Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
aile
ifadesini içeren
92
kelime bulundu...
ail
Ailesini geçindiren, idare eden. Kalabalık ailesi olan. Fakir.
aile / âile / عائله
Aile.
(Arapça)
Eş, karı.
(Arapça)
aile-perver
Evine düşkün, ailesine düşkün.
(Farsça)
ailevi / ailevî / عائلوی
Aile ile ilgili.
Aile ile ilgili.
Aileyle ilgili.
Aile ile ilgili.
(Arapça)
aklan
(Bak: Mâile)
akraba-i taallukat / akraba-i taallûkat
Hısım akraba; yakın uzak bütün akrabalar, aile çevresi.
al / âl / آل
Aile, sülale.
Âile, akrabâ, tâbî.
Aile, sülale, soy.
Aile.
(Arapça)
Sülale.
(Arapça)
Evlat.
(Arapça)
al ve ashab / âl ve ashab
Aile ve arkadaşlar.
al-i abbas / âl-i abbas
Emevilerden sonra 749 senesinden 1258 senesine kadar süren Abbasi hükümdar ailesi.
al-i beyt / âl-i beyt
Peygamber Efendimizin ailesi ve onun neslinden gelenler.
al-i beyt-i nebevi / âl-i beyt-i nebevî / اٰلِ بَيْتِ نَبَو۪ي
Peygamberimizin (a.s.m.) âilesi ve onun soyundan gelenler.
Peygamberimiz (asm)ın âilesi ve nesli.
al-i firavun / âl-i firavun
Firavun ailesi. Firavun soyu.
al-i ibrahim / âl-i ibrahim
Hz. İbrahim'in ailesinden olanlar.
al-i imran / âl-i imrân
İmrân âilesi. Süleymân aleyhisselâmın evlâdından İmrân bin Mâsân'ın kendisi veya onun kızı hazret-i Meryem ile oğlu hazret-i Îsâ. Âl-i İmrân'ın, Yâkûb aleyhisselâmın evlâdından İmrân binYeshâr'ın kendisi veya oğulları Mûsâ ile Hârûn aleyhisselâmın ol duğu da bildirilmiştir.
al-i muhammed / âl-i muhammed
Hz. Muhammed'in ailesinden olanlar.
ans
Sağlam, kuvvetli deve.
Yemen tâifesinden bir kabile.
Kız bâliğa olduktan sonra, ailesinin evinde çok durması.
ari / ârî
Hind-Avrupa dil ailesinden olan ırk veya kimse.
(Farsça)
Evet.
(Farsça)
asil-zade
Sülâlesi ve ailesi görgülü, temiz ve asil olan.
(Farsça)
asılzade
Soylu, sülâlesi ve ailesi asil olan.
aşiret / aşîret
Kabile, oymak, göçebe halinde yaşıyan ekseri bir soydan gelen cemaat. Yakın akraba, âile.
Dil ve kültürü büyük ölçüde aynı türden olan, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında sosyal, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk; oymak.
asrem
Kulağı sakat, hasta.
Ailesini geçindirmek için sıkıntı çeken (kimse).
Bölük bölük.
ayil
Ailesi kalabalık olan.
Ailesini besleyen.
Aşırı.
Fakir.
Dengede olmayan terazi.
bab
Evlat sahibi erkek. Ata, ecdat.
(Farsça)
Gemi halatlarının bağlandığı yer.
(Farsça)
İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk.
(Farsça)
Mânevi rehber, şeyh.
(Farsça)
Bektaşi şeyhi.
(Farsça)
Hayırhah ve muhterem.
(Farsça)
Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsi.Aile reisi babadır. Babanın hayatt
(Farsça)
banbu
(Malezya dilinden) Sıcak ve yağışlı bölgelerde yaşıyan bir bitki cinsi. Buğday ailesinden olup ikiyüzden fazla çeşiti vardır.
bekar / bekâr
Hiç evlenmemiş, zevcesi olmayan adam.
Taşralı olup, büyük bir şehirde bir işle meşgul olarak, ailesiz yaşayan adam.
büyutat / büyûtât
(Tekili: Büyût) Asilzâde aileleri.
Asil kimseler, soylu kişiler.
Ev kümeleri.
caka
(Argo) Gösteriş, çalım. Caka, mal mülk, giyim, kuşam, yahut hareket davranış yoluyla olabilir. İslâm'da gösterişin her şekli haram ve günahtır. Bugün bazı kimseler ve aileler gösteriş belâsı yüzünden maddî sıkıntılara düşmekte, israfa sürüklenmektedir. İşledikleri günahın cezasını bu dünyada da çeki
carim
Cürüm ve kabahat sahibi. Suçlu.
Ailesinin maişetini kazanan.
Kesen.
Hurma toplayan.
daire-i muamelat / daire-i muamelât
Muamelât dairesi; şahıs ve aile hukuku, aynî haklar, miras, ticaret, borçlar ve iç hukukla ilgili konular.
diyet-i kamile / diyet-i kâmile
Huk: Öldürülen şahsın nefsine bedel olarak, câniden veya ailesinden alınan tam diyet olup, miktarı öldürülen kişiye göre değişir.
dude
Kavim, kabile, aşiret, ocak, aile.
(Farsça)
İs'inden mürekkeb yapılan çıra.
(Farsça)
dudman
Hanedân, sülâle, akarib, aile, kabile, kavim, aşiret.
(Farsça)
efrad-ı aile
Aile fertleri.
ehl u iyal / ehl u iyâl
Bir kimsenin geçindirmek zorunda olduğu aile efradı ve diğer kimseler.
ehl-i beyt
Kendi aile fertleri.
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın bütün âile fertleri. Mübârek zevceleri, çocukları, kızı hazret-i Fâtıma ile hazret-i Ali ve bunların mübârek evlâdları olan hazret-i Hasen ve hazret-i Hüseyn'den kıyâmete kadar gelecek nesilleri.
Hz. Muhammed (s.a.v)'in ailesi, hane halkı, (Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin)
ehl-i beyt-i nebevi / ehl-i beyt-i nebevî
Peygamberimizin ailesinden olanlar.
ehl-i gayret ve hamiyet
Din, aile, millet, vatan gibi değerleri koruma duygusu ve gayretinde olanlar.
ezvac-ı tahirat / ezvac-ı tâhirat
Hz. Peygamber Efendimizin (A.S.M.) ismetli ve iffetli, pâk zevce-i muhteremeleri (R.A.) "Mü'minlerin anneleri" diye bilinen ve Peygamberimize (A.S.M.) âilelik etmek şerefine ermiş mübârek hanımlar.
failiyyet / fâiliyyet
İşleyicilik. Müessir olmak. Fâile mensub ve müteallik oluş.
familya
Aile, soy.
Aile. Soy. Zevce. Kadın. Eş.
(Fransızca)
Aynı cinsten olan nebat grubu. Aynı soydan veya cinsten olan. Aralarında benzerlik bulunan grup.
(Fransızca)
fasile / fasîle / فصيله
(Çoğulu: Fesâil) Anababa, ebeveyn, âile.
Familya, bir cinsten olan bitkilerin hepsi.
Aile.
(Arapça)
fedaviyye
Fedailer. Fedai takımı, serdengeçtiler.
gavail
(Tekili: Gaile) Musibetler, belâlar.
Dertler, sıkıntılar, kederler, hüzünler.
Felâketler, âfetler.
hacc-ı temettu'
Hac mevsiminde evvelâ umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra; aynı mevsimde daha yurda, aile ocağına dönülmeden tekrar ihrama girilerek usulü dairesinde yapılan hacdır. Bunu yapan kimseye "mütemetti" denir.
hace / hâce
Hoca, efendi, sâhib, muallim, âile reisi.
(Farsça)
halaat / halâat
Yüzsüzlük, utanmazlık, hayâsızlık.
Kötülüğünden dolayı ailesi ve cemaatı kendisinden ayrılan kimse.
hali / halî
Gamsız, kedersiz, gailesiz, dertsiz.
Evlenmemiş erkek, bekâr adam.
hali' / halî'
Ailesinden ayrılan kimse.
Kurt.
hamiyetçilik
Din gibi mukaddes değerleri ve kendi vatan, aile ve yakınlarını koruma duygusu ve gayreti içinde oluş.
hamiyetli
Din gibi mukaddes değerleri ve kendi aile ve yakınlarını koruma duygusu ve gayreti olan.
hamiyyet
Din gibi mukaddes değerleri ve aile ve vatanı koruma duygusu ve gayreti.
hane-suz
Ev yakıcı.
(Farsça)
Mc: Gözü dışarda olan, kendi âilesini düşünmeyen kimse.
(Farsça)
hanedan / hânedân / خَانَدَانْ
Soyca dindar ve asil âile.
(Farsça)
Peygamber (A.S.M.) sülâlesi.
(Farsça)
Kökten asîl ve büyük aile, ocak.
Asil ve köklü aile.
Kökten asil ve büyük aile, köklü aile.
Köklü, asil ve büyük aile.
harem
Herkesin giremeyeceği yer, aile, eş.
harim-i ismet / harîm-i ismet
Namus ocağı, mukaddes ocak. Kudsi âile yuvası.
haşem
Taraftarlar ve hizmetçiler. Düşmanlarına karşı koruyanlar. Aile.
hazzal
Ehline ve ailesine sarfedecek birşey bulamayan fakir.
hem
Gaile, müşkül iş.
Tasa, gam, keder, hüzün.
hukuk-u zevciye
Karı ile kocanın birbirlerine karşı hâiz olduğu haklar. Aile hukuku.
hülagu / hülâgu
Mi: 1258' de Bağdadı zaptederek halkını kılıçtan geçirmiş, Abbasi Halifesi Musta'sımı ve bütün âile efradını öldürtmüştür. Cengiz Hanın torunu, Tülay Hanın oğludur. Tarihde en çok kan döken hükümdar olarak bilinir. Abbasi Devletini yıkan Moğol Başkumandanıdır.
idare-i ruhiye ve diniyesine ve şahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine / idâre-i ruhiye ve dîniyesine ve şahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine
Kendi ruhu, dini, şahsı, ailesi ve köyü ile ilgili idare ve onları yönetme.
idare-i şahsiye ve beytiye ve diniye
Kendi şahsı, ailesi ve dini ile ilgili idare ve bunları yönetme.
irsiyet
Verâset. Aile ve soydan geçen benzerlik.
izade
Ailesini koruması için bir kimseye yardım etme.
ka'beri / ka'berî
Ailesine, arkadaşına, yoldaşına, kabilesine ve halkına katılık eden, kötü ahlâklı kişi.
kutur
Pintiliğinden dolayı ailesini sıkıntı içinde bırakan adam.
laedri / laedrî
Bilmiyorum. (Eski zamanda şüpheci olup hiç bir şeye inanamıyan sofestailere Lâ edriye denirdi. Septisizm.
latince
Eski Roma'da konuşulan ve bugünkü Fransızca, İspanyolca, İtalyanca gibi dilleri doğurmuş olan ana dil ki, Hint-Avrupa dil âilesinin önemli bir kolu olan İtalik grubundandır.
maa aile / maa âile
Âileyle beraber, ailece.
mahmul
Yüklenilmiş. Hamlolunmuş. Bir şey arkasına yüklenmiş olan. Üzerine alınmış.
Gr: Bir cümlede fâile yükletilen işi, oluşu veya hâli gösteren fiil.
Man: Müsned, haber. "İnsan nâtık" cümlesinde "İnsan" mevzu, "nâtık" mahmuldur.
meşşaiyyun
Meşşâiler. Derslerini gezerek veren, peygamberlere uymayarak yalnız akıl ve fikir ile hakikatı bulmaya çalışan ehl-i dalâlet. Dinsizlik yolunu açanlar, sadece akla itimad eden ve vahye tâbi olmayan imânsızlar.
muhabbet-i ehl-i beyt
Peygamberimizin ailesine mensup ve soyundan olanlara duyulan sevgi.
muma-ileyh
(Mumâileyhâ) Kendisine işâret edilen. İsmi evvelce geçen.
müma-ileyh
(Bak: Mumâileyh)
mütemevvin
İyâline çok nafaka veren. Ailesine, çoluk çocuğuna iyi bakan.
muvasat
Yardım, dostluk, muavenet, iyilik.
Ölen bir memurun ailesine maaş bağlama.
oba
Ev biçimi, birkaç direkli, uzun bölüntülü keçeden yapılmış göçebe çadırı.
Çadırlardan müteşekkil küçük topluluk.
Göçebe ailesi. Çadır halkı.
resuliler / resûlîler
Yemen'de 1231 (H. 629)-1454 (H. 858) yılları arasında hüküm sürmüş olan bozuk inanışlı bir hânedân, âile.
rubaiyat / رباعيات
Rubailer.
(Arapça)
sallallahu teala aleyhi ve ala alihi ve eshabihi ve ezvacihi / sallâllahu teâlâ aleyhi ve alâ âlihi ve eshâbihi ve ezvâcihi
Allah onun, ailesinin, Sahabelerinin ve eşlerinin üzerine salât etsin, şanını yüceltsin.
seciye-i hamiyet
Din, vatan, aile gibi değerleri koruma duygusu, karakteri, tabiatı.
şugl
İş, meşgul olunacak şey, gaile.
şugul
(Tekili: Şugl) İşler, uğraşacak şeyler, gaileler.
sultan
Reis. İslâm Hükümdarı. Hâkimiyet sahibi. Padişah.
Allah. (C.C.)
Kuvvet, kudret ve hâkimiyet sâhibi.
Hükümdar âilesinden olan anne, kız gibi kadınlardan her biri.
Hüccet ve delil.
Kahr ve tegallüb mânasında masdardır. Her şeyin yavuz, şiddet ve satvetin
taksim-i mesai
İş bölümü, mesailerin tanzimi, ayarlanması.
terakki
İlerleme. Yukarı çıkma, yükselme.
Artma, çoğalma.
Bilgi ve medeniyetçe yükseliş. (Terakkimizin şartı: 1- Mesailerin tanzimi 2- Emniyet 3- Teavün düsturunun teshilidir.) (H.Şâmiye)
uzme
Aşiret.
Birinin mensub olduğu âile.
Akrabâ.
vazife-i ailevi / vazife-i ailevî
Aile ile ilgili görev.
yalmend
Aile reisi. Aile başkanı.
(Farsça)
zadegan / zadegân
Asâlet.
(Farsça)
Temiz ve meşhur soydan olan. Tanınmış ve temiz âileden olan. Aristokrat.
(Farsça)
Meşhur ve belli âileler cemaatı.
(Farsça)
zail
(Zâile) Geçen, geçici.Devamlı olmayan. Tükenen.
zındık
Hiçbir dinde olmadığı ve Allahü teâlâya inanmadığı hâlde, müslüman görünüp müslümanlığı değiştirmeye, îmânı bozmaya, dinsizliği müslümanlık olarak yaymaya çalışan ve İslâmiyet'i içerden yıkmaya uğraşan sinsi İslâm düşmanı, azılı kâfir, münâfık. Kâdıy ânîler ve Behâîler böyledir.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
رد
mahbub
ef'al
tuba-i
Muhalat
Mutavassit
Mugayeret
mihen
hayat-ı baki
sadr
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
aile
ASIK SURATLI
feyizler
Eksi
teokrasi
Ķül
boş lakırdı
Halay
Esme
gelinen