiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan mâlikiyeti ve rububiyetinin hükümleri.
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi ile ilgili hükümler.
aktar-ı alem / aktâr-ı âlem / اَقْطَارِ عَالمْ
Âlemin dört bir tarafı.
Her taraf. Alemin dört bucağı. Alemin her yeri.
Âlemin her tarafı.
aktar-ı islami / aktâr-ı islâmî
İslâm âleminin dört bir yanı.
alem-efruz / âlem-efruz
Âlemi parlatan, bütün âleme ışık saçan.
(Farsça)
alem-i adem / âlem-i adem
Yokluk âlemi.
alem-i ahiret / âlem-i âhiret
Âhiret âlemi.
alem-i anasır / âlem-i anâsır
Unsurlar âlemi; elementler, atomlar dünyası.
alem-i arz / âlem-i arz
Dünya âlemi.
alem-i arzi / âlem-i arzî
Dünya âlemi.
alem-i arziye / âlem-i arziye
Dünya âlemi.
alem-i beka / âlem-i beka
Devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi.
alem-i berzah / âlem-i berzah / عَالَمِ بَرْزَخْ
Öldükten sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları mânevî âlem, kabir âlemi.
Berzah âlemi. Kabir âlemi.
Kabir âlemi.
alem-i berzah ve ervah / âlem-i berzah ve ervah
Kabir âlemi ve ruhlar âlemi.
alem-i beşer / âlem-i beşer
İnsanlık âlemi, dünyası.
alem-i beşeriyet / âlem-i beşeriyet
İnsanlık âlemi.
alem-i ceberut / âlem-i ceberut
Âlem-i azamet ve kudret. (Bununla âlem-i esmâ ve sıfât kasdolunur. Muhakkıkların ekserisine göre bu, âlem-i evsattır. Yâni üstte olan Lâhut âlemi ile altta bulunan melekut âlemi arasındaki âlem. Amiriyyet-i umumiyyeyi muhit olan berzahtır. Ceberut, ibranice "kudret" mânasındadır).
alem-i cezb / âlem-i cezb
Çekim âlemi, dünyası.
alem-i dünya / âlem-i dünya
Dünya âlemi.
alem-i ebedi / âlem-i ebedî
Sonsuz âhiret âlemi.
alem-i ebediyet / âlem-i ebediyet
Sonsuzluk âlemi.
alem-i ecsad / âlem-i ecsâd
Yerler, dağlar, gökler gibi, ölçülebilen ve tartılabilen madde âlemi. Buna âlem-i halk, âlem-i şehâdet ve âlem-i mülk de denir.
alem-i ef'al / âlem-i ef'âl
Fiil ve davranışlar âlemi.
alem-i emir / âlem-i emir
Cenâb-ı Hakkın emirlerinin âlemi; İlâhî kanunlar âlemi.
Sâdece bir emr-i İlâhî ile işlerin hemen olduğu âlem. Yaradılışa ait kanunlar âlemi.
alem-i emr / âlem-i emr
Arşın üstünde olup, madde olmayan, ölçülemeyen ve herkesin anlayamayacağı âlem. Buna, âlem-i melekût ve âlem-i ervâh (rûhlar âlemi) ve mekânsızlık âlemi de denir.
alem-i ervah / âlem-i ervah / âlem-i ervâh / عَالَمِ اَرْوَاحْ
Ruhlar âlemi. Ruhların ve ruhanîlerin bulunduğu âlem.
Ruhlar âlemi.
Ruhlar âlemi.
Ruhlar âlemi.
alem-i esbab / âlem-i esbab
Sebepler âlemi. Her şeyin bir sebebe dayanarak olduğu âlem. Bu dünya.
alem-i eşbah / âlem-i eşbâh
"Şebah"tan:
Cisimler âlemi, varlıklar âlemi.
Hayaller âlemi."Şibh ve şebih"den: Misaller âlemi.
alem-i fena / âlem-i fenâ
Gelip geçici olan dünya âlemi.
alem-i feza / âlem-i feza
Gökyüzü, uzay âlemi.
alem-i gayb / âlem-i gayb
Gayb âlemi, görünmeyen âlem.
Zâhir duygularımızla bilinemeyen ve ervah ve meleklere, cinlere mahsus olan âlem. Mâzi ve müstakbeldeki mahlukatın mânevi hayatlarının âlemi.
alem-i hab / âlem-i hâb
Uyku ve rüyâ âlemi. Bazan âlem-i mâna, âlem-i misal, âlem-i nevm gibi tâbirler de kullanılır.
alem-i hararet / âlem-i hararet
Sıcaklık âlemi.
alem-i hava / âlem-i hava
Hava âlemi, dünyası.
alem-i hayal / âlem-i hayal
Hayal âlemi, dünyası.
alem-i hayvanat / âlem-i hayvânât
Hayvanlar âlemi.
alem-i hıristiyaniye / âlem-i hıristiyaniye
Hıristiyanlık âlemi.
alem-i insan / âlem-i insan
İnsan âlemi.
alem-i insani / âlem-i insanî
İnsanlık âlemi.
alem-i insaniyet / âlem-i insâniyet
İnsanlık âlemi.
alem-i irşad / âlem-i irşad
İrşat, doğru yolu gösterme âlemi.
alem-i islam camii / âlem-i islâm camii
Büyük bir cami hükmünde olan İslâm âlemi.
alem-i islamın şahs-ı manevisi / âlem-i islâmın şahs-ı mânevîsi
Bütün İslâm âleminden meydana gelen mânevî şahıs; tüzel kişilik.
alem-i islamiyet / âlem-i islâmiyet
İslâm âlemi.
alem-i islamiyet ve insaniyet / âlem-i islâmiyet ve insaniyet
İnsanlık ve İslâm âlemi.
alem-i istiğrak ve sekir / âlem-i istiğrak ve sekir
Kendinden geçme ve mânâ alemindeki sarhoşluk âlemi.
alem-i kabir / âlem-i kabir
Kabir âlemi.
alem-i kesif / âlem-i kesif
Yoğun madde âlemi, dünya.
alem-i kesret / âlem-i kesret / عَالَمِ كَثْرَتْ
Çokluk âlemi, varlıklar âlemi.
Çokluk (varlıklar) âlemi.
alem-i kevn / âlem-i kevn
Varlık âlemi.
Varlık âlemi. Kâinat.
alem-i kevn ü fesad / âlem-i kevn ü fesâd
Oluşumlar ve bozulmalar dünyası, icatlar ve tahripler âlemi.
alem-i kur'an / âlem-i kur'ân
Kur'ân âlemi.
alem-i latif / âlem-i lâtif
Nurlu ve şeffaf olan âhiret âlemi.
alem-i ma'na / âlem-i ma'na
Mâna âlemi, bazı ehline münkeşif olan âlem, mânen anlaşılan ve bilinen âlem.
alem-i mahşer / âlem-i mahşer
Mahşer âlemi; kıyametten sonra insanların tekrar diriltilip toplanacakları yer.
alem-i mana / âlem-i mânâ
Rüyâ âlemi.
Âlem-i emr.
Mânâ âlemi; maddî gözle görünmeyen mânevî âlem; rüya ve keşif âlemi.
alem-i maneviye-i islamiye / âlem-i mâneviye-i islâmiye
İslâmiyetin mânevî âlemi.
alem-i medeniyet / âlem-i medeniyet
Medeniyet âlemi, dünyası.
alem-i melekut / âlem-i melekut / âlem-i melekût
Melekut âlemi.
Madde, his, akıl, ölçü âleminin üstündeki âlem.
alem-i melekut ve ervah / âlem-i melekût ve ervâh
Ruhlar âlemi; hiçbir vasıta ve sebebin müdahele etmediği, hüküm ve idaresi doğrudan Allah'ın elinde bulunan âlem.
alem-i melekut ve ervahda / âlem-i melekût ve ervâhda
Madde ötesi ve ruhlar âleminde.
alem-i menam / âlem-i menâm
Uyku âlemi, rüyâ âlemi.
Uyku âlemi, rüya âlemi.
alem-i mevalid / âlem-i mevâlid
Canlılar âlemi, dünyası.
alem-i misal / âlem-i misâl
Görüntüler âlemi.
alem-i misali / âlem-i misalî
Görüntüler âlemi; bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem.
alem-i mubsarat / âlem-i mubsarât
Görünen varlıklar âlemi.
alem-i mümkinat / âlem-i mümkinat
Mümkin varlıklar âlemi; varlığı ile yokluğu eşit olup varlığı ancak Allah'ın var etmesine bağlı olanlar, yaratılanların tamamının oluşturduğu âlem.
alem-i nasut / âlem-i nâsut
İnsanlar âlemi ve dünya hayatı. Mahlukiyet. Âlem-i Lâhut'un zıddı.
alem-i nur / âlem-i nur
Nur âlemi, aydınlık olan âlem, âhiret.
alem-i nur-u enver / âlem-i nur-u enver
Çok parlak nur âlemi.
alem-i rahat / âlem-i rahat
Rahat âlemi.
alem-i rububiyet / âlem-i rububiyet
Rubûbiyet âlemi, Cenâb-ı Hakkın terbiye, idare ve hâkimiyetinin icra edildiği âlem.
alem-i ruhani / âlem-i ruhanî
Maddî yapısı olmayan ve gözle görülemeyen ruh âlemi.
alem-i rüya / âlem-i rüya
Rüya âlemi.
alem-i saadet / âlem-i saadet
Mutluluk âlemi.
alem-i şahadet / âlem-i şahadet
Şahâdet âlemi. Bu dünya. Cenâb-ı Hakkın âyetlerine ve emirlerine imân edenlerin, hakka, hakikate şahadette bulundukları ve Allah'a itaat ve ibadetle mükellef oldukları dünya âlemi.
alem-i sahve / âlem-i sahve
Uyanıklık âlemi, yeniden kendine geliş hâli.
alem-i semavat / âlem-i semâvât
Gökler âlemi.
alem-i siyaset / âlem-i siyaset
Siyâset dünyası, siyaset âlemi.
alem-i süfli / âlem-i süflî
Süflilerin âlemi. Dünyâ âlemi. Âlem-i şehadet, âlem-i nâsut.
alem-i suver / âlem-i suver
Sûretler âlemi, görüntüler dünyası.
alem-i tekvin / âlem-i tekvin
Devamlı değişen. Vücud ve hudus âlemi.
alem-i turab / âlem-i turab
Toprak âlemi, dünyası.
alem-i uhra / âlem-i uhrâ
Öteki âlem, âhiret âlemi.
alem-i uhrevi / âlem-i uhrevî
Âhiret âlemi.
alem-i uhreviye / âlem-i uhreviye
Âhiret âlemi.
alem-i ulvi / âlem-i ulvî
Ulvi âlem, ruhlar âlemi.
alem-i vücud / âlem-i vücud
Varlık âlemi.
alem-i vücut / âlem-i vücut
Varlık âlemi.
alem-i yakaza / âlem-i yakaza
Uyanıklık âlemi.
alem-i zerrat / âlem-i zerrat
Atomlar âlemi.
alem-i zuhur / âlem-i zuhur
Görünen âlem, şahâdet âlemi, şu anda içinde yaşadığımız âlem.
alem-i zulümat / âlem-i zulümat
Karanlıklar âlemi.
alemara / âlemârâ
Dünyayı, âlemi süsleyen.
(Farsça)
alemi / âlemî
(Çoğulu: Âlemiyan) (Âlem. den) Dünyaya ait. İnsan.
alemiyan / âlemiyan
(Tekili: Âlemî) Âleme mensub olanlar, insanlar.
alemşümul / âlemşümûl
Bütün âlemi kaplayan, evrensel.
Âlemi kaplayan, dünya çapında.
allamü'l-guyub / allâmü'l-guyûb
Gayb âlemini ve bütün gizlilikleri çok iyi bilen Allah.
arda
Çıkrıkçı kalemi.
arif-i billah / ârif-i billah
Mürşid, ermiş, evliyâ. Hakkın nuru ile Cenab-ı Hakk'ı bilen. Âlemi, hâdiseleri İlahî feyz ve ilim ile gören veli.
arş
Allahü teâlânın yarattığı en büyük varlık. Yedi kat göklerin ve kürsînin üstünde olup, halk (madde) âleminin sonu, emr (maddesizlik) âleminin başlangıcı. Arşullah, Arş-ı mecîd ve Arş-ı a'lâ da denir.
arş-ı ehadiyet
Allahın ehadiyet tecellisinin arşı ve âlemi. Allahın, ehadiyet tecellisini gösteren âlem.
arz-ı beyza / arz-ı beyzâ / اَرْضِ بَيْضَا
Bazı evliyanın misal âleminde gördükleri beyaz (nurlu) dünya.
asar ve a'mal alemi / âsâr ve a'mâl âlemi
Eserler ve ameller âlemi, dünyası.
atom
yun. Maddenin bölünemez en küçük parçası manasında eski çağ felsefesinde kullanılan bir tâbir, günümüze kadar gelmiş ve ilmî tabir olarak kalmıştır. Atom, maddenin bölünmez bir parçası değil, kendisi de daha küçük parçalardan yaratılmış çok küçük bir âlemdir. Dünyada, kâinatta ve atom âleminde hep a
ayat-ı kudret / âyât-ı kudret
Kudret âlemi olan kâinat belgeleri, delilleri.
bab-ı alem / bâb-ı âlem
Âlemin kapısı. Herkesin girip çıktığı yer.
Âlemin kapısı.
bahar-ı alem / bahâr-ı âlem
Âlemin baharı, bahar mevsimi.
barbaros
Hayreddin Paşa: (Mi: 1466-1546) Tarihin en büyük Denizcisi Hayreddin Paşa, kardeşleri ile İslâm âlemini birleştirmek, tek bir bayrak altında muhteşem imparatorluğumuzun himayesinde toplamak için çalıştı. Sonunda müstakil devleti ile, Osmanlı Devletine iltihak etti. Kaptan-ı Derya olarak Akdenizi bir
bargah / bargâh
İzinle girilecek yer. Padişah divanhanesi.
(Farsça)
Huzur-u Rabb-il Âlemin. Dua edilen yer.
(Farsça)
beden-i misali / beden-i misâlî / بَدَنِ مِثَالِي
Ruhun cesedden ayrıldığında giydiği, madde âleminden olmayan nurânî beden.
beka alemi / beka âlemi
Sonsuzluk âlemi, âhiret hayatı.
berzah / برزخ
İki âlemin arası. Kabir. Dünya ile âhiret arası.
Perde.
Sıkıntılı yer.
İki yer arasındaki geçit.
Mani'a, engel,. Ölen insanların ruhları kıyamete kadar berzah âleminde bulunurlar. Berzah büyük ve mânevi bir âlemdir. Dindar olup cennetlik olanlar, berzah âlemin
Kabir âlemi.
Kabir alemi.
berzah alemi / berzah âlemi / berzâh âlemi
Ruhlar âlemi.
Öldükten sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları mânevî âlem, kabir âlemi.
Dünyâ ile âhiret arasındaki âlem; kabir âlemi.
Tasavvufta âlem-i misâle verilen ad.
berzahi / berzâhî
Kabre ait, kabir âlemiyle ilgili.
bevadih / bevâdih
Tasavvufta, insan kalbine gayb âleminden âniden gelen şeyler.
birader-i misali / birader-i misâlî / بِرَادَرِ مِثَالِي
Rüya âlemindeki kardeş.
Misal alemindeki kardeş.
cazibe kanunu
Madde âleminde geçerli olan Cenab-ı Hakk'ın tekvini bir kanunudur. Bu kanuna göre iki madde birbirini aralarındaki mesafe ile ters orantılı; kütle ve miktarlarıyla orantılı olarak çeker.
ceffe-l kalem
Düşünmeksizin, birden, hemen.
Kalemin yazısı kurumuş, silinmez.
Kat'i olan şey.
cehlistan
Cehâlet âlemi. Cahilliğin olduğu yer.
(Farsça)
cemadat alemi / cemâdat âlemi
Cansız varlıklar âlemi.
cenab-ı hallak-ı alem / cenâb-ı hallâk-ı âlem
Âlemin yaratıcısı olan, çokça ve sürekli olarak yaratan Allah.
cennet
İnananların dünyadaki güzel amellerine mükafaten sonsuza kadar kalacakları güzellikler âlemi.
cesed-i misali / cesed-i misâlî / جَسَدِ مِثَالِي
Madde âleminden olmayan nurânî beden.
cilve-i rahmet-i rahmaniye / cilve-i rahmet-i rahmâniye
Sonsuz şefkat ve merhameti bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın rahmetinin yansıması.
cilve-i rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesinin yansıması.
daire-i ahiret / daire-i âhiret
Âhiret âlemi.
daire-i imkan / daire-i imkân
Kâinat. İmkân âlemi. Mükevvenat. Mümkün olan, şartların müsait olduğu âlem. (Daire-i mümkinat da aynı mânada kullanılır.)
daire-i mümkinat / daire-i mümkinât
Varlığı ile yokluğu eşit olan şeyler dairesi, yaratılanlar âlemi.
daire-i vücub
Tebeddül ve tagayyür etmeyen ve mümkinat âleminden olmayan âlemler. Esmâ ve Sıfât-ı İlâhiyye gibi.
dar-ul belva / dâr-ul belvâ
Dünya, imtihan yeri. Belâ ve musibet âlemi.
darül hikmetil islamiye
(Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye) Bu teşkilât, son devirlerde gerek imparatorluk ve gerekse İslâm Aleminde ortaya çıkan bir takım dini mes'elelerin halli ve İslâma yapılan hücumların İslâm ahkâmına göre cevaplandırılması için 12 Ağustos 1334 (25 Ağustos 1918) tarihinde 5. Mehmed Reşat ve Şeyhülislâm Musa
dehr
Zaman, devir. Âlemin (varlıkların) varlığının başlangıcından son bulmasına kadar olan bütün zaman.
dehriye
Devre ait. Zamana dair ve müteallik.
Âlemin ezelî ve ebedîliğini iddia edip âhirete inanmıyan münkir ve imansız bir fırka.
delail-i enfüsiye / delâil-i enfüsiye
Dahili deliller; kalb, vicdan, his ve lâtifeler gibi insanın iç âlemine konan donanımlarından hareketle Allah'ın varlığına ait deliller.
dellal-ı saltanat-ı rububiyet / dellâl-ı saltanat-ı rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiye saltanatının ilancısı.
derece-i rububiyette
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi derecesinde.
derun / derûn
İçteki; iç âlemin derinlikleri.
deyr
(Çoğulu: Edyâr) Kilise, manastır.
Âlem-i insaniyet, insanlık âlemi.
divit
Yazı yazmak için kullanılan hokka ve kalemi bir arada ihtiva eden mahfaza.
dünya
(Müz: Ednâ) (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı.
Şimdiki âlemimiz.
duş / dûş
Omuz. Ketif.
(Farsça)
Dün gece.
(Farsça)
Âlem-i menâm, rüya âlemi.
(Farsça)
Mütesadif ve mütelâki olan.
(Farsça)
ebediyet alemi / ebediyet âlemi
Sonsuzluk âlemi; âhiret.
ecel-i alem / ecel-i âlem
Âlemin eceli, ölümü.
ef'al-i umumiye-i ilahiye / ef'âl-i umumiye-i ilâhiye
Bütün varlıklar âleminde varlıkları ortaya çıkaran İlâhî fiiller.
ehl-i alem / ehl-i âlem
Âlemin ehli olan insanlar.
ehl-i hakikat ve keşif
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşf-il kubur
Kabir âleminde olanları bilen, kabirdeki ölünün ahvâlini keşfedip doğru olarak haber veren veli, evliya.
ehl-i keşif ve hakikat
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve şuhud
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah'ın lütuf ve ihsanıyla bilen ve gören kimseler.
ehl-i keşif ve tahkik
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i şuhud
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah'ın lütuf ve ihsanıyla gören kimseler.
elvah-ı alem / elvah-ı âlem / elvâh-ı âlem
Âlemin görünüşü, manzara ve levhaları.
Âlemin levhaları.
enfüs
İnsanın iç dünyâsı, iç âlemi.
enfüsi / enfüsî / اَنْفُسِي
İnsanın iç âlemine ait.
enzar-ı alem / enzâr-ı âlem
Bütün varlık âleminin bakışları.
erkan-ı alem / erkân-ı âlem / اَرْكَانِ عَالَمْ
Maddî âlemin temel unsurları.
Âlemin temel esasları.
esir / esîr
Alemi kaplayan incecik madde.
esma-i külliye / esmâ-i külliye
Bütün varlık âleminde yansımaları görünen Allah'ın isimleri.
esrar-ı şehadet
Görünen âlemin sırları.
evamir-i tekviniye / evâmir-i tekvîniye
Cenâb-ı Hakkın varlıklar âlemini dilediği şekil ve tarz ile yaratmaya yönelik emirleri.
faaliyet-i ilahiye / faaliyet-i ilâhiye
Allah'ın varlık âleminde gerçekleştirdiği faaliyetler.
fahr-i alem / fahr-i âlem / فَخْرِ عَالَمْ
Bütün varlık âleminin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (a.s.m.).
Âlemin kendisi ile övündüğü zât. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan saygı ifâdesi.
Âlemin kendisi ile iftihâr ettiği Peygamberimiz (asm).
fahr-i kainat / fahr-i kâinat
(Fahr-i Âlem, Zübde-i Kâinat, Seyyid-i Kâinat) Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) nâmları. Bütün âlemin kendisi ile şeref bulduğu, iftihar ettiği Hz. Muhammed (A.S.M.).
fahrialem / fahriâlem
Âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz.
fahru'l-alemin / fahru'l-âlemîn
Bütün varlık âleminin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (a.s.m.).
farabi / farabî
(Mi: 870-950) Aristo felsefesinin İslâm âleminde yayılmasına yol açmış bir filozoftur. Aristo'dan sonra gelen mânasına, kendisine Muallim-i Sâni nâmı verilmiştir. Eserlerinin İbn-i Sina üzerinde büyük te'siri vardır. "Kanun" denilen bir çalgı âletinin mucididir. Asıl adı Ebu Nâsır Muhammed'dir.
feyyaz-ı rahmani / feyyaz-ı rahmânî
Kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın feyiz, bereket ve ihsanı.
feyz-i rahman / feyz-i rahmân
Kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın lûtfu, ihsanı.
fiil-i rububiyet
Cenab-ı Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan terbiye ve idare edicilik fiili.
frengistan
Avrupa, garb âlemi, batı memleketleri.
(Farsça)
gaybi / gaybî
Bilinmeyen, gayb âlemine ait.
gaybi imdat / gaybî imdat
Bilinmeyen, gayb âleminden gelen yardım.
gaybü'l-gayb
Gayb âleminden de ötede bulunan gizli âlem.
hace-i alem / hâce-i âlem
Âlemin, kâinâtın mürşidi, rehberi, yol göstericisi mânâsına Resûlullah efendimize mahsûs bir ünvan.
hadim-ül haremeyn-iş şerifeyn / hâdim-ül haremeyn-iş şerifeyn
Hilâfeti haiz olmaları hasebiyle Osmanlı Padişahlarına verilen ünvandır. Haremeyn; Mekke ile Medine'ye denilir. İslâm âleminin bu iki şehre hürmet-i mahsusaları sebebiyle ve daha fazla tâzim kasdiyle şerif sıfatını da ilâve ederek "Haremeyn-iş şerifeyn" denilmiştir. Haremeyn'in Hâdimi mânasına gelen
hadisat-ı gaybiye / hâdisât-ı gaybiye
Gayb âlemine ait bilinmeyen olaylar.
hadise-i gaybiye
Gayb aleminde gerçekleşen olay.
hadise-i misaliye
Misal âlemi ile ilgili olay.
hakikat alemi / hakikat âlemi
Âhiret âlemi; mânevî ve ruhanî âlem.
hakikat-i alem / hakikat-i âlem
Âlemin gerçek mahiyeti, esası, içyüzü.
hal-i alem / hâl-i âlem / hal-i âlem / حَالِ عَالَمْ
Âlemin durumu.
Âlemin hali, durumu.
halık-ı alem / hâlık-ı âlem
Âlemin yaratıcısı Allah.
halık-ı alem hazretleri / hâlık-ı âlem hazretleri
Âlemin yaratıcısı olan yüce Allah.
hallakıyet-i umumiye / hallâkıyet-i umumîye
Bütün varlıklar âleminde gözlemlenen Allah'ın yaratıcılık özelliği.
hame-i edeb / hâme-i edeb
Edebiyat kalemi.
hame-i şekva / hâme-i şekvâ
Şikâyet kalemi. şikâyet yazan kalem.
hame-i zerrin-i kudret / hâme-i zerrîn-i kudret
Kudretin altın kalemi.
harab-ı alem / harab-ı âlem
Âlemin yıkılıp bozulması.
harabiyet-i alem / harabiyet-i âlem
Âlemin yıkılması.
haşir ve neşr
Öldükten sonra âhiret âleminde tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma ve sonra tekrar dağılma.
haşr-i kıyamet
Bütün varlıkların bedenlerinin kıyametten sonra ahiret âleminde tekrar inşa edilip diriltilmesi.
hikmet-i alem / hikmet-i âlem
Âlemin hikmeti, herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması.
hilkat-ı alem / hilkat-ı âlem
Âlemin yaratılışı.
hilkat-i alem / hilkat-i âlem
Âlemin, kâinatın yaratılışı.
hitab-ı ezeli / hitab-ı ezelî
Ezele ait hitap; başlangıcı olmayan sonsuzluk âleminin hitabı; Allah'ın sözü.
hüve'l-batın / hüve'l-bâtın
O Bâtındır; bütün varlıkların içyüzlerini mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve herşeyin iç âlemine hükmeden Allah'tır.
i'lamat-ı şer'iye mümeyyizi
Şeyh-ül İslâm kapısındaki fetvahanenin üç kaleminden biri olan "İlâmat Odası"nın başındaki memurun ünvanı idi. Kadılar tarafından verilen ilâmları tetkik vazifesiyle mükellef olduğu için, bu memuriyete, ulemadan tanınmış olanlar tâyin edilirdi.
ihbar-ı gayb / ihbâr-ı gayb
Gayb âleminden gelen haber.
ihbar-ı gaybi / ihbâr-ı gaybî
Bilinmeyen gayb âleminden, gelecekten haber verme.
ihbarat-ı gaybiye-i ahmediye
Hz. Muhammedin gayb âlemine ait bildirdiği haberler.
ihbarat-ı sadıka-i gaybiye / ihbârât-ı sadıka-i gaybiye
Gayb âlemiyle ilgili verilen dosdoğru haberler.
ihya-yı alem / ihyâ-yı âlem
Âlemi yeniden diriltme.
ilhamat-ı gaybiye / ilhâmât-ı gaybiye
Gayb âleminden gelen ilhamlar; Cenâb-ı Hakkın ihtiyaçlarını temin etmeleri için varlıklara vermiş olduğu duygu.
ilm-i allamü'l-guyub / ilm-i allâmü'l-guyûb
Gayb âlemini ve herşeyi bilen ve kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan Allah'ın ilmi.
imam-ı mübin / imâm-ı mübîn
İlâhî ilim ve emrin bir ünvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğe ait kaidelerinin yazıldığı kader defteri.
inayet-i rahmaniye / inayet-i rahmâniye
Kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın özel yardımı.
inkar-ı haşir / inkâr-ı haşir
İnsanların âhiret âleminde tekrar diriltileceğinin inkâr edilmesi.
inşaallahü'r-rahman / inşaallahü'r-rahmân
Kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah dilerse.
işret / عشرت
İçki.
(Arapça)
İçki alemi.
(Arapça)
istirahat alemi / istirahat âlemi
Dinlenme âlemi; berzâh âlemi kasdedilmiştir.
kabri / kabrî
Kabir âlemine ait.
kadem-nihade-i saha-i vücut / kadem-nihâde-i saha-i vücut
Varlık âlemine ayak basma.
kainat seması / kâinat seması
Kâinatın ve bütün varlıkların üzerinde duran gökyüzü; burada bütün varlıklar âlemi dünyaya, onu kuşatan gökyüzü ise yücelerde bulunan manevî âlemlere benzetilmiştir.
kalem-i hüsrevi / kalem-i hüsrevî
Hüsrev'in kalemi.
kalem-i ilim
İlim kalemi.
kalem-i kader / قَلَمِ قَدَرْ
Kader kalemi; Allah'ın olacak hâdiseleri olmadan önce bilip belirlemesi.
(Allahın) Kader kalemi.
kalem-i kader-i ilahi / kalem-i kader-i ilâhî / قَلَمِ قَدَرِ اِلٓه۪ي
Allah'ın kader kalemi; Allah'ın olacak hadiseleri olmadan önce bilip yazması.
Allahın kader kalemi.
kalem-i kudret / قَلَمِ قُدْرَتْ
(Allahın) Kudret kalemi.
kalem-i kudret-i samedaniye / kalem-i kudret-i samedâniye
Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp herşeyin Kendisine muhtaç olduğu Allah'ın kudret kalemi.
kalem-i sun-u ilahi / kalem-i sun-u ilâhî
Cenâb-ı Hakkın san'at kalemi.
kalem-i tahsin ve tezyin
Güzelleştirme ve süsleme kâlemi.
kalemgir
Yazı yazarken kalemin kâğıda takılmadan rahatlıkla kayması.
(Farsça)
kalemi / kalemî
(Kalemiyye) Kalemle alâkalı. Kalemle münâsebet ve alâkası olan.
kanun-ı ilahi / kânûn-ı ilâhî
Allahü teâlânın kullarının dünyâ ve âhirette huzûr ve seâdete (mutluluğa) kavuşmaları için Peygamberleri (aleyhimüsselâm) vâsıtasıyla insanlara bildirdiği emirleri ve yasakları, İslâmiyet.
Allahü teâlânın kâinâtta (varlık âleminde) koyduğu nizâm, düzen.
kānun-u emri / kānûn-u emrî / قَانُونُ اَمْر۪ي
Emir âleminden gelen kanun.
kayyum / kayyûm
Yarattıklarını varlık âleminde tutan Allah.
kemal-i rububiyet / kemâl-i rubûbiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan mâlikiyet, yaratıcılık ve terbiyesinin mükemmelliği.
kıyamet / kıyâmet
Allahü teâlânın emri ile İsrâfil aleyhisselâmın sûr denilen ve nasıl olduğunu bilmediğimiz bir âlete üfürmesi, (nefha-i ûlâ: Birinci üfürme) ile bütün canlıların ölüp, her şeyin yok olması, kâinâttaki (varlık âlemindeki) nizâmın, düzenin bozulması, kıyâmetin kopması.
Her canlının ölü
kudsi / kudsî
Kutsal, melekut ve lâhut âlemine mahsus.
küll-i alem / küll-i âlem
Âlemin bütünü.
kumandan-ı ferd
Bütün varlık âleminin tek kumandanı.
kutb
İşlerin görülmesine veya insanların doğru yolu bulmasına vâsıta kılınan büyük zât. Dünyâ işleri ve madde âlemindeki olaylarla alâkalı olana medâr kutbu (kutb-ül-aktâb), din ve irşâd işi ile vazîfeli kılınana irşâd kutbu denir.
kutb-i medar / kutb-i medâr
Âlemin nizâmı ile alâkalanan, bolluk-kıtlık, sağlık-hastalık, barış-savaş, rızık, yağmur ve benzeri olaylarla vazîfeli kılınan büyük zât. Kutb-ül-aktâb, Kutb-ül-ebdâl da denir.
kutb-ül-aktab / kutb-ül-aktâb
Âlemin nizâmı ile alâkalanan, bolluk, kıtlık, sağlık-hastalık, barış-savaş, rızık, yağmur ve benzeri olaylarla vazîfeli kılınan ricâl-i gayb yâni herkesin tanımadığı zâtların reisi. Emrinde üçler, yediler, kırklar... denilen yine bu işlerle vazîfeli seçilmiş kimseler bulunur.
kuvve-i mümeyyize
İnsanın iç âleminde hissedilenleri birbirinden ayırdetme kudreti.
Hayır ve şerri anlayıp ayıran bir duygu ve kuvvet.
la nazime illa hu / lâ nâzime illâ hû
Bütün kâinat ve varlık âlemini bir fayda ve gayeye göre düzenleyen Allah'tan başka ilâh yoktur.
lahut
İlâhî âlem. Uluhiyet âlemi. Ruhanî, manevî alem.
lahüt / lâhüt
İlâhî âlem, ulûhiyet âlemi.
lahuti / lahutî / lâhutî
Uluhiyet âlemine mensub ve müteallik olan. Sır âlemi. Gaybî âleme ait. Ruhanî âlemle alâkalı.
Uluhiyet âlemiyle ilgili.
lahutiyan
Uluhiyet âlemine girebilen melekler.
lisan-ı gayb
Görünmeyen âlemin dili.
lisanü'l-gayb
Gayb âleminin dili.
ma'zad
Alemi, giyen kişinin pazusuna gelen alemli elbise.
maani-i rububiyet / maânî-i rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesinin ifadeleri.
mahbub-u alem / mahbub-u âlem
Âlemin sevgilisi.
makàsıd-ı rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutmasındaki maksat ve gayeler.
maktaa
Eskiden üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemikten veyâ mâdenden yapılmış âlet.
maneviyat / mânevîyat
Mânâ âlemine ait şeyler.
maneviyyat
Maddi olmayan kuvvet. Mânâ âlemine âit olanlar. Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet.
mashara-i alem / mashara-i âlem
Âlemin maskarası. Kepaze, rezil.
mavera / mâverâ
Yaşanan alemin ötesi, öte.
mavera-yı haşr-ı cismani / mâverâ-yı haşr-ı cismânî
Maddî bedenle âhiret âleminde yeniden diriltilme arka tarafı, arka plânı.
meb'us-u alem / meb'us-u âlem
Bu âleme gönderilen, âlemin vekili Peygamber Efendimiz.
meclis-i misali / meclis-i misalî
Rüya âleminde kurulan meclis.
mecmu-u alem / mecmu-u âlem
Âlemin bütünü.
mecmuu alem / mecmuu âlem
Varlıklar âleminin tamamı, kâinatın hepsi.
medar-ı fahr-i cihan / medâr-ı fahr-i cihan
Bütün âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (a.s.m.).
mele-i a'la / mele-i a'lâ
Cenab-ı Hakkın yüce katı, melekler alemi.
En yüksek topluluk, meleklerden veya onların büyüklerinden meydana gelen cemâat, topluluk. Melekler âlemi.
Kerrubiyyun ve melâike cemaati. En yüksek hey'et. Melekler âlemi. Felekler ve unsurlar.
meleiala / meleiâlâ
Büyük meleklerin âlemi.
melekut / melekût / ملكوت
Tam bir hâkimiyyetle, Saltanat-ı İlâhiyyenin müessiriyyet ve idâresinin esrarı. Her şeyin kendi mertebesinde, o mertebeye münâsib ruhu, canı, hakikatı. Bir şeyin iç yüzü, iç ciheti.
Hükümdarlık. Saltanat.
Ruhlar âlemi.
Hükümdarlık, azamet.
Alem-i melekût: Ruhlar ve melekler âlemi.
Melekler âlemi, varlıkların ilâhî isimlere bakan iç yüzü.
Ruhlar alemi.
(Arapça)
melekut alemi / melekût âlemi
Gözle görülmeyen âlem, ruh ve mânâ âlemi. Buna yalnız Melekût da denir.
melekutiyan / melekutiyân
Melekut âleminden olanlar.
merkez-i alem / merkez-i âlem
Bütün varlıklar âleminin merkezi.
mertebe-i rububiyet / mertebe-i rubûbiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, terbiye ediciliği, idare etme derecesi.
mertebe-i tevhid-i rububiyet / mertebe-i tevhîd-i rubûbiyet
Varlık âleminin terbiye, tedbir ve idaresindeki birlik ve bu birliğin bir olan Allah'tan gelmesini bilme mertebesi.
mesmuat alemi / mesmuat âlemi
İşitilen ve duyulan varlıklar âlemi.
minkar
(Çoğulu: Menâkir) Yırtıcı kuşların gagası.
Taşçı kalemi. Taş yontmağa mahsus kalem.
minser
(Çoğulu: Menâsir) Yırtıcı kuşların gagası.
Taşçı kalemi.
Yüz ile ikiyüz adet arasında olan asker.
Önlerinde ne bulunur yıkıp yakıp târumar eden asker.
Otuz ile kırk arasında olan at.
Kırktan elliye veya altmışa; ve yüzden ikiyüze kadar olan at.
misal-i musağğar-ı kainat / misâl-i musağğar-ı kâinat
Âlemin küçültülmüş örneği.
misali alem / misalî âlem
Görüntüden ibaret, rüya âlemi.
misaliler / misâlîler
Sahih bir rüyada iken misâl âleminde görülen şahıslar.
mukaddes alem / mukaddes âlem
Görülemeyen ve hissedilemeyen mânâ âlemi.
mümsiha
Hattatların, kalemin mürekkebini silmekte kullandıkları bez.
murakabe
Kontrol etmek. İnceleyip vaziyeti anlamak. Teftiş etmek.
Kendini kontrol etmek. İç âlemine bakmak. Gözetmek.
Hıfz etmek.
Beklemek. İntizar.
Dalarak kendinden geçmek.
Tas: Kendisini tamamen nâfile ibâdet ve itaate vermek için mâbede kapanmak.
mustafa
Seçilmiş mânâsına, Resûlullah efendimizin mübârek isimlerinden biri. Mü'min olanların çoktur cefâsı, Âhirette vardır zevk ü sefâsı, On sekiz bin âlemin Mustafâsı, Adı güzel kendi güzel Muhammed.
müstehlik evliya / müstehlik evliyâ
Nihâyete erdikten, maksada kavuştuktan sonra sebepler âlemine indirilmeyen, geri döndürülmeyen evliyâ. Kalbi hep Allahü teâlâya dönük olup, O'ndan başkası ile meşgul olmayan zâtlar.
nakş-ı kalem
Kalemin nakşı.
nakş-ı kalem-i kudret
Kudret kalemiyle yapılan nakış.
nakş-ı kilki / nakş-ı kilkî
Kalemin ucuyla yapılan nakış.
nazzam-ı kevn / nazzâm-ı kevn
Kâinata ve bütün varlık âlemine düzen veren Allah.
nazzam-ı vahid / nazzâm-ı vâhid
Bütün varlık âlemini yaratılış gayelerine uygun olarak en güzel şekilde düzenleyen Kendisi bir olan Allah.
netice-i hilkat-i alem / netice-i hilkat-i âlem
Âlemin yaratılış gayesi.
nezzam-ı hakiki / nezzam-ı hakikî
Kâinatın ve bütün varlık âleminin gerçek düzenleyicisi ve düzen koyucusu olan Allah.
nizam-ı alem / nizam-ı âlem
Âlemin düzeni.
nukuş-u kalem-i kudret
Allah'ın kudret kaleminin işlemeleri.
nukuş-u misaliye
Misal âlemiyle ilgili nakışlar.
nüsha-i suğra
Küçük sahife, küçük nüsha. Küçük mâna ifade eden, küçük mahluk, âlemin küçük bir nüshası mânasında insan.
nüzul / nüzûl
İnmek. Tasavvuf yolunda ilerleyerek, sebebler âlemini görmeyip yalnız sebeblerin sâhibini yâni Allahü teâlâyı bilme hâline ulaşan bir velînin insanları irşâd ve terbiye için, tekrar sebebler âlemine inmesi.
ömer ibn-i abdülaziz
(Hi: 60-101) Emevî Devleti halifelerinden olup Hz. Ömer'in ahfadındandır. Siyaset âleminde bir dâhi ve adâlette bir ikinci Hz. Ömer'di. Malatya'yı Rumlardan yüzbin esir mukabilinde satın aldı. Zehirlenerek şehid edildi. (R. Aleyh)
pastoral
Yun. Kır hayatına, köy âlemine dair yazılan manzume.
payan
Kenar, son nihayet, uç.
(Farsça)
Tas: Ehl-i tarikatın ulaşacağı birlik âlemi.
(Farsça)
Akıbet.
(Farsça)
rabb-ül alemin / rabb-ül âlemîn
Bütün âlemlerin Rabbi. Her âlemi doğrudan doğruya Rububiyyeti ile tâlim, terbiye, tedbir ve idâre eden Cenab-ı Hak.
rahmet ve istirahat alemi / rahmet ve istirahat âlemi
Berzâh âlemi; öldükten sonra ruhların gittiği, dünya ile âhiret arasındaki âlem.
rahmet-i rahman / rahmet-i rahmân
Rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın rahmeti.
reis-i alem / reis-i âlem
Âlemin reisi. Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) bir ismi.
reisialem / reisiâlem
Âlemin reisi, Peygamberimiz.
resül-ür rahmet
Peygamberimize (A.S.M.) verilen bir isim. Çünkü bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Rahmeten lil-âlemîn'dir.
revan-ı tabiat
Âlemin canlılığı, akıcılığı, hareketli oluşu.
rububiyet / rubûbiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi.
rububiyet-i amme / rububiyet-i âmme
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, idaresi ve terbiyesi.
rububiyet-i sübhaniye / rububiyet-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan Allah'ın bütün varlık âlemini terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutması.
ruh / rûh
Can; bedene hayâtiyet (canlılık) veren kuvvet.
Bir şeyin özü, cevheri, hakîkati.
Emr âleminin beş latîfesinden biri.
ruh-u feza-yı can / ruh-u fezâ-yı cân
Gönül âleminin ruhu.
ruhani / ruhanî / ruhânî
Cisim olmayıp gözle görülmeyen cin ve melâike gibi bir mahluk. Ruha ait. Ruhtan meydana gelmiş, melek.
Madde ile alâkalı olmayan, mânevi, ruh âlemine mensub olan.
Maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait varlık.
ruhani terakki / ruhânî terakki
Rûhen yükselme, ruh âleminde yükselme, yol alma.
ruhaniler / ruhanîler
Maddî yapısı olmayan ve gözle görülemeyen ruh âlemine ait varlıklar.
ruhaniyat / ruhâniyât
Maddî yapısı olmayan ve gözle görülemeyen ruh âleminin varlıkları.
ruhaniyun / rûhâniyun
Gayb âlemine nüfuz eden nurânî ve ruhânî kimseler.
ruhaniyyat
Madde âleminden başka olan ruh âlemleri, ruhaniler.
ruhaniyyun / rûhaniyyûn
(Tekili: Ruhanî) Ruh âlemine mensub olanlar. Âlem-i gayba nüfuz eden çok nuraniyet kazanmış zâtlar.
Ruhlar âleminden olanlar.
rukde
Uyuma.
Berzah âlemi.
rüya-yı hayaliye
Misal âlemi ile ilgili rüya.
sahib-i alem / sahib-i âlem
Bütün âlemin, yaratılmış herşeyin sahibi Allah.
sahife-i itibar-i alem / sahife-i itibar-i âlem
Âlemin itibar sayfası; dünyanın şeref, kıymet, değer sayfası.
sahv
Ayılma, ayıklık, aklı başında olmak.
Hastanın iyileşmesi.
Tas: Kendinden geçme hâlinin sona ermesi, his âlemine tekrar dönmek.
Uyanıklık.
saltanat-ı mutlaka
Allah'ın bütün varlık âlemi üzerindeki sınırsız hâkimiyeti.
şamaniler / şâmânîler
İyi ve kötü ruhların bütün âlemi te'siri altında tuttuğu inancına dayanan sapık bir yolun mensupları.
sani-i alem / sâni-i âlem
Bütün varlık âlemini san'atlı bir şekilde yaratan Allah.
şaşaa-i rububiyet / şâşaa-i rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan rablığının azameti, haşmeti.
sebeb-i hilkat-ı alem / sebeb-i hilkat-ı âlem
Âlemin yaratılış nedeni; Hz. Peygamber Efendimiz (a.s.m.).
sebeb-i hilkat-i alem / sebeb-i hilkat-i âlem / سَبَبِ خِلْقَتِ عَالَمْ
Âlemin yaratılış nedeni.
Âlemin yaratılış sebebi.
şefiü'l-müznibinin varisi / şefiü'l-müznibînin vârisi
Âhiret âleminde günahkârların bağışlanması için şefaatte bulunacak olan Hz. Muhammed'in (a.s.m.) mirasçısı.
şehadet perdesi
Görünen âlemin perdesi.
sekir
Mânâ alemindeki sarhoşluk.
şem'un
Hz. İsa'nın (A.S.) havarilerindendir. Petros veya Sen Piyer de denir. Antakya kilisesini yaptırmıştır. Mi: 65'de Roma'da Neron tarafından hapsedilmiş ve çarmıha gerilerek şehid edilmiştir. Hristiyan âlemine büyük hizmeti vardır. Esas adı, Şem'un-us Safâ'dır.
semere-i alem / semere-i âlem / ثَمَرَۀِ عَالَمْ
Alemin meyvesi.
şems-i ezel ve ebed
Ezelden ebede kadar bütün varlık âlemini aydınlatan Allah.
şems-i ezel ve ebed sultanı
Ezel ve ebedin sultanı olan Güneş; bu tabir ezelden ebede kadar bütün varlık âlemini aydınlatan Allah için bir benzetme olarak kullanılır.
şems-i mu'cizbeyan
Mu'cizeli açıklamalarıyla varlık âlemini aydınlatan güneş, Kur'ân-ı Kerim.
şeriat-ı fıtriye
Cenab-ı Hakk'ın kâinatta vaz'ettiği fıtrî kanunlar. Âlemin harekât ve sükûnetini tanzim eden ve Allahın irade sıfatından gelen kanunlar.
server-i alem / server-i âlem
Âlemin efendisi, en üstünü Muhammed aleyhisselâm.
seyr-i enfüsi / seyr-i enfüsî
Nefsin iç âlemindeki delil ve vasıtalarla yapılan mânevî yolculuk.
Hafî tariklerin çoğunda takib edilen ve nefsinin iç âlemindeki delillerle, vasıtalarla tekâmüle gidenlerin usûlü.
seyr-i enfüsi ve afaki / seyr-i enfüsî ve âfâkî
Kişinin kendi iç âleminde ve dış dünyada yaptığı tefekkür ve mânevî yolculuk.
seyyahin / seyyahîn
(Seyyahûn) Seyyahlar. Gezip âlemi seyredenler. Turistler, dolaşanlar, gezenler.
seyyid-ül kevneyn
İki âlemin efendisi, seyyidi. Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir nâmı.
sidre / سِدْرَه
Varlık aleminin sonundaki manevi ağaç.
sidret-ül münteha
Mahlukat ilminin ve amelinin kendisinde nihayet bulup kevn âlemini hududlandıran bir işaret. Yedinci kat gökte olduğu rivayet edilen ve Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ulaştığı en son makam.
sıfat-ı ef'al alemi / sıfât-ı ef'al âlemi
Cenâb-ı Hakkın fiillerinin sıfatları âlemi.
sıfat-ı ezeliye alemi / sıfât-ı ezeliye âlemi
Ezelden beri Allah'ın zatında bulunan nitelikler âlemi.
sır
Gizli, gizlenilen şey.
Âlem-i emrin (maddesiz, zamansız ve ölçüye girmeyen âlemin) beş mertebesinden biri. Tasavvuf yolculuğunda rûhun üstündeki derece.
sırr-ı hilkat-i alem / sırr-ı hilkat-i âlem
Âlemin yaratılış sırrı.
sırr-ı nizam-ı alem / sırr-ı nizam-ı âlem
Âlemin düzenindeki sır.
sırr-ı rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliğinin, yaratıcılığının, idaresinin ve terbiyesinin sırrı.
skolastik
Orta Çağda Hıristiyan âleminde, papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre verilen felsefî fikirler.
Lât. Kurun-u vustâda (Orta çağlarda) Hristiyan âleminde, papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre yapılan tedrisat usulü.
şühud-i ilahi / şühûd-i ilâhî
Bu âlem (mahlûklar âlemi) ile hiçbir münâsebeti olmadan Allahü teâlâyı müşâhede, görme.
sür'at-i kalem
Kaleminin hızlı olması, hızlı yazı yazma.
tab
"Parıldayan, parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Âlem-tab : Dünyayı aydınlatan, âlemi ışıklandıran.
(Farsça)
taife-i hayvanat / taife-i hayvânât
Hayvanlar âlemi.
tecelliyat-ı rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiye edişinin tecellileri, yansımaları.
tedbir-i uluhiyet / tedbir-i ulûhiyet
Cenâb-ı Allah'ın ilâhlığıyla bütün varlık âlemini tedbiri, idaresi.
tekvin-i alem / tekvin-i âlem
Âlemin yaratılması, var edilmesi.
tevhid-i rahman / tevhid-i rahmân
Rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ı bir olarak bilme ve ilân etme.
tezahür-ü rububiyet / tezahür-ü rubûbiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, idare ve terbiyesinin görünmesi.
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, idare ve terbiyesinin görünmesi.
tezahürat-ı rububiyet / tezahürât-ı rububiyet
Allah'ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesinin gözle görülür olması.
tılsım-ı muğlak-ı alem / tılsım-ı muğlak-ı âlem / طِلْسِمِ مُغْلَقِ عَالَمْ
Alemin anlaşılması zor ve kapalı sırrı.
ukba / ukbâ
Cezâ; âhiret âlemi.
üstad-ı kader
Kader Üstadı; Allah'ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir edip, plânlaması demek olan kader ilmi, kader kalemi.
vahdeddin
(Aslı: Vahîdüddin, fakat Türkçede Vahdeddin şeklinde telâffuz edilir.) Osmanlı Padişahlarının sonuncusu ve otuzaltıncısının adıdır. (Mi: 1861-1926) Zeki, dirayetli ve dindardı. Osmanlılar ve İslâm âlemi için bir felâket işareti olan Sevr Muahedesini imzalamadı. Osmanlı ordusu olarak emrine bırakılan
vahdet-i kalem / وَحْدَتِ قَلَمْ
Kalemin birliği.
vakıa-i misaliye
Misâl âlemi ile ilgili olay.
vücud bulan
Meydana gelen, varlık âlemine çıkan.
vücut alemi / vücut âlemi
Varlık âlemi.
ya
"Hey, ey!" mânasında nida olarak kullanılır. Arapçada başına geldiği kelimenin i'rabını ötre okutur. "Yâ-Halimu, Yâ-Rahimu" da olduğu gibi. Yâ, terkibli kelimelerin başına gelirse; baştaki kelimeyi "üstün" meftuh okutur. "Yâ Rabbe-l Âlemîn" de olduğu gibi."Yâ" üç şekilde kullanılır:1- Müennes zamiri
zade-i tab / zâde-i tab
Bir kimsenin düşünce mahsûlü olarak kaleminden çıkan, doğan.
zalim / zâlim
Zulm eden, müslümanlara ve İslâmiyet'e; eli ile, dili ile ve kalemi ile zarar veren, başkalarının hakkına tecâvüz eden.
Allahü teâlâya inanmayan kâfir.
zat-ı fahr-i alem / zât-ı fahr-i âlem
Bütün âlemin kendisiyle övündüğü Zât, Peygamberimiz.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
seyahat-ı fikriye
deşne
şahi
iade-i ziyaret
dud-i harir
rabita
senam
müfreze
tahlik
Fetvâ-yı
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
alemi
Bası
HÜNER
ehra
Haki
şal
Girdap
Ruh
Tamlama
yazmaya