Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ades
ifadesini içeren
188
kelime bulundu...
a'das
(Tekili: Ades) Mercimekler.
acizane / âcizâne
Âciz olarak. Beceriksizce. Tevâzu ile. (Alçak gönüllülük ifâdesi için söylenir) "Allah'a karşı kusurlarını bilen bir mü'min âcizâne ancak Allah'tan rahmet diler."
(Farsça)
Âciz bir şekilde, güç yeteden anlamında kullanılan bir tevazu ifadesi.
adem-i müsaade / adem-i müsâade
İzinsizlik, müsaadesizlik
ahdas
(Tekili: Hades) Yeni hâdiseler, fena şeyler. Dertler, musibetler.
Gençler.
ahval-i acizane / ahvâl-i âcizâne
Bir tevazu ifadesi olarak "Allah'ın âciz ve zavallı bir kulu olarak sağlık durumum, halim" mânâsında bir ifade.
aleyhimürrıdvan / aleyhimürrıdvân
Allahü teâlânın rızâsı onların üzerine olsun veya Allahü teâlâ onlardan râzı olsun mânâsına duâ ve hürmet ifâdesi. İkiden fazla Eshâb-ı kirâmın ismi anıldığında, işitildiğinde ve yazıldığında söylenir ve yazılır. Bir kişi için aleyhirrıdvân, iki kişi için aleyhimerrıdvân denir.
aleyhissalatü ves-selam / aleyhissalâtü ves-selâm
Peygamberler bilhassa Peygamber efendimizin ism-i şerîfi söylenince, yazılınca ve işitilince söylenen ve yazılan salât ve selâm (hayr duâlar) onun üzerine olsun mânâsına duâ ve tâzim (saygı) ifâdesi. İki kişi için aleyhimesselâm daha fazla için aleyh imüssalâtü ves selâm denir.
aleyhisselam / aleyhisselâm
Allahü teâlânın selâmı onun üzerine olsun mânâsına daha çok peygamberler ve dört büyük melek için kullanılan duâ ve tâzim (saygı) ifâdesi. İki kişi için aleyhimesselâm, daha çok kişi için aleyhimüsselâm denir.
allah
İnsanı, dünyayı, kâinatı, görülen veya görülemiyen bütün varlıkların yaratıcısı. Allah ezelidir; yani varlığının başlangıcı yoktur, çünki yaratılmamıştır ve varlığı devamlıdır, sonsuzdur. Hiç bir şey yokken o yine vardı. Allah'ın ilmi, kudreti ve iradesi ve diğer sıfatları da sonsuzdur. O herşeyi ve
aman
(Emân) Emniyet. İmdat. Yardım dileği. Afv, ricâ, niyâz.
Sabırsızlıkla hiddet ve infiâl ifâdesi.
Tenbih, sakındırma.
ane / âne
Kelime sonuna getirilerek zarfiyet ifâdesi için kullanılan nisbet edatıdır. Meselâ: Mütefekkirâne (: Mütefekkire yakışır halde) kelimesinde olduğu gibi.
(Farsça)
ariyet / âriyet
Bir malın menfeatini, istifâdesini bedelsiz olarak temlik etmek, vermek.
atf-ı tefsir
Bir mânada olup mücerred tasdik ve te'kid için "ve" ile müteradifine (aynı mânadaki kelimeye) atfolunan kelime. Meselâ: "İhsan ve kerem, hüzün ve keder" ifadesindeki "ve" ler gibi. Diğer bir ifade ile: Aynı olan ayrı iki kelimenin birlikte kullanılması. ("deli divâne"de olduğu gibi.)
azze vecelle
Allahü teâlânın ismi söyleyince, işitince ve yazınca "O, Azîz ve Celîldir (yücedir)" mânâsına söylenilen ve yazılan saygı ifâdesi.
bedi-ül beyan
İfadesi ve beyanı görülmedik güzellik ve gariplikte olan.
bendeleri
"Hizmekârları" anlamında saygı ifadesi.
bendeniz
"Hizmetkârınız" anlamında saygı ifadesi.
bi-ihtiyarem / bî-ihtiyarem
İradesizim, kendi irade ve ihtiyarımla hareket edemiyorum.
cebir / جَبْرْ
Kulun iradesini inkar eden batıl Cebriye mezhebi.
cebri / cebrî / جَبْرِي
İnsan iradesini inkâr eden batıl bir mezhebe inanan kimse.
Kulun iradesini inkar eden batıl Cebriye mezhebi.
cebri nefy
"İnsan iradesizdir. Yaptığı işlerde mecburdur. Kendi seçme gücü yoktur" şeklindeki iddiayı reddetme; iradesizliği reddetme.
celle celalüh / celle celâlüh
"O yücedir" mânâsına Allahü teâlânın ismi-i şerîfi söylenince, yazılınca ve işitilince, söylenilen ta'zîm (hürmet, saygı) ifâdesi.
cereyan-ı tecri / cereyan-ı tecrî
"Döner, akar gider" ifadesi.
cevaz-ı şer'i / cevaz-ı şer'î
Şeriatın cevazı, fetvası, müsaadesi.
ceza-üş şart
Şartın cevabı. Meselâ: Zeyd ayağa kalkarsa, ben de kalkarım cümlesindeki, "ben de kalkarım" ifadesi, birinci cümlenin cevabıdır.
cilve-i irade / cilve-i irâde
Cenâb-ı Hakkın iradesinin bir yansıması, izi.
İrâde ve kasdı gösteren tezahür ve tecelli. Cenab-ı Hakkın kendi bizzat isteği ve iradesiyle yaptığını gösteren oluş ve intizam, mükemmeliyet.
cürd
Tüysüz, kılsız.
Cilt hastası (deve).
Tüyleri kısa olan (at).
Bitki örtüsü olmayan (arazi).
Piyâdesiz (süvâri).
cüz'-i ihtiyari / cüz'-i ihtiyârî / جُزْءِ اِخْتِيَار۪ي
Kulun tercîhi, irâdesi.
cüz-i ihtiyari / cüz-i ihtiyarî
İnsanın sınırlı iradesi.
cüziirade / cüziirâde
İnsanın azıcık iradesi.
daire-i meşiet ve irade
Allah'ın istek ve iradesinin yansıdığı daire, alan.
demokrasi
yun. (Demos: Halk; Kratia: İdare, iktidar) Halk iktidarına dayanan hükümet şekli. Devlet iktidarını elinde bulunduranların, halkın çoğunluğunun iradesiyle seçildiği hükümet şeklidir. Tatbikatı üç şekildir:1- Vasıtasız hükümet şekli: Halk, devlet iktidar ve hâkimiyetini vasıtasız olarak kullanır. Kan
elsine-i terkibiye
Birbirine eklenen kelimelerle konuşulan diller. Terkibli ifâdesi çok olan, Arabçaya uymayan lisanların hususiyeti. (Arabî Lisanına "Tasrifî" denilir. Çünkü aynı kökten kelimeler rahatlıkla yapılmaktadır. Arabçaya bu hususta yetişen başka bir lisan yoktur.)
emansız
Merhametsiz, müsaadesiz.
eyne'l-meferr
'Nereye kaçayım?' mânâsına gelen korku ifadesi.
eyyühe'l-münafık
'Ey münafık' mânâsında bir seslenme ifadesi.
fahr-i alem / fahr-i âlem
Âlemin kendisi ile övündüğü zât. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan saygı ifâdesi.
fahr-i enam / fahr-i enâm
Yaratılmışların kendisiyle övündüğü zât. Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan hürmet ve saygı ifâdesi. Gece-gündüz dilimde, salât-ü selâm, O mübârek rûhuna, ey Fahr-ül-enâm.
fahr-i kainat / fahr-i kâinât
Kâinâtın kendisi ile övündüğü zât. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan saygı ifâdesi.
fail-i muhtar / fâil-i muhtâr
Kendi iradesiyle faaliyette bulunan, istediğini yapan Allah.
fakir-i pür-taksir / fakir-i pür-taksîr
Kusurlarla dolu fakir anlamına gelen, tevazu ifadesi olarak "ben" yerine kullanılan ifade.
fakir-i pürkusur
Kusurlarla dolu muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak "ben" yerine kullanılan söz.
fakire
Muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak, bayanlar için "ben" yerine kullanılan söz.
fakirhane
Tevazu ifadesi olarak, kendisinden bahseden kişinin kendi evi için kullandığı ifade.
feletat
Lisanın döküntüleri, iradesiz ağızdan çıkan söz veya kelime.
Ansızlık.
Her ayın son geceleri.
fena fiş-şeyh / fenâ fiş-şeyh
Tasavvuf ilminde talebenin velî olan hocasının arzû ve isteklerine tâbi olması, irâdesini isteğini onun eline bırakması. Ölü yıkayıcının elindeki meyyit (ölü) gibi olması. Ona hiç bir işinde muhâlefet etmemesi.
feya acaba / feyâ acaba
Hayret ve taaccüb ifadesi için söylenir; hayret verici.
feya sübhanallah / feyâ sübhanallah
Ey her türlü eksiklikten sonsuz derecede yüce olan Allah mânâsında bir şeyin tuhaflığını bildirmek için şaşkınlık ifadesi olarak kullanılır.
feyalilaceb
(Fe-yâ lil'aceb) Hayret ve taaccüb ifâdesi için söylenir.
Hayret ifadesi.
fimaba'd / fîmâba'd
Bundan sonra mânâsına gelen konuya giriş ifadesi.
hades-i asgar
Fık: Taharet-i suğra ile, yani yalnız abdest ile giden taharetsizlik hali. Bevletmek, kan gelmek sebebi ile hasıl olan hades gibi.
hadesat
(Tekili: Hades) Hadesler. Pislikler.
hadis-i munfasıl / hadîs-i munfasıl
Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.
hadşe
(Çoğulu: Hadeşât) Vesvese, kuruntu, merak, ye's, üzüntü, hüzün.
hakir kalb / hakîr kalb
Bir tevazu ifadesi olarak, bu fakirin ehemmiyetsiz, kıymetsiz kalbi mânâsında kullanılan bir deyim.
hakk-ı fakiranemde / hakk-ı fakirânemde
Fakir ve muhtaç olan benim hakkımda (tevazu ifadesi).
hamdele
Elhamdülillah ifadesinin ismi.
harf
Ağızdan çıkan her bir sese âit verilen işaret. Alfabeyi meydana getiren şekilli çizgilerden herbiri.
Müstakil bir mânâya değil de başka harflerle birleşerek, başka muayyen ve müstakil çok mânaların ifadesi için kullanılan şekil. Başkasının mânalarını gösteren işaret.
Vecih, ü
havale-i müeccele
Huk: Havale edilen şeyin vadesi geldiğinde ödenmesi şeklinde yapılan havale.
hazret
Zât mânâsına hürmet ve saygı ifâdesi.
Saygı ifadesi.
huz ma safa, da'ma keder / huz mâ safâ, da'mâ keder
"Safâ olanı al, keder vereni bırak", "Allahın müsaadesi olan ve neticesi safâ veren şeyi al, sonu keder vereni bırak", "İyisini al, kötüsünü bırak" meâlindedir.
huzur-u hazretiniz
Yüksek huzurunuz (bir saygı ifadesidir).
iade-i afiyet / iade-i âfiyet
Hastalıktan sonra âfiyetin iadesi. İyileşme.
iade-i şuur
Bilincin iadesi, geri verilmesi.
icab ve kabul-ü şer'i / icab ve kabul-ü şer'î
Şeriata göre "verdim" ve "aldım" ifadesi, ilkeleri.
icraatçı
Bir uygulamayı doğrudan kendi iradesiyle yapan.
ihtiyar ve irade-i ilahiye / ihtiyar ve irade-i ilâhiye
Allah'ın dilemesi, istemesi ve iradesi.
ihtiyar-ı amm / ihtiyar-ı âmm
Allah'ın herşeyi kuşatan iradesi, seçme ve tercih gücü.
ihtiyar-ı beşer
İnsan iradesi.
ihtiyar-ı beşeri / ihtiyar-ı beşerî
İnsanın iradesi, tercihi.
ihtiyar-ı cüz'i / ihtiyar-ı cüz'î
(İhtiyar-ı cüz'iye) İnsanın küçücük ihtiyarı, iradesi. Pek az, zayıf ihtiyar.
ihtiyar-ı rabbaniye / ihtiyar-ı rabbâniye
Rab olan Allah'ın iradesi, dilemesi.
incil
Hz. İsa'ya indirilen mukades kitap.
insicam
Suyun dökülüp devamlı akışı. Düzgünlük. Sağlam ve ıttırad ile ârızasız tertib üzere olmak.
Devamlı yağmur yağmak.
Edb: Düzgün, tertibli, pürüzsüz söz. Kitabın ifadesi güzelce ve düzgün tertib üzere olmak.
intiyat
Kendi reyi ile davranma, kendi istek ve iradesi ile hareket etme.
Asılı kalma.
ipnotizma
(Hypnotisme) Telkin ile kabiliyetli bir kimsenin üzerinde, söz ve bakış ile elde edilen bir çeşit uyku hâli.
(Fransızca)
Uyuşukluk. İradesizlik hâli ve bu hâle ait vaziyetler.
(Fransızca)
irade-i cüz'iyye / irâde-i cüz'iyye
Allah tarafından insanın yetkisine bırakılan cüz'î irade. İnsan iradesi.
irade-i ezeliye / irâde-i ezeliye
Varlığının başlangıcı olmayıp zamanla sınırlı olmayan Allah'ın irâdesi.
irade-i halık / irade-i hâlık
Yaratıcının iradesi.
irade-i hassa
Özel irade, Allah'ın özel iradesi.
irade-i ilahi / irade-i ilâhî
Allah'ın iradesi, dilemesi.
irade-i ilahiye / irâde-i ilâhiye
Allah'ın iradesi, dilemesi.
irade-i istihfaf
Başkalarını küçükseme ve hafife alma iradesi.
irade-i külliye
Allah'ın herşeyi kaplayan iradesi.
Külli irade. Allah'ın her şeye şâmil olan emri ve iradesi.
irade-i külliye-i ilahiye / irade-i külliye-i ilâhiye
Allah'ın her şeyi kuşatan iradesi.
irade-i külliyye / irâde-i külliyye
Allahü teâlânın irâdesi. İrâde-i ilahiyye de denir.
irade-i nimet
Nimet verme isteği, iradesi.
irade-i rabbani / irade-i rabbânî
Bütün varlıkları terbiye eden, idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah'ın iradesi, dilemesi.
irade-i rabbaniye / irâde-i rabbâniye
Her şeyi yaratılış gayelerine göre terbiye ve idare edip, egemenliği altında tutan Allah'ın iradesi, dilemesi.
irade-i tahsin
Güzelleştirme iradesi, isteği.
irade-i tahsin ve tezyin
Güzelleştirme ve süsleme iradesi, isteği.
irade-i tamme / irade-i tâmme
Tam ve eksiksiz irade, Allah'ın iradesi.
iş'ar-ı fazılane / iş'âr-ı fâzılâne
Hürmet ifadesi olarak "yüce şahsiyetinizin işaret etmesi" anlamında bir ifade.
isa ruhullah / isâ ruhullah
İsâ Allah'ın ruhudur (Yani, Beytullah ifadesinde olduğu gibi, sebepler perdesini kaldıran bir tabirdir. "İsa (a.s.), babasız olarak doğrudan İlâhî kudretin tecellisiyle yaratılmıştır" demektir).
istifham-ı inkari / istifham-ı inkârî
Olumsuzu pekiştiren soru şekli. "Hiç yapar mı?" ifadesindeki gibi.
istimlak
İcraî karar alma salâhiyetini hâiz bir amme hükmî şahıs (Vilâyet, Belediye v.s.) tarafından bir malın, halkın faydası için karşılığı verilip alınarak umumun istifadesine arzedilmesi.
Mülk satın almak.
Mülk sahibi olmak.
istinabe / istinâbe
Niyabet istemek.
Huk: Başka bir tarafta görülen bir muhakeme için, şahid veya maznunun yazılı ifadesinin alınması. Muhakemenin icab ettirdiği muameleleri yapması için bir mahkeme tarafından başka bir mahkemeye veya kendi âzâsından birisine salâhiyet verilmesi.
Başka yerde bulunan şahidin ifadesinin alınması.
istintakname / istintaknâme
Huk: Sorguya çekilen kimsenin ifâdesinin yazıldığı kâğıt.
iznillah / iznillâh
Allah'ın (C.C.) müsaadesi, izni.
kaddesallahü teala esrarehümül'aziz / kaddesallâhü teâlâ esrârehümül'azîz
Daha çok tasavvuf büyüklerinin, evliyâ zâtların isimleri anılınca ve yazılınca söylenen veya yazılan Allahü teâlâ onların kıymetli sırlarını temiz, mübârek eylesin mânâsına duâ ve saygı ifâdesi. Bir kişi için Kaddesallahü sırrehü; iki kişi için Kadde sallahü sırrehümâ denir.
kahhar / kahhâr
Ziyadesiyle kahreden, kahredici, yok edici, batırıcı.
Allah'ın isimlerinden biri.
kanaat-ı acizane / kanaat-ı âcizane
Âcizin kanaati; benim fikrim anlamında tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
kast ve irade
Yönelme ve isteme; burada herşeyi kuşatan, Allah'ın küllî iradesi kastediliyor.
kaza / kazâ
Allahü teâlânın ezelde irâde ve taktir buyurduğu şeyleri, zamânı gelince, ilim ve irâdesine muvâfık (uygun) olarak yaratması. Kazâ gelmez Hak yazmayınca, Belâ gelmez kul azmayınca.
kelh
Söğüt ağacına benzer, uzunca, dik bir ot. (İçi kamış gibi boş ve gâyet hafif olur; ondan hasıl olan zamka "eşk" derler, kokusu cündübâdester kokusu gibi olur, tadı acıdır.)
kelime-i şehadet / kelime-i şehâdet
"Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed'in Onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim" ifadesi.
Şehâdet ifâdesini hülâsa eden (Eşhedü en Lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluh) cümlesi.
kem
Gr: Ne kadar? Kaç? (Mikdar için soru ifâdesinde kullanılır.) (Farsçada: Çend)
kemter
İtibarsız, eksik anlamında, tevazu ifadesi olarak "ben" yerine kullanılan bir söz.
kitab-ı mu'cizü'l-beyan
Açıklaması ve ifadesi mu'cize olan kitap, Kur'ân.
kuddise sirruh
Daha çok Allahü teâlânın sevdiği kullar olan evliyâdan birinin ismi anılınca veya yazılınca, onun sırrı (içi) temiz ve mübârek olsun mânâsına söylenen veya yazılan duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. İki kişi için "Kuddise Sirruhümâ" ikiden çok için "Kuddi se sirruhüm" denir.
kuddise sırruhu
"Sırrı ve hakikatı muazzez ve müşerref olsun" meâlinde bir hürmet ifadesidir.
'Sırrı ve hakikati muazzez ve müşerref olsun' meâlinde bir hürmet ifadesi.
kuddise sirruhu / kuddise sirruhû
İlâhî hikmetten öğrendiği sırlar mübarek ve pak olsun anlamında, büyük veliler için kullanılan bir hürmet ifadesi.
kudret ve irade-i ilahiye / kudret ve irade-i ilâhiye
Allah'ın kudret ve iradesi.
kudret ve irade-i rabbaniye / kudret ve irade-i rabbâniye
Bütün varlıkların idaresi ve terbiyesi elinde olan Cenâb-ı Hakk'ın güç, iktidar ve iradesi.
külli irade / küllî irâde / كُلّ۪ي اِرَادَه
Allahın her şeyi kuşatan irâdesi.
kur'an-ı mu'ciz-ül beyan
Beyan ve ifadesi mu'cize olan Kur'an.
kur'an-ı mu'cizü'l-beyan / kur'ân-ı mu'cizü'l-beyân / قُرْاٰنِ مُعْجِزُ الْبَيَانْ
İfadesi, (benzerini getirmede) herkesi âciz bırakan Kurân.
lafz-ı şeriat / lâfz-ı şeriat
Şeriat sözü, ifadesi.
maaziyadetin
Fazlasıyla, ziyadesiyle, çok miktarda, bol bol.
mahkum-u mutlak / mahkûm-u mutlak
Mutlak sûretle hüküm altında bulunan, başkasının hüküm ve iradesiyle her yönden sınırlı olan.
malum-u alileri / malûm-u âlîleri
"Yüce şahsiyetinizin bildiği gibi" anlamında bir saygı ifadesi.
malum-u fazılaneleri / malûm-u fâzılâneleri
"Faziletli şahsiyetlerinizce bilinen" anlamında Üstada yönelik bir saygı ifadesi.
mecaz
Yerinden ve haddinden tecavüz etmek. Hududunu aşmak.
(Cevaz. dan) Geçecek yer. Yol.
Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak. İstenilene benzer bir mâna ifadesi.
mesakin / mesakîn
(Tekili: Miskin) Ziyadesiyle fakir olanlar. Miskinler. Uyuşuklar. Zavallı, fakir kimseler.
Oturanlar.
meşiet ve irade-i ilahiye / meşiet ve irade-i ilâhiye
Allah'ın iradesi ve dilemesi.
meşiet-i ezeliye / meşîet-i ezeliye
Cenâb-ı Hakkın ezelî iradesi, dilemesi.
meşiet-i insaniye
İnsanın dilemesi, iradesi.
meşiet-i rabbani / meşiet-i rabbânî
Allah'ın dilemesi, iradesi.
meşiet-i rahman / meşiet-i rahmân
Allah'ın iradesi, dilemesi.
mev'ud
Söz verilmiş. Vaadedilmiş. Vâdeli. Vadesi muayyen ve mukadder olan.
Evvelden takdir olunmuş.
mevcudat-ı hāriciye / mevcûdât-ı hāriciye / مَوْجُودَاتِ خَارِجِيَه
Allah'ın kudret ve iradesiyle var olanlar.
mevlana / mevlânâ
"Efendimiz" mânâsına bir büyüğe karşı söylenen hürmet ve saygı ifâdesi.
Evliyânın büyüklerinden Celâleddîn Rûmî'nin ve Hâlid-i Bağdâdî'nin ve bâzı büyüklerin lakabı.
meyl-i tabi'i / meyl-i tabî'î
İç güdü. İnsanın irâdesi dışında, yaratılıştan olan meyl, bedenin istemesi.
mu'cizü'l-beyan / mu'cizü'l-beyân / مُعْجِزُ الْبَيَانْ
İfadesi, (benzerini getirmede) herkesi âciz bırakan.
mu'temed
Kendine güvenilen. İtimad edilen kimse. Kendinden emin olunan. Ziyadesiyle doğru ve müstakim olan.
muaşaka
Sevişme. Ziyadesiyle arz-ı muhabbet etme. Birbirini sevme. Karşılıklı aşk ve muhabbet.
mucib-i bizzat / mûcib-i bizzat
Her şeyi yapmaya bizzat mecbur olan, Cenâb-ı Hakkın iradesini inkâr eden felsefî görüş.
İradesiyle değil de varlığı icabı herşeyi yapmaya mecbur olan.
muhtar
Kendi iradesiyle hareket edebilen.
muhtariyet
Muhtarlık. Kendi kendine hareket edebilme. İhtiyar ve iradesi kendi elinde olma.
müsaade-i şer'iye
Şeriatın müsaadesi, İslâmiyetin izin verdiği iş ve davranış.
müstecvib
(Cevâb. dan) Cevap isteyen. İfâdesini alan, suâl sorup cevabını isteyen.
mütevekkil / متوكل
Tevekkül eden her işini Tanrı'nın iradesine bırakan.
(Arapça)
nass-ı ayet / nass-ı âyet
Âyetin kesin ifadesi.
nass-ı hadis
Hadisin açık, gerçek ifadesi. Muhtemeli olmayan sağlam mânaya delâlet eden lâfız. Delil mânâsına olan "Nass-ül fukaha" bundan alınmıştır.
nazar-ı acizi / nazar-ı âcizî
Âcizin nazarı; benim bakışım anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
nazmımdan murad
Nazım ifadesinden kastedilen mânâ.
nefs-i levvame
Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hâli ve vicdan rahatsızlığı.
İnsanın, kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi.
nefs-i mutmainne
İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl. İnsanı Allah'a yaklaştıran hâl. Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi'nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi. Nefsin, Allah'ın emirler
neşur
Ziyadesiyle neşreden. Fazla yayan. Dağıtan.
nun-u azamet
"رَزَقْنَا=Rızıklandırdık" ifadesindeki Cenâb-ı Hakkı ve Onun yüceliğini gösteren "نَا=Biz" zamiri.
nun-u na'büdü
"Biz ibadet ederiz" ifadesindeki "biz" anlamına gelen nun harfi.
radıyallahü anh
Daha çok Eshâb-ı kirâmdan birinin ismi anıldığı veya yazıldığı zaman söylenen ve yazılan "Allahü teâlâ ondan râzı olsun" mânâsına duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. İki kişi için Radıyallahü anhümâ, ikiden fazlası için Radıyallahü anhüm denir.
radıyallahü teala anha / radıyallahü teâlâ anhâ
Hanım sahâbîlerden birinin ismi anılınca veya yazılınca söylenen "Allahü teâlâ ondan râzı olsun" mânâsına duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. İki hanım sahâbî için (Radıyallahü teâlâ anhümâ" ve ikiden çok için "Radıyallahü anhünne" denir.
rahimehullah
Daha çok Eshâb-ı kirâmdan başka İslâm büyüklerinden birisinin ismi anıldığı veya yazıldığında, söylenen ve yazılan, Allahü teâlâ ona rahmet eylesin mânâsına, duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. İki kişi için rahimehumallah daha çok kimse için, rahimehumullah denir.
rahmetullahi aleyh
Daha çok Eshâb-ı kirâmdan (Peygamber efendimizin arkadaşlarından) başka din büyüklerinden birinin ismi anıldığı veya yazıldığında, söylenen veya yazılan "Allahü teâlâ ona rahmet eylesin" mânâsına duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. İki kişi için rahmetulla hi aleyhimâ, daha çok kimse için rahmetullahi ale
rıdvanullahi teala aleyhim ecmain / rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn
Daha çok Eshâb-ı kirâmın isimleri anılınca söylenen; "Allahü teâlânın rızâsı onlar üzerine olsun" mânâsına, duâ, hürmet ve saygı ifâdesi. Bir kişi için rıdvânullahi teâlâ aleyh, iki kişi için rıdvânullahi teâlâ aleyhimâ denir.
ru-yi rıza / rû-yi rıza
Rıza yüzü, mennunluk ifadesi.
ruh-u acizane / ruh-u âcizâne
Âciz ruhum anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
sallallahü aleyhi ve sellem
Peygamber efendimizin ism-i şerîfi anıldığı, işitildiği ve yazıldığında söylenen ve yazılan, Allahü teâlâdan, O'nun dünyâda ve âhirette her türlü iyiliğe ve üstünlüğe kavuşmasını istemekten ibâret olan hayır duâ, hürmet, saygı ve bağlılık ifâdesi. Bu na salât u selâm da denir.
şart
Biri diğerinin şartına bağlı olan iki cümleden ilki. Meselâ "Haber verirsen, gelirim" ifadesinde "Haber verirsen" şarttır, "gelirim" cezadır.
sellemehullah ve afahu / sellemehullah ve âfâhu
"Allah ona selâmet ve âfiyet versin" mânâsına gelen saygı ve dua ifadesi.
şeriat-ı iradiye
Allah'ın iradesiyle oluşan şeriat, tabiat kanunları.
seyl-i şuunat / seyl-i şuunât
İcraat-ı Rabbaniyenin dâima görünmesi ve hakiki müessir olan Allah'ın (C.C.) iradesiyle devamlı olan, cereyan eden her çeşit hâdiseler. Hâdiseler akıntısı, seli.
sinema-i rabbaniye / sinema-i rabbâniye
Rabbâni sinema; Cenâb-ı Hakkın tedbir ve irâdesiyle, bütün faaliyetlerinin âdeta sinema perdeleri ve levhaları gibi gösterildiği âlem.
su'-i ihtiyar / sû'-i ihtiyâr / سُوءِ اِخْتِيَارْ
(İrâdesiyle) kötüyü tercîh etme.
şümul-ü iradet
Allah'ın herşeyi kaplayan iradesi.
tabir caizse
İfadesi uygunsa.
tabir-i ali / tâbir-i âli
Bir hürmet ve tazim ifadesi olarak "yüksek şahsiyetinizin ifadesi" anlamında kullanılan bir deyim.
tabir-i kur'an / tabir-i kur'ân
Kur'ân'ın ifadesi.
tabir-i samedani / tabir-i samedânî
Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama herşey Kendisine muhtaç olan Allah'ın yüce ifadesi, tabiri.
tabiriyle
İfadesiyle.
taharet / tahâret
Temizlik. Nezafet. Temizlenmek.
Fık: Habes, necaset denilen maddeten en pis şeylerin veya hades denilen şer'î bir mâninin zevalidir.
Necâset denilen yâni maddeten pis olan şeylerden ve hades denilen hükmî ve mânevî pisliklerden (abdestsizlik, cünüplük, kadınlar için hayz ve nifas hâllerinden) su ile abdest alarak, su yoksa, toprak ve toprak cinsinden şeylerle teyemmün ederek yapıl an temizlik. Temiz olana tâhir, temizleyiciye de
tahdiş
(Hadeş. den) Kurcalamak. Tırmalamak.
İncitmek.
Kaşımak.
tahkik
Doğru olup olmadığını araştırmak veya doğruluğunu, yanlışlığını meydana çıkarmak. İncelemek. İçyüzünü araştırmak.
Bir şeyi eksiksiz ve ziyâdesiz yapmakta mübâlağa etmektir. Bir şeyin hakikatına ermek, künhüne vâkıf olmak, nihayetine erişmek demektir. Kur'an kıraat ıstılahında ise: He
tasvib-i arifane / tasvib-i ârifane
"İrfan sahibi zâtınızın uygun görmesi" anlamına gelen saygı ifadesi.
teala ve tekaddes / teâlâ ve tekaddes
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında, işitildiğinde veya yazıldığında: "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına hürmet, saygı ifâdesi.
tebareke ve teala / tebâreke ve teâlâ
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında ve yazıldığında, söylenen ve yazılan, "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına ta'zîm ve hürmet ifâdesi.
tekabbellah
Allah kabul etsin mânâsına gelen bir dua ifadesi.
teşekkür
Yapılan iyilikten memnun kalındığını bildirmek için söylenen şükür ifadesi.
Şükür etmek.
Birisine karşı "Sağ ol, var ol, ömrüne bereket" gibi söylenen minnet sözleri.
teslim
Kendini, başkasının irâdesine terketme (bırakma), onun emrine uyma, boyun eğme, itâat etme.
teslimiyet
Bağlılık, kendini Allah'ın iradesine bırakma.
Kendini Allah'a veya başka birinin iradesine terketmek, boyun eğmek.
tevfik / tevfîk
İnsan iradesiyle ilâhî iradenin birbirine uygunluğu.
teyemmüm
Kasd.
Fık: Su bulunmadığı veya su bulunup da kullanılması mümkün olmadığı takdirde temiz olan toprak cinsinden bir şey ile, abdestsizliği veya gusülsüzlüğü -hadesi- gidermek maksadiyle yapılan bir ameliyedir.
Su bulunmadığı veya bulunup da özür sebebiyle kullanmak mümkün olmadığı takdirde; temiz toprak veya taş, kum, kerpiç gibi toprak cinsinden bir şey ile hadesi yâni mânevî kirliliği, abdestsizliği gidermek için, elleri toprağa sürüp yüzü ve kolları mesh etmek.
üslub-u adi / üslub-u âdî
Alelâde ifade tarzı. İfadesinde hiçbir üstünlük bulunmayan tarz.
vali / vâlî
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her şeyin mâliki (sâhibi), yaratıcısı, bütün işler tasarrufunda olan, her şey O'nun irâdesi, hükmü ile olan.
veciz
Kısa, öz, derli toplu. Muhtasar olup mufassal olmayan.
Az sözle çok mâna ifâdesi.
velvele-i istihsan / وَلْوَلَۀِ اِسْتِحْسَانْ
Beğenmenin yüksek sesle ifadesi.
vesatat-ı aliye / vesâtat-ı âliye
Bir hürmet ve saygı ifadesi olarak "yüce aracılığınızla" anlamında bir söz.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Zehreçak
beytiye
senam
müsavat
enzad
istirahatgah
Ra'
enfiye
sitÂre
Eysem
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ades
eşsiz güzel
incizab
yorulma
album
bas
büyüleyici
Kelime
hasera
uyumak