Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
aktar
ifadesini içeren
64
kelime bulundu...
alavere
Vapurlara kömür vermek için bordaya kurulan kademeli iskele.
Tulumbanın basıp emme suretiyle işlemesi.
Herc ü merc. Karışıklık, kargaşalık.
Bir şeyin elden ele verilerek veya atılarak aktarılması.
alemdar / alemdâr / علمدار
Bayrağı veya sancağı taşıyan. Bayraktar, sancaktar.
Bayraktar, önde giden.
Bayraktar, sancaktar.
Sancaktar.
(Arapça - Farsça)
alemdar-ı nebi / alemdâr-ı nebi
Peygamberimizin (A.S.M.) bayraktarı olan Hz. Ebu Eyyub-il-Ensarî (R.A.)
alemdari / alemdarî
Bayraktarlık.
an'aneli sened
Hadîs aktarımında Peygamber Efendimize (a.s.m.) varıncaya kadar "filandan, o da filandan" şeklinde oluşan isim listesi.
aşı
Birşeyden alınıp diğer birşeye aktarılan madde.
Çeşitli tehlikeli hastalıkların önünü almak için aşılanan madde.
Yabani veya cinsi âdi bir ağaca, cinsine yakın diğer iyi bir ağaçtan vurulan kalem veya yaprak aşısı.
attar
(Bak: AKTAR)
bayrakdar / bayrakdâr / بيدقدار
Bayraktar, sancaktar.
(Arapça - Farsça)
büreyde bin el-husayb el-eslemi / büreyde bin el-husayb el-eslemî
Horasan diyarında en son hicri 62 veya 63 yılında vefat eden sahabedir. (R.A.). Müslümanların ilk sancaktarıdır. 177 Hadis-i Şerif nakletmiştir. 14 tanesi Buharî ve Müslim'de mezkûrdur.
devir
Dönme, dolaşma, aktarma.
devr
Bir şeyi elden ele aktarma. Vefât eden bir müslümanın sağlığında kılamadığı namaz, tutamadığı oruç ve veremediği zekât gibi borçlardan kurtulması için birkaç fakirin kendilerine ölünün vasî veya velîsi tarafından verilen fidyeyi alıp, gönül rızâsıyla tekrar geri vermek sûretiyle yapılan muâmele.
Devir, dönem, dönme, dolaşma, aktarma.
diku'l-elfaz / dîku'l-elfaz
Sözlerin ve ifadelerin bir mânâyı aktarmada yetersiz kalışı, lâfız darlığı.
ehl-i işarat / ehl-i işârât
Çeşitli ifadeler ile geleceğe dair bazı haberleri dolaylı işaretler yoluyla aktaran âlimler.
el-hafız / el-hâfız
Hadîs ilminde uzman olan ve en az yüz bin hadîs-i şerifi, o hadîsleri aktaranların bilgileriyle beraber ezbere bilen hadîs âlimi.
esanid-i sahiha / esânîd-i sahiha
Sahih ve güvenilir senedler; raviler, hadisleri aktaranlar.
hadd-i tevatür
Tevatür derecesinde; yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan topluluklar tarafından aktarılan en doğru haber seviyesi.
hadis-i sahih / hadîs-i sahih
Sahih hadîs; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin bilinen ve doğru senetlerle aktarılan hadis.
iktibas
Ödünç almak.
Bir kelimeyi, bir cümleyi veya bunların mânâlarını olduğu gibi alma, aktarma.
iktibasat
(Tekili: İktibas) İktibaslar, aktarmalar.
ilanname-i ilahi / ilânnâme-i ilâhî
İlâhî hakikatleri aktaran duyuru yazısı.
ince donanma
Tar: Hafif gemilerden meydana gelen donanma. Bunun yerine "Hafif Donanma" da denilir. Bunların en meşhurları: Uçurma, varna, beş çifteleri, karamürsel, aktarma, üstüaçık, çiftekayığı, brolik, celiyye, çamlıca, kütük, at kayığı, kancabaş, âyaska, işkampaviya, şahtur, çekelve, kırlangıç, firkate, kali
islaf
Para peşin, mal veresiye olan bir alışveriş.
Tarlayı aktarmak.
ka'b
(Ölm: Hi: 32) Yahudi âlimlerinden olup İsrailiyatı İslâmiyet'e en çok aktaranlardan biridir. Hz. Ebubekir devrinde Müslüman olmuştur. Sa'lebi ve Kisai gibi İslâm tarihçileri ondan çok rivayetlerde bulunmuşlardır.
kale-kile / kale-kîle
"Dedi-denildi" şeklinde yapılan aktarımlar.
kerb
(Çoğulu: Kurub-Küreb) Yeri sürüp aktarmak.
Dar etmek.
Yakın olmak.
Gam, tasa, keder, endişe.
kirab
(Tekili: Kerübe) Yeri sürüp aktarmak.
Yeri süpürmek.
Suyun aktığı yerler.
kirabe
Yeri sürüp aktarmak.
kıssa-i lut ve davud / kıssa-i lût ve davud
İncil ve Tevrat'ta Hz. Lût (a.s.) ve Hz. Davud'un (a.s.) hayatıyla ilgili aktarılan hadiseler.
lisan-ı fasihane / lisân-ı fasihâne
Fasih dil; meramı güzel, açık ve düzgün ifadelerle aktaran dil.
makatir
(Tekili: Maktar) Damlalar, katreler.
manevi tevatür / mânevî tevatür
Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun bir hadis-i şerifi mânâ yönünden aktarması veya aktarılırken susmak suretiyle doğruluğunu tasdik etmesi.
menkulat / menkulât
Nakledilen, aktarılan şeyler.
mu'cize-i mütevatire
Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından aktarılan mu'cize.
muhaddis
Hadîs ilmini bilen, çok sayıda hadîs ezberleyen, yazan veya aktaran hadîs âlimi.
muhaddis-i meşhur
Meşhur hadisçi; hadis ilmini bilen, çok sayıda hadis ezberleyen, yazan veya aktaran meşhur hadis âlimi.
muhaddisin-i kamilin / muhaddisîn-i kâmilîn
Hadis ilmini çok ileri derecede bilen, çok sayıda hadîs ezberleyen, yazan veya aktaran olgun hadis âlimleri.
muktebes
İktibas edilmiş, alıntı yapılmış, aktarılmış.
muktebis
(Çoğulu: Muktebisîn) (Kabs. dan) İktibas eden. Faydalanmak üzere aktaran. Birinin bilgisinden faydalanan.
muktebisin / muktebisîn
(Tekili: Muktebis) (Kabs. dan) Aktaranlar, iktibas edenler. Faydalanmak için alanlar.
münakale
Taşımak, ulaştırmak, aktarmak.
mütevatir / mütevâtir
Yalanda birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların birbirinden aktardığı haber veya hadis.
mütevatir hadis / mütevatir hadîs
Yalanda birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların birbirinden ve ilk topluluğun da Peygamber Efendimizden (a.s.m.) aktardığı hadîs.
mütevatir-i bilmana / mütevâtir-i bilmâna
Mânevî tevatür; yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun bir haberi, olayı veya hadis-i şerifi mânâ yönünden aktarması veya aktarılırken susmak sûretiyle doğruluğunu tasdik etmesi.
nakıl
İleten, taşıyan, aktaran, nakleden.
Tercüme eden.
İşittiğini anlatan.
nakl-i sahih
Bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması.
nakl-i sahih-i
Bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması.
nakl-i sahih-i kat'i / nakl-i sahih-i kat'î
Bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması.
nakl-üd dem
Kan aktarma.
nakleden
Aktaran.
naklen
Aktararak.
nakleyleme
Aktarma.
ravi / râvî
Hadisi kendisinden sonrakilere aktaran kimse.
ravi-i hadis / râvi-i hadîs
Hadis râvisi; hadis rivayet eden, aktaran.
rivayat / rivâyât
Rivâyetler; bir haberin nakledilmesi, aktarılması.
rivayet etme
Aktarma, nakletme.
rivayet-i hadis / rivayet-i hadîs
Hz. Peygamberden (a.s.m.) aktarılan söz, fiil ve haller.
sahih ehadis / sahih ehâdîs
Sahih hadisler; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin olarak bilinen ve doğru sened ve güçlü râvîlerle aktarılan hadisler.
sarih tevatür
Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun bir hadîs-i şerifi, bizzat aynen aktarması.
sünat
(Çoğulu: Sünut Esnât) Sakalı olmyaan veya bir maktar çenesinde olup başka yerinde olmayan köse kimse.
tevatür
Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından bir hadis-i şerifin aktarılması.
ulum-u nakliye / ulûm-u nakliye
Naklî ilimler; hadis, tefsir, fıkıh gibi Kur'ân ve Hadisten yapılan aktarımlara dayanan ilimler.
umur-u mermuze-i gayr-ı mesmua
Daha önceden işitilmeyen ve çeşitli işaretler yoluyla aktarılan işler, durumlar.
vehb
(H.-110) Tabiînden olan bu şahıs İsrailî rivayetlerin en mühim kaynağı addolunur. Birçok İsrailiyatı havi kitapları okumuş ve tefsire de aktarmıştır.
zaaf-ı ittisal
Bir hadis veya haberi Peygamber Efendimizden (a.s.m.) aktaranların isim listesi demek olan seneddeki bağlantı zayıflığı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
selamet-i kal
Muteharrik
sebbetmek
müşaVere
İd
baha
şems-i sermed
Hürmüz
zahid
Müsave
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
aktar
dargin
Güzel
ayde
efradi
Fir
ELBİSE
Tarihçi
bir kez
vücut bulma