Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
al etmek
ifadesini içeren
61
kelime bulundu...
bek'
Birbiri ardınca şiddetle vurmak.
Karşılayıp istikbâl etmek.
bilintikal
İntikal etmekle, naklederek.
fikr-i infiradi / fikr-i infiradî
Tek başına olmak fikri, istişâresiz iş yapmak. Bir şeyi sâde kendine mal etmek fikri, hodgâmlık.
fücur
Günah. Zina. Namusları pây-mâl etmek gibi şeytanî iştiha. Dinsiz ve ahlâksızların durumu.
gamz
(Çoğulu: Gamuz) Göz yummak, gizli olmak, yumuşak muamele etmek.
Kolay görerek ihmal etmek.
Çukur yer.
hasbihal / حسب حال
Halleşme, dertleşme.
(Arapça - Farsça)
Hasbihal etmek:
Halleşmek, dertleşmek.
(Arapça - Farsça)
hatt-ı butlan
İptal etmek gayesiyle bir kaydın veya künyenin üzerine çekilen çizgi.
hedhed
Suâl etmek, sormak.
Ötmek.
Çocuk sallamak.
ibtal / ibtâl / ابطال
Battal etmek. Çürütmek. Hükümsüz bırakmak.
Geçersiz kılma, kaldırma, bozma.
(Arapça)
İbtâl edilmek:
Geçersiz kılınmak, kaldırılmak, bozulmak.
(Arapça)
İbtâl etmek:
Geçersiz kılmak, kaldırmak, bozmak.
(Arapça)
ibtal-i hiss
Duygusunu battal etmek ve uyuşturmak.
icmal / icmâl / اجمال
Özetleme.
(Arapça)
Özet.
(Arapça)
Toplam.
(Arapça)
İcmâl edilmek:
Öçetlenmek.
(Arapça)
İcmâl etmek:
Özetlemek.
(Arapça)
idhad
İptal etmek, hükümsüz bırakmak.
idhal / idhâl / ادخال
İçeri alma, sokma.
(Arapça)
Yurt dışından getirme, dışalım, ithal.
(Arapça)
İdhâl edilmek:
(Arapça)
İçeri alınmak, sokulmak.
(Arapça)
Dışalım yapılmak.
(Arapça)
İdhâl etmek:
(Arapça)
İçeri almak, sokmak.
(Arapça)
Yurt dışın
(Arapça)
ifsah
Unutmak. Akıldan çıkarmak. İhmal etmek.
iğfal / iğfâl / اغفال
Aldatma, kandırma.
(Arapça)
Irza geçme.
(Arapça)
İğfâl edilmek:
(Arapça)
Aldatılmak, kandırılmak.
(Arapça)
Irzına geçilmek.
(Arapça)
İğfâl etmek:
(Arapça)
Aldatmak, kandırmak.
(Arapça)
Irzına geçmek.
(Arapça)
ihlal / ihlâl / اخلال
Bozma, lekeleme, halel getirme.
(Arapça)
İhlâl edilmek:
Bozulmak, halel getirilmek.
(Arapça)
İhlâl etmek:
Bozmak, halel getirmek.
(Arapça)
ihtisar
İcmâl etmek. Sözün kısaltılması. Kısaltmak.
Mat: Sadeleştirme, basitleştirme. Hesapta bir tenasübü en küçük haddine indirme.
ikmal / ikmâl / اكمال
Tamamlama, bitirme.
(Arapça)
Bütünleme.
(Arapça)
İkmâl edilmek:
Tamamlanmak, bitirilmek.
(Arapça)
İkmâl etmek:
Tamamlamak, bitirmek.
(Arapça)
imal / imâl
İmâl etmek:
Yapmak.
intikal / intikâl / انتقال
Göçme, taşınma.
(Arapça)
Kavrama.
(Arapça)
Miras geçmesi.
(Arapça)
İntikal etmek geçmek:
(Arapça)
irtihal / irtihâl / ارتحال
Göçme.
(Arapça)
Ölüm.
(Arapça)
İrtihâl etmek:
Ölmek.
(Arapça)
irtisam
Resmedilmek, resmi çıkmak, resimli ve nişanlı olmak.
Emrolunan şeye imtisâl etmek.
Cenâb-ı Hakkı tekbir ve O'na ilticâ etmek.
isal / îsâl / ایصال
Kavuşturma, ulaştırma.
(Arapça)
İsâl etmek:
Ulaştırmak.
(Arapça)
işgal / işgâl / اشغال
Meşgul etme.
(Arapça)
Ele geçirme.
(Arapça)
İşgal etmek:
(Arapça)
Meşgul etmek.
(Arapça)
Ele geçirmek.
(Arapça)
isra / isrâ
Yürütmek, göndermek.
Gece seferi yapmak.
İrsâl etmek.
isti'mal / isti'mâl / استعمال
Kullanma.
(Arapça)
Kullanılma.
(Arapça)
Yapılma.
(Arapça)
İsti'mâl edilmek:
Kullanılmak.
(Arapça)
İsti'mâl etmek:
Kullanmak.
(Arapça)
iştigal / iştigâl / اشتغال
Uğraşı.
(Arapça)
İştigâl etmek:
Uğraşmak, meşgul olmak.
(Arapça)
istihrac
Bir şeyin içinden bir şey çıkarmak. Bir mânâyı istidlâl etmek. Meydana ve harice çıkarmak. Bâzı emareleri beliren şeylerden ileriye âit olacak şeyleri çıkarmak. İstidlâl etmek.
istikbal / istikbâl / استقبال
Karşılama.
(Arapça)
Gelecek.
(Arapça)
Kıbleye dönme.
(Arapça)
İstikbal etmek:
Karşılamak.
(Arapça)
istikmal
Bir şeyin olgunluğa, kemale erdirilmesi. İkmal etmek. Eksiksiz ve tam oluş, tam ve kâmil olmak.
istila
(Vely. den) Kaplamak, yayılmak.
Ele geçirmek. İşgal etmek.
Meydanın sonuna erişmek.
Basmak. Galebe etmek.
istinca
Birisinden maksadını istihsal etmek.
İlm-i Hâlde: Pislikten temizlenmek. Abdest bozduktan sonra veya abdest almadan evvel; kan, sidik, meni' gibi şeylerin çıktıkları yeri temizlemek.
itizam-ı ma la yelzem / itizâm-ı mâ lâ yelzem / التزام ما لا یلزم
Abesle iştigal etmek.
itmam
Tamamlamak. Bitirmek. İkmal etmek. Tekmil etmek
izafe
Bir şeyi bir kimseye veya bir şeye nisbet etmek, yakın etmek. İsnâd etmek. Katmak, katıştırmak.
Bir şey üzerine meylettirmek, havale olmak, bağlanmak.
Mal etmek.
Gr: İki isimden meydana gelen bağlılık tamlaması.
izafet
Bir şeyi bir kimseye veya bir şeye nisbet etmek, yakın etmek. İsnâd etmek. Katmak, katıştırmak.
Bir şey üzerine meylettirmek, havale olmak, bağlanmak.
Mal etmek.
Gr: İki isimden meydana gelen bağlılık tamlaması.
karh
Yaralama.
Hasta olmak.
Bedende çıkan yara.
Su olmayan yerde kuyu kazmak.
Yanlış ve yalanla hakkı değiştirmek ve battal etmek.
lagv
Faydasız çirkin söz.
Köpeğin ürkmesi.
Deve avazı.
Rağbet olunmayan nesne.
Hükümsüz.
Kaldırmak.
Hata etmek.
İbtâl etmek.
lağv
Faydasız, boş şey.
İptal etmek.
Hata etmek.
Hükümsüz kılmak.
mahk
Gidermek.
İptal etmek, saymamak.
Eksik, noksan.
mühacere
Bir yerden ayrılmak.
Başka yere intikal etmek.
nekahet
Hastalıktan yeni kalkıp henüz iyileşmiş, iyiliğe yüz tutmuş olmak hâli. Hastalıkla sıhhat arasındaki hâl.
Fehmetmek, anlamak, bilmek.
Seri intikal etmek. Çok çabuk anlayış.
nesh
Ist: Şer'i bir hükmü yine şer'i bir emirle kaldırmaktır. (İtikada ait olan ve zamanla değişmeyen hükümlerde nesih olmaz, bunlar sabit birer hakikattırlar.)
Bir şeyin aynını kopya etmek, aynını çoğaltmak.
İbtal etmek, hükümsüz bırakmak, değiştirmek.
Nakletmek, kaldırma
nifar
İntikal etmek, göçmek.
Dağılıp kaçmak.
Ürkme, korkma, çekinme.
Nefret gösterme.
rahl
Göçmek, irtihal etmek.
rasn
İkmal etmek, tamam etmek, muhkem kılmak.
sayruret
(Sayr. dan) Bir hâlden diğer hâle intikal etmek. Bir şeyin bir şeye dönmesi.
Olmak, edilmek.
Vücud, kevn.
sedl
İrsal etmek, göndermek, yollamak.
selk
Çekmek veya çekilmek.
Gitmek.
İthal etmek, içeri sokmak, girdirmek.
serh
Kıl taramak.
Halâs etmek, kurtarmak.
Uzun, büyük ağaç.
Güdülen davar ve sığır sürüsü.
Otlak, mera.
İrsal etmek.
şezb
Ağaçtan budanan kuru odun.
Geçmek, intikal etmek.
Sınır. (Bu mânâya Çoğulu: Eşzâb)
ta'bir
(Tâbir) İfade, anlatma. Söz. Mânası olan söz. Deyim.
Terim.
Rüya yorma. (Ubur. dan) Herhangi bir şeyden ve hâdiseden, başka bir hak ve faydalı mânaya geçmek, intikal etmek ve ibretlendirmek ve ders almak.
tahayyül / تخيل
Hayal etme.
(Arapça)
Tahayyül etmek:
Hayal etmek.
(Arapça)
tahayyül etmek
Hayal etmek.
tahayyüli halat / tahayyülî halât
Hayal etmekle ilgili hâller.
takhim
İthal etmek, içeri sokmak, girdirmek.
tasavvur etmek
Düşünmek, hayal etmek.
teattuf
Esirgemek. Merhamet etmek. Şefkat göstermek.
Ulaşmak. İttisal etmek.
Eğilip bükülmek.
tesamuh
Hoş görme. Hoş görürlük. Birbirine kolaylık gösterme. Kayıtsız olma. Gaflet etmek.
İhmal etmek.
vakahet
(Vakhe) İbadet, taat.
Bir adamın sözünü dinleyip itaat ve imtisal etmek, ona uymak.
Bir şeyi bırakıp feragat etmek.
Büyük papaz olmak.
zabt
Zabt etmek. İdâresi altına almak.
Sıkıca tutmak. Kendine mal etmek.
Kavramak.
Kaydetmek. Hülâsasını yazmak.
Bağlamak.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
اك
erkez
haim
ibka
layemutane
sANİ
اري
hemvare
vaye
hodbehod
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
al etmek
sen.
bakın
Ceza yeri
fikir
Bugün
kanad
sayy
Esef
Ta'n