Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ag
kelimesini içeren
298
kelime bulundu...
ab / âb / آب
Ağustos.
(Farsça)
ab-ı dehan / ab-ı dehân
Ağız suyu, salya.
abalet
Ağırlık.
abran
Ağlayan, ağlayıcı.
adid
Ağaç kesmek.
ağaiyet
Ağalık.
agayan
Ağalar.
ağayan / ağayân / آغایان
Ağalar.
(Türkçe - Farsça)
ağaz / âğaz
Ağızlar, nağmeler.
aglal
Ağaçlar arasında akan su.
ahmal ü eskal
Ağır yükler.
asir
Ağır. Zor. Güç. Müşkül. Düşvâr.
babzen
Ağaçtan veya demirden yapılmış olan kebap şişi.
(Farsça)
bahar
Ağız kokusu.
baki / bâkî
Ağlayan.
bakiyane / bâkiyâne
Ağlayarak.
(Farsça)
bar-ı giran / bâr-ı girân
Ağır yük.
bar-ı sakil / bâr-ı sakil / bâr-ı sakîl / بَارِ ثَق۪يلْ
Ağır yük.
Ağır yük.
Ağır yük.
bar-ı sıklet / bâr-ı sıklet
Ağır yük, sıkıntı.
bataet / batâet / بطائت
Ağırlık, yavaşlık.
(Arapça)
bati / batî / بطى
Ağır hareketli. Ağır. Yavaştan.
Ağır, yavaş.
(Arapça)
bavekar / bâvekar / باوقار
Ağırbaşlı.
(Farsça - Arapça)
bedzeban / bedzebân / بدزبان
Ağzı bozuk.
(Farsça)
berfuz / berfûz
Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
(Farsça)
berg-i diraht
Ağaç yaprağı.
betaet / betâet / بطائت
Ağır olma, yavaşlık.
Ağırlık, yavaşlık.
(Arapça)
bidre
Ağaç kurdu.
bihr
Ağız kokusu.
birzin
Ağaç maşrapa.
bıta
Ağır davranma, gevşek davranma, gecikme.
büka / bükâ / بكاء
Ağlama.
Ağlama.
Ağlama.
(Arapça)
büka-alud / bükâ-âlûd
Ağlatıcı, gözyaşı döktürücü.
(Farsça)
büka-engiz / bükâ-engiz
Ağlatıcı. Gözyaşı döktürücü.
(Farsça)
bükat / bükât
Ağlayanlar.
büky
Ağlayıcılar, ağlıyanlar.
bülbül-i nalan / bülbül-i nâlân
Ağlıyan bülbül.
büra'
Ağaç yongası. Törpüden çıkan talaş.
bürdbar
Ağırbaşlı. Sabırlı, mütehammil, uysal, tahammüllü kimse.
(Farsça)
bürdbari / bürdbarî
Ağırbaşlılık, sabırlılık.
(Farsça)
busak
Ağız suyu.
çakmaklı
Ağızdan dolan ve tetik yerinde bir cins çakmakla ateş alan eski tüfek çeşitlerinden biri.
çeşm-i alil / çeşm-i alîl
Ağlayan yaralı göz.
çeşm-i giryan / çeşm-i giryân
Ağlayan göz.
çeşmigiryan / çeşmigiryân
Ağlayan göz.
cez'
Ağaç kökü, ağaçların alt kısımları.
Ağlayıp sızlama, ümitsizliğe düşme.
ceza'
Ağlayıp sızlanma.
cezzaf
Ağ ile balık tutan balıkçı.
cizmir
Ağaç kütüğü.
cürsume-i dıraht
Ağacın kökü.
de'lan
Ağır yük getirmiş hayvanın yab yab yürümesi.
dececan
Ağırca, yab yab yürümek.
dehan / dehân / دهان
Ağız.
Ağız.
(Farsça)
dehen / دهن
Ağız.
(Farsça)
Ağız.
(Farsça)
dehen-şuy
Ağız temizleme, ağız yıkama.
dem'a-riz
Ağlıyan, gözyaşı döken.
(Farsça)
dered
Ağızda diş olmamak.
difla
Ağu ağacı denen ve çok acı olan nesne.
dıraht
Ağaç. Şecer.
(Farsça)
diraht / درخت
Ağaç. Şecer.
(Farsça)
Ağaç.
(Farsça)
dirdim
Ağzında dişleri kırılmış ve kütelmiş yaşlı deve.
divek
Ağaç kurdu, güve.
(Farsça)
ebka
Ağlattı (mânasında mâzi fiili. Bak: İbkâ)
ecsam-ı sakile / ecsâm-ı sakîle
Ağır cisimler.
Ağır cisimler.
edsak
Ağzı büyük olan adam.
efvag
Ağzı büyük olan adam.
efvah / efvâh / افواه
Ağızlar.
(Arapça)
efveh
Ağzı büyük ve ön dişleri uzun olan adam.
elem
Ağrı. Acı. Keder. Sancı. Dert. Gam. Kaygı.
erda
Ağaç kurdu.
eşcar / eşcâr / اشجار
Ağaçlar.
Ağaçlar.
Ağaçlar.
(Arapça)
eşk-ver
Ağlayan, gözyaşı döken.
(Farsça)
eskal
Ağır yükler, ağırlıklar.
eslak
Ağaç, şecer.
eşne
Ağaç yosunu.
eyyam-ı bahur
Ağustos ayının ilk yedi günü.
fahh
Ağ, kapan, tuzak.
fahhare
Ağaç kap.
felfak
Ağaç dibinden çıkan budağın yaprağı.
fem / فم
Ağız. Dihen. (Kelimenin aslı: "Feveh" veya "Fâh" dır.)
Ağız.
Ağız.
Ağız.
(Arapça)
femi / femî
Ağızla alâkalı. Ağıza âit.
fevh
Ağız büyüklüğü.
figan / figân
Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
(Farsça)
fizar / fîzâr
Ağlayıp inlemek. Sesli ağlamak.
(Farsça)
Ağlayıp inleme.
gaf
Ağaç cinslerinden bir nevi.
gareyn / gâreyn
Ağız ve tenasül organları.
gars / غرس
Ağaç dikme.
(Arapça)
gars-ı eşcar
Ağaç dikimi.
gevç
Ağaç zamkı.
(Farsça)
giran / gîrân
Ağır.
Ağır, bıktırıcı.
giran-can
Ağır kanlı, ağır hareketli, can sıkıcı (adam).
(Farsça)
girani / giranî
Ağırlık, sıklet.
(Farsça)
giryan / giryân / گریان
Ağlayan.
Ağlayan.
Ağlayan.
(Farsça)
Giryân etmek:
Ağlatmak.
(Farsça)
Giryân olmak:
Ağlamak.
(Farsça)
girye / گریه
Ağlama, ağlayış.
(Farsça)
girye-dar
Ağlamış, göz yaşı dökmüş.
(Farsça)
girye-engiz / girye-engîz
Ağlatacak sebep, ağlamaya sebep olan.
(Farsça)
girye-nak
Ağlayan, gözyaşı döken. Ağlayıcı.
(Farsça)
girye-nümud
Ağlar gibi görünen, ağlamışa benziyen.
(Farsça)
girye-paş
Ağlayan, gözyaşı döken.
(Farsça)
girye-perverd
Ağlatıcı, gözyaşı döktüren, ağlamayı getiren.
(Farsça)
giryeengiz / giryeengîz / گریه انگيز
Ağlatıcı.
(Farsça)
giryenak / giryenâk / گریه ناک
Ağlamaklı, ağlayan.
(Farsça)
giryende
Ağlayan, gözyaşı döken.
(Farsça)
guşe-i dehan
Ağzın iki tarafı.
gusn-i şecer
Ağaç dalı.
hab-ı giran / hâb-ı giran
Ağır uyku.
habib-ül bekkain / habib-ül bekkâîn
Ağlayanların sevgilisi. Ağlayanların habibi.
hafif
Ağır olmayan. Hafif. Yeğni.
hanek
Ağzın tavanı, damak.
havcele
Ağzı büyük, kendisi küçük şişe.
hayende
Ağızda çiğneyen.
(Farsça)
henin / henîn
Ağlamak.
herave
Ağır, yoğun asâ (baston).
herya'
Ağaç hışırtısı.
hetr
Ağaçla vurmak.
hevheve
Ağacın yapraklarının rüzgâr esmesi ile çıkardığı sesler.
(Farsça)
hikmet-i efgan
Ağlayıp sızlamanın hikmeti. Feryadın, inleyişin gizli sebebi.
(Farsça)
himl-i cesim
Ağır yük.
hıncahınç
Ağzına kadar ve tıka basa dolu. Dopdolu. (Bu tabir bir yer veya taşıt için kullanılır.)
hındelis
Ağır yürüyüşlü deve.
hünba'
Ağır ve çirkin kadın.
huvvara
Ağartılmış yemek.
ibka
Ağlatmak.
ibrinşak
Ağaçta çiçek açmak.
ibtira'
Ağaç yontma.
iclal
Ağırlama. İkram. Tekrim eylemek. Büyüklüğünü kabul edip hürmet etmek. Büyüklük. Azamet.
ictisas
Ağacı kökünden çekip koparmak.
ictiza'
Ağaç veya dal kesme.
ifade-i şifahiyye
Ağızdan söyleyerek, şifahî olarak ifade ederek.
igras
Ağaç dikmek. Toprağa gömmek.
ikram / ikrâm
Ağırlama.
intiyah
Ağlama, göz yaşı dökme.
irbaş
Ağacın yeşillenip yapraklanması.
irha-i lisan
Ağzına geleni söyleme.
işa'-i eşcar
Ağaçların çiçek açması.
işha'
Ağız açma, ağzını açma.
ishan-ı ayn
Ağlatma. Göz kızartma.
iskal
Ağır bir şey yüklemek.
işrirak
Ağlaya ağlaya boğulma derecesine gelme.
istibka / istibkâ
Ağlatmak. Ağlamayı istemek.
iştihab
Ağarma, beyazlama, kırlaşma.
istiskal
Ağır bulup hoşlanmadığını anlatmak. Soğuk muamele ederek sevmediğini bildirmek.
istiskal etme
Ağır bulup hoşlanmama, değer vermeme.
istiskal etmek
Ağır bulup hoşlanmamak.
ıtlak-ı lisan
Ağzına geleni söylemek. Çok serbest ve kolay konuşmak.
izaz / îzâz
Ağırlama.
kal'-i eşcar
Ağaçların sökülmesi.
karra'
Ağaçkakan kuşu.
kay
Ağızdan çıkan hazmolmamış besin, kusmuk.
kefc
Ağızdan gelen köpük.
(Farsça)
kehmel
Ağır ve kaba.
kışbar
Ağaç parçası.
kışr-ı şecer
Ağaç kabuğu.
kubbe-i kanek
Ağzın tavanı. Damak.
küfne
Ağaç, şecer.
kula'
Ağız ağrısı.
kürabe
Ağaç dibine düşen hurmaları toplamak.
küraz
Ağzı dar bardak.
kuşur-i eşcar
Ağaç kabukları.
kütale
Ağırlık, sıklet.
kuza'
Ağız ağrısı.
küzum
Ağzında dişi olmayan yaşlı deve.
la'b
Ağızdan salya akmak.
lakve
Ağız çarpılması.
lebaleb / lebâleb / لبالب
Ağzına kadar dolu.
(Farsça)
lecin
Ağaçtan yaprak dökmek.
lemz
Ağızda olan yemek artığını dil ile araştırmak.
levc
Ağız içinde lokma veya başka bir şeyi döndürüp çevirme.
lümaze
Ağızda geri kalan nesne.
ma'vel
Ağıt edecek yer.
macc
Ağzından sular akan yaşlı deve.
madde
Ağırlığı olan ve boşlukta yer kaplıyan varlık.
mais
Ağaçları sık bitmiş olan yer.
malamal / mâlâmâl
Ağzına kadar dolu, dopdolu.
manivela
Ağır şeyleri çekmek ve kaldırmak için vasıtanın dönen merkezine bir ucu takılıp döndürülen kol.
masmasa
Ağzın önü.
matem / mâtem
Ağlama. Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama. Kederinden yas tutma.
matemhane / mâtemhane
Ağlanılan, yas tutulan yer.
(Farsça)
mazg
Ağızda çiğneme.
me'ruza
Ağaç kurdunun yediği ağaç.
mehan
Ağızdan akan su, ağız suyu.
mehist
Ağır, sakil.
(Farsça)
mein
Ağlanacak ve inlenecek yer.
mek'um
Ağzı bağlı deve.
melagım
Ağız çevresi.
merasi / merâsî / مراثى
Ağıtlar, mersiyeler.
(Arapça)
merkez-i sıklet
Ağırlık merkezi.
mersiye / مرثيه / مَرْثِيَه
Ağıt, mersiye.
(Arapça)
Ağıt.
mersiyehan / mersiyehân
Ağıt okuyan. Mersiye söyliyen.
(Farsça)
mersiyekar / mersiyekâr
Ağıtçı. Ağıt ve mersiye okuyan.
(Farsça)
meşcer / مشجر
Ağaçlık.
(Arapça)
meşcere / مشجره
Ağaçlık.
(Arapça)
mevkuze
Ağaçla vurulmuş.
meylü'l-ağalık
Ağalık meyli; ağalık taslama.
mezar-ı zar / mezar-ı zâr
Ağlayan mezar.
(Farsça)
micesse
Ağaç budamada kullanılan keskin demir.
miclat
Ağaç budamada ve bağ filizini kesmekte kullanılan demir.
mu'cize-i şeceriye
Ağaçla ilgili olan mu'cize.
muaşşeş
Ağaçlarında kuş yuvası çok olan yer.
mübekki / mübekkî
Ağlatıcı.
mübki / mübkî
Ağlatıcı.
mübti'
Ağır davranıp geciken. Ağır hareket eden.
mücac
Ağızdan atılan tükrük.
müdhamme
Ağaçlarının ve nebatlarının çok ve taze olmaları dolayısıyla uzaktan koyu yeşil renkte görünen bahçe.
mugremun
Ağır borca uğratılmış olanlar.
mukad
Ağır yüklü.
mukallis
Ağaç oynatıcı.
mülagım
Ağzın çevresi, dil erişen yerleri.
münah
Ağıt yakma.
münazaa
Ağız kavgası, mücadele, çekişmek.
Ağız kavgası; çekişme.
münazaat
Ağız kavgaları, çekişmeler.
münfis
Ağır, pahalı, değerli.
müsakkal
Ağırlaştırılmış. Sakilleştirilmiş.
mütebaki
Ağlar gibi görünen.
müteevvig
Ağa olmağa çalışan.
müteevviğ
Ağa olmaya çalışan.
müteşabike / müteşâbike
Ağ gibi, birbiri içinde ve birbiriyle beraber.
muvakkar / موقر
Ağırbaşlı.
(Arapça)
nabit
Ağaç ve nebat gibi yerden bitip büyüyen.
nacir
Ağaçlarda yaprak saplarının dibindeki filiz.
necb
Ağaç kabuğunu soymak.
neceb
Ağaç kabuğu.
nefaz
Ağaçtan kendi düşen yemiş ve yaprak.
nevha / نوحه
Ağıt.
(Arapça)
nevvah
Ağlayan, çığlık koparan.
nıt'
Ağız tavanının pütür yerleri.
nüfaz
Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne.
nur-u vakar
Ağırbaşlılığın, temkinliliğin nuru.
pala
Ağzı enli, ortasına doğru daha genişliyerek ucuna doğru daralmaya başlayan kalın, kısa ve ağır kılıç.
paşnin
Ağaç ve tahta parçaları.
(Farsça)
racih / râcih
Ağır basan, üstün gelen, diğerinden üstün.
racih gelme
Ağır basma, üstün gelme.
rezan
Ağır, ciddi, vakarlı, ağırbaşlı ve temkinli kimse.
rezanet
Ağırbaşlılık, vakarlılık, temkinlilik, ciddilik.
rudab
Ağızdan akan su.
rüdab
Ağızdan akan su, salya.
rükunet
Ağırbaşlılık. Vakar ve temkin sâhibi olma.
rümye
Ağaçtan nakşolmuş bir suret.
şaar
Ağaç, şecer.
sakil / sakîl / ثَق۪يلْ
Ağır, can sıkıcı, çirkin.
Ağır.
sakile / sakîle
Ağır olan.
şakk-ı şefe
Ağzını açıp konuşma.
saye-puş
Ağaçlık, gölgelik.
şebeke
Ağ.
Ağ, kafes, örgüt.
şecer / شجر
Ağaç.
Ağaç.
Ağaç.
(Arapça)
şecere / شجره / شَجَرَه
Ağaç.
Ağaç, soy ağacı.
Ağaç.
Ağaç.
şecere-i meylü'l-istikmal-i alem / şecere-i meylü'l-istikmâl-i âlem
Ağaç gibi dal budak salan kâinattaki gelişme eğilimi.
şedak
Ağızın her iki yanının geniş olması.
sehab-üs sikal
Ağır yağmur bulutları.
şemşem
Ağaç üstünde kalan azıcık hurma.
şiddet-i hüküm
Ağırceza kararı.
sidre
Ağaca teşbih edilen, yedinci kat gökte bir makam ismi.
şifahen / şifâhen / شِفَاهًا
Ağızdan, sözle.
Ağızdan.
şifahi / şifahî
Ağızdan, şifahen, sözlü.
şifahiyat / şifahiyât
Ağızdan söylenilen, şifahî olan, sözlü ifadeler.
sikal
Ağır olan, ağır şeyler.
sıklet / ثِقْلَتْ
Ağırlık. Mânevi sıkıntı.
Ağırlık.
Ağırlık.
Ağırlık.
sımag
Ağızın bir tarafı.
şiven / şîven / شيون
Ağıt.
(Farsça)
su'rur
Ağaç sakızı parçası.
sühanperdaz / سخن پرداز
Ağzı laf yapan.
(Farsça)
tadahhum
Ağızla tutmak.
tahrebe
Ağaç kurdunun ağacı oyup delmesi.
takriren
Ağızdan anlatarak.
tebatu'
Ağır davranma. Ağır hareket etme.
tebcil
Ağırlamak. Yüceltmek. Birisine ta'zim etmek. Hürmetle hareket etmek.
Ağırlama, yüceltme.
tebcilen
Ağırlıyarak, tâzimen.
tebhit
Ağlatmak.
teharrub
Ağaç kurdunun ağacı kemirerek oyması.
tehavün
Ağırdan alma.
tehtehe
Ağır söylemek, sert konuşmak.
tekellüm-ü hacer ve şecer
Ağaç ve taşın konuşması.
tekellüm-ü şecer ve hacer ve hayvan
Ağaçların, taşların ve hayvanların konuşması.
teklif-i mala-yutak / teklif-i mâlâ-yutak
Ağır ve güç yetmez olan teklif. Dayanılmaz teklif.
tekmim
Ağaç çiçek verecek vaktinde gılafıyla tomurcuğunu çıkarıp izhâr etmek.
temkinli
Ağırbaşlı, ihtiyatlı hareket etme.
tenbik
Ağaçları aynı hizâda dikmek.
tenkil / tenkîl
Ağır bir şekilde cezalandırma.
tesakul
Ağırdan alma, oyalanma, tembellik etme.
teşeccür
Ağaçlanma, ağaçlaşma.
teşedduk
Ağzın köşesiyle konuşmak.
teşzib
Ağaç budamak.
tevatüren
Ağızdan ağıza yayılarak. Tevatür suretiyle.
tevrik
Ağacın yapraklanması.
ubar
Ağlama, inilti.
(Farsça)
üst perdeden başlamak
Ağız bozmak, sert konuşmak.
vahim / vahîm / وَخ۪يمْ
Ağır, sonu tehlikeli, çok korkulu.
Ağır, sonu tehlikeli.
Ağır, sonu tehlikeli.
vakar / وقار
Ağırbaşlılık, ciddiyet.
Ağırbaşlılık, kalp rahatlığı.
Ağırbaşlılık. Halim ve heybetli oluş. Nâmusu muhafazayı mucib haslet. Temkinlilik. Azamet ve izzet.
Ağırbaşlılık, saygınlık.
Ağırbaşlılık.
(Arapça)
vakur / vakûr / وقور
Ağırbaşlı, temkin sahibi. İzzetli, vakarlı.
Ağırbaşlı.
Ağırbaşlı.
(Arapça)
vakurane / vakûrâne / وقورانه
Ağırbaşlılıkla. Düşünce ve tedbirlilikle. Temkinle.
(Farsça)
Ağırbaşlılıkla.
(Arapça - Farsça)
vazife-i sakile / vazife-i sakîle
Ağır görev.
vebl
Ağır ve vahim olmak.
vekar
Ağır başlı olup yerine göre uygun davranmak, şahsiyetli olmak.
vezn / وزن
Ağırlık.
(Arapça)
vica'
Ağrılar, sızılar.
zabyan
Ağaç.
zar / zâr
Ağlama, inleme.
zari / zâri
Ağlayıp sızlanma.
Ağlayıp sızlama.
zefer
Ağaca vurulan payanda, destek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ممسك
sun'-i bedi'
teberra
mubad
hutut-u cevher
sin e
tamir
efșan
Safsikaf
Dârü'l-fünûn
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ag
Şiddetli korku
ab et
berhemen
erkekler arası
Ola
dehale
Urp
Rahis
meteoroloji