Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
adam
ifadesini içeren
570
kelime bulundu...
a'dad
İnce ve kısa kollu adam.
a'neb
Büyük burunlu adam, burnu iri olan adam.
a'şa
Gözleri dumanlı olan adam.
Çeşitli yüzyıllarda yaşamış olan birkaç Arap şairinin adı.
Gece vakti gözleri görmeyen kimse.
a'taf
(Atf. dan ) En âtifetli. Pek müşfik, çok merhametli adam.
Boynuzları birbirine eğilmiş koyun. (Müe: Atfâ')
ab'ab / ab'âb
Uzun boylu kimse.
Güzel huylu ve sabırlı adam.
abdal
t. Safdil, ahmak, bön.
Afganistan'da yaşıyan bir Türk kavminin adı, bu kavimden olan kimse.
Anadoludaki bazı göçebelerin adı ve bunlardan olan kimse.
Derviş, ermiş, kalender. Kendini Allah'a adamış. Ona teslim olmuş, bu yolda çile çekmiş kimse. (Bak : Ebdal)
abdulhamid ll
(mi: 1842-1918) 34' üncü Osmanlı Padişâhıdır. 33 yıl saltanatta kalmış olan bu şefkatli Sultan,İslâmiyete son derece bağlı idi. Yüksek bir siyaset adamı ve devlet işlerini bizzat takibeden bir zattı. Memlekette bolluk ve refahı te'min için çalıştı. (R.Aleyh)
adem / âdem / آدم
İlk insan, Adem Peygamber.
(Arapça)
İnsan, adam.
(Arapça)
adem-küş / âdem-küş
Adam öldüren, katil.
(Farsça)
ademiyyet / âdemiyyet / آدميت
İnsanlık.
(Arapça)
Adamlık.
(Arapça)
adham
Yoğun, kaba.
İri cüsseli adam.
adilane / âdilâne
Adalet sahibi bir adama yakışır surette.
agşa
Baygın adam.
Vücudu siyah yüzü beyaz olan hayvan.
agser
Boz ve esmer renkli, çok tüylü abâ, kilim.
Kurbağa yosunu.
Karabatak kuşu.
Aşağılık ve âdi (adam).
agyer
(Gayret. den) Çok gayretli adam.
ahba
(Tekili: Haba) Saray adamları.
ahder
(Çoğulu: Ehadir) Kavi ve galiz olmak. Kaba olmak.
Şaşı adam.
ahilik
Asırlar önce Anadolu'da gelişen bir halk ocağı. Sosyal bir kuruluş olan ahilik iş alanında adam yetiştirmek, çalışma sevgisini aşılamak, istihsali çoğaltmak gibi gayeleri vardı. Günlük hayatta ise teavün, yoksulları koruma gibi insani duyguları; ayrıca müzik, silah kullanma, binicilik kabiliyetlerin
ahnes
Burnu basık ve sivri olan adam.
ahrak
Miskin, akılsız adam.
ahşef
Uyuz adam.
ahsem
Geniş yüzlü kılıç.
Arslan.
Enli, yassı ve yayvan burun.
Enli, yassı ve yayvan burunlu adam.
ahver
Akıllı.
İri gözlü güzel.
Müşteri yıldızı. (Jüpiter)
Beyaz yüzlü, güzel gözlü adam.
ahzeka
Bodur ve şişman adam.
ahzel
Beli kırılmış olan adam.
ahzer
Devamlı gözünü kırpan adam.
Ufak gözlü olan kimse.
akib
Ayağın ökçesi. Adamın evlâdı, evlâdının evlâdı.
akılcılık
(Rasyonalizm) fels. İnsanın, akılla gerçeğe uygun bilgiyi bulabileceğini, aklın doğru kabul ettiği bilginin şübhe götürmez kesinlikte doğru olduğunu kabul ettiği felsefe. Tenkitçi felsefe, deneyci felsefe, psikoloji ve sosyoloji bu felsefenin aşırı iddialarını çürütmüştür. Bugünkü ilim adamları herş
akkam / akkâm
Deve kiralayıcısı, deve ile ücret karşılığında eşya taşıyan adam.
Hacca Surre-i Hümayun ile birlikte giden hademe.
Çadır mehteri.
akren
Kaşı çatık olan adam.
akşer
Kızıl çehreli, kırmızı yüzlü adam.
akta'
Eli kesik olan adam.
aktar
(Tekili: Kutr) Kuturlar. Çaplar. Dâirenin merkezinden geçen doğru hatlar.
Her taraf.
Güzel kokulu yağlar vesaire satan adam. Güzel kokular tâciri.
Ecza, ilâç satan adam.
Mahalle aralarında bazı baharatla iğne, iplik vesaire satan satıcı.
alim-i zitehevvür / âlim-i zîtehevvür
Öfkeli âlim; sonunu düşünmeden öfkeli hareket eden ilim adamı.
amelles
Kuvvetli adam.
Kurt.
Yavuz, çirkin at.
amize-muy / âmize-muy
Saçı sakalı kırlaşmış olan adam. Kır sakallı kimse.
(Farsça)
ammal
Yapıcılar.
Devleti idare eden adamlar.
amug
Uzun boylu adam.
(Farsça)
Ciddiyet, vakar.
(Farsça)
an / ân
Uzağı gösteren işâret ismi. Şu. Bu. O.
(Farsça)
Güzellik câzibesi. Melâhat. Güzellik.
(Farsça)
Cemi edâtı. Kelimenin sonuna getirilerek cemi' yapılır. Meselâ: Âlimân: Âlimler. Anân: Onlar. Merdân: Adamlar. İnsanlar. Zenân: Kadınlar.Kelimenin sonuna getirilerek sıfat edatı yapılır: Ters: Korku.
(Farsça)
aram-gar / ârâm-gâr
Hiçbir sıkıntısı olmayan, rahat yaşayan adam.
asaletlu / asaletlû
Asâletli, soy ve neseb sahibi, necib, asil.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında resmi yazışmalarda büyükelçilere, Hristiyan büyüklerine, devlet adamlarına ve prenslerine denirdi.
aşebe
Zayıflığından gövdesi kurumuş olan yaşlı kimse.
Büyük azı dişi.
Küçük adam.
asfencah
Akılsız, ahmak adam.
ashab-ı devlet / ashâb-ı devlet
Devlete mensub olanlar. Devlet adamları.
ashar
Saçı kızıl adam. Kırmızı tüylü hayvan.
aşkar
Koyu kırmızı.
Kırmızı saçlı adam.
Doru at.
asker
(Çoğulu: Asakir) Devlet ve memleketin muhafazası için ücretli veya ücretsiz olarak veya kur'a ile toplanarak hazır bulundurulan ve resmi elbise giyen silahlı adamlar topluluğu. Er, leşker, nefer.
asma'
Uyanık ve gözü açık (adam)
Keskin (kılınç).
aşş
Zayıf adam.
Az, kalil.
Kuş yuvası.
astin-berçide
Hazırlanan veya hazırlanmış (adam).
(Farsça)
astin-malide
Hazırlanmış, hazırlanan (adam).
(Farsça)
ateş-dide
Ateş görmüş, ateşten geçmiş.
(Farsça)
Mc: Büyük ıztırab çekmiş ve tecrübe geçirmiş adam.
(Farsça)
ateş-dil
Sözü dokunaklı olan.
(Farsça)
Her gördüğü güzeli seven.
(Farsça)
Pek zeki adam.
(Farsça)
ateş-har / ateş-hâr
Keklik.
(Farsça)
Merhametsiz, şefkatsiz ve zalim adam.
(Farsça)
ateş-kar / ateş-kâr
Külhancı.
(Farsça)
Mc: Aceleci, kızgın veya merhametsiz adam.
(Farsça)
attar
Itriyat dükkanı, güzel koku satan adam.
attat
Çok bağırıp çağıran, gürültücü adam.
avrupa hükeması
Avrupalı filozoflar, felsefeciler, Batılı ilim adamları.
ayinedar
Ayna tutan.
(Farsça)
Eskiden, bir büyük adamın giyinirken aynasını tutmakla vazifeli hizmetçi.
(Farsça)
Berber.
(Farsça)
babük
Ahmak, sersem adam.
bahhal
(Buhl. dan) Çok bahil, çok tamahkâr, pek cimri. Çok alçak adam.
bahik
Tek gözü kör olan adam.
bahir / bâhir
Yalancı. Ahmak, serseri adam.
Kırmızı kan.
bahit
Baht ve ikbalden vasıftır. Tâlii yaver olan adama denir. (Kamus'tan)
bahteri / bahterî
Salına salına yürüyen, yürüyüşü güzel olan adam.
Mağrur, kibirli. Kendini beğenmiş.
bahz
Sıkıntılı olma, can sıkma.
Yük ağır gelip hayvanı çökertme.
Bir adamı çenesinden, sakalından tutup çekme.
baim
Heykel, put, sanem.
Bön adam, câhil kimse.
bath
(Çoğulu: Bitah) İçinde kum ve çakıl taşları olan geniş su akıntısı.
Yüz üzeri düşme.
Serilip yatan adamın boyu.
Bırakma.
bed-tıynet
Yaradılışı, fıtratı, tabiatı fena ve kötü olan, soyu bozuk, bayağı adam.
(Farsça)
bedligam
Serkeş at, gem almaz at.
(Farsça)
İsyan eden, âsi, serkeş, söz dinlemiyen kimse.
(Farsça)
Bedevi, çöl adamı.
(Farsça)
behlül
Çok gülen, çok gülücü.
Hayır sahibi, çok iyi adam.
Hârun-ür Reşid'in kardeşinin adı olup meczûbâne ve hikmetli hareketleriyle meşhur olmuştur.
behnes
Çirkin, sakil ve kaba olan adam.
behs
Neşe ve güleryüzle karşılama.
Kahraman, yiğit, mert adam.
Cür'etkârlık.
bekar / bekâr
Hiç evlenmemiş, zevcesi olmayan adam.
Taşralı olup, büyük bir şehirde bir işle meşgul olarak, ailesiz yaşayan adam.
bekim
Dilsiz adam.
beliğ / belîğ
Düzgün ve adamına göre söylenmiş söz.
beltem
Akılsız kimse.
Peltek adam.
bendenüvaz
Kölesini iltifatlandıran, adamını taltif eden.
(Farsça)
bendeperver
Köle besleyici, adam besleyici.
(Farsça)
beraverde
İltimas ile korunarak ileri çekilmiş adam.
(Farsça)
Seçilmiş, ayrılmış şey.
(Farsça)
Yükseğe kaldırılmış.
(Farsça)
beri / berî
(Berâet. den) Kurtulmuş. Temiz. Kayıt ve hüküm altında olmayan. Zimmeti bulunmayan adam. Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan. Hastalıktan sâlim olan.
bertam
Dudağı kalın adam.
bessam
Güler yüzlü olan adam. Çok gülen kimse.
bevahe
(Tekili: Bûhe) Dişi baykuşlar.
Çakır doğan kuşları.
Ahmak, ebleh adamlar.
bevk
Fenalık, düşmanlık, keder ve belâ meydana getirme.
Musibet, felâket.
İzinsiz ve habersiz olarak bir yere aniden çıkagelme.
Çalıp çırpma.
Yalan söz.
Boşboğaz (adam).
Şiddetli yağmur.
bevle
Çok işeyen adam.
Kız çocuğu.
beyadıka
(Tekili: Beyâzıka) (Beydak ve Beyzak) Küçük yapılı, bodur boylu ve çabuk yürüşlü adamlar, paytaklar.
Satranç oyununda paytaklar, piyadeler.
beyzah
İri yapılı, etine dolgun, şişmanca adam.
bihan
(Tekili: Bih) İyiler, iyi adamlar.
(Farsça)
bilaz
Kaçkın kimse.
Yemeği doyana kadar yiyen.
Kısa boylu adam.
billiz
Kısa boylu adam.
Şişman kadın.
bismark
Ünlü bir devlet adamı.
bistah
Küstah, hayâsız, edepsiz, arsız, utanmaz adam.
(Farsça)
bülega / bülegâ
Adamına göre güzel söz söyleyenler.
cahh
Ayakları uzun, yeşil çekirge.
Adamın beli bükülüp eğilmek.
cahız / câhız
Asıl ismi Amr İbn-ül Bahr olan ve gözünün hadekası çıkık olduğu için bu isimle anılan büyük bir Arab edibi.
Patlak gözlü adam.
cali'
Açık-saçık kadın. Hayasız kadın.
Utanmaz, utanması kıt olan adam.
caub
Kısa adam.
cazz
Semiz,iri gövdeli adam.
cellad / cellâd
İdama mahkûm olanları idam etmeğe vazifeli olan adam.
Mc: Merhametsiz.
İdama mahkum olanların hükümlerini infaz etmeye vazifeli olan adam.
cemaat-i ruhaniye-i mücahidin / cemaat-i ruhâniye-i mücahidîn
Allah yolunda cihad eden ruhânîlerin (din adamlarının) oluşturduğu topluluk.
cevca'
Uzun ayaklı adam.
cevir
(Cevr) Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm.
Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.
cezeb
Adamın ağzında tükrüğü kesilmek.
Hayvanın sütü az olmak.
cezl
Kalın odun. Tomruk.
Sağlam. Metin.
Güzel ve muhkem fikir.
Rekik olmayıp doğru ve dürüst olan söz veya kelime.
Kâmil, dirayet sahibi, akıllı ve olgun adam.
cinayet / cinâyet
Adam öldürmek, katl.
Adam öldürme, ağır suç.
cu'bub
(Çoğulu: Ceâbib) Fitil ucu.
Çirkin ve kısa boylu adam.
cu'şum
Galiz, kısa boylu adam.
dafen
Kısa boylu, ahmak adam.
İri gövdeli ahmak kimse.
dafended
Şişman, ahmak adam.
dahamis
Bahadır, kahraman.
Karayağız, iri yapılı adam.
dahdah
Kısa boylu adam.
daire
Resmi hükümet makamlarından her biri.
Yazıhane.
Büyük bir idare adamının makamı.
Ev veya apartman katı.
Bir manevi te'sirin hükmü geçtiği mahal.
Sınır içi.
Büro, büyük ev, konak.
Çember, düz yuvarlak şekil.
Mat: Merkezden aynı u
dalgıç
Mercan, inci ve saire avlamak veya denizin dibine düşmüş olan şeyleri çıkarmak için denizin dibine dalmaya alışık adam.
(Türkçe)
dalif
(Çoğulu: Düllef) Nişandan öteye düşen ok.
Ağır yük getirip adımlarını birbirine yakın atan adam.
dalkavuk
Eline maddî menfaatler, para vesaire geçirmek için yaltakçılık ve soytarılık edip kendi vakar ve haysiyetini muhafaza etmeyen adam.
(Türkçe)
Maddî ve şahsî menfaatleri için zilleti kabul eden soytarı adam.
dehkem
Yaşlı adam. İhtiyar adam.
deyrani / deyranî
Manastır adamı.
deyyus
Derare. Karısının kötü hâllerine göz yuman ve ses çıkarmayan adam.
dihkan
(Çoğulu: Dehâkin) Sipâhi.
Köy kethüdâsı.
Emirlerin tasarrufunda kuvvetli olan, sözü geçen adam.
Bezirgân.
Acem fellahlarının maslahatgüzarı.
dıhle
Bir kişinin her işine karışan has adamı.
diktatör
Mevcut kanunları çiğneyerek, örf ve adalet esaslarına aykırı olarak, devleti keyfine göre idare eden devlet adamı. Müstebid.
(Fransızca)
diplomat
yun. Memleket hakkında siyasi söz sâhibi. Dış meseleler hakkında milletlerarası işlerle uğraşan siyaset adamı.
Becerikli, söz söyliyebilen.
dırefs
İpek.
Katı, sağlam nesne.
Büyük iri yapılı adam.
Büyük deve.
dirvas
Büyük deve.
Boynu kalın olan adam.
Arslan.
Köpek ve devenin sütü.
diyet
Kâtilin (adam öldürenin) vereceği para cezâsı.
du'k
Zayıf adam.
dü-muy
Saçına sakalına kır düşmüş adam.
(Farsça)
duhmesan
Kara yağız, iri yapılı adam.
Akılsız adam.
duhseman
Kara yağız, iri vücutlu adam.
dure
Hakir ve şânı küçük olan adam.
eazım / eâzım
(Tekili: A'zam) İleri gelen büyükler. Büyük adamlar.
ebcel
Cüssesi büyük olan iri yapılı adam.
Atta ve devede bulunan bir damar. (İnsanda o damara, "ırk-ı ekhal" derler.)
ebecc
Patlak gözlü adam.
ebhar
Nefesi ve ağzı fena kokan adam.
ebhem
Söz söylemeye muktedir olmayan. Konuşmaya iktidarı bulunmayan adam.
eblağ
Yerinde adamına göre güzel söz söylemenin en üstünü.
eblem
Kalın dudaklı adam.
ebluk
Münafık, iki yüzlü adam.
(Farsça)
Şarlatan.
(Farsça)
ebrkar / ebrkâr
Şaşkın, sersem, ne yapacağını bilmeyen adam. (Ebr'in "bulutun" yerinde durmayıp gezici olmasından kinâye olarak, bu mânayı aldığı sanılmaktadır.)
(Farsça)
ebu-l iber
Utanmaz, edepsiz, hayasız adam.
ebu-z zeheb
Çok zengin olan adam, altın babası.
ecbe
Alnı geniş olan adam.
ecemm
Mızraksız adam.
Boynuzsuz koyun.
Etli kemik.
Bacasız ev.
eclah
Devenin veya üstü düz olan arabaların üzerlerine yapılan ufak kulübe.
Başı kel olan adam.
ecnef
Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam.
Beli eğri, kambur olan adam.
ecred
Tüysüz adam, köse. Genç.
Çorak, otsuz yer. Bir şey yetişmeyen arazi.
Tüyü yumuşak ve kısa olan at.
ecyed
Uzun boyunlu (adam.)
eczem
(Cüzâm. dan) Cüzamlı, miskinlik illetine uğramış olan.
Parmakları veya eli kesik olan adam.
edi
Küçük ve şerir (adam).
Küçük kap.
edlem
Karayağız, siyah adam.
Kara eşek.
Uzun yanaklı.
Uzun boylu.
ednef
Burnu kısa olan adam.
edrem
Topukları etli kimse (ki, topuğu etten belli olmaz.)
Dişleri dökük adam.
Düz şey.
edsak
Ağzı büyük olan adam.
edser
Gaflette bulunan, gafil adam.
edveş
Gözü dumanlı adam.
ef'a
Engerek yılanı.
Mc: Fena huylu, tabiatı kötü olan adam.
efarit
(Tekili: İfrit) İfrit gibi, ifrite benzer adamlar. Hilekârlar, kurnazlar, cüretliler.
Pek hain cinler.
Şeytanlar, iblisler.
effaf
Çok of! çeken. Sıkıntılı, muztarib ve kederli kimse. Elemli, gamlı, tasalı adam.
effak
Ticaret için bütün dünyayı dolaşıp gezen tüccar adam.
efih
Bir adamın beynine vurmak.
eflec
(Felc. den) Seyrek, sık olmayan diş. Bazıları dökülmüş olan diş.
Geniş omuzlu, kollarının arası açık olan adam.
Nüzul hastalığına tutulmuş olan kimse.
efra'
İşi gücü olmayan adam. Boş dolaşan kişi.
Kuruntulu, vesveseli adam.
Başının saçı tamam olan kimse. (Müe: Für'â)
efrez
Arkası kambur gibi olan (adam.)
efsürde-gan / efsürde-gân
(Tekili: Efsürde) Duygusuz, gayretsiz adamlar.
efsürde-mizac
Kanı soğuk, soğuk kanlı, mizâcı soğuk adam.
(Farsça)
efvag
Ağzı büyük olan adam.
efveh
Ağzı büyük ve ön dişleri uzun olan adam.
ehdeb
Kirpikleri sık ve uzun olan adam.
ehl-i fen
Bilim adamları.
ehl-i ilhad ve fen
Dinsizler ve bilim adamları.
ehlidünya / ehlidünyâ
Dünya adamı, âhireti düşünmeyen.
ehlitarik
Tarikat adamı.
ehlullah
Allah adamı, evliya, ermiş.
Allah adamları, Allahü teâlânın emirlerine uyup, O'nun sevgisini ve ism-i şerîfini gönlünden hiç çıkarmayan evliyâ zâtlar.
ehvar
Şaşkın, şaşırmış kimse. Alık, sersem adam.
(Farsça)
ehvec
Uzun boylu ahmak adam.
eklef
Yüzü çilli olan adam.
Koyu renkli arslan.
eksa
Üstüste pek çok giyinen (adam.)
eksem
Büyük karınlı, şişman adam.
ekşem
Doğuştan kusurlu olan. Burnu, kulağı kesik veya noksan doğan (adam).
Pars denilen vahşi hayvan.
ektem
Çok sır saklayan, esrar gizleyen kimse.
Büyük karınlı ve şişman olan adam.
ekyes
Pek kiyâsetli, zeki, zekâvetli kişi. Mâhir, maharetli, becerikli adam.
eledd
Sert çarpışan kimse. Metin.
Hakkı kabul etmeyen, inatçı adam.
eliyy
Çok yemin eden adam.
enzal
(Tekili: Nezl ve Nizil) Soysuzlar, alçaklar, âdi ve aşağılık adamlar.
erett
Peltek adam, kekeme kimse.
erfeş
Nefsî isteklerine düşkün olan.
Kulakları uzun ve kaba (adam).
erkab
Boynu kalın olan adam veya arslan.
ermed
Kül rengi, gri. Boz renkli nesne.
Gözü ağrıyan adam.
errac
Fesatçı, müzevir, yalancı adam, sahtekâr.
ersah
Uylukları etsiz, zayıf (adam).
Kurt.
erşah
Cin fikirli adam.
erşem
Yemeğin kokusundan iştahı gelep karnı acıkan (adam).
Vücuduna iğne batırıp çivit ile şekil veya resim yapan adam.
ertel
Peltek adam.
erva'
Çok güzel olan genç.
Son derece yiğit, cesur ve bahadır adam.
Korkmak.
ervak
Sâfi nesne.
Uzun dişli adam.
esbel
Bıyıkları uzun olan adam.
eşhel
Kırmızı ile karışık koyu mavi, elâ.
Elâ gözlü adam.
eşkah
Kırmızı yüzlü (adam). al renkli (at).
eşkel
Gözlerinin akı kırmızılı olan adam.
Beyaz koyun.
eşneb
Dişleri inci gibi beyaz olan adam.
esum
Çok yalancı, iftiracı, kabahatli ve günahkâr olan adam.
eşyem
Yüzünde ve vücudunda çok beni olan adam.
evcel
Çok korkak adam. Cesaretsiz kişi.
eyyühe'l-hoto
Ey vahşi dağ adamı.
ez'aki / ez'akî
Kısa boylu ve kötü olan adam. Kötülük yapan kimse.
ezebb
Saçları uzun ve kaşlarının kılları çok olan adam.
(Farsça)
ezell-i nas / ezell-i nâs
İnsanlar içinde en rezil ve aşağılık olan adam.
ezgehan
Tembel adam. İşi gücü olmayan kimse.
(Farsça)
ezlak
Aleyhte söz söyleyen adam.
Keskin olan şey.
ezuc / ezûc
Hayâsız ve edebsiz adam.
Sert başlı at.
fahl
İleri gelen. Üstün. Hatırı sayılır adam.
Erkek. (hayvan)
Aygır.
Beyitler, hadis-i şerifler, rivâyetler anlatan kimse.
fakaka
Ahmak adam.
fakfaka
Ahmak adam.
fatik
(Çoğulu: Futtâk-Fevatik) Eline fırsat geçtikçe adam öldüren kimse.
fedailik
Fedakârlık, kendini bir hizmete adama.
fehil / fehîl
Kerim, cömert adam. Ulu ve kuvvetli kimse.
felfel
İri gövdeli, semiz adam.
fen yobazı
Fen bilgisinde mütehassıs (uzman) olmadığı hâlde, kendisini fen adamı ve müslüman olarak gösterip müslümanların dînini, îmânını bozmağa, İslâmiyet'i içerden yıkmağa çalışan kimse.
fenci
Bilimle uğraşan, bilim adamı.
fesk
Yola gitmek.
Kan döküp adam öldürmek.
fetk
Zamanını gözeterek açıktan adam öldürmek.
Yaralamak.
İnadetmek.
fetva / فَتْوَا
Din adamlarının İslami konularda belirttiği görüş.
fevr
Hemen. Birdenbire. Acele. Sür'at.
Bir adamın geldiği semt ve cihet.
Suyun kaynayıp fışkırması.
feylak
Büyük adam.
Çok asker. Kolordu.
(Çoğulu: Feyâlik) İpek böceği ve kozası.
feyyad
Erkek baykuş.
Çok yiyen adam.
feyyih
Şiddetli adam.
fir'avn
Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen ünvan.
Tanrılık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa'nın mücadele ettiği Mısır hükümdarı.
Çok kibirli, gururlu ve inat adam, Firavn.
fuhul-i ulema
Âlimlerin ileri gelenleri, seçkin ilim adamları.
füttak
(Tekili: Fâtik) Fırsat buldukça adam öldürenler.
gammaz
Birisine iftira ederek zarar veren. Münafık, fitneci.
Adamın ayıplarını arayıp gizli şikâyet eden.
Tersane kethüdalarına mahsus altı çifte kayık.
garr
Beyhude ve bâtıl şey.
Gafil adam.
Aldatan.
Kuyu kazan.
gazanfer / غَضَنْفَرْ
Arslan, cesur adam.
gebeş
Koyunun erkeği. Koç.
Mc: Akılsız, ahmak adam.
giran-can
Ağır kanlı, ağır hareketli, can sıkıcı (adam).
(Farsça)
giran-hab
Uykusu ağır olan adam.
(Farsça)
guss
Leîm, zayıf adam.
Bir şeyi beğenmeyip ayıplamak.
haberkas
Küçük deve.
Küçük adam.
habeş
Afrika'nın Kızıldeniz sâhili güneyinde müstakil bir memleket. Bu memleket ahalisinden olan.
Beyaz ve siyah arasında koyu esmer adam.
habeşi / habeşî
Habeş memleketi ahalisinden olan. Habeş'e mensub ve müteallik olan.
Koyu esmer renkli adam.
Hat, tezhib, minyatür gibi güzel san'atlarda kullanılan bir cins kâğıt.
habhab
(Çoğulu: Habâhıb) Kısa boylu adam.
habhabi / habhabî
İşsiz güçsüz boş olarak dolaşan adamlar.
hacegan / hâcegân
(Tekili: Hâce) Hocalar.
(Farsça)
Eskiden yüzbaşı rütbesi karşılığında sivil rütbe.
(Farsça)
Bâb-ı Âli kalemleri efendilerinden hususi bir rütbe taşıyan adam.
(Farsça)
hacevca'
Uzun ayaklı adam.
Uzun adam.
hadad
Mürekkep.
Nakış.
Akılsız, ahmak adam.
Kolay.
hafa
Çok yürümekten adamın ayağının ve davarın tırnağının aşınması.
haham
Yahûdî din adamı.
halfe
Yerine adam koymak.
Kılavuz.
hali / halî
Gamsız, kedersiz, gailesiz, dertsiz.
Evlenmemiş erkek, bekâr adam.
hali'
Boşanmış erkek, zevcesini şer'an terketmiş adam. (Müennesi: Hâlia'dır.)
İtaatsız, isyan eden, utanmaz, kayıtsız, hayasız.
Kovulmuş.
Soyulmuş.
hammal
(Haml. den) Bir ücret karşılığında eliyle veya sırtıyla yük taşıyan adam.
Mc: Kaba, görgüsüz, terbiyesiz.
hammami / hammamî
Hamam idare eden adam veya kadın. Hamamcı.
harbüze-füruş
Karpuz kavun satan adam.
(Farsça)
harik / harîk
Erkekliği olmayan adam.
haşerat
Küçük böcekler; Karınca, akrep, yılan gibi hayvancıklar.
Değersiz ve zararlı adamlar.
hasib / hasîb
Cömert kimse. Hayır sahibi ve eli açık adam.
Bolluk yer, ucuzluk.
hasif / hasîf
Aklı başında, kâmil ve olgun adam.
hasifane / hasîfane
Aklı başında ve olgun olan bir adama yakışacak suretde.
hasıl-ı bilmasdar / hâsıl-ı bilmasdar
Hakiki müessirden hâsıl olan fiildir. Kendi sebeb ve şartlarından meydana gelen şey. Meselâ: Bir şeye vurmak, masdardır; o vurmaktan hâsıl olan ses çıkmak, hâsıl-ı bilmasdır'dır. Tüfek atarak bir adamı öldürmekte tüfek atmak fiili, masdar: adamın ölmesi ve tüfeğin sesi çıkması da hâsıl-ı bilmasdar'd
hasr / حصر
Tahsis etme, ayırma, vakfetme, adama.
(Arapça)
Hasretmek:
Adamak, ayırmak, tahsis etmek.
(Arapça)
hasr-ı nefs
Kendini o işe adama.
hatem
Çok cömert ve eli açık adam.
hatıb-ı leyl
Geceleyin odun toplayan kimse.
Mc: Mânâsız ve saçmasapan sözler konuşan adam.
hatırat
(Tekili: Hâtıra) Hâtıralar. Hatırda kalan şeyler.
Edb: Bir adamın yaşadığı zamana, bulunduğu işlere, görüştüğü kimselere dair düşüncelerini ve duygularını hâvi olmak üzere yazdığı eser.
havaşi
(Tekili: Hâşiye) Bir yazının kenarına eklenen not veya açıklamalar. Hâşiyeler, derkenarlar.
Maiyet adamları.
havebe
Zayıf adam.
havkale
(Çoğulu: Havâkıl) İhtiyar, zayıf, kuvvetsiz ve çelimsiz adam.
Hızlı yürüme.
hayfes
Kısa adam.
hazımane / hâzımâne
İhtiyatlı davranan adama yakışır şekilde.
hazır bi-l-meclis
Mecliste hazır olan adam.
he'he'
Deveyi yulafa çağırmak.
Gülegen adam.
hebenneka
Ahmaklığı ile tanınmış bir adam.
hedef
Nişan noktası.
Emel. Varılmak istenen gaye.
Yüksek, bülend.
İri vücudlu adam.
Bir işe yaramayan, tembel ve uykucu olan.
helal-zade
Helâl doğmuş, meşru ve nikâhlı ana-babadan dünyaya gelmiş çocuk.
İyi adam, fenalık yapmaktan çekinen. Sâlih, afif, nâmuskâr.
helkes
Alçak adam.
hemicek
Şehre köyden yeni gelip bir şey bilmez şaşkın ve kaba adam.
hemisa' / hemîsa'
Kuvvetli adam.
hergele / خرگله
Binilmek ve yük taşımak için alıştırılmamış at, kısrak, beygir veya merkep sürüsü.
Böyle bir sürüye dahil olan hayvan.
Mc: Terbiye ve görgüden büsbütün mahrum adam.
Bir işe yaramaz işçi kalabalığı.
Sürünün başında giden kılavuz eşek.
(Farsça)
Eşek sürüsü.
(Farsça)
Haylaz, yaramaz adam.
(Farsça)
herif / herîf
Âdi adam.
heşile / heşîle
Sahibinin izni olmayarak bir adamın bindiği deve.
hevahat
Ahmak adam.
hevlul
Hafif adam.
hezzar
Devamlı saçmalayan adam.
hindu
Satürn (Zühal) gezegeni.
(Farsça)
Benek, ben.
(Farsça)
Hind'in Brahman ahalisinden olan.
(Farsça)
Hindliler gibi pek esmer adam.
(Farsça)
hinoğlu
Zamanın adamı, açıkgöz, hilekâr kimse. İblis, şeytan, zamane, cin fikirli.
hıristiyan ruhaniler / hıristiyan ruhanîler
Hıristiyan din adamları.
hışaş
Başı küçük adam.
Küçük başlı yılan.
Devenin burnuna geçirdikleri burunduruk.
Kuşlardan, dimağı olmayan.
Çuval.
Cânip, taraf.
Sinir.
hisbet
İyiliği emr edip kötülükten alıkoymak husûsunda, hükûmet adamlarının bizzat işe karışıp gerekeni yapmaları. İhtisâb da denir.
hişdar
Temizlik kurallarına çok sadık olan ve riayet eden adam.
(Farsça)
hisil / hisîl
Dağ ağaçlarından bir cins.
Kısa boylu adam.
hıyre-küş
Sevilen, mahbub, sevgili.
(Farsça)
Haksız yere adam öldüren.
(Farsça)
hizber
(Hizebr) (Çoğulu: Hezâbir) Aslan, gazanfer.
(Farsça)
Mc: Cesur, yiğit, kahraman, yürekli adam.
(Farsça)
hudayinabit
Ekilmeden biten ot veya ağaç.
Hiç bir talim ve terbiye görmemiş adam.
hükema ve ulema
Filozoflar, felsefeciler ve ilim adamları.
hükkam / hükkâm
Hâkimler, söz sahipleri, devlet adamları.
hulle
İslâmî nikâh hükümlerine göre üç defâ boşanmış bir kadının, tekrar aynı adam tarafından alınabilmesi için; başka bir erkek tarafından nikâhlanıp, düğün ve vaty olduktan sonra boşanması.
hüzlul
(Çoğulu: Hezâlil) Küçük dağ veya tepe.
Hafif adam.
ibavet
Yabancı bir adamın bir çocuğa baba gibi olması, babalık yapması.
ibn-i vakt
Zamanın uyarına giden, vaktin icaplarına göre hareket eden kişi. Zamane adamı.
Mizaç ve tabiata göre söz söyleyen kimse.
ibn-il cella / ibn-il cellâ
Meşhur kişi. Namlı ve şöhretli adam.
ibn-üz zaman
Zamanın çocuğu. Devrin adamı.
ibnüzzaman
Zamanın oğlu, devrin adamı.
ibre-i hayyat
Kendi işlerini bırakıp başkasının işlerini halledip düzeltmeye çalışan adam.
Terzi iğnesi.
ibrikdar
Eskiden sarayda büyük devlet adamlarının konaklarında su döken ve leğen ibrik işlerine bakan kimse.
icfil
Yaşlı kadın, ihtiyar kadın.
Korkak adam.
icnis
Tembel ve uyuşuk adam.
ıcrim
Kısa boylu bodur adam.
ilmühaber
(İlm-i haber) Resmi bir daireye verilmek üzere hazırlanan ve bir adamın ahvâli hakkında bilgileri ihtiva eden kâğıt. Resmi vesika.
Para, evrak vs. teslim olunduğunu gösteren ve bunları getiren adamın eline verilen pusula.
im'an
Fazla dikkat ve ihtimam. Bir şeyde çok ileri gitmek.
Bir adamın hakkını ikrar eylemek.
Pek uzağa koşmak ve bir hususta hakkı mütecaviz olmak üzere, mübalâğa ve içtihad etmek.
imamzade
İmam oğlu. Babası imam veya imam ünvanını hâiz olan adam.
imsak
Kendini tutmak. Bir şeyden el çekme.
Oruca başlama zamanı.
Hapsetmek.
Şer'an müftirat denen şeylerden (orucu bozan şeylerden) nefsi hakikaten veya hükmen men' etmek.
Yemez içmez adamın hâli. Cimrilik, hasislik, pintilik.
imtina-i hakiki
Bir şeyin mümkün olmamasının aklen zaruri olması. (Meselâ: Bir kimse kendinden yaş bakımından büyük olan başka bir kimse hakkında: "Bu benim oğlumdur" diye iddia etse, dâvâsı dinlenmez. Çünkü, kendinden yaşça büyük bir adamın, kendisinin neslen oğlu olması aklen muhaldir.)
indelbüleğa
Adamına göre güzel söz söyleyenler yanında.
infihani / infihanî
Şişman adam.
insaniyetkar / insaniyetkâr
Vicdanlı ve iyi adam, insaniyetli.
(Farsça)
intiaş
Yorgunluktan sonra canlılık hissetme. Canlılık.
Hastalıktan sonra iyileşip kalkma.
Geçinme.
(Yıkılan adam) doğrulup kalkma.
intizar
Adamak, nezretmek.
irade-i zatiye / irade-i zâtiye
Bir adamın kendi arzu ve isteği.
irtican
Adamın işi gücü bozulma.
istiare / istiâre
Hakiki mânâ ile mecâzi mânâ arasındaki benzerlikten dolayı bir kelimenin mânâsını geçici olarak alıp başka bir kelime için kullanma san'atı; "arslan" kelimesini "cesur adam" için kullanmak gibi.
istikade
Adam öldürmüş olan katilin kısasını isteme.
ıstına'
Seçme, intihab, ayırma.
Adam seçme.
İyilik etmek.
İş işletmek.
ıyal
Fık : Bir adamın üzerine nafakasını vermek vacip olan, kendilerini geçindirdiği kimseler.
ız
(Çoğulu: Uzuz-A'zâz) Çok zekâlı kötü adam.
Dikenli ağaçların küçüğü.
kabz u bast
Ruhen sıkıntı. Daralma ve genişleme. Sıkıntı ve ferahlık.
Birini diğeri üzerine tercih etme.
Münkabız bir adama ferahlık ve sürurluluk vermek, sevindirmek.
Beyan ve ifâde etmek.
Uzun uzun ve etraflıca anlatmak.
kadırga
Buharlı gemilerin icadından evvel kullanılan harp gemilerinden biri. Kürek ve yelkenle kullanılırdı. Kadırgalar 25 oturaklı idi ve her küreği dörder adam tarafından çekilirdi.
kahbe
Namussuz kadın. Fâhişe.
Mc: Hilekâr, kalleş ve sözünde durmaz adam.
kahil / kâhil
Saçına ak düşmüş adam. Yaşlı, ihtiyar. Tembel.
kaht-ı recul
(Kaht-ı rical) Adam kıtlığı. Değerli devlet ve siyaset adamlarının yokluğu.
kahtırical / kahtıricâl
Adam kıtlığı.
kalantor
Zenginliğini göstermeye özenen kellifelli ve şişman adam.
kalender
Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse.
(Farsça)
Dünyâdan elini çekip herşeyi hoş gören kimse.
(Farsça)
Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı. Filozof.
(Farsça)
kalp
t. Hileli. Sahte. Taklit.
Yalandan cesaret satan korkak adam.
Yalancı. Kendisine güvenilmez olan.
kamarot
Vapurlarda kamaraların hizmetini gören adam.
kanber
Hz. Ali'nin (R.A.) sâdık, vefakâr ve sevgili kölesinin adı.
Mc: Bir evin gediklisi.
Herşeye burnunu sokan, her düğün ve eğlencede bulunan bir adamdan kinâye olarak kullanılır.
kanun / kânun
Ocak. Ateş yanan yer. Zaman.
Kış mevsimi.
Sakil, ağır adam.
Kış mevsiminin ilk iki ayı.
Mangal. Soba.
karsel
Kısa boylu adam. (Müe: Karsele)
kaş'
(Kış') Şaşkın ve ahmak adam. Zayıf adam.
Açmak.
Gidermek. Dağıtmak.
Kuru deri. Deriden olan çadır.
Hamam pisliği.
Deriden yapılmış döşek.
Balgam.
katil
Katleden, öldüren.
Adam öldüren kimse.
katl-i nüfus
Adam öldürme.
kavas
Eskiden vezirlerin maiyetlerinde kullandıkları silâhlı adamlar.
ke
Farsçada küçültme edatıdır. Kelimelerin sonlarına gelir. (Meselâ: "Merdüm: Adam; merdümek: Adamcağız" gibi.)
(Farsça)
kedum
Adam ısıran eşek.
kemain
(Tekili: Kemin) Pusuya gizlenmiş adamlar.
kemin
(Çoğulu: Kemâin) Pusuya saklanmış adam.
Pusu.
Belirsiz. Gizli yer.
kerdem
Şişman ve kısa boylu olan adam.
kesan
Adamlar. İnsanlar. Kişiler.
(Farsça)
keyy
Adama veya davara yapılan nişan.
Yarayı dağlama.
kibarane
Büyük adamlara, nâzik ve görgülü kimselere yakışır şekil ve surette.
(Farsça)
kılıbık
Karısının sözünden çıkmayan erkek. Karısının baskısı altında olan adam.
kısas
Cinayette ödeşmek. Bir suç işliyenin aynı şekilde cezalandırılması. Öldürme veya yaralanmada suçlu olana aynı şeyin yapılması. Suçsuz yere adam öldürene veya yaralayana şeriatın aynı cezayı tatbik etmesi.
kıssis / kıssîs
Keşiş. Papaz. Hristiyan din adamı.
Hıristiyan dîn adamı, papaz.
kisve-i ilmiye
İlim adamlarına, hocalara âit elbise.
kizir
Köy muhtarının yamağı hükmünde olan adam. Köy kâhyası.
kötü din adamı
İlmini dünyâ kazancına, mala, mevkîye kavuşmaya vâsıta eden, ilmi ile amel etmeyen, insanları ibâdete ve âhirete yönelmeye teşvik etmeyen din adamı.
kubbe altı
Tar: Topkapı Sarayı'nda başta sadrazam olmak üzere devlet adamlarının ve vezirlerin toplanıp devlet işlerini görüştükleri yer.
küçük günah
Fitne çıkarmak, adam öldürmek, zinâ etmek gibi büyük günahlara göre daha küçük sayılan günahlar, yasaklar, mekrûhlar.
kudema
(Tekili: Kadim) Kadimler. Eski büyükler. Eski adamlar. İleri gelen büyükler. Eski zamanda gelmiş olanlar.
külkül
Kısa boylu bodur adam.
kümter
(Çoğulu: Kemâtir) Kısa boylu kaba adam.
Yabani eşek. Vahşi hımar.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
küta'
(Çoğulu: Küt'ân) Tilki eniği.
Kötü adam.
Tamamlanmak, toplanmak.
kuti / kûtî
Kısa boylu adam.
kutruti / kutrutî
Kısa boylu küçük adam.
kutur
Pintiliğinden dolayı ailesini sıkıntı içinde bırakan adam.
la'v
Ahlâkı yaramaz kişi.
Haris adam.
lagb
Zahmet, meşakkat.
Güve yemiş kuş kanadı.
Zayıf adam.
leffat
Yaramaz huylu, ahmak adam.
lütin / lütîn
Adam boyu miktarı bir ağacın adı. (Bakla yaprağı gibi yaprağı olur, hurnup gibi dalları olur, içinde küçük taneleri olur.)
ma'şuş
Zayıf ve cılız adam.
maçin
Çin'e tâbi, Doğu Türkistan tarafındaki çöllerde ve Târim nehrinin güneybatısındaki dağlarda oturan Türk milletinden bir kavimdir ve simaca Moğol ile Aryâ cinslerinden mürekkeb oldukları anlaşılıyor. İçlerinde sarı saçlı ve mavi gözlü adamlar dahi bulunuyorsa da lisan bakımından Doğu Türkistan'ın aha
mahn
Cima etmek.
Ağlamak.
Kuyudan su çekmek.
Uzun boylu adam.
mahrec
Çıkacak yer.
Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer.
Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı. (Payda)
Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire. (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir.)
Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye v
manastır
Hıristiyanlıkta ibâdet edilen ve din adamlarından bir râhib veya râhibenin idâre edip, barındığı binâ.
manzarani / manzaranî
Gösterişli ve güzel adam.
manzari / manzarî
Güzel, gösterişli ve yakışıklı adam.
matmus
Gözü doğuştan değil de, sonradan kör olmuş adam.
matruk
Gevşek ve uyuşuk adam.
Kuruduktan sonra yine yağmurla tazelenmiş.
me'mur
Emir ile hareket eden. Emir altında olan. Vazifeli. Kendi istediği gibi olmayıp başka emre göre çalışan. Bir emir alan. Bir işe tâyin olunmuş adam.
mecleb
Beyaz çiçekli bir otun adı. (Adam boyu uzar ve yaprağı zerdaliye benzer.)
mecus
Kulakları küçük olan adam.
Ateşe tapan kişi.
menhub
Korkak adam.
Muhtar, müntehab, seçkin.
mensubat / mensubât
(Tekili: Mensub) Bir yere mensub olanlar. Bir yerin adamları.
mensubin / mensubîn
(Tekili: Mensub) Mensublar. Mensub ve alâkadar olanlar. Bir daire veya yerin adamları.
merd / مرد
Adam. Kişi. İnsan. Erkek. Sözünün eri.
(Farsça)
Adam.
(Farsça)
Yiğit.
(Farsça)
merdüm
İnsan. Adam.
(Farsça)
merdüman
(Tekili: Merdüm) İnsanlar, kişiler, adamlar.
(Farsça)
merdümek
Küçük adam. Bebek.
(Farsça)
merdümi / merdümî
Adamlık, insanlık.
(Farsça)
merdümküş
Katil. Adam öldüren. İnsan katleden.
(Farsça)
mesaj
Sözle veya yazı ile gönderilen haber.
(Fransızca)
Bir devlet adamının veya makam sahibi şahsiyetin, diğer bir şahsiyete veya cemaate gönderdiği yazılı haber.
(Fransızca)
mesfiyy
Üç kez karısı ölmüş adam. (Üç kez kocası ölmüş kadına "mesfiye" derler.)
mesmur
Cismen ufak olmakla beraber, sinirleri kuvvetli olan adam.
mest
Adamın elini deve karnında yavrunun yattığı yere sokması.
Bağırsak içinde iken sıvayıp çıkarmak.
meşum
Vücudu benekli adam.
meşyum
Bedeninde beni olan, benli adam.
mevhun
Zayıf ve arık adam. Zayıflamış kimse.
mevkulün ileyh / mevkûlün ileyh
Kendisine bir iş bırakılan adam. Vekil.
mezr
(Mezra) Zarif adam.
Bir kimseye düşmanlık etmek.
Parmakla çimdiklemek.
Su kırbasını tamamen doldurmak.
Tadını anlamak için biraz ağzına almak, içmek.
mi'zal
(Çoğulu: Meâzil) Zayıf ahmak adam.
Silâhsız kimse.
Davarını halktan ayırıp uzak yerlerde otlatan kimse.
mislak
Fesih lisanlı, güzel konuşan.
Kırkbeş sene yaşayan adam.
misyonerlik
Propaganda yaparak belirli bir fikir ve inancı yayma işi. Dar anlamda, henüz hıristiyanlığı kabûl etmemiş ülkelerde veya hıristiyan ülkelerde çeşitli isimler altında hıristiyanlığı yayma ve hıristiyanlık propagandası yapma faâliyeti. Bu çalışmaları yürüten râhib, papaz ve din adamlarına misyoner, bu
mıtrab
Neşeli adam. Neşesi bol kimse.
mızya'
Malını çok harcayan kimse. Malını fazlaca zâyi eden adam.
mubid
Zerdüşt. Mecusi din adamı.
Tedbirli, akıllı adam.
müc'a
Ahmak adam.
müftazıh
Rezil ve kepaze olmuş adam.
müfti-yi macin / müftî-yi mâcin
Din bilgilerini fıkıh kitablarından öğrenmeyip, kendi düşüncelerini din bilgisi olarak söyleyen, müslümanları mezhebsiz yapan câhil din adamı.
muhakkikler
Gerçekleri araştıran ve delilleriyle ortaya koyan ilim adamları.
muhallefe
Ölen bir adamın dul kalan karısı.
mükeffer
İyilikleri inkâr edilip kendisine teşekkür edilmeyen adam.
mükfehirr
Üstüste yığılmış karabulut.
Asık suratlı adam.
Yaşlanmış kimse.
müntemi
(İntimâ. dan) İlgisi ve ilişiği olan. Yakınlık peydâ eden.
Birinin adamı olan.
mürue
Adamlık, insanlık.
müsellim
(Selm. den) Teslim eden, veren.
Tar: Eyalet valileriyle sancak mutasarrıflarının uhdelerinde bulunan yerlerin idaresine memuR edilen kimseler. Vali ve mutasarrıflardan uhdesine tevcih olunan iki yerden mühim olanında kendisi oturur, diğerini gönderdiği adam idare ederdi. Yine bunlar
mustani'
Birini yetiştirip adam eden kimse.
Yedirip içiren, ikram eden, ziyâfet veren.
müsteşrik
Doğu memleketlerini, din, dil ve târihleri başta olmak üzere her yönden araştırıp tesbite çalışan batılı ilim adamı. Garplı bilgin, oryantalist, şarkiyâtçı.
mutasavvıf
Tarikat adamı.
mütebali
Tecrübe edip deniyen adam.
mütefekkik
(Fekk. den) Dalgın adam. Alık kimse.
mütefekkir-i ekber
En büyük düşünür, en büyük düşünce adamı.
mütefennin
Fen adamı.
(Fenn. den) Alim, münevver, fen adamı. Teknik ilimle uğraşan.
muvakkat nikah / muvakkat nikâh
Geçici nikâh. Bir adamın, yüz sene de olsa, belli bir zaman sonra hanımını boşamağı söyleyerek, bütün şartlarına uygun yapılan ve harâm olan nikâh.
müzemmem
Aşağılık, bayağı ve küstah adam.
na'na
(Çoğulu: Neâni-Ne'nâ') Nâne.
Uzun boylu adam.
na'san
Uykusu gelmiş olan adam.
na'ye
Birisinin öldüğünü bildiren söz.
Bir adamın zünub ve kabahatini izhar ve işaa eden söz.
nabiga
(Çoğulu: Nevabig) Şanı, şöhreti büyük adam. ulu, şerefli kimse.
Sonradan şâir olan.
Üstün zekâlı hârika ve çok fasih kimse.
naciş
Avı ürküterek avcının tarafına kovalayan adam.
nadib
Geçmiş.
Hafif adam.
Yas tutan.
naehil / nâehil
İşin adamı olmayan.
nahb
Yüksek sesle ağlama.
Önemli iş, mühim iş. Nezretmek, adamak.
Seri seyr.
Vakit, müddet. Ecel, ölüm, mevt.
nahham
Tamahkâr, cimri, hasis, pinti.
Boğazını temizlemek için fazlaca soluyup balgam çıkaran adam.
nakis
Bayağı, alçak.
Başını daima öne eğen adam.
namuskar / namuskâr
Namuslu.
(Farsça)
Doğru adam.
(Farsça)
nasih
Nasihat eden, öğüt veren.
İçi temiz adam.
naşıt
Büyük yoldan ayrılan küçük yol.
Vahşi sığır. Bir burçtan başka burca varan yıldız.
Neşeli ve şen adam.
natıs
Bilgili, faziletli adam.
nazre
Cin gözü.
Nazarı değen adam.
nebbar
Fasih dilli, güzel konuşan adam.
nefer
Bir kişi, tek kişi.
Asker, er. (Bazılarınca insan cemaati. Ona kadar olan adam topluluğuna denir. Üçten ona kadar olan kişilere "Reht" denir.)
neha
Pek akıllı adam.
İhtiyacı terkeylemek. (Güya kendi nefsi cihetinden menedilmiş demektir.)
nekba
Esince adamı eğip düşüren rüzgâr. Fırtına.
nermsaz
Yumuşak adam.
(Farsça)
nevakıs
(Tekili: Nâkis) Başlarını devamlı olarak önlerine eğen adamlar.
neyt
Cenaze.
Ölüm.
Duâda tazarru etmek.
Tıb: Kalbin asılı olduğu damar.
Derinliği adam boyu miktarı olan kuyu.
nezr / نذر
Adak adamak.
Fık: Cenab-ı Hakka ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır.
Adak.
(Arapça)
Nezr etmek:
Adamak.
(Arapça)
nihvar
Gururlu, kibirli, kendini beğenmiş adam.
(Farsça)
niks
Ters doğan çocuk.
Zayıf ve cılız adam.
nıtnıt
Uzun boylu adam.
nu'nu
Uzun boylu adam.
nugaşi
Kısa boylu adam.
nusayri / nusayrî
Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) iftirâ eden şîanın kollarından. On birinci imâm olan Hasen bin Ali Askerî'nin adamlarından olduğunu söyleyen İbn-i Nusayr adındaki bozuk inanışlı kimseye uyanlar.
nüşbe
Sırnaşık. Ciddi olmayan adam.
özür
Bir kusurun afvı için gösterilen sebep.
Bahane, sebep.
Mâni, engel. Kusur, nakise, sakatlık.
Fevz. Zafer.
Bir adamın kusur ve kabahatinin çok olması.
Fık: Abdesti bozucu ve devamlı olan şey.
papaz
Hıristiyan din adamlarına verilen ad.
Hıristiyan din adamı.
Kilisenin önde gelen din adamı.
paşa
Sivillerle askerlerin ileri gelenlerinin bir kısmına verilen resmi ünvandı. Osmanlıların ilk devirlerinde bu ünvan, hânedân mensublarıyla yalnız bir kısım idare adamlarına verilirken sonradan askeriden "mir-i liva" ve daha yüksek rütbede olanlarla; mülkiyeden vezir, beylerbeyi, mir-i miran ve mir-ül
paşalı
Paşa ünvanını alan vezir ve beylerbeyi gibi büyük devlet adamlarının hizmetinde bulunan gedikli ağalar.
peçel
Üstü başı pislik içinde ve iğrenç olan adam.
(Farsça)
pergem
İşsiz güçsüz, boşta dolaşan adam.
(Farsça)
pir-i fani / pir-i fanî / pîr-i fânî
Pek yaşlı, zayıf adam. Dünyayı terketmiş ihtiyar.
Pek yaşlı ve zayıf adam, dünyayı terk etmiş ihtiyar.
pişini / pişinî
(Çoğulu: Pişiniyan) Evvel zaman adamı.
(Farsça)
piskopos
Hıristiyanlığın katolik ve doğu kiliselerinde en yüksek rûhânî ünvâna sâhip ve umûmiyetle bir bölgenin dînî lideri olan hıristiyan din adamlarına verilen ad.
ra'ad
Geveze kimse. Çok konuşan adam.
Torpil balığı.
ra'ra'
(C. Raâri') Kötü, alçak kimse.
Yaramaz gönüllü.
Çok uzun boylu adam.
Güzel itidalde olan kimse.
racin
Adama alışmış davar.
rahib / râhib
Manastırda oturan hıristiyan din adamı, keşiş.
Hiç evlenmeyen, bekâr ve yalnız yaşayan, yalnız ibâdetle meşgûl olan ve kilisede vazîfeli olan hıristiyan din adamı.
Hıristiyan din adamı.
rahin
Rehin veren, malını rehine koyan.
Sâbit, dâim, devamlı.
Devenin ve adamın zayıfı.
rastkar / rastkâr
Doğru adam.
(Farsça)
recül
Yetişkin erkek. Bir işin ehli. Er kişi. Adam.
recül-ü facir / recül-ü fâcir
Günahkâr adam.
recül-ü fedakar / recül-ü fedâkâr
Fedâkâr adam.
recülifacir / recülifâcir
Günahkâr adam.
refig
Bolluk ve rahat içinde geçinen adam.
rehak
Gaşyetmek, sarıp bürünmek. Bir adamın arkasından yaklaşıp çatmak.
Haramlara ve menhiyata dalıp, hep onunla uğraşmak.
reht
(Çoğulu: Erhüt-Erhât-Erâhit) Cemaat, kalabalık.
Kavim, kabile.
Ondan az olan adamlar.
Göbekle diz arası miktarı deri. (Hayızlı avretler giyerler)
rical / ricâl
Erkekler, adamlar.
Yaya olanlar.
Rütbeli, mevki sahibi kimseler, hadis ravileri.
(Tekili: Recül) Erkekler, er kişiler.
Mevki sahibi kimseler, devlet adamları.
Yaya olanlar.
Adamlar; makam sahibi olanlar.
rical-i devlet / ricâl-i devlet / رِجَالِ دَوْلَتْ
Devlet adamları, devletin ileri gelenleri. Devlet ricali.
Devlet adamları.
rical-i siyasiye
Siyaset adamları.
riks
Adam topluluğu.
Pis, necis.
riyakar / riyakâr
Riya eden. Adam kandırmak için yalan söyleyen. Sahte iş yapan. İki yüzlü.
rizam
Serkeş adam veya at.
ruhani reisler / ruhanî reisler
Din adamları, mânevî liderler.
ruhban / ruhbân / rûhban
Korkmak, çekinmek, yılmak.
Rahib, Hristiyan din adamı.
Hıristiyan din adamı.
Evlenmeden bekâr yaşamayı tercih eden, dünyâdan yüz çevirip, insanlardan uzak yaşayan kimseler, râhibler. Hıristiyanlıkta sâdece ibâdetle meşgûl olan din adamları sınıfına verilen ad. Hıristiyan din adamları evlenmedikleri ve insanlardan uzak yaşadık ları için bu ad verilmiştir.
Hıristiyan din adamı.
ruhbaniyet / ruhbâniyet / رُهْبَانِيَتْ
Hristiyanlıkta dünyayı terk eden bir din adamı olarak evlenmeyerek yaşama.
rüsva-yı alem / rüsva-yı âlem
En aşağılık ve âdi adam.
sa'r
Katil zehiri.
Kısa boylu adam.
Küçük hıyar.
Yaban soğanının kökü.
sa'v
Duymak. İşitmek.
Zayıf adam.
Serçeden küçük bir kuş.
sade
Basit, karışık olmayan, katıksız.
(Farsça)
Saf, gösterişsiz, lüzumsuz bulunmayan.
(Farsça)
Tek katlı.
(Farsça)
Ancak, yalnız.
(Farsça)
Süssüz.
(Farsça)
Derin düşünemiyen, saf adam.
(Farsça)
saf
Bir adam boyu yüksekliğindeki duvar.
safsataperdaz
Safsata kabilinden söz söyliyen adam.
(Farsça)
samekmek
Çok kuvvetli adam.
samkuk
Kaba adam.
şaş adam / şâş adam
Şaşı adam.
şefellec
Burun delikleri büyük, dudakları yumru kalın ve sarkık olan adam.
Ferci vasi avret.
şekaz
Gitmek.
Uzaklık.
Bir adamın gözünün çok değer olması.
şekil
(Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül.
Şebih ve misil.
Hey'et.
Suret. Surette benzerlik.
Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey.
Muhtelif, müşkil işlerin her biri.
Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti.
Geo: Bi
sekran
Sarhoş, mest olan adam.
selef
(Self) Eskiden olan. Evvelce bulunmuş olan.
Yerine geçilen.
Önde olmak, ileri geçmek.
Eski adam.
sellac
Buzcu, buz satan adam.
ser'
Üzüm çubuğu.
Yaş ve taze çubuk.
Yumuşak bedenli yiğit.
Uzun boylu adam.
şerr
Kötü iş, kötülük. Fenâlık.
Kavga.
Allaha isyan, emirlerine uymama, muhalif hareket etme.
Fenâ adam, fenâlık yapan adam, kötü adam.
Daha kötü, en kötü.
sertiye
Zayıf vücutlu, ahmak adam.
şeyh
Yaşlı adam.
Bir kabilenin ileri geleni. Kabile reisi.
Tarikatta müridlerin reisi.
şeyhülislam / şeyhülislâm
Osmanlı Devleti zamanında dînî meselelerle şerîat mahkemelerine bakan en yüksek rütbeli din adamı.
seyis
Atın tımarına, yemine vesairesine bakan adam, uşak.
şıkk
Adeta yarım adam gibi olan ünlü bir kâhin.
sımsım
(Çoğulu: Semâsım) Şişman ve etli adam.
siyasi / siyasî
Siyaset icabı olan.
Siyaset adamı.
Politik.
sofi / sofî
Tarikat adamı, tesavvuf ehli.
su-i kasd / sû-i kasd
Bir kimsenin aleyhinde tertib alma.
Adam öldürmeğe tertib alma.
Kötü kasd.
Kötü kasd, cinayet işlemek, adam öldürmeyi tasarlamak.
sübrut
(Çoğulu: Sebâriyet) Az.
Otsuz ve susuz yer.
Fakir adam.
sühal
Çocuk doğunca beraber çıkan su.
Zayıf adamlar.
suka
Çarşı adamı, esnaf.
süraka
(Ebu Süfyan Sürâka b. Mâlik) Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hz. Ebu Bekir ile beraber hicret için Mekke'den çıktıklarında, Kureyş Rüesasının mühim bir mal mukabilinde onları öldürmek için gönderdikleri cesur bir adam olup, Hz. Peygamber'in mu'cizesiyle atının ayakları kuma saplanmış ve bu üç
ta'ziz
Bir adamı aziz kılmak. Hürmet ve muhabbetle sevmek.
taayyünat
Meydana çıkmalar. Belli olmalar. Belli başlı adam sırasına geçmeler.
tagıye
Salak, kibirli ve inatçı adam.
Yıldırım.
tahrif
Genç bir adama bunaklık isnad etme.
takattur
Damla. Damlama. Damla damla akma.
Ud ağacı ile buhurlanma.
Vuruşmağa hazırlanma.
Bir kimse kendini bir yerden atma.
Ağacın dalı kopup düşme.
Bir adamı yanı üzere düşürmek. (Kamus'dan)
talik
Güleryüzlü adam. Mütebessim kimse.
Düzgün söz söyleyen kimse.
tavri / tavrî
Vahşi adam veya kuş.
Ehad, vâhid, bir.
tebzil
Delme, yarma. Çok azimle bir şeye girişmek, adamak.
tecrid
Açıkta bırakmak.
Yalnız başına bırakmak. Tek başına hapsetmek.
Dünya alâkalarını kalpten çıkarıp Allah'a (C.C.) yönelmek.
Edb: Bir şairin kendini mücerred bir şahıs, yâni ayrı bir adam farzederek ona hitabetmesi.
Soyma, soyulma.
tefessüh
Açılmak. Genişlemek. İnbisat bulmak.
Mecliste çekilip bir adama oturacak yer açmak.
ten-asan
Rahatını düşünen adam.
(Farsça)
tenbal
Kısa boylu, bodur adam.
tenezzür
Korkmak.
Adak adamak, nezretmek.
tenük-havsala
Sabırsız adam, tahammülsüz kimse.
(Farsça)
tenük-ru
Yüzü yumuşak olan kimse, yüzü yumuşak adam.
(Farsça)
teşennün
Adamın ihtiyarlıktan dolayı derisinin buruşup kuruması.
Eskimek.
teşmir-i said / teşmir-i sâid
Kolları sıvama.
Mc: Bir işe iyice adamakıllı girişme.
tesniye
Vasıflandırma.
Gr: Arapçada bir kelimenin iki şeye delâlet etmesi hâli, kelimeyi iki şeye delâlet ettiren siga. Bu şekil kelimenin sonuna "elif-nun" veya "ye-nun" getirilerek yapılır. Meselâ: Recul: Adam. İki adam demek için: Reculân () veya Reculeyn () denir.
tevsen
Azgın, başı sert at.
(Farsça)
Mc: Dikbaşlı adam.
(Farsça)
tevşih
(Vişah. dan) (Çoğulu: Tevşihât) Süslü elbise giydirme. Süsleme veya süslendirme.
Kur'ân-ı Kerimi usul ve kaidelerine göre okuma.
Bir kimseye mücevher gerdanlık takmak.
Ist: Bir eseri, büyük bir adamın adıyla süsleme. Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitap yaz
tıhl
Hiddetli adam.
Dalağı büyük adam.
tımtım
Kalın etli, cüsseli adam.
Dilinde pelteklik olan, kekeme.
turtur
Uzun boylu ince adam.
ucarim
Kuvvetli adam.
ulema-i su / ulemâ-i sû
Kötü âlimler; insanları doğru yoldan saptıran, ilmini dünyâ kazancına, mala ve mevkîye kavuşmaya vâsıta eden din adamları.
ura'ır
(Çoğulu: Arâır) Semiz etli deve.
Şerefli adam.
Kavmin reisi.
üşabe
Irkı, nesebi karışık adam.
Karışık cemaat.
Rüşvet ve hırsızlık gibi yollarla elde edilen kazanç.
uvvam
Dalgıç adam.
uvvar
(Çoğulu: Avâvir) Korkak adam.
Dağ kırlangıcı.
üzani
Kulakları büyük olan adam. (Merkepten kinaye olarak söylenmiştir.)
vakahet
(Vakhe) İbadet, taat.
Bir adamın sözünü dinleyip itaat ve imtisal etmek, ona uymak.
Bir şeyi bırakıp feragat etmek.
Büyük papaz olmak.
vakf / وقف
Durma, duruş.
(Arapça)
Durdurma.
(Arapça)
Vakıf.
(Arapça)
Adama.
(Arapça)
vatvat
(Çoğulu: Vatâvit) Korkak ve geveze olan adam.
Yarasa.
Dağ kırlangıcı.
vazah
Beyaz ve güzel yüzlü adam.
vegd
(Çoğulu: Evgad) Alçak adam.
vehn
Gevşeklik, kuvvetsizlik.
Zayıf.
Gövdesi kalın ve kısa adam.
Gece yarısı. Gece yarısından bir saat sonraki zaman.
vekel
Zayıf adam.
vekil
Başkasının işini gören. Bir adamın yerine hareket etme selâhiyeti olan kimse.
Nâzır. Bakan.
verik / verîk
Gür sakallı adam.
Sık yapraklı ağaç.
veşvaş
Hafif hal. Hafif adam.
ya eyyühel hoto
Ey vahşi, kaba dağ adamı!
yefen
Bunak adam.
yehmur
Çok sözlü, çok konuşan adam.
Çok çalışkan ve işe cür'etli olan kişi.
Yeri götüren balık.
yemhur
Uzun boylu adam.
İt sineği.
yezidiler / yezîdîler
Hazret-i Ali'ye düşman olan ve şeytana tapan kimselerin mensûb olduğu bozuk fırka. İbâdiyye fırkasının kurucusu Abdullah bin İbâd'ın adamlarından Yezîd bin Enîse'ye uydukları için bu adı almışlardır. Emevî halîfelerinden Yezîd'in bunlarla hiçbir ilgi si yoktur.
za'bub
Kısa boylu fena adam.
zanun / zanûn
Düşünce ve tedbiri kıt olan adam.
Suyu olup olmadığı bilinmeyen kuyu.
Suyu az olan kuyu.
zayven
(Çoğulu: Zayâvin) Yaban kedisi.
Erkek kedi.
Hırçın ve vahşi adam.
zebr
Kitab. Cüz. Kitap yaprağı.
Yazı yazma.
Söz. Yazı.
Akıl, zekâ.
Kuvvetli, sağlam, şiddetli adam.
Men'eylemek.
zebzeb
(Çoğulu: Zebâzib) Adam zekeri.
zelahlah
(Çoğulu: Zelahlahât) Büyük çanak.
Aceleci ve uzun boylu adam.
Derin olmayan ırmak.
zemil
Bir adamın hayvan üzerinde iken ardına binmiş olan adam.
zerdüşt
Ateşe tapan, mecusi.
İlk önce nur ve zulmet diye iki ilâha inanmayı uyduran adam.
zerre
(Çoğulu: Zerrat) Pek ufak parça.
Atom.
Çok küçük karınca.
Güneş ışığında görünen ufacık tozlar.
Küçük boylu adam.
zıhar
İki şey arasında münasebet ve mutabakat meydana getirmek. İki şeyi birbirine mutabık eylemek. Arka arkaya, mukabil kılmak.
Karşılıklı yardımlaşmak.
Fık: Bir kocanın, karısını müebbeden mahremi olan birisinin bakması câiz olmayan bir yerine teşbih etmesi.Meselâ, bir adam karıs
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
evliya
lugat
inantab
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kıyamet-i nev'i
Sani
teyemmünen
ati
MİHİN
Kemiyet
tevkir
kavas
ĞAYRİ
ifa etmek
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
adam
Asikan
Balık
Karanlık
YA
doğru yolu gösteren
Sohbet etmek
Ayakkabı
nes
Fazla